Serbest Kürsü Öykü İrem Varol 13 Nisan 2024
Kentler, haklarımızın ve kazanımlarımızın siyasi iktidarın ayaklarının altında çiğnemesiyle sınandığımız, temelleri ataerkiyle atılmış ve dizayn edilmiş mekanlardır. Burası bizlere hem kırlarda erişemeyeceğimiz her türlü imkan ve kimlikleri sunar, yolları benliğimizin keşfine giden yollara karışırken hem de bizi her gün kendi olağan kodlarıyla sınayıp mücadelenin tam ortasına çekmektedir.
Öz kimliğini kazanma, özneleşme yolculuğuna çıkan her kadın, kentin havasını soluduğu anda kentin kodlarının ataerkiyle ahenk içerisinde dizayn edildiğini fark eder ve soluğu kesilir adeta. Bu şehri “yazanların” mürekkebine toplumsal cinsiyet eşitliğinin değmediğini sezinler. Yine de mücadelesini kente taşır çünkü kent, bir kadın için hapsedildiği toplumsal cinsiyet normlarından kurtulmak, kulağına dahi çalınmamış kimlikleri ve imkanları kazanmak, toplumsal ve siyasi özneye dönüşmek, annelik dayatmasından kaçınmaktır.1 Kadınlar işte tüm bu mücadelesini, kentten elde edeceklerini kente rağmen gerçekleştirir. Bu yazıda ise özellikle barınma sorununu önceleyecek şekilde üniversiteli genç kadınların kentteki yaşam mücadelelerini inceleyeceğim.
Şehre adımını attığında genç kadını barınması için genellikle üç seçenek karşılar: KYK yurtları, özel yurtlar ve kiralık ev. Ancak bu seçeneklerin her biri ayrı ayrı baskı mekanizmalarıyla bezelidir. 10 milyonluk öğrenci nüfusu bulunan Türkiye’de KYK yurtlarının 800 bin kişilik bir mevcudu bulunmaktadır ve şanslıysak (!) bu yurtlarda barınabiliriz.2 Bu yurtlara girdiğimizde de yetersiz öğünlerle, kişisel alanın esamesini okutmayacak şekilde tasarlanmış odalarla barınma sorunumuz devam eder aslında. Denetimsizlik ve bakımsızlık zincirleri içerisinde bu yurtlarda ölümle dahi burun buruna gelebiliriz, kız kardeşimiz Zeren Ertaş’ın katline şahit olabiliriz. Tüm bunların yanında siyasi iktidarla vücut bulmuş kadın düşmanlığının KYK yurtlarına yansımasını da çok iyi görmüş oluruz. Bu yurtlarda son giriş saati 23.00’tür ve bu sınırlama prosedürde kadın ve erkek yurtları için aynı olsa da yalnızca kadın yurtlarında baskısının hissettirildiğini görürüz. Kadınlar gündelik yaşamlarını şehirden izole bir yere inşa edilmiş yurduna yetişmek üzere, ışıklandırmasız, otobüsü dahi kısıtlı geçen bu yollarda kendilerini bir ölçüde “güvende” hissedebilecekleri düzeyde kısıtlamak ve dizayn etmek zorunda kalırlar. Bunlarla beraber gericiliğin tecessümünü de görürüz burada; kadın topluluklarının / kulüplerinin, yurt temsilciliklerinin bulunmadığı KYK yurtlarında 2023 yılı itibariyle Diyanet tarafından atanan manevi danışmanların sayısı 758’i aşmıştır ve öğrencilerin psikolojik danışmanlık ihtiyacı manevi danışmanlık adıyla dini vecizelerle karşılanmaya çalışılmakta, yurtlardaki psikologların sayısı 52 ile sınırlı kalmaktadır. Ayrıca sosyalleşme imkansızlıklarıyla öğrencileri sınayan KYK yurtları “Genciz Biz” uygulamasıyla da din-milliyet temalı etkinliklerin dışına çıkmamaktadır. Böylece kadınlar yaşam alanlarında gerekli sosyal-apsikolojik desteğe erişemedikleri gibi Saray Rejimi’nin ideolojik aygıtları altında boğulmaktadır.
KYK yurtlarının imkansızlıkları ve kapasite eksikliği sebebiyle genç kadınların yüzünü döneceği diğer bir seçenekse özel yurtlardır. Ancak özel yurtların aylık ücreti neredeyse asgari ücretin sınırlarını zorlamaktadır. Buna imkanı yetmeyen genç kadınlar “vakıf” adı altında devletten ödenek alan ucuz tarikat ve cemaat yurtlarına mahkum edilmektedir. Bu yurtlarda öğrenciler dini sohbetlere katılmaya, ibadet etmeye zorlanmakta; giyiminden kuşamına kadar göz hapsine alınmaktadır. Çoğu zaman resmi bir kaydı dahi bulunmayan bu merdiven altı tarikat ve cemaat yurtları, öğrencilerin canına mal olmaktadır.
Son bir seçenek olarak kiralık ev arayışına çıkan kadınlar, kentin ters esen rüzgarları tarafından burada da ürpertiye uğrar. Son beş yılda %793 oranında yaşanan kira artışlarının yanı sıra, emlakçının/ ev sahibinin taciz eden bakışlarıyla, mülakat benzeri sorularla ve tahliye taahütnameleriyle boğuşur durur. Kirasını ödeyebilmek için güvencesiz işlere mahkum edilip “part-time öğrenci” sıfatına haiz olur ve kendi “güvenli alanında” dahi ataerkinin gözü hep üzerindedir; eve giriş çıkış saatinden misafirlerine kadar hepsi o göz tarafından süzülür durur.
Kentler, haklarımızın ve kazanımlarımızın siyasi iktidarın ayaklarının altında çiğnemesiyle sınandığımız, temelleri ataerkiyle atılmış ve dizayn edilmiş mekanlardır. Burası bizlere hem kırlarda erişemeyeceğimiz her türlü imkan ve kimlikleri sunar, yolları benliğimizin keşfine giden yollara karışırken hem de bizi her gün kendi olağan kodlarıyla sınayıp mücadelenin tam ortasına çekmektedir. Kent hakkından laikliğe kadar zaptedilen tüm temel yurttaşlık haklarımızın karartı altına alınması zincirin bir halkası gibi bir kadının yaşamıyla ilintilidir. Tam ortasında olduğumuz bu mücadele hattında erkekler tarafından yazılmış kentlerin kodlarını baştan yazmak da kadın mücadelemize, bizlere düşüyor. Bir şehrin ortasında yeşerip boy veren mücadelemize ve kadınlara…
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖