Kitap / Film / Dizi Öznur Özkaya 18 Ağustos 2024
Kadın olmak, kadınlığı yaşamak zordur. Dünyanın neresinde olursanız olun, mücadele gücü, azim, emek ister. Erkek, annelikte fedakârlık, eş olmakta güzellik, yatakta kıvraklık ve isteklilik, mutfakta beceriklilik, iş dünyasında yeterli para bekler. Kadın, kimi zaman aşağılanır, hor görülür. Kimi zaman tacize, tecavüze uğrar; kimi zaman ekonomik bağımsızlığını kazanmış olsa da bedel öder. Mini etek giyse suç olur, makyaj yapsa “aranıyor”, kahkaha atsa hafif, karşısındakine evet dese basit, hayır dese kibirli olur. Özgürlüğü ahlaksızlık, fikirlerini müdafaa etmesi ukalalık sayılır.
Görünüşte modern olan ataerkil toplumlarda çocukluğunu bile düzgün yaşayamaz kız çocuğu. Oynasa, zıplasa ayıplanır, hor görülür. Büyür, olgunlaşır, “kötü kadın”sözünü daha o yaşlarda öğrenir. Zira kadın, doğurganlığı, yavrusunu emzirme ve yaşatma içgüdüsü sebebiyle yuvanın kurucusudur. Hamileliği ve anneliği kadını evine doğal olarak bağımlı / bağlı hale getirir. Bir kız çocuğu olarak doğmak, sürekli ‘Aman, eteğinin altındaki hazinene iyi bak!’ cümlesini duymak kızların boynuna asılmış bir ağırlık gibidir.
Amerikan edebiyatının en cesur kadın yazarlarından Kate Chopin’in “Uyanış” adlı kitabında, Edna genç bir kadın ve anne olarak boğucu bir atmosferde yaşar, bastırılmış Creole kadınlarının sözlerinden, toplumun önyargısından, kocasının ilgisizliğinden ve çıkar ilişkilerinden bıkar. Toplumsal normlara uymayı kabul etmek istememesi, kendine ayrı bir ev tutup taşınması, ev temizliği veya “pek muteber” konuklarla değil sanatıyla ilgilenmesi verdiği mücadeleyi onaylamayan bir dünyayla karşı karşıya kalmasına yol açar. Yazıldığı dönemde ayıplanan, kınanan, toplatılan kitabın ismi için “Uyanış”ın seçilmesi de manidardır, zira yazar “üretim” ve “yıkım” üzerine okuru düşündürürken “uyumanın” mı yoksa “uyanmanın” mı daha doğru olduğunu gözlemlememizi sağlar, ne de olsa “Uyanmak ve hatta acı çekmek, hayat boyu yanılsamaların kurbanı olmaktan iyidir.”
Jane Austen’ın dört kült romanından derlenen “Evlilik”adlı kitapta ise 19. yüzyıl İngiltere’sinde evliliğe neden bu denli önem atfedildiği sorusuna yanıtlar aranıyor. Yazarın ironik yaklaşımıyla, İngiliz toplumunun evlilik merakını, ailelerin, soyluların ve evlendirilmek istenen gençlerin bakışından evlilik “müessese”sini okuyoruz. Dünyanın pek çok yerinde geleneklerin kadına biçtiği en iyi gelecek projesi “evlilik”le, genelde toplum doğrularıyla özelde ise sınıf farklılıkları ve kadının konumlanışıyla nezaket çerçevesinde dalga geçen yazar, yaşadığı dönemin baskısını ve geleneklerini de eleştiriyor.“Beni herhangi bir şekilde övmenize gerek yok. Kendi kararımı vermeme müsaade etmelisiniz ve bana sözlerime inanma nezaketini göstermelisiniz.” derken kadının bireyselliğinden dem vuruyor.
Édouard Louis de “Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri” adlı kitabında annesini anlatıyor. Kırk beşinde isyan bayrağını çeken, arzuladığı gibi yaşamayı seçerek özgürleşen ve nihayet kendini keşfeden bir kadının öyküsünü aktarıyor. Çocukken utandığı annesini bugün her şeye rağmen özgür ve mutlu bir kadın olarak görüyor, bizi prangaya vuran sistemleri ve onlardan kaçış yöntemlerini gözler önüne seriyor. Çünkü gençken aşçı olmak isteyen, otelcilik okulundaki eğitimini bırakmak zorunda bırakan, sefalet, şiddet ve sevgisizlik içinde yaşarken ilgilenmesi gereken çocukları olmasına rağmen tekrar hamile kaldığında kürtaj isteği karşılık bulmayan annesi kırk beşine geldiğinde “Bu defa kontrol bende. Kuralları ben koyuyorum.” diyor.
Evet, kadın çaresizliğe bir şekilde ikna olur veya edilir. “Karşımdaki angutu düzeltebilirim!”, “Özünde iyi bir adam, mutlaka açıklaması vardır.”, “Değişecek, eminim.”,“Çocuğumuz var.”, “Hatasız kul olmaz.”vb. diyerek bitmesi gereken ilişkiyi ite kaka yürütmeye devam eder, çünkü ailenin kutsallığı altında ezilir ve toplum tarafından çaresizliğe itilir.Ancak kadın, kendini bir kişilik olarak ortaya koyamadığı zaman, bunalmaya başlar.
İşte bu sebeple öncelikle kendisi için yaşamalıdır kadın. İyi dostlar edinmelidir, kötü giden evlilik için yıllarca çabalamamalı, olmayacağını bildiği halde olsun diye kuş gibi çırpınmamalı, seksi kendisine yapılan bir şeymiş ya da erkeğin karşısında bir görevmiş gibi algılamamalıdır. Korunmaya muhtaç olduğunu düşünmemeli, fiziksel, ruhsal ve ekonomik şiddete boyun eğmemeli, özgüvenini asla yitirmemeli, topuklu ayakkabısından da makyajından da vazgeçmemelidir. Zaten karşınızdaki angutsa, ne yaparsanız yapın düzeltemezsiniz.
* Uyanış, Kate Chopin, Çev.: Suat Ertüzün, Can Yayınları, 2020.
*Evlilik, Jane Austen, Çev.: Berrak Göçer, Can Yayınları, 2020.
*Bir Kadının Kavgaları ve Dönüşümleri, Édouard Louis, Çev.: Ayberk Erkay, Can Yayınları, 2024.
Yazar Hakkında Bilgi
Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Amerikan Kültürü ve Edebiyatı Bölümü'nü bitirdi. Çeşitli edebiyat dergilerinde şiir ve öykü çevirileri ile eleştiri yazıları yayınlanmakta. ilerihaber.org haber sitesinin köşe yazarlarındandı. Çeviri kitapları arasında Bingo'nun Koşusu (Hitkitap), Paris Mimarı (Yabancı Yayınları), Kırık Dökük (Yabancı Yayınları), Yıldız Gemisi Askerleri (İthaki Yayınları), Kusursuzlar (Yabancı Yayınları), Benim İçin Hatırla (Yabancı Yayınları), 7 Korku (Dedalus Kitap), Poe Tüm Hikayeleri (Ren Kitap) bulunmaktadır.
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖