Background

Medeni Kanun Değil Erkek Düzen Sil Baştan!

Nalan Ermiş

Cumhuriyet dönemi öncesinde ve sırasında sürdürülen kadın mücadelesinin yeni toplumsal düzenin inşası sürecine yapmış olduğu baskı ile şekillenen 743 sayılı Medeni Kanun, laik bir toplum düzeninin yanı sıra kadınlar için doğrudan yaşamsal nitelikte olan medeni hakları da teminat altına almıştır. 


Şapkadan çıkan tavşan misali torba yasalardan o ve/veya şu kanunda değişiklik öngören düzenlemelerin çıkarıldığı AKP döneminde, şayet bu değişiklikler yargı alanına dair ise torba yasalara bir ad bahşediliyor ve artık kendileri yargı paketi olarak isimlendiriliyor. 2016’dan bu yana iktidar cephesince toplumsal nabzın yoklandığı meselelerden biri olan “aile hukukunda arabuluculuk” ise bu paketlerin olmazsa olmazı haline geldi. Bugüne dek, bilinmez kaçıncı yargı paketine eklenerek tartışmaya açılan “aile hukukunda arabuluculuk” meselesine dair yasal düzenleme önerileri kadınların örgütlediği toplumsal tepki ve baskının tesiri ile bir bir rafa kaldırıldı. 

“Aile hukukunda arabuluculuk” istenmesinin öne çıkan gerekçelerinin, aile hukuku alanına giren uyuşmazlıklara dair yargılamaların uzun sürmesi, boşanma davalarında özellikle nafaka ve tazminat taleplerinin kusur incelemesi gerektirmesi, kusur incelemesinin boşanma talebinin karara bağlanmasını engellemesi şeklinde özetlenebileceğini ifade ederken bu gerekçelerin baştan aşağı birer kamuflaj olduğunu akıldan çıkarmamak gerek. Bu kamuflajın arkasında, nafakaya dair söylemler, müftülüklere verilen resmi nikah kıyma yetkisi verildiği ve iktidarın kadın politikaları yekpare şekilde düşünüldüğünde hukukun şer’ileştirilme arzusu, Medeni Kanun ile güvence altına alınmış haklara ve laikliğe açıktan saldırı ve en nihayetinde toplumsal yaşamı yeniden ve kadınlar aleyhine dizayn etme hevesi yer almaktadır. 

Malum 2023 Genel Seçim Sonuçlarıyla beraber tarihinde hiç olmadığı kadar, gerici-yobaz, kadın düşmanı zihniyeti bünyesinde barındıran TBMM, iktidarın kadın düşmanı politikalarını kurumsallaştırma adına daha da işlevsel hale gelmişken içinde bulunduğumuz bu günler itibariyle, bahse konu kamuflaja bile ihtiyaç duyulmadığı görülmektedir. Nitekim Temmuz 2023’te Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş “Süresiz nafaka ödemek gibi uygulama kabul edilebilir olamaz.” ifadelerini dile getirirken Ağustos 2023’te Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, “aile hukukunu sil baştan ele alacağız. Aile hukukunda arabuluculuğu getirmek lazım.”” açıklamasında bulunmuş ve nihayetinde 4-5 Ocak 2024 tarihlerinde Adalet Bakanlığı “100. Yılında Türk Medeni Kanunu Çalıştayı” adı altında doğrudan Medeni Kanun hükümlerinin tartıştırıldığı bir çalıştay düzenlenmiştir. 

Toplumsal yaşamı topyekün şerileştirecek ve laik bir toplum düzenini alaşağı edecek bu tartışmaların nereye oturduğunun ve kadınlar için taşıdığı yaşamsal öneminin anlaşılabilmesi için belki de filmi biraz geri sarmak gerekiyor. 

Cumhuriyet’in kurulmasıyla beraber laik bir toplum düzenin inşası önemsenmiştir. 1924 yılında hilafetin kaldırılması, şer’i mahkemelerinin kapatılması, medreselerin kapatılması, toplumsal yaşama dair bir dizi değişiklikler bu anlamda gerçekleştirilen ve yasal düzenlemeler ile güvence altına alınan en somut çıktılardır. Hukukun da en kapsamlı alt dallarından biri olan medeni hukuk kişinin doğumunu, hatta -yasa düzenlemesindeki tabiri ile tam ve sağ doğması şartıyla- doğum öncesini, ölümünü, yaşarken sahip olduğu kişiliğini, miras haklarını, evliliği, velayeti ve dahi fazlasını düzenleyen bir alan olmakla toplumsal yaşamın önemli bir kısmındaki dönüşümün yasal güvencesi de 1926’da çıkarılan 743 sayılı Medeni Kanun olmuştur. 

Cumhuriyet dönemi öncesinde ve sırasında sürdürülen kadın mücadelesinin yeni toplumsal düzenin inşası sürecine yapmış olduğu baskı ile şekillenen 743 sayılı Medeni Kanun, laik bir toplum düzeninin yanı sıra kadınlar için doğrudan yaşamsal nitelikte olan medeni hakları da teminat altına almıştır. 

Dönemin şartlarına göre ilerici niteliği olduğunu ifade etmek yanlış olmaz ancak 743 sayılı Medeni Kanun, kocanın aile reisi olması, aile birliğinde erkeğinin görev ve sorumluluklarını asli, kadının görev ve sorumluluklarını tali nitelikte kabul etmesi, evli kadının çalışabilmesi için erkeğin izninin gerekmesi, evliyken satın alınan mal varlıklarının kimin adına kayıtlı ise boşandıktan sonra o tarafta kalmaya devam edeceği esasına dayanması, evliliğin sona ermesi durumunda velayetin erkekte kalması, kadının yerleşim yerinin erkeğinkine göre belirlenmesi gibi düzenlemeleri içermesi sebebiyle toplumsal cinsiyet rollerini, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ve ataerkiyi yeniden üretmeye muktedir kanun hükümlerini içermektedir. 

Tam da buralardan hareketle kanunun yürürlükte kaldığı 76 yıl boyunca ve özellikle 1980’ler sonrasında daha da güçlenerek, kadın hareketi toplumsal cinsiyet rollerinin sorgulamaya, aile içi şiddetin kavramsallaştırmaya ve tartıştırmaya, şiddet kavramının fiziksel şiddet ile sınırlandırılamayacağına ve başka biçimleriyle şiddete maruz kalındığına, “özel olanın politik olduğu”na, ev içi emeğin görünür olmasına, kadınların sadece kadın oldukları için maruz kaldıkları ayrımcılığa ilişkin mücadele yürütmüş, bilinç yükselme buluşmalarının da dahil olduğu örgütlenmeler, çıkarılan dergiler, “Cinsel Tacize Hayır”, “Mor İğne” gibi sürdürülen kampanyalar, “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW)”ne taraf olmak üzere yürütülen kampanya başta olmak üzere imza kampanyaları ile toplumsal dönüşümün kapılarını ardına kadar açabilmişlerdir. Kadın hareketinin ilmek ilmek ördüğü bu mücadele neticesinde temel yasalar da dahil olmak üzere iç hukuk metinlerinde ciddi düzenlemeler yapılmış, 743 sayılı Medeni Kanun’un bazı maddelerine dair Anayasa Mahkemesinden ihlal kararları alınmıştır. 2002 yılına gelindiğinde 743 sayılı Medeni Kanun kaldırılmış, kadın örgütlerinin doğrudan katılımıyla kadın erkek eşitliğinin temel alındığı 4721 sayılı Medeni Kanun’un hazırlanmış, evlilik birliğinin eşitlik temeline oturtulması, boşanma sonrasında velayetin kadına verilmesi, evlilik birliğinde edinilen mallar üzerinde boşanma sonrasında eşlerin eşit hakka sahip olması, kadının çalışması için eşinin izninin gerekmemesi gibi kazanımlar yasal düzenlemeler ile teminat altına alınmıştır. İşte bugün iktidarın tartışmaya açtığı ve “sil baştan yazacağız.” deme haddini gösterdiği Medeni Kanun’un arkasında kadın hareketinin yıllarca süren ve hala sürmekte olan mücadelesi yer almaktadır. Bu yüzden Medeni Kanun değil;

Kadınlar katledilirken İstanbul Sözleşmesinden çekilebildikleri düzen
Kadınlar şiddete uğrarken koruma sağlamadıkları düzen
Kadınları eğitim hakkından mahrum bıraktıkları düzen
Kadınların sağlık hakkına erişemedikleri düzen
Cinsel suçların faillerini değil kadınları yargıladıkları düzen
Çocukları tarikatların kucağına attıkları düzen
Nafaka mağduriyeti diye uydurdukları düzen
Kadın bedenine dil uzattıkları düzen
Tahayyül ettikleri şeri düzen
Nemalandıkları erkek düzen
Sil Baştan!

 

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation