Background

Feminist Bir Talep Olarak “Haftalık 35 Saat”

Deniz Ay

Bu 1 Mayıs çıkan ‘Haftalık 35 Saat’ iddiasının feminist mücadele öncelikleri açısından ne kadar yaşamsal olduğunun altını çizip, patriyarkal kapitalizmin karşısında bu talebi büyütmek için pek geçerli sebeplerimiz var.

Mevcut koşullarda, haftalık çalışma süresi için yasal üst sınır 45 saat olmakla birlikte, emek istatistikleri öyle gösteriyor ki kayıtlı işgücünün neredeyse üçte biri düzenli olarak haftada 49 saatten daha uzun süreler çalışıyor/ çalıştırılıyor. Yalnızca en uzun çalışma süresine değil, aynı zamanda kayıtlı çalışanların %40’ından fazlasına denk düşen en yüksek oranda asgari ücretli çalışanların ülkesiyiz.

Ücretli çalışanların günlük hayatları ve yaşam standartları açısından karanlık görünen bu tabloda ‘kayıtlı’ vurgusunda ısrarcı olunmasını gerektiren iki temel dinamik var: Yasal olarak görünmeyen enformel emek ve patriyarka tarafından görülmeyen/ görünmediği için ücret ilişkisine de dahil edilmeyen toplumsal yeniden üretim emeği. Hangi işin ücretlendirilip hangi emekçinin ücret ilişkisi dışında tutulduğu da ataerki iktidarının politik tercihlerini yansıtıyor.

***

Uzun çalışma saatleri istatistiklerinin görünmeyenlerinden kayıt dışı çalışanlar, ücretli emek ilişkisinin en güvencesizleri, en dezavantajlıları; yani göçmen işçiler, çocuk işçiler, ev içi bakım işçisi kadınlar… Kayıt dışılığın doğal sonucu olarak, her türlü istismara açık çalışma koşullarını istatistiklere yansıtabilseydik hem asgari ücretli oranı hem de çalışma süreleri verilerindeki durum daha da dramatik bir hal alırdı.

Çalışma istatistiklerinin diğer görünmeyenleri, sistematik olarak ücretli emeğin dışına itilen toplumsal yeniden üretim emekçileri. Yani, şey’lerin üretimini ve ‘ekonomik değer’ üretiminin devamını günbegün ve kuşaktan kuşağa mümkün kılan toplumsal yeniden üretim işinden bahsediyorum. Feminist politik iktisat yaklaşımının temel savunusunu yok sayan herkesin bir tuğla daha koyduğu kalın bir duvar gibi düşünün bu farazi ayrımı: Yaşamın (yeniden) üretimi ve meta üretimi.

Feminist (politik) iktisat yaklaşımının temel çıkış noktası, ekonominin hane dışında yani özel alanın dışında cereyan eden bir süreç olduğu kabulüne kuramsal, kavramsal ve politik bir itiraz geliştirmek. Böylece hem (neo)klasik iktisadın anaakım yaklaşımından, hem de onun eleştirisi olarak gelişen heterodoks yaklaşımlardan ayrılıyor. Feminist harekete kazandırdığı ise toplumsal ilişkilerin dışında gelişen bir ekonomi olmadığını gösterip, hane içinde ve toplumsal cinsiyet rollerine göre üstlenilen emek süreçlerinin hane dışındaki üretim süreçlerini nasıl mümkün kılıp sübvanse ettiğini gösterebilen bütüncül bir yaklaşım geliştirmek.

Hane içinde ve ücretsiz emek süreçlerinin ürettiği değer bir sonraki kuşak işgücü olan çocukların biyolojik üretiminden bir önceki kuşak işgücü olan ileri yaştaki bireylerin temel bakım ihtiyaçlarının karşılanması dahil pek çok emek sürecini kapsıyor. Gıdanın ve içme suyunun temini ve beslenmenin sağlanması, güvenli barınma koşulları ve temel hijyen gereksinimlerinin karşılanması bu emek süreçleri olarak sayılabilir. Ürettiği değer de yaşamın kendisidir.

Ancak piyasa ve metaların üretiminden ibaret bir ekonomi kurgusu içinde değerli olan yaşamın kendisi değil, üretiğinin değişim değeridir. Bu temellerden yola çıkarak, emek ve sosyal politikaların yaşamın yeniden üretimini hane içinde ve ücretsiz/kayıtsız emek ‘istihdamı’  ile sürdürme çabasının ekonomi politiğini görünür kılabiliyoruz. Hem sermaye, hem devlet için bu düzenin güvenilir ve tutarlı bir şekilde icrası kutsal aile kalkanı arkasında kurulan ittifakın kökenini de ortaya koyuyor.

***

35 Avrupa ülkesi içinde en uzun çalışma saatlerine sahip olmak, Türkiye’deki ücretli çalışan emekçilerin kaderi değil elbette. 1 Peki, madem Türkiye’de ücretli emeğe katılan çalışanlar halihazırda yasal sınırın üzerinde çalışıyor, haftalık çalışma saatleri yasal sınırının aşağıya çekilmesi talebini örgütleyip yükseltmek nasıl bir politik kazanım potansiyeli taşıyabilir? Elbette kanunlar işin yalnızca bir boyutu.  Ve en nihayetinde, kanunlarla çekilen hatların uygulamada neye karşılık geldiği taraflar arasında devamlı müzakere edilen süreçlerin sonucu.

‘Haftalık 35 Saat’ talebi, yaşamı yeniden üretebilmenin; kendimizi ve bakım vermekten sorumlu olduklarımızın temel ihtiyaçlarını karşılayabilmek için ihtiyaç duyduğumuz ‘zaman’ın hesabını sormaktır. Bu hesabı toplumsal cinsiyet ve diğer kimlikler arasında kurulacak ittifaklarla sorma zorunluluğunu bize yine sosyalist feminizm gösteriyor. Yaşamı yeniden üretmenin mevcut eşitsizliklere sırtını yaslamayan adil bir organizasyonu için mücadele hattını örüp derinleştirmenin ilk adımı da ücretli emeğe ipotekli zamanımız üzerinde hak iddia etmekten, sınır çizmekten geçiyor. Feminist bir taleptir, sosyalist bir taleptir; tam da bu sebeple yalnızca kadın mücadelesinin değil ‘99% için Feminizm’ 2 iddiasına dahil bir hak talebidir.

Ücretli emeğin haftamızda ve hayatımızda kapladığı zamanı sınırlandırmak bireysel olarak kazanabileceğimiz bir mücadele değil. İster heteronormatif (kadın ve erkek arasındaki) aile ilişkisi içinde ister dışında olalım; yaşamı yeniden üretme işinden kimin sorumlu olduğu baskın iktidar ilişkilerinin gölgesinde yaşanır. Sınıfsaldır, toplumsal cinsiyetlidir, ırksallaştırılmıştır.

Bu sorumluluğun bireyler arasında müzakeresi meselenin özünü kaçınılmaz olarak apolitikleştirir. Bu nedenle de, toplumsal düzeyde belirleyici iktidar ilişkilerine karşı örgütlenemeyip bireysel pazarlıklara sıkışan müzakereler ahlaki taleplerin ötesine geçemez. Günlük hayattaki karşılığı da olsa olsa hoşgörülü bir patron, ev işlerinin ucundan tutan ‘ama çok yardımcı’ bir koca, ara ara torununu parka götüren yüce gönüllü bir dededir: Kısacası, patriyarkanın kendisine bahşettiği avantajlı konumundan ‘taviz verip’ fedakarlık yapmaya gönüllü erkeklerin insafına kalmıştır. Politik olan; devrimci olansa, yaşamı yeniden üretebilmenin koşullarının ücretli emeğin tahakkümünden kurtarılıp kamusallaştırılması için verilecek feminist mücadele hattını çizmektir.

  1. Eurostat. https://www.euronews.com/next/2023/07/22/average-working-hours-in-europe-which-countries-work-the-longest-and-shortest-weeks ↩︎
  2. Cinzia Arruzza, Tithi Bhattacharya ve Nancy Fraser, %99 için Feminizm: Bir Manifesto, çev. Utku Özmakas, İstanbul: Sel Yayıncılık, 2019. ↩︎

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation