Background

Cumartesi Anneleri’nin 1000. Haftası

Bu Cumartesi dünyanın en uzun soluklu adalet arayışını yürüten Cumartesi Anneleri’nin 1000. Haftası. Haftalarca gözaltında zorla kaybedilen, failleri meçhul bırakılan yakınlarının izini süren bu sessiz çığlık, bastırılmak için sayısız işkenceye, gözaltına alınmalara rağmen barışçıl bu eylem, Galatasaray Meydanı’nı elde ederek kazanıldı.

Türkiye’nin en karanlık dönemlerinden biri de 1990’lı yıllardır. Resmi rakamlara göre bile 17 binden fazla insan, failleri meçhul bırakılarak gözaltında kaybedildi. Kaybedilenlerin yakınları faillerin bulunması için hakikat ve adalet mücadelesi vermeye devam ediyor. 90’lı yıllar aynı zamanda 80 darbesi sonrası işçi hareketleri, kamu çalışanlarının sendikalaşma mücadelesinin yükseldiği yıllardı. 

Mücadelenin karşısında bir karanlık güç yine sahnedeydi ve aydınlar, gazeteciler, sendikacılar sokakta katledilerek, bu yükselen mücadele gölgelenmek isteniyordu. Çoğu Kürt gazeteciler olmak üzere onlarca gazeteci faili meçhul bırakılarak öldürülmüştü. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Muammer Aksoy, Turan Dursun, Musa Anter gibi değerlerin katledilmesi yanında, Madımak Katliamı ve 12 Mart 1995 yılında Gazi Katliamı da yaşandı. 

Kaybettirilen değerlerimizden biri de Evrensel Gazetesi muhabiri Metin Göktepe oldu. Metin Göktepe bahsettiğim işçi eylemleri, sokakta hak arayışları ve gözaltında kayıpları izleyip haberleştiriyor, bütün yaşanan mücadeleye, işçi hareketlerine kendisi de coşkuyla dahil oluyor, hak ihlallerini de kendine yapılmışçasına içselleştiriyordu. Gözaltında kaybedilen Hasan Ocak da izlediği, etkilendiği haberlerdendi.  Hasan, Gazi Katliamının yaşandığı yıl Newroz kutlamaları sonrasında gözaltına alındı ve bir daha kendisinden haber alınamadı. 

İlk olarak Hasan’ın katillerinin bulunup yargılanması için Galatasaray Meydanı’na giden Cumartesi Anneleri / İnsanları’nın yaptığı çağrı sonucu başlayan oturma eylemi 999 haftadır devam ediyor. Cumartesi Anneleri kayıplarının bulunması, faillerinden hesap sorulması mücadelesinin yanında Kayıplar mücadelesinin hafıza merkezi olan Galatasaray Meydanı’nın yeniden açılması mücadelesi de veriyor.  699 hafta boyunca tek bir taşkınlığa mahal bırakılmadan sürdürülen bu mücadele, dönemin İçişleri Bakanı’nın Anayasa’ya aykırı biçimde yasaklamasıyla sonlandırılmak istendi. Ancak anneler, eşler, evlatlar ve hatta üçüncü kuşak torunlar hiç vazgeçmedi. Yakınlarının bir mezarı olsun, o mezara bayramlarda çiçek bırakmak, yaslarını tutmak için, en önemlisi adalet ve hakikat ortaya çıksın diye devam ettiler. Onlar kayıplarının izini sürmek, yaşadıkları acının başka insanların da yaşamaması için verdikleri bu onurlu duruşunu hiç terk etmeden sürdürdüler. Keyfi şekilde S. S. (Süleyman Soylu) tarafından yasaklanması üzerine 700. haftadan sonra da canlı yayınlarla devam ettiler. Unutmamak, unutturmamak, sorgulamak görevdi. Sonrasında Maside Ocak ve İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri 700. haftada uğradıkları polis şiddetini yargıya taşıdılar. Anayasa Mahkemesi’nin, “gösteri ve yürüyüş hakkının ihlali kararı” vermesinin ardından 8 Nisan 2023 tarihinden itibaren yetkili kurumlara başvuru yapılarak Anayasal haklarını etkin kullanmak için gerekli tedbirlerin alınması talebinde bulunuldu. Ancak 8 Nisan tarihinden itibaren kayıp yakınları yüzlerce polis ablukası altında şiddet ve ters kelepçe uygulamasıyla yeniden gözaltına alınmaya başlandı. Üstelik ters kelepçe ve kötü muamele edilerek yapılan gözaltılar, araçların içinde saatlerce bekletilerek, temel ihtiyaçları karşılanmadan, ifadeler alındıktan sonra serbest bırakılarak… Gözaltı yapıldığı esnada polis amirlerine gösterilen AYM kararına cevap olarak “AYM kararı bizi bağlamaz, Kaymakamlık yasağı var” diyerek İçişleri Bakanı’nın keyfiliğiyle gözaltı yaptılar. Kelepçe uygulamasını gerektirecek yasal koşul olmadığı, yasa ve mevzuat itirazlarına “Yasa da Mevzuat da biziz” diye karşılık verilip avukatlarla birlikte gözaltı yapılmaya devam edildi. 

Kayıp yakınları için bir buluşma ve hafıza merkezi olan meydan, Hanife Anne için başkaca öneme sahipti.  Oğlu Murat Yıldız’ı kendi elleriyle polise teslim etti ve bir daha haber alamadı. Hem kendine kızıyor hem de başka evlatlar kaybedilmesin diye 70 yaşının üzerinde olmasına rağmen 29 yıldır diğer kayıp yakınları gibi adalet mücadelesini sürdürüyor. Her hafta gözaltına alınacağını bile bile Galatasaray Meydanı’na giden aileler de sadece kendi yakınları için değil, adaletin eksik olduğu, hiç olmadığı bütün hukuksuzluklar için verdikleri mücadelelerini sürdürmeye devam ediyorlar. 

Üç kuşaktır yakınlarını arayan Cumartesi Anneleri’nden Berfo Anne “Cemil’imin kemiklerini bulmadan ölmeyeceğim” diyerek 105 yaşına kadar mücadele ederek hayatını kaybetti. Yine geçtiğimiz 14 Mayıs’ta ağabeyi Cemil Kırbayır için mücadele eden Fatma Kırbayır da gözleri açık gitti. Elmas Anne oğlu Hayrettin Eren’in bir mezarı olsun, çiçek bahçesi yapayım diyerek yaşamının büyük bölümünü mücadele ederek geçirip aramızdan ayrıldı. Kiraz Şahin gencecik yaşından itibaren kayıp eşi İsmail Şahin’in akıbetini, çocukları küçük olduğu için yanında getirerek alanda oturarak öğrenmek istedi.  Mücadelesi yalnızca diğer kadın kayıp yakınlarında olduğu gibi devlet güçlerine karşı değildi. Çünkü mahalleli onun bu mücadelesini ötekileştiriyor, hatta konuşmamaya kadar vardırıyordu. Tıpkı Hanım Tosun’un da yaşadığı gibi. Erkek yakınlara göre bu, kadın başına yürütülecek iş değildi. Aynı yaklaşımı amcam anneme ‘dizini kır, yasını tut’ diyerek göstermişti. Kiraz Şahin (yüreğimin kanayan yarası olmaya devam ediyor) hasta olmasına rağmen adalet mücadelesini hiç bırakmadı. Kiraz Şahin’in mahalleli tarafından görünür olması, dönemin başbakanı Erdoğan tarafından Cumartesi Anneleri’nin Dolmabahçe Sarayı’nda kabul edilince televizyonda haber olmasıyla sağlanabilmişti. Bu bile öyle önemliydi ki.  Ne yazık ki genç yaşında hastalandı Kiraz. Hastaneden yolladığı mesajlarda, iyileşip alanda olmak istediğini iletti.  Bir söyleşisinde de “Ölürsem kanserden değil, adaletsizlikten öldü deyin” dedi.  Hayatını bu mücadele uğrunda, adaletsizlikten kaybetti.  Zeycan Anne oğlu Nurettin Yedigöl için aynı mücadeleyi verdi, ömrü elvermedi. Kaybedilen Rıdvan Karakoç’un annesi Asiye Anne oğlunu kaybettikten sonra bir daha hiç konuşmadan, sadece hüzünlü gözleriyle konuşarak bu dünyadan gitti. Hatice Toraman oğlu Hüseyin için 1991 yılından beri mücadele eden, ülke ülke gezip oğlunun izini süren annelerden. Düzgün Tekin’in annesi Elif Anne elinde oğlunun fotoğrafıyla bundan 28 yıl önceki çığlığı kulaklarımdan hiç gitmeyen annelerden biri. Yine ömrünü gençler öldürülmesin diye adayan Güzel Anne ve Gülmez Anne; her biri bu adalet mücadelesinin yılmaz savunucularıdır. 

Kayıplarının mezarı olan annelere kendilerini şanslı hissettirecek bir zulme karşı verilen bu onurlu mücadele, hepimiz içindir aslında. Ama her bir Cumartesi Annesi / İnsanı adalete erişmediği için yasını tamamlayamadı. Bu alanda kar, boran denmeden, yazın kavurucu sıcağına rağmen vazgeçilmeyen bir alandır Galatasaray Meydanı. Annelerin çocuklarıyla, evlatların babalarıyla, kardeşlerin kardeşleriyle buluştuğu alandır. Adeta bir hafıza merkezidir.

Bu yıl da her yıl olduğu gibi 17-31 Mayıs “Uluslararası Gözaltında Kayıplara Karşı Mücadele Haftası” sebebiyle çeşitli anma etkinlikleri düzenlendi. Bu seneki başlığı 25 Mayıs 2024 tarihinde gerçekleşecek 1000. hafta buluşmasına ithafen “1000 Hafta” olarak belirlendi. Bu nedenle 1000. haftasında alan, gerçek sahibi olan Cumartesi Anneleri / İnsanları’na açılmalıdır.

Kaybedenler kaybedinceye kadar, hakikat ve adalet mücadelesinin sessiz çığlığına selam olsun. Ez cümle, kaybedenler annelerin öfkesinde tarihin karanlığında yer alırken, mücadele edenleri, uğrunda can verenleri yüreğimizin en temiz yerinde saklayacağız.

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation