Kitap / Film / Dizi Öznur Özkaya 29 Eylül 2024
Kadın olmak, tek bir durum veya durumlar bileşeni değildir. Binlerce durumun peş peşe ya da iç içe yaşandığı bir süreçtir. Aile tarafından öğretilen cinsiyet rolleri ile biçimlenmeye başlar. Misal; erkek çocukları misafirlere pipisini göstermekle yükümlüyken, kız çocuklarının hanım hanımcık davranış biçimlerini sergilemesi gerekmektedir. Kadın olmak, ergenlik çağı geldiğinde bedeninden utanmaktır. Ota boka tahrik olan, baskıcı ataerkil zihniyetin altında ezilmektir. Dünyanın neresinde olursanız olun kadın olmak, kadınlığı yaşamak zordur ve mücadele gücü ile emek ister. Devletin resmi kurumları bile dayatmacı bir üslup takınıp kadının kanıyla, canıyla, anneliğiyle, bekâretiyle, bedeniyle uğraşır, çünkü eril tahakküme göre kadın fikir üretmek için değil, süt ve gözyaşı dökmek için doğmuştur.
“Yokluğumdan Aklımda Kalanlar” adlı kitabında Rebecca Solnit, kadınların sessiz kalmasını tercih eden bir toplumda kadın bir yazarın kendi sesini bulma öyküsünü anlatır. 1980’lerin San Francisco’sunda, kadına yönelik şiddetin hem sokakta hem de toplumun tüm tabakalarında yaygın olduğu, kadınların kültür- sanat dünyasından dışlandığı bir ortamda kendini nasıl var ettiğini ve görünür kıldığını gözler önüne serer. Kentteki savruluşlarının, yoksunluğunun, yoksulluğunun ve umudunun onu nasıl eğittiğinden dem vurur. Kadınları hor gören, önemsemeyen otorite figürlerinden bahseden Solnit, tüm bunları kadınların olağan durumu olan susturulmuşluğun sonuçları olarak görür ve yazarlığa, kadın hakları savunucusu olmaya giden yolda bununla nasıl mücadele ettiğinin öyküsünü aktarır.
Solnit, “Kaybolma Kılavuzu” adlı kitabında ise kaybolma olgusuyla ilgili olumlu bir bakış açısı geliştirir. Zira bazen yolunu değiştirmek, sınırların dışına çıkmak, eve farklı yollardan dönmek, kısacası kaybolmak keşfetme imkânı sunar. Yazar; edebiyatta, sinemada, haritalarda, doğada, renklerde, resimde, fotoğrafta, şarkılarda, yollarda ve anılarda dolanır. Ailesinin göçmen coğrafyasında kaybolur; kaplumbağalarla, vaşaklarla, yılanlarla, papazlarla, punkçılarla karşılaşır; dağlarla, çöllerle hesaplaşır, Hitchcock’un filminden, Keats’in şiirinden, Woolf’un günlüklerinden, Dinesen’in öykülerinden, Benjamin’in denemelerinden izleri takip eder. “Hiç kaybolmamak, aslında yaşamamaktır.” derken bir kadın olarak, bir göçmen olarak, bir yazar olarak kendini nasıl bulduğunu açıklar.
Solnit, “Orwell’in Gülleri” adlı kitabında da Orwell’in 1936’da diktiği güllerin hikâyesinden yola çıkarak yazarın hayatını ve siyasi vizyonunu irdeler. Dahası ezber bozan bağlantılar kurarak İngiltere’nin kömür madenlerinden İspanya İç Savaşı’na, Kolombiya’nın gül fabrikalarından kadınların oy kullanma hakkını savunan Helen Todd’un taşradaki mücadelesine dek okuru derin bir yolculuğa çıkarır. “Çiçek bitkinin eşey organı olduğundan genelde hem erkek hem dişi üreme kısımları olsa da hemen hep dişiymiş gibi yansıtılır, dişil görüldüklerinden de önemsizmiş, süsten ibaretmiş gibi kenara atılır.” derken devrimcileri gönülden destekleyen bir kadının – Tina Modotti’nin – 1924’te çektiği ‘Güller’ adlı fotoğrafını inceler ve sanatla hem estetiğin hem de devrimin desteklenebileceğini anımsatıp J. Oppenheim’ın “Halk duyuyor çünkü şarkımızı: Hem ekmek hem de gül” dizesinin günümüzdeki yansımalarına değinir.
Dünyanın neresinde olursanız olun kadın olmak, kadınlığı yaşamak zordur ve mücadele gücü ile emek ister. Kısa giyinmek istersin “yollu” derler, uzun giyinmek istersin “Sanki ona bakan var!” derler; makyaj yaptığında “boya kutusu”, makyaj yapmadığında “çirkin” olursun. Bir gece sokakta biri sana tecavüz etse insanlar tecavüzcüyü savunabilir; erkek arkadaşın / boşandığın eşin seni öldürse insanlar arkandan “O da hak etmiş.” diyebilir. İş yerinde aynı işi yaptığın erkek çalışan, sen o işi daha iyi yaptığın halde, senden daha çok övgü ve maaş alabilir. Lakin seks, evlilik, çalışma, eğitim, vb. kadının kendisine yapılan / bahşedilen edimler veya erkek istediği ve / veya kabul ettiği için yerine getirilen görevler değildir. Hedefimiz; bugün, yarın, daima “Hem ekmek hem de gül!” diyebilmektir.
Künye:
– Yokluğumdan Aklımda Kalanlar, Rebecca Solnit, Cev: Seda Çıngay Mellor, Minotor Kitap, 2021.
– Kaybolma Kılavuzu, Rebecca Solnit, Çev: Gökçe Gülniç, Minotor Kitap, 2022.
– Orwell’in Gülleri, Rebecca Solnit, Çev: S. Melis Baysal, Minotor Kitap, 2024.
Editör: Ebru Pektaş
Redaksiyon: Ayşe Baranak
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Yazar Hakkında Bilgi
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Çeşitli edebiyat dergilerinde şiir ve öykü çevirileri ile eleştiri yazıları yayınlanmakta. ilerihaber.org haber sitesinin köşe yazarlarındandı. Çeviri kitapları arasında Bingo'nun Koşusu (Hitkitap), Paris Mimarı (Yabancı Yayınları), Kırık Dökük (Yabancı Yayınları), Yıldız Gemisi Askerleri (İthaki Yayınları), Kusursuzlar (Yabancı Yayınları), Benim İçin Hatırla (Yabancı Yayınları), 7 Korku (Dedalus Kitap), Poe Tüm Hikayeleri (Ren Kitap) bulunmaktadır.
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖