Onur Ayı Başladı
Haziran ayının başlamasıyla birçok ülkede LGBTİ+ haklarının ve topluluğunun kutlandığı etkinlikler düzenlenmeye başlandı. Cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği temelli ayrımcılıkla mücadelede sadece yasal düzenlemelerde değil, toplumsal algı ve kabulde de önemli değişimler gözlemleniyor. Ancak, bu ilerlemelere rağmen, hala birçok ülkede LGBTİ+ haklarına yönelik ciddi kısıtlamalar ve ayrımcılık mevcut.
ILGA Dünya’dan gelen son rapor, dünyadaki ülkelerin %30’unun hala rızaya dayalı aynı cinsiyetten ilişkileri suç saydığını ve bunlara 62 Birleşmiş Milletler üye devletinin de dahil olduğunu ortaya koyuyor. Bazı ülkelerde eşcinsel evliliklerin ve sivil birliklerin yasallaşması ile diğerlerinde aynı cinsiyetten ilişkilerin suç olmaktan çıkarılması gibi ilerlemelere rağmen, bazı ülkelerde de önemli geri adımlar atıldı. Örneğin Uganda’nın eşcinselliğe ölüm cezası getiren bir yasayı kabul etmesi, ciddi bir gerilemeye işaret ediyor. Başka bazı ülkelerde de uygulamaya konulan politikalar, dünya genelinde LGBTİ+ hakları ve ifade özgürlüğüne yönelik artan kısıtlamaların endişe verici bir trendini yansıtıyor.
Diğer yandan, Papa Francis, geçtiğimiz hafta İtalyan piskoposlarla kapalı kapılar ardında yaptığı bir toplantıda homofobik bir ifade kullanarak Vatikan’ı özür dilemeye zorladı. Papa’nın bu gafı, geçmişte reformcu ve LGBTİ+ dostu olarak görünme çabasını, otoritesini ve kilisenin reform yolunu sorgulatan bir dizi soruya neden oldu. Papa’nın özel konuşmalarında kadınlar hakkında da aşağılayıcı ve zaman zaman küfürlü dil kullandığına dair raporlar var. Papa’nın uzun süredir arkadaşı olan bir Arjantinli gay birey, Francis’in bu tür bir dil kullanma eğiliminde olduğunu belirtti. Papa’nın geçmişte LGBTİ+ haklarına yönelik olumlu adımlarına rağmen, bu olay kilisede var olan önyargı ve kurumsal ayrımcılığı vurguladı.
Kaynak: https://www.thepinknews.com/2024/06/05/lgbtq-laws-world-ilga/
Açlık Tehlikesi Sudan’da Milyonları Tehdit Ediyor, Kadınlar ve Çocuklar Ağır Tehdit Altında
Birleşmiş Milletler ve diğer insani yardım kuruluşlarının yetkilileri, Sudan’da devam eden çatışmalar nedeniyle milyonlarca insanın açlık tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu açıkladı. Çatışmaların ikinci yılına girmesiyle, 18 milyon insan akut açlık çekiyor. Sudan, yaklaşık 10 milyon yerinden edilmiş kişi ile dünyanın en büyük iç göçmen nüfusuna ev sahipliği yapıyor. Ayrıca, 2 milyon kişi komşu ülkelere kaçtı. Kadınlar ve çocuklar bu durumdan en ağır etkilenen gruplardan. Cinsiyete dayalı şiddet riski altında olan 6.7 milyondan fazla insan bulunuyor ve raporlar, özellikle yakın ilişki içindeki şiddet, cinsel sömürü ve tacizin arttığını gösteriyor. Bu zorlukların yanı sıra, ekonomik etkiler de kadınları daha fazla marjinalleştiriyor ve birçok kadını ailelerini desteklemek adına aşırı önlemlere sürüklüyor.
İnsani yardım çalışanları, çatışmalar nedeniyle sistematik engellerle ve erişim kısıtlamalarıyla karşı karşıya. Özellikle Hartum, Darfur, Aj Jazirah ve Kordofan gibi bölgelerde yardımlar neredeyse tamamen kesilmiş durumda. Yardım çalışanları öldürülüyor, yaralanıyor ve tacize uğruyor; insani yardım malzemeleri ise yağmalanıyor. Mart ve Nisan 2024’te yaklaşık 860.000 kişiye insani yardım ulaştırılamadı. İnsani yardıma erişimin kasıtlı olarak engellenmesi, uluslararası insancıl hukukun ihlali anlamına geliyor.
Kadınlar ve kız çocukları, çatışma ve açlık koşullarında cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete daha açık hale geliyorlar. Sudan’da cinsel şiddet, özellikle yerinden edilmiş kadınlar için büyük bir risk oluşturuyor. Ayrıca, ailelerinin hayatta kalması için temel ihtiyaçları sağlama sorumluluğu genellikle kadınlara düştüğünden, bu zorluklar onların yükünü artırıyor. İnsani yardım engelleri ve güvenlik sorunları, kadınların ihtiyaç duydukları yardıma ulaşmalarını daha da zorlaştırıyor.
İnsani yardım kuruluşları, Sudan’daki durumu daha da kötüleştirecek bir kıtlığı önlemek için acil önlemler alınması çağrısında bulunuyor. Çiftçilere tohum ulaştırmak ve insanların yerel gıda üretimini sürdürebilmeleri için hızlı harekete geçilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Bu açıklamayı imzalayan yetkililer arasında BM Acil Yardım Koordinatörü Martin Griffiths, CARE International Genel Sekreteri Sofia Sprechmann Sineiro, FAO Genel Direktörü Dr. Qu Dongyu ve diğer birçok uluslararası kuruluşun temsilcileri bulunuyor.
Yaratıcı Sektörde Zorbalık ve Cinsel Tacizle Mücadele Çağrısı
Ünlü aktörler Keira Knightley ve Ruth Wilson, yaratıcı sektörlerde zorbalık ve cinsel tacizle mücadele edilmesi için bir açık mektup imzaladı. Bu mektup, müzik, film, tiyatro ve TV endüstrilerinde şikayetleri araştıracak ve gerekli standartları belirleyecek yeni bir gözlemci kuruluş olan Creative Industry Independent Standards Authority (Ciisa) için destek çağrısında bulunuyor.
Cara Delevingne, Carey Mulligan ve Naomie Harris gibi birçok kadın ve erkek oyuncu da bu önemli mektuba imza attı. BBC, Sky ve ITV gibi büyük medya kuruluşları, Ciisa’yı desteklemek amacıyla maddi katkıda bulunmayı taahhüt etti. Bu girişim, yaratıcı sektörlerde güvenli bir çalışma ortamı oluşturmayı amaçlıyor.
Bectu sendikasının yaptığı araştırma, yaratıcı sektör çalışanlarının %92’sinin işyerinde zorbalık veya tacize maruz kaldığını ortaya koydu. Araştırma ayrıca, her beş çalışandan birinin ciddi cinsel saldırıya uğradığını belirtti. Bu çarpıcı veriler, sektör içinde acil önlemler alınmasının gerekliliğini bir kez daha gözler önüne serdi.
Ciisa’nın kurulması, yaratıcı endüstrilerde güvenli ve saygılı bir çalışma ortamı sağlamak için önemli bir adım olarak değerlendiriliyor. Bu kuruluşun, şikayetleri bağımsız olarak araştırarak ve sektör genelinde standartları belirleyerek, işyerinde zorbalık ve cinsel tacizin önlenmesine yönelik önemli bir rol üstlenmesi bekleniyor. Ciisa’nın 2024 sonunda tam kapasiteyle hizmet vermeye başlaması planlanıyor.
