Background

Sporda Ücret Açığı

Kadın sporcular için yılbaşı döneminde artık bir “Two Nights Tour” düzenleniyor, ancak bu hâlâ tam anlamıyla bir “Dört Tepe Turnuvası” değil (Two Nights Tour iki farklı tepede, daha çok Almanya’da dikkat çeken ve öne çıkan bir organizasyon. Dört Tepe Turnuvası ise 4 farklı tepede gerçekleşiyor ve Avrupa genelinde popüler). Ama mesele yalnızca iki tepenin eksikliği de değil. Erkekler ve kadınlar arasındaki ödül parası farkı da oldukça büyük.

Kadın kayakla atlama sporcusu Selina Freitag, eleme turundaki zaferi karşılığında Rituals’tan duş jeli, şampuan ve dört havludan oluşan bir partner çantası aldığını ifade ederken, aynı zaferi kazanan bir erkek yarışmacıya 3.000 İsviçre frangı ödül verildi.

Ödül farkları yalnızca eleme turlarında değil, genel zaferlerde de belirgin. Bir Dünya Kupası zaferi kadınlara 4.550 Euro kazandırırken, erkekler 13.800 Euro alıyor. “Two Nights Tour” da kadınların genel birincisine iki yarışma sonrası 10.000 Euro verilirken, erkeklerin Dört Tepe Turnuvası birincisi 106.000 Euro ile evine dönüyor.

Futbol Örneği

Futbolda, 1989 Avrupa Şampiyonası’ndaki meşhur “Mariposa” ödülü, erkekler ve kadınlar arasındaki ödül eşitsizliğinin bir simgesi olarak görülüyor. O dönemde Alman kadın milli takımı turnuvayı ilk kez kazanmıştı, ancak oyuncular amatör statüsünde oldukları için UEFA’dan para ödülü alamadılar. Bunun yerine, DFB (Alman Futbol Federasyonu) tarafından onlara çiçek desenli bir kahve takımı hediye edildi.

Profesyonel Kadın Futbolcular İçin Asgari Maaş Tartışması

Profesyonel kadın futbolcular için asgari maaşın 2.190 ile 3.650 Euro arasında olması ve 22 kadro oyuncusuna verilmesi planlanıyor. DFB’ye göre, kadınlar Bundesliga’sındaki oyuncuların %62’si 2.920 Euro’nun altında gelir elde ediyor. Beş haneli (10.000 Euro ve üzeri) aylık maaşlara ulaşanlar ise tüm oyuncuların sadece %4’ü.

ABD ve İngiltere’de kadınlar için asgari maaş uygulaması halihazırda mevcut. Danimarka erkek milli futbol takımı, kadınların finansal eşitliğini sağlamak için 2024’te maaş artışından vazgeçti. “Equal Pay” (eşit maaş) politikaları Avustralya ve Yeni Zelanda’da da uygulanıyor. İsviçre, Hollanda, Finlandiya, İngiltere ve ABD gibi ülkelerde uluslararası turnuvalarda kadınlar ve erkekler aynı ödülleri alıyor.

Kulüp Sporlarında Eşitsizliğin Nedenleri

Kadın sporcuların eşit olmayan muamele görmesinin nedeni olarak genellikle daha düşük televizyon reytingleri veya kadın turnuvalarına olan ilginin azlığı gösteriliyor. Ancak, eşitsizlik çok daha erken başlıyor: kulüp sporcuları için kaynakların adaletsiz dağılımıyla.

DFB (Alman Futbol Federasyonu) ve DOSB (Alman Olimpik Sporlar Federasyonu) ile birlikte yürütülen “Sporda Klişesiz Yaklaşım” projesi, Alman spor kulüplerindeki yapıları eleştirel bir şekilde inceliyor. Proje bulgularına göre, kadınların ve erkeklerin yaklaşık yarısı haftada en az bir kez spor yapıyor. Ancak, performans ve üst düzey sporun temelini oluşturan kulüplerde, 66 ana spor federasyonundan yalnızca 14’ünde kadın ve erkek oranı dengeli.

Erkek Egemen Sporlar Tercih Ediliyor

Spor için sağlanan maddi destek, örneğin spor tesisleri gibi, genellikle kamu kaynaklarından geliyor. Ancak, bazı şehirlerde yapılan spor araştırmaları, bu desteklerin çoğunlukla erkek egemen spor dallarına aktarıldığını ve kulüp üyeliği kapsamında spor desteğinden daha çok erkeklerin yararlandığını gösteriyor. “Sporda Klişesiz Yaklaşım” projesine göre, spor tesislerine erişimde ve antrenman sürelerinin tahsisinde de eşitsizlikler mevcut. Çoğu zaman spor salonu ve saha süreleri, erkeklerin yoğunlukta olduğu spor dallarına ya da erkek takımlarına öncelikli olarak veriliyor. Kadınlar ve kız çocukları ise bu kaynaklara daha az erişim sağlayabiliyor. Bu durum, antrenman imkanlarının eşitsiz bir şekilde dağıtılmasına yol açıyor ve kadınların kulüp sporlarına eşit şekilde katılmasını zorlaştırıyor.

Çevirmenin Notu:

Türkiye’de sporda kadın ve erkek sporcular arasındaki maaş ve ödül farklarına dair spesifik ve güncel veriler sınırlı olmakla birlikte, genel eğilimler ve bazı örnekler üzerinden bu eşitsizlikleri değerlendirebiliriz. Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, aynı işi yapan kadınlar ve erkekler arasındaki ücret farkı %20’dir. Bu fark, eğitim seviyesi düştükçe artmakta ve lise altı eğitimlilerde %40’a kadar çıkmaktadır.

Kadınlar için Spor ve Fiziksel Aktivite Derneği (KASFAD) ve Kızlar Sahada’nın birlikte hazırladığı “Türkiye’de Sporda Toplumsal Cinsiyet Eşitliği İzleme Raporu 2023” verilerine göre, lisanslı sporcuların %63,28’i erkek, %36,72’isi ise kadındır. KASFAD’ın 2023 raporuna göre, spor federasyon başkanlarından sadece 3’ü kadın iken, 61’i erkektir. Federasyonların yönetim kurullarında ise 73 kadın ve 828 erkek üye bulunmaktadır. Özellikle liderlik pozisyonlarında ve belirli spor dallarında kadınların temsili konusunda hâlâ önemli eşitsizlikler bulunmaktadır. Bu nedenle, kadınların spora katılımını artırmak ve eşitliği sağlamak için daha fazla çaba sarf edilmesi gerekmektedir.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen: Dilara Deniz Türk


ABD’de Kürtaj Kısıtlamaları

Amerika Birleşik Devletleri’nde uygulamaya konulan kürtaj kısıtlamaları, sayısız kadının sağlığını ve yaşamını tehdit ediyor. Son dönemde görülen vakalar ve yapılan araştırmalar, bu politikaların önlenebilir ölümlere, anne sağlığı üzerinde olumsuz sonuçlara ve sağlık hizmetlerine erişimde artan eşitsizliklere yol açtığını ortaya koyuyor.

Bakımda Gecikme ve Reddin Öldürücü Sonuçları

Amber Nicole Thurman ve Candi Miller’ın Georgia’daki ölümleri, kürtaj kısıtlamalarının ölümcül etkilerini gözler önüne seriyor. Her iki kadın da ilaçla yapılan kürtajların ardından komplikasyonlar yaşadı ve tıbbi müdahaledeki gecikmeler ölümlerinde kritik bir rol oynadı. Georgia’da bulunan anne ölümlerini inceleme komitesi, bu ölümlerin önlenebilir olduğunu ancak kısıtlayıcı yasaların yarattığı yasal ve lojistik engellerin, bu ölümlerde önemli ölçüde etkisi olduğunu belirtti.

Benzer şekilde, 2022’de Roe v. Wade kararını bozan Dobbs kararından bu yana, sağlık hizmeti çalışanlarının yasal yaptırımlardan korkarak hayatı tehdit eden durumlarda bile harekete geçmekte tereddüt ettiklerine dair raporlar ortaya çıktı. Bu gecikmeler, enfeksiyonlara, komplikasyonlara ve hatta kürtaj bakımının hayat kurtarabileceği durumlarda ölümlere neden oldu.

Anne Ölümlerindeki Krizin Derinleşmesi

ABD, zaten gelişmiş ülkeler arasında en yüksek anne ölüm oranına sahipken, kürtaj kısıtlamaları bu krizi daha da kötüleştiriyor. Araştırmalar, kürtaj yasaklarının katı olduğu eyaletlerde anne ölümlerinin, kürtaj erişiminin daha geniş olduğu eyaletlere kıyasla %62 daha yüksek olduğunu gösteriyor. İstenmeyen bir gebeliği taşırken anne ölümü riski, güvenli ve yasal bir kürtajdan 15 kat daha yüksek. Bu veriler, kürtaj kısıtlamalarının olduğu eyaletlerde kadınların karşı karşıya olduğu ciddi sağlık risklerini gözler önüne seriyor.

Sağlık Hizmeti Çalışanlarının Tereddütü

Bu yasaların en korkutucu sonuçlarından biri, sağlık hizmeti görevlileri için yarattığı kafa karışıklığıdır. Belirsiz yasal ifadeler ve kürtaj kısıtlamalarını ihlal etmenin ağır cezaları, birçok doktorun zamanında harekete geçmekten kaçınmasına neden oluyor. Tedavisi tamamlanmamış düşükler veya ciddi komplikasyonlar gibi durumlarda bile bu tereddüt, yönetilebilir durumları ölümcül krizlere dönüştürebiliyor. Yasal yaptırım korkusu nedeniyle, hastaların bakımını önceleme sorumluluğu zayıfladı.

Dezavantajlı Topluluklar Üzerindeki Orantısız Etkiler

Kürtaj kısıtlamalarının yükü, düşük gelirli kadınlar ve beyaz olmayan kadınlar gibi dezavantajlı gruplar üzerinde orantısız bir şekilde hissediliyor. Bu gruplar zaten sağlık hizmetlerine erişimde engellerle karşılaşırken, kısıtlayıcı politikalar eşitsizlikleri daha da derinleştiriyor. Zamanında bakıma erişim eksikliği ve artan anne sağlığı riskleri, bu topluluklar için sağlık alanındaki eşitsizlikleri daha da artırıyor.

Eylem Çağrısı

Üreme sağlığı ve hakları savunucuları, bu kısıtlamaların yaşamı tehdit eden sonuçlarını ele almak için acil reformlara ihtiyaç duyulduğunu vurguluyor. Politikalar, sağlık hizmeti çalışanları için net yönergeler, üreme sağlık hizmetlerine genişletilmiş erişim ve acil durumlarda karar veren tıbbi profesyoneller için koruma önceliği taşımalıdır.

Kürtaj kısıtlamaları ile önlenebilir ölümler arasındaki bağlantı inkâr edilemez. Bu hikâyeler ve istatistikler yalnızca dikkat çekmekle kalmayıp harekete geçilmesi gerektiğini de ortaya koyuyor. Anlamlı değişiklikler yapılmazsa, ABD yasama müdahalesinden kaynaklanan bir halk sağlığı krizi ile kadınların sağlığının ve hayatının daha da tehlikeye atılması riski artıyor.

Çevirmenin Notu:

Bu makale, üreme sağlığı haklarının ne kadar kırılgan olduğunu ve alınan yanlış politik kararların kadınların yaşamları üzerinde ne denli derin etkiler yaratabileceğini gösteriyor. Ülke çapında tartışılması gereken bir konu olan kürtaj hakları, insan hakları ve toplumsal eşitlik mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen: Demet Yılmazkuday


Trump’ın İkinci Yemin Töreni

20 Ocak 2025’te Donald Trump, ikinci dönemi için iddialı bir şekilde Beyaz Saray’a geri döndü. Soğuk hava nedeniyle başkent binasında yapılan yemin törenine siyasetçiler, müttefikler ve birkaç teknoloji milyarderi katıldı. Trump, konuşmasında “Amerika’nın altın çağı şu anda başlıyor” dedi. Peki Trump’ın altın çağı gerçekten kimin için altın?

Erkek ve Kadın: Ortası Yok

Trump’ın konuşmasındaki en dikkat çekici mesajlardan biri, cinsiyet anlayışına yönelik geleneksel bakış açısına dönüş çağrısıydı. Trump, “Sağduyu geri geliyor: Erkek ve kadın, başka bir şey yok!” dedi. Bu ifadeler, özellikle trans haklarını savunanlar ve LGBTQ+ toplulukları arasında öfkeyle karşılandı. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) yaptığı açıklamada, Trump’ın söylemlerinin yalnızca gerici bir politikayı değil, aynı zamanda insan haklarına yönelik ciddi bir tehdit olduğunu belirtti ve bu tür ifadelerin, trans bireylerin var olma hakkını bile tartışmaya açtığını söyleyerek Trump’ı eleştirdi. Trump’ın bu çıkışı, LGBTQ+ bireylere yönelik yasal korumaların daha da daraltılabileceği korkusunu artırıyor.

“Kaz, Bebek, Kaz!”: Nur Topu Gibi İklim Krizi

Trump’ın konuşmasındaki en dikkat çekici mesajlardan biri, cinsiyet anlayışına yönelik geleneksel bakış açısına dönüş çağrısıydı. Trump, “Sağduyu geri geliyor: Erkek ve kadın, başka bir şey yok!” dedi. Bu ifadeler, özellikle trans haklarını savunanlar ve LGBTQ+ toplulukları arasında öfkeyle karşılandı. Amerikan Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) yaptığı açıklamada, Trump’ın söylemlerinin yalnızca gerici bir politikayı değil, aynı zamanda insan haklarına yönelik ciddi bir tehdit olduğunu belirtti ve bu tür ifadelerin, trans bireylerin var olma hakkını bile tartışmaya açtığını söyleyerek Trump’ı eleştirdi. Trump’ın bu çıkışı, LGBTQ+ bireylere yönelik yasal korumaların daha da daraltılabileceği korkusunu artırıyor.

Trump,  enerji politikasını “Kaz, bebek, kaz!” sloganıyla basitleştirerek Amerika’nın fosil yakıt rezervlerini en üst düzeyde kullanma planlarını açıkladı ve ABD’nin Paris İklim Anlaşması’ndan resmi olarak çekildiğini ilan etti. Çevreciler bu durumu açıkça bir çevre felaketi olarak nitelendirirken Doğal Kaynakları Savunma Konseyi (NRDC), Trump’ın politikalarının yalnızca gezegeni değil, aynı zamanda gelecek nesillerin yaşam koşullarını da tehlikeye attığını vurguladı. NRDC Başkanı ve CEO’su Manish Bapna, Ortada bir enerji acil durumu yok. Ancak bir iklim acil durumu var” diyerek Trump’a cevap verdi veABD’nin tarihteki en yüksek düzeyde petrol ve gaz üreten ülke olduğunu hatırlatırken, dikkatin asılsız bir enerji krizine değil, acil bir iklim krizine odaklanması gerektiğinin altını çizdi. Trump’ın destekçileri, bunun ekonomik büyüme için bir gereklilik olduğunu savunurken, eleştirmenler bu yaklaşımın uzun vadede hem çevresel hem de ekonomik maliyetlerini vurguluyor.

Göçmenlik: Yüksek Duvarlar, Sert Sınırlar

Göçmenlik konusundaki tartışmalar, Trump’ın “Amerika’nın güvenliği her şeyden önce gelir” vurgusuyla yeniden alevlendi. Güney sınırında ulusal acil durum ilan edeceğini duyuran Trump, sınır duvarını genişletme ve göçmenleri daha hızlı sınır dışı etme planlarını açıkladı. Bu politikaların özellikle mülteci statüsü arayan aileler üzerinde büyük bir etkisi olması bekleniyor. İnsan hakları örgütleri, Trump yönetiminin sert göçmen politikalarının, ailelerin parçalanması ve çocukların korunmasız kalması gibi insani krizleri artıracağına dikkat çekiyor. Özellikle sınır bölgelerinde yardım sağlayan gruplar, Trump’ın politikalarının bu sorunları daha da derinleştireceğini belirtiyor.

Milyonerlerden İşçi Sınıfına Destek?

Trump’ın işçi sınıfından geniş destek alması, özellikle de milyarderler tarafından finanse edilen bir politikayı temsil etmesi, kafaları karıştırmaya devam ediyor. Elon Musk, Jeff Bezos ve birkaç büyük enerji şirketinin yöneticilerinin Trump’ın kampanya bağışçıları arasında bulunması ve Trump’ın vergi indirimleri ve düzenlemeleri gevşetme vaatleri, işçi sınıfından çok ultra zenginlerin çıkarlarını koruyacak gibi görünüyor. Çoğu analist, bu çelişkinin işçi sınıfının ekonomiye dair temel çıkarlarının aleyhine işleyebileceğini belirtiyor.

“Altın” Bir Gelecek mi?

Trump’ın ikinci dönemi başlarken, ABD’nin bölünmüşlüğü bir kez daha gözler önüne seriliyor. Ancak Trump’ın politikalarının kazananları olduğu kadar, açıkça kaybedenleri de var. LGBTQ+ toplulukları, göçmenler, çevreciler ve düşük gelirli aileler, onun yönetimindeki politikaların bedelini ödeyebilecek gruplar arasında yer alıyor. Trans bireyler için yasal korumaların azalması, çevresel koruma politikalarının kaldırılması ve göçmen karşıtı uygulamaların sıkılaştırılması, bu grupların yaşam koşullarını daha da zorlaştıracak. Ayrıca, Trump’ın vergi indirimlerinin büyük ölçüde üst sınıfa fayda sağlaması ekonomik eşitsizliği derinleştirme riski taşıyor. Bu “altın çağın” yalnızca belirli bir zümreye hizmet edeceği açık görünüyor.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen: Demet Yılmazkuday


Emlakta Göçmen Kadınlara Irkçılık

İspanya’da yapilan Provivienda’nın raporuna göre, İspanya’da göçmen kadınlar, kira piyasasında yoğun bir ayrımcılıkla karşı karşıya. Bu ayrımcılık, sadece kadın olmaları değil, aynı zamanda etnik kimlikleri ve göçmen statüleri nedeniyle çifte bir şekilde gerçekleşiyor. Örneğin, Sefora gibi Roman kadınlar, emlakçıların ve ev sahiplerinin önyargıları nedeniyle ev bulmakta büyük zorluk yaşıyor. “Kirli ve dikkatsiz kiracılar” olarak etiketleniyor, iş sözleşmeleri olsa bile ev kiralayamıyorlar. Bu durum, beyaz olmayan insanların temel barınma hakkına erişimini engelleyen sistematik bir sorun olarak öne çıkıyor.

İslamofobi, ayrımcılık sorununu daha da karmaşıklaştırıyor. Müslüman kadınlar hem ırksal hem de dini kimliklerinden ötürü ayrımcılığa uğruyor. Fas’tan göç eden Fatima ve Souad gibi kadınlar, ev sahiplerinin küçümseyici tavırlarına ve ön yargılarına maruz kalıyor. Souad, hem eğitimli hem de İspanyolcayı akıcı bir şekilde konuşmasına rağmen başörtüsü nedeniyle damgalanıyor. Bu kadınların karşı karşıya kaldığı ayrımcılık, sadece konut bulma sürecini zorlaştırmakla kalmıyor, aynı zamanda zekalarını ve yeteneklerini de görmezden gelen bir toplumsal algıyı besliyor.

(Çocukları olan) Roman veya göçmen kadınlar ev kiralarken veya satın alırken ayrımcılığın ve ırkçılığın başlıca kurbanları oluyor.Sara M. Ledesma

Konut piyasasındaki ayrımcılık sadece açık bir şekilde değil, aynı zamanda görünmez mekanizmalarla da ortaya çıkıyor. Aşırı belge talepleri ve orantısız koşullarda sistematik olarak dışlayan bir caydırıcı araca dönüşüyor. Souad, ev sahiplerinin yüz ifadelerinden evin zaten kiralanmış olduğu yalanını anladığını belirtiyor. Araştırmalara göre, emlakçılar, başvuranın etnik kimliğine göre farklı ev teklifleri yaparak da ayrımcılık uyguluyor.

Etnik kökenleri nedeniyle damgalanan kişiler için tek alternatif genellikle sağlıksız ve güvencesiz konutlar oluyor. Roman topluluğunun büyük bir bölümü, su, kanalizasyon ve elektrik gibi temel altyapı eksikliklerinin bulunduğu alanlarda yaşamak zorunda kalıyor. Bu durum, çocuklarıyla birlikte rutubetli ve sağlıksız evlerde yaşayan kadınlar için yaşam beklentisini ciddi şekilde azaltıyor. Roman topluluğunun sosyal eşitsizlik nedeniyle ortalama yaşam süresinin 12-15 yıl daha düşük olduğu belirtiliyor.

Emlak ayrımcılığına karşı kadınların ve toplulukların en önemli koruma araçlarından biri, eşit muamele ve ayrımcılık yasağına ilişkin yasal düzenlemeler. Bu bağlamda, Madrid’deki Kiracılar Birliği ve ırkçılık karşıtı gruplar, ayrımcılık ve suistimallerle mücadele etmek için ortak stratejiler geliştiriyor. Ancak, sistemik bir çözüm için konut piyasasına müdahale edilmesi ve kamu idarelerinin spekülatif faaliyetlere engel olması gerektiği vurgulanıyor. Sefora ve Vivian gibi kadınlar, toplumsal dayanışma ağlarının önemine dikkat çekerek mücadelelerini sürdürüyor.

Çevirmenin Notu:

Dünyanın dört bir yanında yaşanan barınma krizi, etnik azınlık grubundaki kadınları daha da ağır şekilde etkiliyor. İspanya’da ev kiralamak isteyenlerden talep edilen iş kontratları, maaş bordroları ve üç aylık depozito gibi zaten zorlayıcı koşullar, ırksallaştırılmış kiracılar için çok daha sert biçimde uygulanıyor. Şiddet mağduru olup evini terk eden ve çocuklarıyla birlikte onurlu bir yaşam sürebileceği bir konuta erişmeye çalışan kadınlar, ev sahiplerinin ve emlakçıların ayrımcı tutumlarına da maruz kalıyor.

Son çare olarak ev işgaline yönelen bu kişiler için tek çözüm yolu, konutların bir yatırım aracı olmaktan çıkarılması ve kira piyasasına devlet tarafından acil müdahale edilmesidir.

Kaynaklar:

https://www.elsaltodiario.com/vivienda/racismo-inmobiliario-ceba-mujeres-migrantes-espana?s=08

Çeviren ve Derleyen: Ege Ekin Özer


Kanada’nın Belirsiz Geleceği

6 Ocak’ta Justin Trudeau’nun sürpriz istifası, ülkeyi siyasi tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birine sürükledi. Yoğun parti içi baskı altında kalan Kanada Başbakanı Justin Trudeau, dokuz yıllık liderliğini sonlandırarak istifa edeceğini açıkladı. Trudeau, partisinin yeni lideri belirlenene kadar görevde kalacağını ve parlamentonun 24 Mart’a kadar askıya alınacağını duyurdu.

Tüm bu karmaşanın ortasında, uzun zamandır erken seçime gidilmesi için bastıran Muhafazakâr Parti lideri Pierre Poilievre, yeni başbakan adayı olarak öne çıkıyor. Elon Musk’un sosyal medyadan açıkça destekledigi Poilievre’in bazı söylemleri ciddi endişelere yol açıyor. Özellikle trans kadınların, kadınlara ayrılmış alanlarda bulunmaması gerektiği yönündeki açıklamaları Uluslararası Af Örgütü (Amnistie internationale Canada) gibi insan hakları savunucularının sert tepkisini çekti. Bu kuruluşlar, hâlihazırda şiddet ve ayrımcılık riski yüksek olan LGBTQ+ bireylerin daha da korunmasız kalabileceği konusunda uyarıyor.

Poilievre ve ekibi, doğum kontrol yöntemlerinin ücretsiz olmasına karşı oy kullandı ve kürtaj hakkını tehdit eden girişimleri destekledi. Dolayısıyla Poilievre başbakan seçilirse, kadın haklarında büyük gerilemeler yaşanmasından, kliniklerin kapanmasından, daha katı yasal düzenlemelerden endişe ediliyor.

Aynı şekilde, LGBTQ+ topluluğu da muhafazakâr politikaların trans kadınların şiddet mağdurları için kurulan sığınma evlerine erişimini kısıtlamasından yana kaygı duyuyor. Bu evler zaten kadına yönelik şiddetle mücadelede yetersiz kalırken, trans bireylerin buradan tamamen dışlanması risk altındaki kişileri daha da tehlikeye atabilir.

Kadınlar ve LGBTQ+ bireyler için Poilievre iktidarı, toplumsal ve yasal kazanımlarda gerileme korkusunu beraberinde getiriyor. Trudeau’nun beklenmedik istifası ve Poilievre’in kutuplaştırıcı açıklamaları, önümüzdeki seçimleri Kanada’yı insan haklarının geleceği açısından kritik bir dönüm noktası haline getiriyor.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen: Zeynep Pehlivan


Miss Nederland-Verkiezing Sona Eriyor

Tam 35 yılın ardından her yıl düzenlenen Miss Nederland yarışması sona eriyor. Yarışmanın sahibi Monica van Ee, bu kararı alırken, “Sjerp ve taç artık bu çağın bir parçası değil” ifadesini kullandı. Bunun yerine, genç kadınları güçlendirmeyi ve desteklemeyi amaçlayan yeni bir çevrimiçi platform kurulacak. Platformun adı ise oldukça dikkat çekici: Niet meer van deze tijd (Artık bu çağın bir parçası değil).

‘Eşsiz Bir Miras’

Monica van Ee, Miss Nederland yarışmasının yıllar boyunca ‘eşsiz bir miras’ bıraktığını ifade etti. Ancak artık farklı bir yol izleme zamanının geldiğini vurguladı: “Sjerp ve taç gibi semboller günümüz dünyasında anlamını yitirdi. Bunun yerine kadınların birbirlerini güçlendirebileceği ve gelişimlerini destekleyebileceği bir alan yaratmak çok daha önemli.”

Haziran ayında Amber Rustenberg, Miss Nederland yarışmasının son kazananı olarak seçildi. Amber, ‘döneminin’ geri kalan kısmında yeni platformun tanıtımını yapmak için çalışacak. Bu yeni platformun genç kadınların kendi seslerini duyurabileceği ve fikirlerini paylaşabileceği bir alan olması hedefleniyor.

Niet Meer Van Deze Tijd Platformunun Hedefleri

Van Ee’nin açıklamalarına göre platform, geleneksel fikirlerin bir kenara bırakıldığı ve yeni, heyecan verici bir yaklaşıma alan açıldığı bir yer olacak. Platformda öz ifade, çeşitlilik, mental ve fiziksel sağlık, yaratıcılık ve değişen toplum gibi temalara odaklanılacak. Van Ee, “Uzmanlar ve deneyim sahipleri aracılığıyla günümüzün büyük sorularını ele alacağız. Sosyal medya ve gençler genellikle olumsuz bir bağlamda ele alınıyor; biz bunu değiştirmek istiyoruz,” dedi.

Yeni platformun ortaya çıkışında, son yıllarda özellikle sosyal medyada yarışmaya ve katılımcılara yönelik eleştiriler etkili oldu. 2023 yılında Miss Nederland tacını kazanan Rikkie Kollé, trans bir kadın olması sebebiyle ölüm tehditleri almıştı. Benzer şekilde, önceki kazananlardan Solange Dekker de cinsiyet uyum sürecinden geçen bir birey olarak sosyal medyada büyük bir nefretle karşılaşmıştı. Bu durum, yarışmaya yönelik olumsuz enerjinin en somut örneklerinden biri olarak gösteriliyor.

Amber Rustenberg de yarışmanın son yıllarda artan eleştirilerle yüzleştiğini dile getirdi: “Eğer sarışın bir kızı seçerseniz, fazla sarışın deniyor. Benim için ise ‘Bir tonun var, zaten Hollandalı bile değilsin’ gibi yorumlar yapılıyor. Ama 2023 yılındaki tartışmalar, yarışmanın sona erdirilmesindeki tek neden değil.”

Geçmişten Bugüne Miss Nederland

Miss Nederland yarışması, 1989 yılından itibaren bu isimle düzenleniyordu. Ancak yarışmanın tarihi 1930’lu yıllara kadar uzanıyor; o dönemde adı Miss Holland idi. 1989’daki isim değişikliğiyle yarışmaya daha fazla içerik ve anlam katılması amaçlandı. Artık sadece fiziksel görünüm değil, genç kadınların toplumsal katılımı da değerlendiriliyordu. Ancak bu değişim bile zamanla yarışmaya yönelik eleştirileri hafifletmeye yetmedi.

Niet Meer Van Deze Tijd Platformunda Neler Olacak?

Amber Rustenberg, bu değişimden oldukça memnun. “Her yıl bir kadına bir taç veriyorsunuz, o da dolabında duruyor. Neden sadece bir kadını ödüllendirelim ki? Daha geniş bir kitleyi dahil edebiliriz,” diyerek yeni platformun vizyonunu özetledi.

Platformda gençleri düşünmeye teşvik edecek hikayelerin paylaşılması planlanıyor. Ayrıca uzmanlar ve deneyim sahibi bireyler de söz alacak. Kollé, platformda yer alacağını açıklayarak, “Bir rol model olarak görünür olmak, pozitif enerji ve umut yaymak istiyorum,” dedi.

Miss Universe Katılımları Devam Edecek

Miss Nederland yarışması sona ermiş olsa da, Miss Universe yarışmasına Hollanda adına katılım devam edecek. Monica van Ee, Miss Universe Netherlands organizasyonuna geçen yıl bu konuda gereken lisansı devrettiklerini belirtti. Bu yıl Faith Landman, Miss Universe yarışmasında Hollanda’yı temsil etti ve bir anne olarak yarışmaya katılan ilk Hollandalı oldu. Yarışmanın galibi ise Danimarkalı Victoria Kjær Theilvig oldu.

Çevirmenin Notu:

Miss Nederland yarışmasının sona ermesi, yalnızca bir dönemin kapanışı değil, aynı zamanda yeni bir çağın başlangıcı olarak görülebilir. Niet meer van deze tijd platformunun, modern dünyada genç kadınlara ilham veren bir alan yaratmayı hedeflemesi önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Ancak, bu girişim her ne kadar yıllardır süregelen kadının nesneleştirilmesi fikrinden uzaklaşma çabasını temsil etse de, yarışmayı düzenleyen kurumun lisansını başka bir kuruma devretmesi, Hollanda’nın Miss Universe gibi kadın bedenini nesneleştiren bir yapıyla ilişkisinin devam ettiği gerçeğini değiştirmiyor. Bu durum, dönüşüm arayışının tam anlamıyla tutarlı olup olmadığını sorgulamaya açık bir alan bırakıyor.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen: Seher Cemre Bilgin

Editör: Özgür Genç
Düzelti: Özgür Genç
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin
Seslendirme: Seda Bedestenci Yegane

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation