Background

Bahar: Kadınlar Artık Yeni Bir Hikaye İstiyor

Fulden Aytac

Kadın izleyiciler, erkeklerin baskısından bir türlü kurtulamayan, şiddet döngüsü içine kısılıp kalan kadınlar görmek istemiyorlar artık. Kadınlar yeni bir hikaye, yeni bir yol ve bunun için mücadele eden kadınlar görmek istiyor.

Ana akımda kadınların pencerelere sıkıştırıldıkları, sistematik olarak tacize/tecavüze uğradıkları, hatta tecavüzcülerine aşık oldukları o kadar çok dizi izledik ki yıllarca, gerçekten çok yorulmuştuk. İyi ki Bahar geldi.

Henüz birkaç bölüm yayınlamış olmasına rağmen Bahar dizisi hem sosyal medyanın gündemine oturdu, hem de reytinglerde birinci oluverdi. Demet Evgar’ın canlandırdığı Bahar karakteri, kayınpederinin bakım emeğini üstlenmek için doktor olamadan doktorluğu bırakmış, kendisini ailesinin bakımına adamış bir kadın olarak çıktı karşımıza. Biri liseli, biri üniversiteli iki çocuk annesi Bahar, anne olmak dışında toplumsal alanda var olamayan bir kadın olmaktan çıkıp daha ilk bölümden de kendi hikayesini yazmaya başladı. Dizinin odağı, Bahar karakterinin yeniden doktorluğa başlayarak kendi hayatını 40’ından sonra bulması üzerine. Dizinin gerçekçi ve tam da bu nedenle ümit verici kurgusu da, kadınlar için hayatı yeniden kazanmanın hiç de kolay olmadığını, zorlu bir mücadelenin gerektiğini ancak mücadele ettikçe güçleneceğini gösteriyor.

Ana akımda bir kadın başrolün, çocukları için değil kendi isteği için maceraya atılmasına, bir erkek için değil kendi için yola çıkmasına alışık değiliz. Sinema ve edebiyat male gaze (eril bakış) ile kuşatıldığı için başrolün “tabiatında” erkek olmasına alışığız. Hikayede insanın erkek olarak tanımlanmasına alışığız. İstek, engel, çatışma dinamiğine sahip dramatik yapıda erkeklerin isteklerine, istekleri için mücadelelerine ve kazanmalarına alışığız. Kadınların temsiliyeti ise erkeklerin fantezileri ile sınırlı. Bu nedenle kadınlar çoğunlukla tuhaf bir biçimde idealize edilirler; ya makbul kadın olurlar ya da kötü kadın. Bahar dizisi, hem Bahar karakteri hem de diğer kadın karakterleri ile çok boyutlu bir kadın temsili kurmayı büyük ölçüde başarıyor.

Feminist kuram, sanatta ve edebiyatta yıllardır eril bakışı tartışıyor.  Bu tartışmanın belki de tıkandığı, ya da yanılsamaya sebep olduğu nokta, başrole kadınlar geçince ya da kadınlar tarafından yazılıp yönetilince otomatik olarak feminist bir bakışa sahip olduğu yönündeki algı. Kurmaca öyle muktedirdir ki bizim düşünme, hayal kurma ve yeni yollar deneme ihtimalimizi mümkün kılmakla beraber, erkek egemen bakışa hapsedildiğinde alternatifini tahayyül etmemize izin vermez. İçselleştirilmiş ataerki nedeniyle bağımsız sinemada kadın yazarların kadın başrollerle kaleme aldıkları mağdur hikayelerini dinledik, pek çoğunun da feminist olduğu iddia edildi. Öte yandan kadın izleyiciler, erkeklerin baskısından bir türlü kurtulamayan, şiddet döngüsü içine kısılıp kalan kadınlar görmek istemiyorlar artık. Kadınlar yeni bir hikaye, yeni bir yol ve bunun için mücadele eden kadınlar görmek istiyor.

Bu talep, sevindirici şekilde sinema yazarlarından değil, halktan geliyor. Buna sanırım bu yazı için en doğru örnek Kızılcık Şerbeti dizisi olur. Kızılcık Şerbeti, anlatılan kadın dayanışması hikayesi sayesinde kitlesel bir ilgi toplamışken devamında kadınların eninde sonunda eril tahakkümü altında kalacakları anlatısı ile kadınların ilgisini giderek kaybetti. Kadınlar takip ediyor, sosyal medyada senaryoya müdahale ediyor, kadınları yan yana görmeyi, kadınların kendileri için mücadele etmelerini istiyor. Kadınlar Bahar’ı anlıyor, onunla güç buluyor ve reytinglerin seyrini değiştirebiliyorlar.

Yani kadınlar artık susmuyorlar. Bu sene 8 Mart yürüyüşlerinin simgesi olan Taksim meydanında örgütlü/örgütsüz binlerce kadın; gözaltı riskini, polis şiddetini göze alarak yürüdü. Toplumsal muhalefetin sokaktan neredeyse tamamen çekildiği, seçimlerden sonra siyasetin neredeyse bittiği bu senede, kadınlar bu senenin en büyük eylemini yaptılar. Tüm bunlar bize, kurumuş topraklarda feminist hareketin yeniden filizlendiğini, ülkece yaşadığımız bu karanlıktan kadınların el ele çıkmaya tabiri caizse söz verdiğini gösteriyor. Öyle ki, kadınların iradesi, yıllardır film dizi sektörünün başını çeken erkeklerin kadın başrol izlenmez, güçlü kadın izlenmez, kadın şöyle yaparsa izlenmez, böyle yaparsa izlenmezlerine tepki koyarak sektöre müdahale etmelerine, yapımcıların acaba kadınlar ne diyecek diye düşünmelerine sebep oluyor.

Bahar dizisinin nasıl devam edeceğini henüz bilemiyoruz ancak kadınların bu ülkeye bahar getirdikleri kesin.

NOT: TV sektöründe on binlerce emekçi uzun mesai saatleri ile sömürülürken, her hafta 200 sayfa senaryonun yazılıp, çekilip bir de üstüne kaliteli olması neredeyse imkansız hale gelirken “yerli dizi yersiz uzun” demeden bu yazıyı bitirmek olmaz.

 

 

 

 

 

 

 

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation