Background

Ellerimle Teslim Ettim, Kaybettiler!

Cumartesi annesi Hanife Anne tek evladı Murat’ını polise kendi elleriyle teslim etti. Çünkü 1990 yıllarının karanlığının farkındaydı.  Biliyordu, bu yıllar kayıpların, faili meçhullerin ve sokak infazlarının rutine bağlandığı yıllardı. 

Murat Yıldız siyasi bir suçtan aranmıyordu ama yine de bir anne güvenmemekte haksız değildi. 90’lı yılların karanlığında Güneydoğu’da Kürt gazetecileri öldürmek gelenek haline gelmiş, İstanbul’da avukatlar, sendikacılar Beşiktaş gibi merkezî yerlerde, kafelerde gündüz gözüyle taranıyordu. Ankara’da evinin sokağında Uğur Mumcu, Diyarbakır’da Musa Anter öldürülmüştü. İşte böylesine karanlık günlerin yaşandığı bir zamanda Murat, polis tarafından ifadeye çağrılıyordu. Hanife Anne de elleriyle teslim ederse inkâr edilemez, biricik oğlunu sağ alabilirdi.

Murat sevdiği kızın yakını olan bir polis tarafından “Eğer İstanbul’a gitmezsen seni öldürürüm” diye tehdit ediliyordu.

İzmir Bornova’da havaya bir el ateş ettiği iddiasıyla arandığını öğrenen Murat’ın annesi Hanife Yıldız polislerce rahatsız ediliyordu. Bornova Özkanlar Polis Karakolu’nda görevli Komiser Ramazan Kaya, Murat’ı ifadeye çağırmıştı. Hanife Anne Avukat Fatma Yercan ile birlikte Murat’ı Bornova Özkanlar Karakolu Asayiş Şubesi’ne götürüp kendi elleriyle polis memurları Tahir Şerbetçi, Şah İsmail Öztürk ve Komiser Ramazan Kaya’ya teslim etti. Kendi elleriyle teslim ettiği Murat için yol parasını bile annesinden alarak, habersiz oğlunu İstanbul’a götürmek üzere İzmir’den ayrıldılar.

Hanife Anne kendi elleriyle adalet(!)e teslim ettiği Murat için sonradan “adaletsizlikten habersiz ana oğul hata yapıp kapınıza geldik, cezamız neyse adaletli şekilde verilsin dedik” diye anlatacak bu acısını katlayarak yüreğini dağlayacaktı. Oysa tek oğluyla kendisi de İstanbul’a gitmek isteyen anneden adeta kaçırılmıştı Murat’ı.

Ertesi gün oğlunu sormaya gittiğinde “Kartal’da arkadaşlarımızın elinden kaçmış, Murat’ı arıyoruz ama bulamıyoruz” dediler. Murat’ın teslim edilmesinden iki gün sonra onu İstanbul’a götüren polis memurları Hanife Anne’ye “Otobüsle yola çıktık. Feribot seyir halindeyken Murat tuvalete gitmek istedi. Tuvaletin önünde kelepçelerini çözdük ve Murat denize atladı, yüzüp kurtulmuştur” dediler.

Gebze Savcılığı’na başvurularına rağmen Murat’tan bir daha haber alınamadı. Bornova Özkanlar Polis Karakolu’nda Murat’ı teslim alan polis memurlarından Şah İsmail Öztürk, Hanife Anneyle ve babasıyla baş başa kaldıklarında onlara “Tahir Şerbetçi olmasaydı ben Murat’ı burnu bile kanamadan götürüp getirirdim” dedi. Gebze Savcılığı’nda süren davada beş yılda beş savcı değişti ve keşif kararı Murat’ın kaybedilmesinden beş yıl sonra uygulandı. Keşif raporunda “polislerin gözaltındaki Murat’ın kelepçelerini tuvalet boşluğunda değil de küpeştede açtıkları için denize atlamasından kusurlu bulundukları” belirtildi. Dava sonunda polislere 1 lira 18 kuruş para cezası verildi.

Murat’ı aramaktan hiç vazgeçmedi Hanife Anne. Her Cumartesi’ni oğulla buluşma yeri belleyip her akşam bir konuşma hazırlayarak o alanda sadece kendi oğlunun değil artık bütün kayıpların izini sürmeye başladı.

Hanife Anne her söz aldığında, oğlunu kendi elleriyle teslim ettiğini ve sağlam verdiği oğlunun artık kemiklerine bile razı olduğunu haykırdı. Ne bilsindi ki adalet dediği yerin kurtlar sofrası olduğunu. 

Hanife Anne oğlunu kaybettiğinin yıl dönümlerinde, bir konuşma hazırlayarak gelip sorumlulara şöyle seslenir: “Siz burayı bize bıraktınız. Bizim yüreğimizde yaşayıp kayıplarınızı arayacaksınız. Daha kaçımız gözü açık gidecek? Ben adalete güvenip oğlumu teslim ettim, adalet beni buraya gönderdi. Kimse böyle yanlış yapmasın. Adalet oğlumu buradaki kayıplar gibi kaybetti, beni de yıllardır acıya mahkûm etti. Kayıpların akıbetinin açıklanmasını, kaybedilenlerin yargılanmasını istiyoruz. Çok mu?” Pek çok zaman olduğu gibi konuşmasının ardından baygınlık geçirir Hanife Anne.  Murat’ın fotoğrafını acı kardeşlerinden yanında oturan bir kayıp yakını taşır. Ama her defasında güçlenerek, hesap sorarak çıkar o meydandan. Acılarıyla kardeş kıldıkları 17.000 faili meçhullü ülkede Cumartesi Anneleri’nin yerini ayrı bir yere koymak hiç de yanlış olmaz. Ekmeğinin, çocuklarının peşinde olan bu annelerin ahı değilse bile öfkesi kaybedenlerin yakasındadır, ta ki ölünceye kadar.

Kaybedenler kaybedinceye kadar sessiz çığlıklarıyla her Cumartesi oturan annelerin sesine ses olmak hepimizin boynunun borcudur. Onlar artık kaybettiklerinin geri gelmeyeceğini bilerek öfkelerini kontrol edip, başkaca gençler kaybedilmesin diye zemherinin ayazında, yazın kavuran sıcağında adalet arayışlarına devam edecekler… Sizin için, hepimiz için…

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation