Gündem Kadın Vardiyası 22 Nisan 2024
Geçtiğimiz haftalarda pek çok Avrupa Birliği üyesi ülkenin politik ajandasına giren kürtaj tartışmaları, bu hafta da gündemden düşmedi. Fransa’da anayasallaşmayı başarmış olsa da, kürtaj gerici hükümetlerin hala hedef tahtasında.
İtalya: Kürtaj Hakkı Tartışmaları Yine Alevlendi!
Avrupa’da yeniden alevlenen kürtaj hakkı tartışmaları Roma’da da karşılık buldu. Gerici ve sağ popülist Başbakan Meloni’nin liderliğindeki iktidar partisi Fratelli d’Italia yangına körükle gidiyor. Başbakan Meloni geçtiğimiz hafta, sağlık sisteminde kürtaj danışma merkezlerinin programına “annelik desteği alanında nitelikli deneyime sahip” dernekleri de dahil etmelerini talep etmekte olduğunu belirtti. Bu açıklama, kadınları kürtaj yaptırmamaya ikna edebilecek kuruluşları sağlık sisteminin öznesi haline getirmek anlamına geliyor.
Öte yandan iktidar partisinin yapmış olduğu bu çıkış, muhalefet partilerinin şiddetli tepkisine yol açarken, kürtaja karşı kampanya yürüten “Pro Vita & Famiglia” derneği, danışma merkezlerinin “asıl işlevlerine geri dönmeleri”, yani kadınlara kürtaja alternatif yollar sunmaları gerektiğini vurguladı.1
Doktorların yüzde 80 ila 90’ı kürtaj uygulamasını reddediyor!
İtalya’da 1978’den kalma yasa kapsamında hamileliğin ilk 90 gününe kadar kürtaja izin veriliyor. Fakat doktorların yüzde 80 ila 90’ı kürtaj yapmayı reddediyor. İtalya’da kürtaja erişim genellikle oldukça zordur çünkü hastanelerdeki doktorların büyük bir bölümü Katolik oldukları gerekçesiyle kürtaj yapmayı reddetmektedir.
Geçtiğimiz hafta ise kamuda çokça tartışmaya neden olmasına rağmen ana akım medyada güçlükle gündem edilebilen kürtaj tartışmaları, ünlü gazeteci Bruno Vespa öncülüğünde ‘Porta a Porta’ programına konu oldu. Öte yandan İtalya’da gündelik yaşamı bu kadar etkileyen bir konunun tartışıldığı mecraya yalnızca erkek konukların davet edilmesi sıklıkla eleştirildi.2
Polonya’da seçim (AB Parlamentosu) kampanyası sırasında, mevcut hükümetteki tüm partiler, sağcı popülist PiS (Law and Justice) Partisi tarafından radikal bir şekilde sıkılaştırılan kürtaj yasasını özgürleştirme yönünde söz vermişlerdi. Ancak ne kadar ileri gidilmesi gerektiği konusunda uzlaşmaya varılamıyor.
Polonya Parlamentosu’nda alışılmışın dışında bir birliktelik kuruldu: 27’sinin 25’i kadın üyelerden oluşan bir komisyon. Bu özel komiteninse tek bir gündemi var: kürtaj hakkında özgürleşme. Başbakan Donald Tusk’ın koalisyonundaki partiler, geçen yılki seçim kampanyasına bu vaatle girdiler. Genç kadınlar arasındaki olağanüstü yüksek katılım göz önüne alındığında, bu vaat muhtemelen ulusal muhafazakar PiS’in iktidardan düşürülmesinin nedenlerinden biriydi.
Ancak hükümet verdiği sözü yerine getirme konusunda oldukça zorlanıyor ve bunun tek nedeni de Cumhurbaşkanı Andrej Duda’nın kürtaj yasasının genişletilmesini veto edeceğini açıklamış olmasından ibaret değil. Koalisyondaki farklı partiler de fikir birliği içerisinde değil.
Hükümet göreve geldikten sonra konunun meclis gündemine gelmesi bile aylar aldı. Geçen hafta Cuma günü özel komisyon kurulmadan önce yapılan oylamalarda hükümet kanadının net çoğunluğunun sağlanıp sağlanamayacağı dahi şüpheliydi. Koalisyonun dört farklı yasa tasarısı bulunuyor. Dördünün de daha fazla tartışılması için özel komisyona havale edilmesi kararlaştırıldı.3
Fransa’nın Spor Bakanlığı Olimpiyat Oyunları esnasında katılımcıların başörtülerine yasak getirdiğini açıkladı. Gözler Paris’e çevrildi, bu kararın arkasında ne var?
“Liberté, Egalité, Fraternité” (Özgürlük, Eşitlik, Kardeşlik) günümüz Fransa Cumhuriyeti’nin sloganıdır. Ancak, pek çok ilke gibi, bu üç slogan da yoruma açık bir mesele gibi görünüyor. Bu yaz Paris’te düzenlenecek olan Olimpiyat Oyunlarına katılacak olan Müslüman Fransız kadın atletler için özgürlük tartışmalardan çok da uzak değil, zira dini motifli başörtüsü takmaları devlet tarafından yasaklanmış durumda. “Eşitlik” ise başka bir konu. Örneğin farklı ülkelerdeki kadın sporcular başörtüsü takabilirken, Fransız kadın sporcuların bunu yapabilmeleri koşul fark etmeksizin yasak.
Fransa’nın başörtüsü yasağı, Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) tarafından geçtiğimiz Eylül ayında yayınlanan ve her sporcunun kendisini ve inancını ülkesiyle aynı şekilde temsil etmesine izin verilmesi gerektiğini vurgulayan açıklamayla tam bir tezat oluşturuyor. Sonuç olarak, Fransız olmayan sporcular için bu konuda herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır.
Beklendiği gibi, Fransız ve Fransız olmayan kadın sporculara eşit muamele yapılmaması tartışmalara yol açtı. Fransa’da bu konuya dönük tartışmalar bitmezken, ABD ve Fas’tan iki örnek, başörtüsü sorununun uluslararası spor müsabakalarında nasıl güvenle ele alınabileceğini göstermektedir. Rio de Janeiro’da düzenlenen 2016 Olimpiyat Oyunlarında ABD’li eskrimci Ibtihaj Muhammad başörtüsüyle yarışmış ve takım müsabakasında bronz madalyayı kazanmıştır. Avustralya ve Yeni Zelanda’da düzenlenen 2022 Kadınlar Dünya Kupası’nda ise Fas asıllı oyuncu Nouhaila Benzina da başörtüsüyle oynamış ve başarıya ulaşmıştır. 4
Kadın hakları dünya çapında kısıtlanmaya devam ediyor.
Dünya genelinde elde edilen pek çok kayda değer kazanıma rağmen, kadınların dünya geneline bakıldığında hakları hala oldukça zayıf durumda. Son yayınlanan BM Raporu’na göre artan açlık, ayrımcılık ve eşit haklara sahip olamamak, kadınların ve kız çocuklarının hayatlarına mal olmaya devam ediyor. BM Nüfus Fonu (UNFPA) tarafından sunulan 2024 Dünya Nüfus Raporu’na göre dünyadaki tüm kadınların ve kız çocuklarının neredeyse yarısı cinsellikleri ve üremeleri hakkında kendi kararlarını vermekten alıkonuluyor. Raporun ardından UNFPA Başkanı Natalia Kanem, “kadınların, kız çocuklarının ve cinsel yönelim farklılığına sahip insanların hakları giderek daha fazla geriye itiliyor” ifadelerini kullandı ve özellikle hamilelik söz konusu olduğunda yoksul ve azınlık gruplarının dünyanın her yerinde en dezavantajlı duruma sahip gruplar olduğunu ifadelerine ekledi.
BM Raporu’na göre her gün sekiz yüz kadın doğum esnasında veya sonrasında hayatını kaybetmekte. Doğum, hamilelik veya komplikasyon gibi gerekçelerle yaşamına veda eden kadınların yarısı ise insani krizlerin veya sıcak çatışmaların yaşandığı bölgelerde can kaybı yaşamakta.
Birleşmiş Milletler’e göre, 1994 yılında gerçekleştirilen Dünya Nüfus Konferansı bu anlamda ‘onlarca’ yıllık ilerleme kaydetmiştir. Anne ölümleri 2000-2020 yılları arasında yüzde 34 oranında azalmış olsa da bütün kadınlar bu durumdan eşit ölçüde fayda sağlayamadı. Özellikle ırkçılık, cinsiyetçilik ve ayrımcılığın farklı formları bu alandaki gelişmlerin hala önünü kesmeye devam ediyor.
Rapora göre doğumların yarattığı riskler bölgesel olarak ciddi farklılıklar oluşturmakta. Örneğin, Sahra altı Afrikası’ndaki kadınların hamilelik veya doğum komplikasyonları nedeniyle ölme riski Avrupa veya Kuzey Amerika’daki kadınlardan 130 kat daha fazladır. Öte yandan, hala tüm ülkelerde sağlık hizmetlerine erişim konusunda büyük eşitsizlikler bulunmaktadır.5
Tüm çeviriler Buket Yalçın tarafından yapılmıştır.
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖