Serbest Kürsü Kadın Vardiyası 28 Aralık 2024
“Kültür, var olan her şey gittikten sonra geriye kalansa, kadimden bugüne bize kalan deyişlerimizdir, sözlerimizdir. Bu sözlerin üstüne kuruduğumuz yaşantılarımızdır.”
Ben Asiye,
Kadınım, aleviyim ve sosyalistim. Bu memlekette zulüm gören sıfatların çoğu var bende. Kız çocuğu idim, yaşlanacağım ve böylelikle bir ayrımcılık döngüsünü tamamlamış olacağım. Çocuk, solcu kadın, solcu alevi, yaşlı solcu. Tabi bir de bekar bir anne oluşum var ki o hepten çığırından çıkarıyor yaşamı.
Bazen gerçekten zorlanıyorum yaşarken Gazete okurken, haber izlerken, sosyal medyada şöyle bir dolanayım diyorum dara düşüyorum. Okudukça, izledikçe öfkem boyumu aşıyor ama ben öfkemin ateşini mücadele ateşine çevirmeye çalışıyorum.
İyi hal indirimi alan her caniyi gördüğümde içimden aynı ses yükseliyor “yere batsın sizin eril hukukunuz!”
Zaten bir arpa boyu yol alabildiğimiz kadın erkek eşitliği ve asla engellen(e)meyen kadına yönelik şiddettin politik olduğu tartışmasız. Kadın erkek eşitsizliğini pekiştiren her söz, her eylem ya da eylemsizlik şiddetin sebebidir ve kadına yönelik şiddet kapkara bir duman gibi her yeri sardı. O karanlık en son İstanbul Sözleşmesi’ni yuttu.
“Bizim inancımız böyle değildir.” Nenem böyle dedi.
Nenemin adı Fatma. Çok sever anlatsın, söyleşsin. “Bizde kadın erkek birdir can gızım. Gadın erkekden aşağı görülmez. Hem gadın dediğin doğurandır, üretendir, yaratandır, bundan ötürü canın ta kendisidir can gızım. Bak hem ne demiş Hünkarımız Hacı Bektaş;
“Erkek dişi sorulmaz muhabbetin dilinde
Hakk’ın yarattığı her şey yerli yerinde
Bizim nazarımızda kadın-erkek far0kı yok
Noksanlık, eksiklik senin görüşlerinde”
Neşet Ertaş’ı çok sever Fatma Nenem, en çok da “Kadınlar insandır, biz insan oğlu” lafını. Kınalı saçlarını tararken “Neden garip garip ötersin bülbül” türküsünü söyler ağlardı. Gözünün yaşını siler, gider posta oturur, cem yürütürdü.
Nenemin dizinin dibinde oturup onu dinleyerek, yürüttüğü cemlerde semah dönerken büyüdüm. Aklımda hep biz eşitiz sözü. Ben bir canım. Sonra Şeraiti’nin bir tanımlamasını okudum: “Fatıma, Hz. Hatice’nin kızıdır, demek isterdim. Fakat anladım ki, Fatıma o değil. Fatıma Muhammed’in (s.a.v) kızıdır, demek isterdim. Ama anladım ki, Fatıma o değil. Fatıma Hz. Ali’nin (r.a) eşidir, demek isterdim. Fakat anladım ki, Fatıma o değil. Fatıma Hz. Hasan ve Hüseyin’in annesidir, demek isterdim. Fakat Fatıma o değil. Fatıma Zeyneb’in annesidir, demek isterdim. Ancak yine fark ettim ki, Fatıma o değil. Hayır, bütün bunlar doğrudur ve bunların hiçbiri Fatıma değildir. Fatıma Fatımadır.”
Ben Asiyeyim… Bir kadın…
Nasıl ben saygı duyuyorsam, benim inancıma, geleneklerime de saygı duyulsun isterim. Ancak ayrımcılığı iliklerime kadar hissediyorum. “Biz hiç Alevi-Sünni bilmezdik, ayırmazdık hiç” diyen okul arkadaşlarıma, “Hâkim inanca sahip olanlar nereden bilebilir ki bunu” diyesim gelirdi de demezdim. “Maraş, Çorum, Sivas sizin için bir şehir adı, bizim için katliamın” diyesim gelirdi diyemezdim.
Sonra okudum güçlendim, örgütlendim güçlendim ve söylemeyi söyleşmeyi korkmamayı öğrendim. Erkek egemen siyasetiniz batsın dedim. Eril hukukunuz öldürüyor bizi dedim. Şiddeti durduramamak diye bir şey yok, bu tamamen politik bir tercih dedim. Sizin hücrelerinize işlemiş patriyarka ve siz onun öz evlatlarısınız dedim.
Ben kadınım, hiç kimse beni kendinden alt bir seviyede göremez.
Ben Aleviyim, hiçbir inanç benim inancımı kendinden alt bir seviyede göremez.
Ben uzun boylu selvi çınarım, köklerim derinde, kimse beni söküp atamaz.
Editör: Şöhret Baltaş
Düzelti: Şöhret Baltaş
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin
Seslendirme: Seda Bedestenci Yegane
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖