Yazar: Deniz Ay

Ağıtlar’ın finali, kapitalist patriarkayı karşısına alabilecek bir sınıfsallaştırmanın politik hattı üzerine. Bu mini-yazı dizisinin ilk kısmı, merkezi ve yerel iktidar katlarının oldukça benzer ifadeler kullanarak “demografik/varoluşsal tehdit, felaket” diye tanımladıkları dönüşümün aslında bir toplumsal yeniden üretim krizi olduğunu feminist politik iktisat çerçevesinden ortaya koydu. İkinci yazı, merkezi ve yerel iktidarın “doğurganlık hızı” teriminin içine sakladıkları kadın istihdamı ve heteroseksüel aile teşvikleri odaklı politika araçlarını açıkladı. Bu incelemenin ucu, ‘doğurganlık hızının’ en düşük olduğu Zonguldak-Bartın-Karabük kömür havzasına ve en yüksek olduğu illerde yoğunluklu olarak yaşadıkları bilgisi üzerinden Suriyeli sığınmacılara; hükümetin her fırsatta “küresel cinsiyetsizleştirme projesi” diye tanımlayıp hedef gösterdiği LGBTİ+ hareketine…

daha fazla oku

Nüfusun yaşlanıyor oluşunun, iktidar tarafından neden ve nasıl “doğurganlık hızı” üzerinden siyasallaştırıldığını tartışan birinci yazıdan sonra, şimdi kitabın ortasındayız: Patriarkal kapitalizmin bir siyasal gündemi olan doğurganlık hızı düşüşüne müdahale için iktidarın elindeki politika araçları ve yol haritası nedir? Yerel ve Merkezi İktidar Ayrımı üzerine Artık malumumuz, 31 Mart yerel seçimleri sonrasında, AKP-MHP rejimine karşı muhalefetin en büyük ve somut seçim zaferinin yarattığı yeni bir politik atmosferi soluyoruz. Günlük siyaset jargonunda daha önce aşina olmadığımız yeni bir ayrım ve iddiayı da mümkün kıldı bu kırılma: Yerel İktidar ve Merkezi İktidar. Yerel seçim dinamiklerinin genel seçim dinamiklerinden farkının altını çizerek, ana muhalefetin…

daha fazla oku

Her ne kadar başlıklar, “nüfus yaşlanıyor” diye atılıyorsa da yaşlı nüfusun artıyor olmasını kamu politikası açısından sorun etmiyor patriarkal kapitalizm. Siyasi malzemesini güçlü aile, iş ve aile arasında seçim yapmak zorunda kalmayacak kadın, evliliğe maddi destek-boşanmaya kurumsal köstek olmak gibi bir dizi “sistem içi” çözümlere yüklenerek çıkartmanın peşinde. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) her sene yaptığı gibi geçtiğimiz yılın nüfus verilerini açıkladı ve kamuoyunda en çok dikkat çeken başlık “nüfusumuz yaşlanıyor” oldu. Hemen akabinde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ilk açıklamasında, nüfusun yaşlanmasının sebeplerinden biri olarak doğum oranının düşüklüğüne vurgu yapıp “Türkiye için varoluşsal tehdittir, felakettir; tolere edilir olmaktan çıkmıştır” dedi ve hükümetin meseleyi…

daha fazla oku

Anneler Günü’nün modern tarihine bakmak da bazı ipuçlarını toplamak için yardımcı oluyor. Bebek ölümlerinin önüne geçmeye çalışıp yaşamı yeniden üretmenin kolektif çabasından, savaş koşullarında yaşamı yeniden üretmeye, sonrasında kilisenin Pazar okullarından çiçek-çikolata endüstrisine: Nereden çıktı, neye dönüştü… Geçtiğimiz Pazar günü, altı-yedi yaşlarında bir çocuk*: – Bugün sadece çocuğu olan kadınların günü mü, yoksa bütün kadınların günü mü, diye sordu. – Herkes kutluyor aslında, ‘annelik günü’ gibi… Kadınlar Günü de var, o ayrı. Hemen arkasına gelen soru şaşırtmadı: – Neden Kadınlar Günü var?Uzun uzun düşünülüp hesaplanmış bir cevaba zaman yok, o merak şimdi burada giderilecek mecburen: – Çünkü kadınlar için çalışmak zor…

daha fazla oku

Bu 1 Mayıs çıkan ‘Haftalık 35 Saat’ iddiasının feminist mücadele öncelikleri açısından ne kadar yaşamsal olduğunun altını çizip, patriyarkal kapitalizmin karşısında bu talebi büyütmek için pek geçerli sebeplerimiz var. Mevcut koşullarda, haftalık çalışma süresi için yasal üst sınır 45 saat olmakla birlikte, emek istatistikleri öyle gösteriyor ki kayıtlı işgücünün neredeyse üçte biri düzenli olarak haftada 49 saatten daha uzun süreler çalışıyor/ çalıştırılıyor. Yalnızca en uzun çalışma süresine değil, aynı zamanda kayıtlı çalışanların %40’ından fazlasına denk düşen en yüksek oranda asgari ücretli çalışanların ülkesiyiz. Ücretli çalışanların günlük hayatları ve yaşam standartları açısından karanlık görünen bu tabloda ‘kayıtlı’ vurgusunda ısrarcı olunmasını gerektiren…

daha fazla oku