Background

Ailede Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliğinin (Yeniden) Üretimi

Literatürde aileyle ilgili sayısız tanım yer almaktadır ancak neredeyse tüm tanımların ortak paydasının -ki bunlar biyolojik olduğu gibi hukuk zemini de kapsar- resmiyette ve toplumda bir karşılığı olması gerekir. Çağlar boyunca kabul görmüş geleneksel aile yapısına modern dünyanın yaşam koşulları gereği yeni türler eklense de aile denince akıllara hâlâ aidiyet ve aidiyetle oluşmuş bir bütünlük kavramı gelmektedir. Böylelikle aile üyeleri, kendilerinden olmayan diğerlerini dışarıda bırakarak toplumsal normlar ve değerlerle örtüşür biçimde ailenin mahremiyetini korumakla vazifelendirilmiştir. “Kol kırılır, yen içinde kalır,” gibi söylemlerle desteklenen aile mahremiyeti, erkek hegemonyasına bağlı eşitsizlikleri, çocuklarla kadınların oluşturduğu dezavantajlı grupların maruz kaldığı şiddet ve istismarı görünmez kılmanın yanı sıra toplum nezdinde de meşrulaştırır. Bu durum, ailenin “özel alan” olarak tanımlanmasının bir sonucudur.

Özel alan kabul edilen aile, “kadının evlendikten sonra erkeğin soy ismini alması” gibi yasal düzenlemelerle de desteklenerek toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin en baskın biçimde ortaya konduğu alandır. Buradan hareketle kadın, karar vericiliğin dışında bırakılmış, bunun yerine kendisine kuruculuk, birleştiricilik, şifa vericilik, hizmet gibi görünmeyen emek kavramının altını dolduran görece değersiz farklı roller biçilmiştir.

Aile, cinsellik ve türün devamı için sınırları çizmek gibi bir işleve de sahiptir ve hatta bunu sağlayan tek meşru alandır. Türün devamını sağlanması sebebiyle ailenin görevlerinden biri de çocuğun toplumsallaşması ve kültürün gelecek nesillere aktarımıdır. Kadın ve erkeklere atfedilen cinsiyet temelli rollerin ve bireyler üzerindeki sınırlayıcılığının günümüzde halen yaygın olarak geçerliliğini koruması, bu rollerin kuşaklar boyu aktarılmasının kaçınılmaz bir sonucudur. Aile aynı zamanda cinsellik ve kadın bedeniyle özdeşleştirilmiş namus kodlarının en sık işlendiği kurumdur. Kendisi dahil tüm aile bireylerinden beklenen kadının namusunun korunmasıdır. Kadın namusunu aile namusuyla eşit kılan anlayış, kadının başta aile olmak üzere toplum içindeki eşitsizliğini işaret eden mitlerden sadece bir tanesidir.

Endüstri öncesi kırsalda erkek, geçimlik üretim birimi olarak bilinen doğal ailede ailenin reisi rolüyle iktisadi gücü ve üstünlüğü sembolize etmektedir. Kadının ise tarımsal faaliyetlerde üretime dahil olmasına rağmen sunduğu katma değer göz ardı edilir, gerçekte ait olduğu yerin özel alan (aile) olduğu yerleşik kabulünden dolayı kendisinin değeri ancak dünyaya getirdiği erkek çocuk sayısının çokluğuyla ölçülür.

Bu bağlamda kadın bedeninin taşıdığı önem yadsınamaz olsa da erkeği işaret eden güç ve üstünlük, kadının hane içindeki en saygın rolü olan doğurganlıkla bir arada düşünüldüğünde, güç hiyerarşisi hâlâ dengesiz bir zeminde yer almaktadır. Çünkü kadının doğurduğu erkek çocuk sayısının çokluğuyla ve ilerleyen yaşıyla elde ettiği saygınlık yine de hane reisinin bir erkek olduğu gerçeğini değiştirmeye yeterli değildir.

Endüstriye geçişle beraber kırsalda insan gücüne duyulan ihtiyacın azalması sonucu kente göç hızlanmış, erkek çocukları endüstrideki emek gücüne katılmak üzere geniş ailesinden ayrılarak kendi çekirdek ailesini oluşturmaya başlamıştır. Böylelikle görece ekonomik bağımsızlığını kazanmıştır. Bu durum geleneksel aile yapısında dönüşümler meydana getirmiş olsa da hane reisliğinin halen erkeğe ait bir statü olarak yerini korumaya devam etmesi, kadının ailedeki ve toplumdaki aşağı konumunu yukarı taşımamış, bilâkis yaş hiyerarşisiyle zaman içinde elde ettiği saygınlığı da ortadan kaldırmıştır.

Kentli ailelerdeki toplumsal cinsiyet ilişkileri ele alındığında kırsaldakinden ayrışan en önemli özelliği kendi içlerinde sosyal statülere göre farklılık arz etmesinden dolayı homojen olmayışıdır. Ancak bu durumun söz konusu toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırdığını düşünmemek gerekir. Sadece kendi içinde farklılaşmalar ön plana çıkmaktadır.

Kent yaşamı içinde taşra olarak adlandırabileceğimiz gecekondu mahalleleri, kente göçle beraber erkeğin kamusal alanda görünür olduğu, kadının ise yine özel alana hapsedildiği alanlardır. Kadın tıpkı kırsalda olduğu gibi kendisine biçilen ve görünmeyen emek adı verilen hizmeti sunmaya devam etmiş, bunun yanı sıra aile bütçesine katkı sunmak adına el becerilerini kullanarak ortaya ürünler çıkarmış ve/veya güvencesiz işlerde yer almıştır. Ancak buralardan elde edilen gelirin idaresi yine de erkeğe aittir.

Başta eğitim düzeyinin sağladığı avantajla orta sınıfta yer alan, görece daha yüksek statüye sahip kadınların toplumsal cinsiyet ilişkileri içerisindeki konumunun çok da farklı olmadığını görebiliriz. Kadınlardan beklenen öncelikli roller, “eş ve anne” olmaktır. Aynı zamanda kadının kamusal alanda kendine yer bulmasına en büyük engel yine bu rollerdir. Tüm engellere rağmen emek piyasasında kendine yer edinebilmiş kadından, bu rollerini ihmal etmeden mesleğini icra etmesi, rol çatışması yaşaması durumunda tercihini “eş ve anne” olmaktan yana kullanması beklenir. Bununla beraber çocuğun değerindeki değişimle kırsaldan farklı olarak kız çocuk, gelecekte ailede ihtiyaç duyulacak bakım hizmetleri için güvence anlamı taşımaktadır. Bu anlayış, sınıf farkı gözetmeksizin toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin nasıl yeniden üretildiğini açık biçimde gözler önüne sermektedir.

Sonuç olarak gerek geçimlik üretim gerek endüstrileşme, kent yaşamı gibi süreçler içerisinde aile yapılarında yaşanan dönüşümler, toplumsal cinsiyet eşitsizliği zemininden ayrılmadan biçimlenmiş, böylelikle cinsiyete dayanan iş bölümleri süreklilik arz etmiştir. Sınıf farkı gözetilmeksizin kadının görece değersiz, görünmeyen emek adı verilen cinsiyetçi rollerini yerine getirerek iktisadi gücün temsilcisi kabul edilen erkeğin tahakkümünde yaşamını sürdürmesi beklenmektedir. Her ne kadar kır-kent, sosyal statü gibi değişkenlere göre farklılıklar arz etse de nihayetinde tüm bu farklılıklara rağmen kadınların aile içinde eşitsiz konumda olma durumlarında aynı noktada buluştuklarını söylemek yanlış olmayacaktır. 

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation