Background

“Aile planlaması için kondom dışında hiçbir malzeme temini yok”

Şilan Geçgel

TÜİK’in 2023 yılı doğum istatistikleri “endişe verici” olarak siyasetin gündemine oturdu. Doğum oranındaki düşüşün, “varoluşsal bir tehdit, bir felaket” olduğunun iddia edildiği bugünlerde, konuyu kadın hekimlerden dinlemek için Dr. Ceren Kineşçi’yle konuştuk.

Dr..Ceren Kineşçi

Öncelikle AKP’li yıllarda birinci basamak hizmetlerin durumunu sormak isterim. Son 20 yılda 1. basamak sağlık hizmetlerinde neler değişti?

Birinci basamak sağlık hizmetlerinin önemli bir kısmını koruyucu sağlık hizmetleri oluşturmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetleri hem kişilerin hastalanmaması için alınabilecek önlemleri, hem de bir yakınması olmayan kişilerin risk faktörlerine uygun şekilde taranarak olası hastalıkların erken teşhisini, başka sorunlara yol açmadan tedavi edilebilmesini içerir. Bunların içinde aşılama, eğitim, danışmanlık, kanser tarama gibi pek çok uygulamayı sayabiliriz. Koruyucu sağlık uygulamaları hem toplum sağlığının gelişimi hem de aslında uzun vadede maliyet ile etkinlik açısından en çok desteklenmesi ve geliştirilmesi gereken alan.

“Sağlıkta Dönüşüm Programı, Dünya Bankası raporlarında açık açık yazıldığı haliyle, tam boy piyasalaşmayı hedefledi”

 AKP’li yıllarda adından sıkça söz ettiğimiz Sağlıkta Dönüşüm Programı, Dünya Bankası raporlarında açık açık yazıldığı haliyle, tam boy piyasalaşmayı hedefledi. Tedavi edici hizmetleri önemseyen; bütçeyi, yatırımı hep kâr getirecek sağlık uygulamalarına yönlendiren sağlık sistemine dönüşümü hep beraber gördük, yaşadık. Birinci basamak sağlık hizmetlerinin Aile Hekimliği Sistemi’yle neredeyse özelleştirilmesi, merkezi planlama ve koordinasyonun dışına itilip tüm sorumluluğun iki kişilik birimlere yüklenmesi de bu dönüşümün önemli bir parçası oldu. Aile hekimliği çalışanları da performans sisteminin bir parçası haline getirildi, böylece sağlık hizmeti ödül-ceza sistemine hapsedildi. Aile hekimliği angaryaya boğularak birinci basamağın gerçek işlevini yerine getiremez hale geldi. Sağlığın alınıp satılan bir ticari ürün haline gelmesi, aile sağlığı merkezlerinin de başvuranların taleplerinin karşılandığı veya karşılanmasının beklendiği bir alana dönüştü.

Aile Sağlığı Merkezi (ASM) olarak bildiğimiz kurumlarda kadınlara verilen doğum kontrol ve tedavi hizmetleri nelerdir?

Burada önce olması gerekeni söyleyeyim. Aile Sağlığı Merkezleri’nde öncelikle doğurganlık çağındaki kadınlara üreme sağlığı danışmanlığı hizmeti verilir. Burada aktif cinsel hayatı olan kadınlara cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunmak ve gebelik istemiyorsa gebeliği önlemek için kullanabileceği korunma yöntemleri hakkında bilgilendirme yapılır. Yaş, diğer risk faktörleri ve geçmiş jinekolojik öyküsüne göre uygun yöntem önerilir. Kondom, doğum kontrol hapı, hatta cilt altı implant veya üç aylık enjeksiyon yöntemleri de ASM tarafından sağlanabilecek yöntemlerdendir. Ayrıca, kanser tarama kapsamında 30-60 yaş arası kadınlara beş yılda bir rahim ağzından örnek alarak HPV taraması yapılır, kendi kendine meme muayenesi konusunda eğitim verilip klinik meme muayenesi de yapılabilir. Bir de gebelik ve lohusalık için bir takip programı var; gebelik boyunca dört kez görüşme, hastanede yapılması gereken işlemler için bilgilendirme, bağışıklama, takviyelerin uygun zamanda verilmesini içeriyor. Bunlar kâğıt üzerinde olması gereken ve görece iyi planlanmış uygulamalar ancak bunun tüm nüfusa etkili şekilde uygulanabildiğini söyleyemeyiz. Hem yurttaşın çalışma koşulları hem poliklinik iş yükü nedeniyle, bir de koruyucu sağlık hizmetleri ve danışmanlığın önemsizleştirilmesi nedeniyle kadınların bu sebeple başvurması veya ASM’ye davet edilmesi her zaman olanaklı değil. Ayrıca ASM çalışanları bu eğitim ve bu sırada kurulacak iletişim konusunda da herhangi bir eğitim almıyor. Kadınlar ve sağlık çalışanları iş birliği yapabildiğinde ise malzeme temini konusunda sorun yaşanıyor. 

“Doğum kontrol hapları SGK kapsamında değil ve artık neredeyse tüm ilaçlar gibi oldukça pahalı”

İl Sağlık Müdürlükleri çok uzun zamandır kondom dışındaki hiçbir aile planlaması yöntemi için malzeme sağlamıyor. ASM’ler talep ettiğinde de ellerinde bulunmadığı yanıtını alıyor. Doğum kontrol hapları SGK kapsamında değil ve artık neredeyse tüm ilaçlar gibi oldukça pahalı, dolayısıyla ulaşılması güç. Kanser taramada 40 yaş üstü kadınlar için mamografi tarama programının bir parçası, ancak kanser tarama merkezlerinin yetersizliği (bazı ilçelerde hiç olmaması) meme kanseri taramasını sekteye uğratıyor. Gebelik ve lohusa takipleri kurumlar arası entegrasyon yokluğu ve birinci basamak sağlık hizmetlerinin yeterince bilinmeyişi nedeniyle aksayabiliyor. Aile hekimliği, kişiyi anne karnı öncesinden başlayıp ölene kadar takip etme iddiasında olan bir sistem, ancak fiilen tüm sağlık sistemindeki gibi burada da politik tercihlerle birinci basamağın, koruyucu sağlığın zayıf bırakıldığını görüyoruz.

Asgari ücrete zam yapılıp yapılmayacağı tartışmalarının devam ettiği bugünlerde, özellikle sermaye ve AKP’nin büyük tepki gösterdiği doğum oranındaki düşüş haberlerini sosyolojik, ekonomik ve psikolojik olarak ele almak mümkün sanırım. Sizin kadın hastalarınızda gözlemlediğiniz çocuk yapmama eğiliminin gerekçelerini neler oluşturmakta?

Sık sık söylenen bir söz vardır: “Bir çocuğu büyütmek için bir köy gerekir,” diye. Çocukların ebeveynlerine ait bir meta değil, toplumun bir parçası olduğunu ve çocuklara karşı kolektif kamusal sorumluluğu anımsatması açısından bu sözü değerli buluyorum. Günümüzde kadınlar çocuk bakımında her türlü destekten yoksun durumdalar. Bir çocuk dünyaya geldikten sonra nasıl büyüyeceği konusunda ne yazık ki kimsenin bir fikri veya gerçekçi bir planı yok. Ev dışında çalışan bir kadın sürekli bir şeylerden vazgeçmek zorunda kalıyor. Tüm bakım yükünün ebeveynlerde, özellikle de annede olması çocuk sahibi olmayı veya çok çocuk sahibi olmayı göze alınamaz hale getiriyor. Zaman, para ve enerji gibi çok kısıtlı kaynaklar da seçimleri belirliyor bence. Bunlar belki çocuk sahibi olmayı aslında isteyen kişiler için daha geçerli sebepler, bir de kadınların ekonomik ve sosyal hayattaki varlığının güçlenmesiyle hayatta daha fazla seçeneğinin olması gerçeği var. Toplumsal normların dayattığı anneliğin bir kadının hayattaki tek ve en önemli amacı, hedefi olduğu fikri de zayıflıyor ve kadınlar özgürleştikçe kendi hayatlarına dair karar alma mekanizmaları güçleniyor. Bu elbette yaşadığımız yere, içine doğduğumuz aileye, hayat görüşümüze ve benzeri pek çok şeye göre değişkenlik gösterebilir ancak benim gözlemlerim bunlar.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2000’li yılların başında sık sık kadınları en az üç çocuk yapmaya teşvik eden açıklamalar yapıyordu. Ancak doğum oranlarında 2001 yılından bu yana görülen düzenli düşüş, bu politikanın toplum ve kadınlar nezdinde karşılık görmediğini ifade eder mi? 

Kadınlar kendilerine sürekli birilerinin ne yapacağını söylemesinden, üstlerine yüklenen sorumluluklardan bıktı bence. “Benim bedenim, benim kararım” zaman zaman karikatürize edilse de kadınlar nezdinde gittikçe daha çok içselleşen bir söylem. Ayrıca evdeki hesap çarşıya uymuyor, “En az üç çocuk yap,” demesi kolay da hayat öyle değil. Herkesin gelecek kaygısını geçtim, bugününün derdinde olduğu; yoksulluğun, adaletsizliğin, şiddetin bunca yaygınlaştığı bir ortamda kadınlar öyle “emredildi” diye elbette ki derhal peş peşe doğurmaya başlamıyor. Bir de burada kuşaktan kuşağa aktarılan bir travma ve iyileşme çabası da var. Evlilik ve doğum hâlâ hayatın olağan akışında çoğunlukla bir varsayılan olarak görülse de artık otoriter ebeveynliğin, şiddetin geleneksel aile modelinde normalleştiği tablodan “daha iyisini yapmalıyız” diyen bir kuşak olduğunu düşünüyorum. Elbette herkes değil, her yerde değil ama kadınlar küçük yerlerden başlayarak da olsa toplumsal cinsiyet rolleriyle yaygın ve sürekli bir mücadele içinde. Bu mücadele kimi zaman ev içi iş bölümü için aile içinde, kimi zaman da ekonomik ve sosyal çöküşe rağmen “en az üç çocuk” isteyen iktidara karşı. Herkesin özgürce ebeveyn olmayı seçebileceği bir ortamda durum nasıl olurdu, bunu bilemeyiz ve ölçemeyiz ancak mevcut durumda kadınların bir yandan “istesem de bu koşullarda yapamam” dediğini ancak daha da yüksek sesle “SANA NE?” dediğini söyleyebiliriz.

 

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation