Background

Sen, Kocanın Annesi Değilsin!

Nöro-psikiyatri profesörü olan Louann Brizendine Kadın Beyni ve Erkek Beyni adlı çok satan kitaplarında kadınların ve erkeklerin bebekliklerinden yaşlılıklarına kadar aynı durumlar karşısında farklı tutumlar sergilediklerini, kadınların günde 20 bin, erkeklerin 7 bin kelime sarf ettiğini, erkeklerin sorunlar karşısında ıstırap çekmek yerine çözüm arayışında olduğunu, kadınların ise erkeğin ifadesiz yüzünü ilgisizlik, umursamazlık olarak değerlendirdiğini, erkeklerin kadınlardan üç kat daha fazla cinsellik düşündüğünü, kadınların erkeğin ne söylediğini, ne yediğini, ne giydiğini, ne hissettiğini hatırlayabileceğini ancak erkeklerin kadının seksi görünüp görünmediği dışındaki bütün ayrıntıları unutacağını söylüyor. Bunları farklı beyin yapısına, hormonal ve kimyasal biyolojimize bağlıyor. 

Testosteron ve östrojenin önemi ile etkisi yadsınamaz ama insanların yaşam koşullarını, sosyoekonomik durumlarını, etnik ve dini tavırların yansımalarını, travmatik yaşanmışlıklarını göz ardı ederek yapılan bu tip genellemeler sağlıklı bir toplum inşa etmez. Yukarıda verdiğim örnekler için “Aaa, evet, tam da böyle.” diyenler olacaktır, bunu deme sebebini ise yetiştirilme tarzında, toplumun dayattıklarında, ataerkil yapıda bulacaklardır. Oysaki kadınlardan daha fazla konuşan erkekler, cinselliğe erkeklerden daha düşkün kadınlar, hatırlamanın / hafızanın mutluluğuna erişebilmiş erkekler de vardır. Yazar, her iki cinsiyetin de salgılar sayesinde eş seçiminde bulunduğunu ileri sürerken bir grup kimyasalın içimizi titretmesiyle o kişiye odaklandığımızı belirtiyor fakat karşımızdakinin burnunun ucunda gördüğümüz aydınlıktan bahsetmiyor.

Beyinde cinsiyet temelli farklılıklar üzerine yürütülen araştırmalar, büyük oranda; yanlış yorumlama, yayın ön yargısı, zayıf istatistiksel güç ve yetersiz kontrol gibi güvenilirliği ve geçerliliği olumsuz etkileyen bazı unsurları barındırır. Genel olarak, kadınların beyninin empati ve sezgiye bağlı olduğu söylenirken, erkek beyinlerinin akıl ve eylem için optimize edildiği söylenir. Bilim ve teknoloji gelişmiş olsa da cinsiyetçi dünya kendinden ödün vermez, lakin beyin de tıpkı karaciğer, böbrekler ya da kalp gibi cinsiyet farklılığı göstermeyen bir organdır. 

Sosyoekonomik koşulların, etnik ve dini tavırların baskısı altındaki kadın; doğurganlığı, yavrusunu emzirme ve yaşatma içgüdüsü sebebiyle yuvanın kurucusu ve sahibidir. Hamileliği ve anneliği kadını yuvasına doğal olarak bağımlı / bağlı hale getirir. Dünyanın pek çok yerinde -hangi sosyal ve ekonomik statüde olursa olsun- geleneklerin kadına biçtiği en iyi gelecek projesi “evlilik”tir. Bu sebeple kadın iyi gitmeyen evliliği genelde ite kaka yürütmek için debelenir. Çocukların varlığı, aile baskısı, eşraf ne der algısı süreci uzattıkça uzatır.

Sinema tarihinin en iyi yönetmenlerinden Ingmar Bergman’ın 1973 yapımı filmi “Bir Evlilikten Sahneler“in senaryosunda da evliliğin doğası üzerine yetkin bir gözlem gücü görürüz. Altı sahneden oluşan bu senaryo metnine göre Marianne ve Johan çifti görünürde “ideal evliliğe” sahiptir. Arkadaşları Katarinave Peter ne kadar uyumsuzsa onlar da o denli uyumludur. İlerleyen sahnelerde ise bu örnek evliliğin adım adım nasıl dağıldığına tanık oluruz. Johan; tekdüzelikten sıkılmıştır, sevgilisiyle ikinci bir hayat yaşamaktadır. Marianne ise evlilikte, çocukların yetiştirilmesinde, aile yaşamında kaybolmuştur. Böylesi mutsuz ve muğlak duygu durumu evliliği sürdürmeye yetmese de ilişkileri toksik bir hal alır ve “on sene” sonra güç bela boşanabilirler.

Evet; “ideal” çiftimiz, yine “ideal” sayıdaki çocuklarıyla evliliklerinin onuncu yılındadırlar. Arkadaşları Katarina ve Peter’ın karşısında tamamen kusursuzdurlar. Fakat evliliklerinin devam etme nedeni esasen planlamalara sıkışıp kalmaları ve mahalle baskısı unsuru olarak evliliğe müdahil olan annelerdir. Johan’ın sorumluklarını bir çırpıda bırakıp sorumsuz yaşama, canı istediği kişiyle canı istediği kadar gönül eğlendirme arzusuna karşılık, Marianne kocasının başkasına âşık olduğunu ve terk edileceğini öğrendiğinde Johan’ın bavulunu bile hazırlar, yıllar içinde ara ara görüştüklerinde kocasıyla ilgilenmesi gerektiği duygusundan, kocasının annesi gibi davranmaktan kendini alıkoyamaz. Marianne, ayrılmayı düşünen müvekkillerine her türden şiddeti yaşayabilecekleri için eşleriyle yalnız kalmamalarını tembihlerken bunun kendi başına gelebileceğini düşünemez. 

Çevremizde ne çok Marianne var, biliyor musunuz? Kimi fabrikada işçi, kimi hâkim, kimi terzi, kimi öğretmen, kimi doktor, kimi akademisyen… Marriannelerin durumu hormonal ve kimyasal biyolojiyle açıklanamaz. Kadınlar mantıksız değildir elbette.  Duyguları salt kadına has kılmak, mantığı yalnız erkekte aramak anlamsızdır. Bazı insanlar hayata daha hassas, daha kırılgan bakarlar başkalarınınki gibi daha sert bir kabukla doğmadıklarından. Bir başkasının hiç önemsemediği şey, diğerinin kalbinde deli dalgalar oluşturabilir, böyle bir hassasiyet derinlerde bir yerde kök salabilir, sosyoekonomik durumlar, etnik ve dini tavırlar, travmatik yaşanmışlıklar kadını mantıklı olandan uzaklaştırabilir.

Halbuki öncelikle kendisi için yaşamalıdır kadın. İyi dostlar edinmelidir, kendisini önemsemeyen insanlardan uzak durmalı, kötü giden evlilik için yıllarca çabalamamalı, olmayacağını bildiği halde olsun diye kuş gibi çırpınmamalı, seksi kendisine yapılan bir şeymiş ya da erkeğin karşısında bir görevmiş gibi algılamamalıdır. Korunmaya muhtaç olduğunu düşün(dür)memeli, fiziksel, ruhsal ve ekonomik şiddete boyun eğmemeli, özgüvenini asla yitirmemeli, salt duygudan ibaret olmadığını eyleme geçip ataerkinin çemberini kırarak göstermelidir.

  • Kadın Beyni, Louann Brizendine, Çev.: Zeynep Heyzen Ateş, Say Yayınları, 2018.
  • Erkek Beyni, Louann Brizendine, Çev.: Gül Tonak, Say Yayınları, 2019.
  • Bir Evlilikten Sahneler, Ingmar Bergman, Çev.: Öncel Naldemirci, YKY, 2024.

Editör: Ebru Pektaş
Redaksiyon: Sabâ Esin
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation