Background

Gıda Sektorü Kanibalizmi; Sizin Hiç Göz Yaşınız Dondu mu?

“Kendim olmama izin vermediler
Ya da savaşacak gücüm kalmadı.
Savaşmayı denedim, bana ‘fevri’ dediler.
Yargısız infazlarını susup içime attım.
Ağladım, ağladığım için azarlandım.
Hem çok kalabalık, hem çok yalnızdım.
Antidepresan kullandığım için, deli olmakla suçlandım.
Nefes alabilmek için kendimle baş başa kalınca
‘Egoist’ olarak adlandırıldım.

Ya çok yanlış anlaşıldım ya da yanlış anlamak istediler.
Çalışabilmek için yedim,
Yiyebilmek için çalıştım.
Yemek için yaşayanlar tarafından
İsyankârlıkla suçlandım.

Hak ettiklerinden fazlasını verdim,
Hak etmediğim kadar az aldım.
Dumanla ölebilmek için devlete
İçtiğimden fazla sigara aldım.

Ben bir memur kızıyım.
Diplomalı bir mavi yakalıyım.
Kendime yiyecek et alamazken,
Yaptığım yemeklere emir alarak
Yaprak altın yapıştırırım.

Yemek için yaşayanlar
Beni bir kum torbası yaptı.
Kendinde ne eksik varsa,
Bendeki yerine yumruk attı.
Yediğim her yumruk kirpik diplerime
Donmuş damlalar kattı.”

-Bir Aşçı

Ben 4 yıllık Gastronomi ve Restoran Yönetimi bölümünü ülkemizdeki en iyi üniversitelerden birinde yabancı ve Türk, çok değerli hocalardan eğitim alarak İngilizce dilinde bitirmiş bir işsizim. Aslında dün saat 4’e kadar çok bilinen bir markanın gıda üretim hanesinde çalışıyordum. Yeni gelen stajyerler eksiğimizi tamamlayana kadar onları eğittim. Onlar işlerini olması gereken şekilde yapmaya başlayınca işten çıkartıldım. Aslında zaten her gün sistematik olarak yaşadığım mobbingden dolayı, herkesin iki dolabı olmasına karşılık benim bir dolabımın elimden alınması, eksi 20 derecelik odada uzun süre normalde iki – üç insanın yapması gereken işleri tek başıma ve uygun olan ekipman verilmeyerek yaptırmaları sonucu beynime pıhtı atma ihtimali bile varken burnum kanadığında ve başım dönmeye başladığında şefimin herkesin içinde bana bağırarak “GİT EVİNE”demesi ile zaten buradan kovacaklarını anlamıştım. Hastaneye tek gidecek durumda olmadığım için ailemi aradım. Beni hastaneye götürdüler.

Vücudumda ekipman eksikliği ve zorla daha çok ve daha hızlı çalışma baskısı kurdukları için hızlı çalıştığımdan buz yanıkları vardı. Doktor burun kanamasının iş yerinde beni çalıştırma şart ve yöntemleri yüzünden olduğunu söyledi. O kadar gıda üretilen bir yerde 43 kiloya düşmemi de stres ve yoğun efora bağladı.

Zaten ailemle birlikte yaşamasam kendime doğru ve sağlıklı beslenmek için hiçbir şey alamazdım bana verdikleri maaşla. Fiziksel ve ruhsal olarak her gün yaşadığım distopyaya rağmen en az bir sene bu işte devam etmeye çalışıyordum. Çünkü “Gençler iş beğenmiyor”(!). Doktor işten ayrılmamı söyledi, burun damarlarımı tedavi etti ve üç günlük istirahat raporu yazdı. Raporu iletmem gereken mercilere ve iş yerindeki mutfak şefine ilettim. Şef de shiftte öğlen 11’de geleceğim yazmasına rağmen işe sabah 7’de gelmemi istedi. Ben de “Tamam usta.” dedim. Saat tam 7’de mutfaktaydım ve şef bana “Neden geç kaldın?” diyerek günlük ego tatminine başladı. Saati gösterdiğimde bana dediği şey: “Ben sana 7 diyorsam 6.45’te mutfağın içinde olacaksın, bunu bilmiyor musun?” oldu. Normalde akşam shiftinde çalıştığım için bu kuralı(eğer varsa) bilmiyordum. Özür dileyip “Tamam usta.” dedim. Ve bana emredilen her şeyi tamamlayarak öğle vakti 4’e kadar çalıştım.
Sonra rütbesi yüksek şeflerden biri (dolabımın birinin verilmesini bana emreden usta) geldi ve benim en yüksek rütbedeki şeflerden birinin odasına götürdü. Yüzüme bakmıyordu, gözleri hafif kırmızıydı. Odada oturan Executive şef halimi hatırımı sorunca çok mutlu oldum. Çünkü bu kişi 470 tane bir meyveli cheesecake’i yaptıktan sonra dolaplara yerleştirirken kas yorgunluğundan iki tanesini üzerime düşürdüğüm zaman mutfaktaki herkesin benim yanıma gelmesini emretti.Ona daha önce maaşımın hasta olan kedimin dâhil ihtiyaçlarımı karşılayamadığını, kendi gelecek planları kurduğum için, hayallerim olduğu için zam istememe istinaden “BAKIN ARKADAŞLAR. BU İKİSİ (düşen cheesecake’leri göstererek) 450 TL, ZAM İSTEMEDEN ÖNCE İŞİNİZİ DÜZGÜN YAPMAYI BİLİN, O ZAMAN HAK ETTİĞİNİZİ ALIRSINIZ.” demişti.

Gözünde üretim maliyeti ile kazanç arasındaki farkı bile anlayamayan, gerektiğinde dizlerini yere koyarak onların kirlettiği dolapları ve yerleri silen, karşılığında buna hiçbir negatif tepki vermeyen bir çöp parçası olduğumu düşünen bu kıdemli kişi bana halimi sormuştu. İyi olduğumu, doktorun da dediği gibi yaptırılan işten dolayı beynime pıhtı atma tehlikesi olduğunu fakat böyle bir şey yaşanmadığı için kendimi çok şanslı hissettiğimi söyleyerek tebessüm ettim. Beni oraya götüren kişi, gözlerime bakamıyordu. Sonra doktorun işimden ayrılmamı önerdiğini de anlattım. Bir merakla “Peki sen ne düşünüyorsun?”dedi. Ben de burada bir senemi tamamlamak istediğimi çünkü bütün şirketlerin bir üst pozisyonlarının en az bir yıllık tecrübe istediği için bir seneyi tamamlayıp çıkmak istediğimi söyledim. O da bana “Sağlığına daha fazla zarar vermek istemiyoruz. Süreç bizim açımızdan olumsuz. Seninle yollarımızı ayıracağız.” dedi. Ben de haklı olduğunu düşünüp “Tamam.” dedim. Benimle kimse insan kaynaklarına gelmedi. Tek başına gittiğimde ise benden imzalamamı istedikleri kâğıtta “iş etiğine ve ahlaka aykırı davranışlar” sebebiyle işten çıkartıldığım yazıyordu. Bunu imzalamayı reddettim. Ahlaksız hiçbir şey yapmadım ve dolayısıyla kanıtları da yoktu. İnsan kaynakları “O zaman noter aracılığıyla yollarız.” dedi. Ben de sakince “Tamam.” dedim. Bana tazminat vermemek için bu yapılanlar, ülkemizde üniversite mezunu hizmet sektörü çalışanlarının yaşadıklarının sadece küçük bir kısmıdır. Ben başka bir yerde staj yaparken bir gıdada kanserojen madde tespit edip raporladım diye soğuk odaya diğer işçiler tarafından kapatıldım ve sonrasında zatürre geçirdim. Bazı mutfaklarda daha önce teşebbüs oldu diye sivri bıçak kullanmanın yasak olduğu ve bıçakların uçlarının bilerek kırıldığını da görmüşlüğüm var. Kamera kayıtlarını izleyen insan kaynaklarının her şeyin “şaka” olduğunu da söylediğini gördüm. Bana bilinçle yemek taşıma arabasıyla çarpıp belli bir süre sakatlandığımı da gördüm. Her şeyi rapor yapıp staj defterime yazdığım süreçte bu durumları düzeltebilecek herkesin her şeyi bilmesine rağmen sırf kazanç ve çevre uğruna hiçbir şey yapmayan çok insan tanıdım ben. Ve bu insanlar hepimizin bildiği holdinglere hizmet ediyor.

Biz üniversite mezunu aşçılara/hizmet sektörü çalışanlarına gelecek olursak, her gün uyandığımız bu distopya bizi nefes aldıkça öldürüyor. Çok büyük vaatlerle aldığımız kapsamlı eğitim, gıda biliminden gıda politikasına kadar uzanıyor. Fakat tanıdık usulü ile hiçbir alakası olmayarak işe alınmış kişiler el üzerinde tutuluyor ve onlar bize çok zarar veriyor. Ölümler, kalp krizleri saklanıyor. Her şey paraya bağlanıyor. Hak yedikleri paralar ile daha çok zengin olanlar varken herkes susuyor, para ile susturuluyor. Olan ben ve benim gibilere oluyor. Ben susamadım.

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation