Background

Hindistan’da Kadınlar ve Doktorlar Sokaklara Döküldü!

AĞUSTOS

Hindistan’da kadın bir hekim uğradığı cinsel saldırı sonrasında öldürüldü. Pek çok kadın sokağa dökülürken, hekimler ise cinsel şiddete ve insanlık dışı çalışma koşullarına karşı ülke çapında grev çağrısında bulundu. 

Dünyanın en kalabalık ülkelerinden biri olan Hindistan’da yalnızca 2022 senesinde 31 binden fazla tecavüz vakası rapor edilmişti. Geçtiğimiz günlerde toplu tecavüze uğradıktan sonra katledildiği belirlenen kadın doktor ise toplumda yeni bir isyan ve protesto dalgasını tetikledi. Doktorlar ülke genelinde 24 saat boyunca iş bırakma eylemi yaptı. Hastaneler ise acil durumlar dışında gelen hastaları geri çevirdi. 

Grev çağrılarının ardından Sağlık Bakanlığı, bir komitenin sağlık personelleri için güvenlik önlemleri alacağının sözünü verdi ve doktorlara hastanelerine dönmeleri çağrısında bulundu. Ancak Hindistan Tabipler Birliği verilen bu söze ikna olmuş değil. Birlik, benzer komitelerin geçmişte neredeyse hiçbir iyileştirme sağlamadığını vurguladı. 


Otopsi Cinsel Şiddet İzlerini Ortaya Çıkardı

Foto: Bika Das/Dpa

Uzun süredir devam eden cinsel şiddet sorunu, 31 yaşındaki doktorun cansız bedeninin geçen hafta cuma sabahı metropol Kolkata’daki (eski adıyla Calcutta) hastanenin seminer odasında bulunmasıyla bir kez daha gündeme geldi. İddia edildiği üzere kadın doktorun 30 saate yakın uzun bir mesaiden sonra bu odaya uyumak için gittiği anlaşıldı.

Doktorun vücudunda çok sayıda açık yara izine ve yapılan otopside cinsel şiddet izlerine rastlandığı belirtildi. Bazı doktorlar, otopsinin toplu tecavüze işaret ettiğini belirtti. Polis ise şu ana kadar sadece bir şüpheliyi tutukladı. 

Öte yandan Hindistan Tabipler Birliği tarafından 2019 yılında yapılan bir araştırmaya göre, doktorların yüzde 75’i tehditlere ve fiziksel saldırılara maruz kalıyor. Özellikle hastaların ölmesi durumunda hasta yakınlarının şiddete başvurduğuna dair raporlar giderek artıyor.

Polise Karşı Güvensizlik Hâkim

On iki yıl önce başkent Yeni Delhi’de 23 yaşındaki bir öğrencinin hareket halindeki bir otobüste toplu tecavüze uğramasından bu yana, cinsel şiddet vakalarında, kadınların polise güvensizliği dikkat çekiyor. On iki yıl önce bu olay sonrasında da kitlesel protestolar yaşanmıştı. Olayın dört faili ise olaydan yedi yıl sonra idam ceza aldı.

Buna rağmen bugün pek çok Hintli kadın hala polise ve adalet sistemine güvenmiyor- özellikle de alt kastlara mensuplarsa. Pek çok dava yıllarca çözümsüz kalıyor ve bazı şüpheliler kefaletle serbest bırakılıyor. Bu nedenle son zamanlarda kadınların protestolara katılımı da artış gösteriyor.

Kadınlar ve doktorlar, sadece şiddet ve insanlık dışı çalışma koşullarına değil, aynı zamanda adalet sistemine olan güvensizliğe karşı hep birlikte seslerini yükseltiyor. Bu olay, Hindistan’da kadınların yaşadığı güvensizliğe ve cinsel şiddete karşı direnişinin sembolü haline gelirken, kadınların sokaklardaki mücadeleleri, bu sistemlerin köklü bir değişikliğe ihtiyaç duyduğunu gösteriyor.

Kaynak:

https://www.zdf.de/nachrichten/panorama/indien-vergewaltigung-aerzte-proteste-100.html

https://www.aerztezeitung.de/Panorama/Tod-nach-Vergewaltigung-einer-Aerztin-in-der-Klinik-Indische-Aerzte-streiken-landesweit-452059.html

Çeviren ve Derleyen: Buket Yalçın


Bangladeş’teki Ayaklanmada Kadınların Öncü Rolü

Bangladeş’te, Şeyh Hasina’nın otokratik yönetiminin yıkılmasına yol açan son devrimde, polis güçleri tarafından en az 32’si çocuk olmak üzere yüzlerce genç katledildi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği tarafından yayınlanan bir rapora göre, “Güvenlik güçlerinin gereksiz ve orantısız güç kullandığına dair güçlü göstergeler var ve bu durum bağımsız bir soruşturmayı gerektiriyor.”

Kadın hakları ve insan hakları aktivisti ve Naripokkho örgütünün kurucusu Shireen Huq röportajında, “Bu ayaklanma ve protestolar sırasında sokaklarda yüzlerce ve binlerce kadın gördük. Bu da eşi benzeri görülmemiş bir durumdu, çünkü kadınlar sadece sayı olarak değil, enerji ve güç olarak da üstünler, kadın haklarının daha da ilerlemesini umuyorum” diye belirtiyor.

Huq’ın da içinde bulunduğu feministlerden oluşan örgüt, kadınların önceliklerini duyurmak amacıyla geçici hükümetin tüm üyelerine 2018 yılında hazırladıkları kadın manifestosunu gönderdi. “Bekleyip görmemiz gerekecek. Genç kadınlara istedikleri şekilde örgütlenme alanı tanımamız gerekiyor. Kendi alanlarını, yapılarını ve organizasyonlarını nasıl oluşturmak istediklerini kendileri belirleyecekler” diyorlardı.

Dünya’nın Bangladeş’te gördüğü şey, Martha C. Nussbaum’un “Öfke ve Bağışlama” adlı kitabındaki analizini somutlaştırıyor: “İnsanları, toplumun onlara muamelesindeki adaletsizliğe karşı uyandırmak, toplumsal ilerleme için gerekli ilk adımdır… Bazen hukuki yapıların kendisi adaletsiz ve yozlaşmış olur. İnsanların yapması gereken şey, yalnızca belirli bir yanlışı düzeltmek için adalet sağlamak değil, nihayetinde yasal düzeni değiştirmektir.” (s. 211, 212)

Vardiya’nın notu: Burada, Bangladeş’teki siyasi ayaklanmalarda kadınların aktif katılımını ve onların toplumsal dönüşümdeki gücünü görüyoruz. Shireen Huq’un belirttiği gibi, kadınlar bu protestolarda yalnızca fiziksel olarak değil, enerjileri ve kararlılıklarıyla da öne çıktılar. Bu durum, kadınların toplumdaki yerlerinin güçlenmesi ve haklarının ilerlemesi açısından umut verici.

Kaynak: https://www.globalissues.org/news/2024/08/20/37443

Çeviren ve Derleyen: Helin Nur Güler


Avustralya Mahkemesinde Trans Kadın Davası

Avustralya Federal Mahkemesi, transgender kadın Roxanne Tickle’ın yalnızca kadınlara yönelik bir sosyal medya uygulamasına erişim hakkının reddedilmesi üzerine açtığı ayrımcılık davasında önemli bir karar verdi. Tickle, “Giggle for Girls” adlı, kadınların deneyimlerini paylaşabildiği uygulamayı indirdi. Erişim sağlamak için kadın olduğunu kanıtlayan bir selfie yüklemesi gerekiyordu ve bu fotoğraf cinsiyet tanıma yazılımı tarafından değerlendirildi. Ancak, uygulamaya başarılı bir şekilde katıldıktan yedi ay sonra üyeliği iptal edildi. Tickle, kadın olarak tanımlandığını ve bu nedenle kadınlara yönelik bir hizmeti kullanma hakkına sahip olduğunu belirterek, cinsiyet kimliği nedeniyle ayrımcılığa uğradığını iddia etti.

Tickle, sosyal medya platformunu ve platformun CEO’su Sall Grover’ı dava ederek 200.000 Avustralya Doları tazminat talep etti. Grover, cinsiyetin biyolojik bir kavram olduğunu ve Tickle’ın kadın olarak kabul edilmediğini savundu. Grover mahkemede Tickle’a “kadın” olarak hitap etmeyi reddederek onu biyolojik erkek olarak nitelendirdi.

Mahkeme, Tickle’ın doğrudan ayrımcılığa uğramadığını ancak kişiyi belirli bir niteliği nedeniyle dezavantajlı duruma düşürmek gerekçesiyle dolaylı ayrımcılığa maruz kaldığını tespit etti. Bu sebeple uygulamanın ona 10.000 Avustralya Doları (230.000 tl) tazminat ödemesine ve dava masraflarını karşılamasına hükmetti. Mahkeme, cinsiyetin değiştirilebilir olduğunu belirterek, Grover’ın itirazlarını reddetti.

Bu davanın sonucu diğer ülkelerde de cinsiyet kimliği temelli ve cinsiyet temelli haklar arasındaki anlaşmazlıklarda hukuki emsal teşkil edebilir. Uluslararası alanda benzer davaların çözümünde referans olarak kullanılabilecek bu karar, CEDAW gibi uluslararası anlaşmaların uygulanması açısından da önem taşıyor. Avustralya’nın bu davadaki hukuki yorumu, küresel ölçekte etkili olabilir ve diğer ülkelerin benzer davalarda nasıl hareket edebileceğine dair bir örnek teşkil edebilir. 

Vardiya’nın notu: Bu dava, kadınların özel alanlarına erişim konusundaki tartışmaları derinleştirirken, transgender bireylerin haklarının tanınması ve korunması açısından önemlidir. Roxanne Tickle’ın karşılaştığı dolaylı ayrımcılık, cinsiyet kimliği temelinde yapılan ayrımcılıkların hâlâ çoğu ülkede yaygın olduğunu gösteriyor.

Kaynak: https://www.bbc.com/news/articles/c07ev1v7r4po

Çeviren ve Derleyen: Arzu Ögetürk


Avrupa’da Kadın Liderler

Baltık ve Kuzey Avrupa ülkeleri kadınların siyasete dahil edilmesine tarihsel olarak öncülük etmiştir. Kadınların üst düzey işlerde yer bulması Balkanlar’da da giderek geçerli hale geliyor. Ancak, liderlerin çoğunluğu hala erkek…

Son dönemde Balkanlar’da başkanlık konumundaki kadınların sayısında bir artış görülüyor. Slovenya, Kosova, Makedonya ve Yunanistan’da kadın başkanlar ülke yönetiminde. Bosna Hersek’in başbakanı da bir kadın. Avrupa’da ise mevcut durumda yalnızca 4 mevkidaşı bulunuyor: İtalya’da Meloni, Danimarka’da Frederiksen, Letonya’da Silina ve Litvanya’da Simonyte.

Kadınların Devlet Başkanı ya da Başbakan olduğu Avrupa Ülkeleri:

Bugüne kadar çoğunlukta olmasalar da birçok kadın Avrupa tarihinde Başkan ya da Başbakan olarak görev yaptı. Avrupa ülkelerinin çoğunun en az bir kez kadın bir lideri oldu.

Avrupa’da yalnızca 15 ülkede bugüne kadar hiç kadın lider bulunmadı. Bunlar: Arnavutluk, Andora, Ermenistan, Azerbaycan, Beyaz Rusya, Kıbrıs, Çekya, Lihtenştayn, Lüksemburg, Monako, Karadağ, Hollanda, Rusya, İspanya ve Vatikan’dır. Bunlardan yalnızca dördü Avrupa Birliği üyesi: Kıbrıs, Çekya, Hollanda ve İspanya.

Peki Parlamento Sıralarında Durum Nedir?

Finlandiya 1907’de ilk kadın milletvekili seçen ülke oldu. Bunu Norveç, Estonya, Rusya ve Ukrayna takip etti. Buna rağmen, kadınların parlamentoda temsili erkeklere oranla hala daha düşük. Bu konuda tek istisna ise kadın-erkek temsilinin yüzde 50/50 oranında eşit olduğu Andora.

Andora’yı en yüksek kadın milletvekili oranlarıyla takip eden ülkeler ise İskandinav ülkeleri. Sırasıyla: İzlanda, İsveç, Danimarka ve Norveç.

Avrupa’nın büyük 5’i olarak bilinen ülkeler içinde en yüksek kadın milletvekili oranı ise İspanya’da. Onu son seçimlerde bu zamana kadar ülkede en yüksek kadın milletvekili oranını yakalayan Birleşik Krallık takip ediyor. 

Türkiye, kadın milletvekili temsiliyeti açısından ne yazık ki yüzde 19,9 oranıyla listede sondan 9. sırada.

Vardiya’nın notu: Kadınlar, Balkanlar ve Kuzey Avrupa’da giderek daha fazla yöneticilik görevlerine gelse de, erkeklerin hâlâ çoğunlukta olduğu görüyoruz. Toplumsal cinsiyet eşitliği bakış açısıyla bu durum, eşit temsiliyetin toplumsal anlamda hâlâ sağlanamadığını ve kadınların liderlik pozisyonlarına erişimlerinde süregelen zorluklar bulunduğunu gösteriyor.

Kaynak: https://www.euronews.com/2024/08/22/european-leaders-in-europe-where-are-they-and-how-many-are-there

Çeviren ve Derleyen: Ezgi Gürsu


    İsviçre’de Yanlış Hesaplanan Milyarlarca Frank ve Kadınların Mağdur Edilmesi

    İsviçre hükümeti, seçmenler için önemli olan konularda son on yıl içinde en az üç kez yanlış hesaplama yaptı. Politikacılar, dünyanın en güvenilir hükümetlerinden biri olarak bilinen İsviçre hükümetine olan güvenin tehlikede olduğunu belirtiyor. Sosyal Güvenlik Federal Ofisi (BSV), geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Emeklilik Sigortası (AHV) ödemeleriyle ilgili tahminlerinde büyük bir hata yaptığını kabul etti. 2033 yılında, Emeklilik Sigortasına yapılacak yıllık ödemelerin başlangıçta hesaplanandan daha düşük olarak yaklaşık 4 milyar frank (4,7 milyar euro) yani %6 oranında olması öngörülüyor. 

    Bu, bir yandan iyi bir haber olarak değerlendirilebilir; çünkü devlet tarafından yönetilen sigorta sistemi, mali açıdan sanılandan daha iyi bir durumda.

    Ancak bu hata, hem siyasi hem de toplumsal bir infial yarattı. Çünkü Sosyal Güvenlik Federal Ofisi’nin yanlış hesaplama ile açıkladığı ödeme tutarındaki açık, 2022 yılında yapılan referandumla kadınların emeklilik yaşının yükseltilmesiyle kapatılmaya çalışıldı.

    Yeşiller Partisi “İsviçre’deki kadınların bir yıllık emekli maaşları aldatılarak ellerinden alındı” diyerek tepki gösterirken, Sosyal Demokrat Parti’sindeki (SP) kadınlar bir adım daha ileri gidiyor ve kadınların emeklilik yaşının artırılmasına (AHV21) ilişkin oylamanın tekrarlanmasını talep ediyorlar. Referandumda gelen evet oylarının ana nedeninin, halka sunulan hatalı finansal tahminler olduğu düşünülüyor. Federal Ofisin bu hatadan dolayı özür dilememesi ve bu oylamanın tekrarlanmasını önermemesini bir tuhaflık olarak niteleyen Eşbaşkan (SP) Funiciello, “Bu ülkede kadınların dürüstçe tartışabilme hakkı var ancak bu fırsat ellerinden alındı” diyerek Sosyal Güvenlik Federal Ofisine tepki gösterdi. İsviçre Sendikalar Birliği resmi emeklilik bilgilerine olan güvenin sarsılabileceği konusunda uyarıda bulundu.

    Geçtiğimiz Mart ayında, İsviçre halkı, referandumla ek bir emeklilik ödeneği (bir aylık ödeme tutarı) kararı almıştı. Bu “13. ay AHV emekli maaşı” oylaması, AHV’nin yanlış hesaplanan harcamaları çerçevesinde yapılmış oldu. Yeni hesaplamanın ise sonuç üzerinde bir değişiklik yapma olasılığı düşük görünüyor. Neticede bu yeni hesaplama AHV’nin daha fazla mali kaynağa sahip olduğunu gösterdi. Sol partiler, söz konusu hatanın, seçmenlerin 2022’de kadınlar için emeklilik yaşının yükseltilmesine ilişkin ayrı bir oylama yapılmasına onay vermesini de sorgulattığını dile getiriyor.

    İsviçre’de halk oylamalarının geçersiz sayılması alışıldık bir durum değil, ancak tamamen imkansız değil. 2019’da Federal Mahkeme, evli çiftlere yönelik vergi ile ilgili yapılan oylamayı bir hesaplama hatası nedeniyle geçersiz saymıştı.

    Vardiya’nın notu: Hatalı finansal tahminler, kadınların emeklilik yaşının yükseltilmesine dayanak oluşturmuş ve bu da kadınların ekonomik haklarına doğrudan zarar vermiştir. Ataerkil zihniyet, hangi durum karşısında olursa olsun ilk olarak kadınların var olan haklarına saldırmaktatır. Burada kadınların emeklilik hakları göz ardı edilmiş ve adaletsiz bir şekilde mağdur edilmişlerdir. Kadınların ekonomik ve sosyal hakları güvence altına alınmalıdır. Bu tür hataların kadınların aleyhine sonuçlanması kabul edilemez bir durumdur. 

    Kaynaklar:

    https://www.srf.ch/news/schweiz/berechnungsfehler-des-bundes-ahv-rechenpanne-das-sind-die-reaktionen

    https://www.swissinfo.ch/ger/bundespolitik/ein-fiasko-f%c3%bcr-die-demokratie-die-schweiz-verrechnet-sich-um-milliarden/86305738

    https://www.swissinfo.ch/ger/bundespolitik/ahv-rechenfehler-soll-die-frauenrentenalter-abstimmung-wiederholt-werden/86826394


    EYLÜL 

    Kokainin Görünmez İşçileri: Kadın Aşçılar

    Diana, ailesini geçindirmek için Kolombiya’nın Samaniego kasabasında bir koka tarlasındaki çiftlikte çalışıyor. Güne sabahın erken saatlerinde başlıyor ve 50 işçiye yemek hazırlıyor. Kandırılarak bu işe alınan Diana, koka tarlalarını Hindistan cevizi bahçesi sanarak kabul etmiş ve bu süreçte telefonuna el konması gibi katı kurallara maruz kalıyor. Bu iş sayesinde Venezuela’daki torununu geçindirebiliyor, ancak düşük bir ücret karşılığında çalışıyor.

    Kadınların koka tarlalarında karşılaştığı zorluklar büyük. Diana gibi aşçılar, kokain üretim zincirinin hayati bir parçası olmasalar da, zincire dolaylı olarak hizmet ediyorlar. Cinsel saldırı tehdidi ve tefecilere borçlanma gibi sorunlarla başa çıkmak zorunda kalan kadınlar, çiftliklerde uzun saatler çalışıyorlar. Birçoğu, yaşam koşullarının kötüleşmesi nedeniyle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Koka üretimindeki kriz, aşçılar ve diğer işçiler için ödemelerin gecikmesine de neden oluyor.

    Kolombiya’nın sınır bölgelerinde silahlı grupların kontrolü altındaki bu koka çiftliklerinde çalışan kadınlar, hem işyerinde hem de günlük yaşamda şiddet ve taciz tehdidi altında yaşıyorlar. Kadınlar, emekleriyle para kazanmak isterken cinsel saldırılardan korunmak için de kendi kendilerine önlemler almak zorunda kalıyor. Kadınlar, koka ekonomisinin yavaş yavaş çöküşüyle birlikte hayatta kalmak için başka işler aramaya başlamış ancak kadınlara iş hayatında güvenli alanın oluşturulmamış olması onları korkutan bir gerçek olarak durmakta.

    Nariño Kadın Ağı gibi örgütler, koka üretiminin dışında farklı geçim kaynakları oluşturmayı hedefliyor. Bu kadın örgütü, şiddete ve ekonomik zorluklara karşı dayanışma içinde çalışıyor ve alternatif tarım ürünlerine geçişi savunuyor. Kadınlar, kokain sektöründeki rollerinin acımasız gerçeklerini dile getiriyor ve ekonomik bağımsızlıklarını kazanmak için mücadele veriyorlar.

    Vardiya’nın notu: Bu haber, kadınların birçok yerde zorlayıcı iş koşullarında sömürüldüğünü ve şiddet tehdidi altında çalışmak zorunda kaldıklarını ortaya koyuyor. Diana ve benzeri kadınlar, koka üretim zincirinde düşük ücretlerle çalışarak ailelerini geçindirmek için mücadele ederken, aynı zamanda cinsel saldırı ve tehlikeli iş ortamlarıyla başa çıkmak zorunda kalıyorlar. Bu durum, kadınların işgücü piyasasında güvenlikten yoksun olarak çalıştıklarını ve alternatif geçim kaynaklarına erişiminin sınırlı olduğunu gösteriyor. Bu sebeple feminist örgütlerin dayanışma ve değişim çabaları büyük önem taşıyor.

    Kaynak: https://elpais.com/america-colombia/2024-09-15/un-oficio-invisible-y-violentado-las-cocineras-del-cocal.html 

    Çeviren ve Derleyen: Ege Ekin Özer


      Dobbs Kararı, Kürtaj Tartışmaları ve Başkanlık Seçimi

      2022 yılında Dobbs ve Jackson Kadın Sağlığı Örgütü (Dobbs v. Jackson Women’s Health Organization) arasındaki davada, ABD Yüksek Mahkemesi tarafından verilen karar yaklaşık 50 yıldır devam eden anayasal kürtaj hakkını sona erdirmişti. Bu kararın ardından 14 eyalet, kürtajı neredeyse tamamen yasaklayan yasalar çıkardı. Bu yasaklar, özellikle düşük gelirli ve farklı topluluklara mensup kadınları orantısız bir şekilde etkiliyor. Birçok kadın, kürtaj hizmetlerine ulaşmak için uzun mesafeler kat etmek zorunda kalıyor, bu da finansal ve lojistik sorunları doğuruyor. Araştırmalar, kürtaj kliniklerine ulaşmak için gereken ortalama seyahat süresinin bu eyaletlerde önemli ölçüde arttığını ve bazı kadınların dört saatten fazla yol gitmek zorunda kaldığını ortaya koyuyor (Guttmacher Institute, 2023). Ayrıca, bu kısıtlamalar, anne ölüm oranlarının zaten daha yüksek olduğu siyah kadınlarda sağlık risklerini daha da artırıyor. (Human Rights Watch, 2023; SPLC, 2023).

      Dobbs kararının etkileri sürerken kürtaj tartışması, hem 2024 başkanlık seçimlerinde önemli bir konu haline geldi hem de Cumhuriyetçiler arasında da önemli bir fikir ayrılığına yol açtı. Donald Trump, eyaletlerin bu konuda kendi kararlarını alabilmelerini savunurken Dobbs kararının federalizm için bir zafer olduğun vurguluyor. Öte yandan Senatör Lindsey Graham gibi bazı partililer, konunun eyaletlere bırakılmamasını, 15 haftadan sonra kürtajı yasaklayan federal bir yasağın gerektiğini savunuyor. Bu görüş ayrılığı, özellikle banliyölerde, kürtaj haklarının birçok seçmen için önemli bir endişe konusu olduğu yerlerde parti içi tartışmalara yol açtı (Guttmacher Institute, 2023). Buna karşılık, Başkan Yardımcısı Kamala Harris, kürtaj yasağının düşük gelirli ve azınlık kadınları orantısız bir şekilde etkilediğini vurguluyor. (Human Rights Watch, 2023; KFF, 2023).

      Kadın hakları örgütleri ve üreme adaleti savunucuları, Dobbs kararının daha geniş insan hakları üzerindeki etkilerine dikkat çekiyor. Bu kararın, siyah, yerli ve düşük gelirli kadınlar gibi savunmasız gruplar üzerinde orantısız etkileri olduğunu savunan bu gruplar, bedensel özerklik ve eşitlik gibi temel hakların ihlal edildiğini belirtiyor. Bu gruplar, kürtaj hizmetlerine erişimin azalmasıyla birlikte, kadınların daha fazla kriminalize edilme riskiyle karşı karşıya kaldığını ve kapsamlı sağlık hizmetlerine erişimlerinin kısıtlandığını dile getiriyor (Human Rights Watch, 2023; SPLC, 2023). Kamuoyu ise bu konuda derin bir şekilde bölünmüş durumda; yükselen bir hareket kürtaja erişimi temel bir insan hakkı olarak savunurken, diğerleri Dobbs kararına uygun olarak daha sıkı kısıtlamaları destekliyor.

      Vardiya’nın notu: Dobbs kararı, kadınların bedensel özerkliği ve üreme hakları açısından büyük bir gerileme olarak değerlendirilebilir. Bu karar, özellikle düşük gelirli ve azınlık topluluklarda bulunan kadınlar üzerinde orantısız bir etki yaratırken, onların sağlık hizmetlerine erişimini daha da zorlaştırıyor. Siyasetçiler tarafından sadece seçimden seçime dile getirilen kürtaj hakkı oy rantına dönüşmüş durumda. Bu hakkın yıllardır kısıtlı olması ise kadınların kendi bedenleri üzerinde söz sahibi olma hakkını sınırlayıp toplumsal cinsiyet eşitsizliğini daha da derinleştiriyor.

      Kaynaklar:

      https://www.guttmacher.org/2024/05/clear-and-growing-evidence-dobbs-harming-reproductive-health-and-freedom

      https://www.hrw.org/news/2023/04/18/human-rights-crisis-abortion-united-states-after-dobbs

      https://www.kff.org/womens-health-policy/issue-brief/what-are-the-implications-of-the-dobbs-ruling-for-racialdisparities/#:~:text=Jackson%20Women’s%20Health%20Organization%20has,all%20states%20across%20the%20country.

      https://www.splcenter.org/news/2023/05/05/supreme-courts-abortion-ruling-affects-black-people-low-incomes

      Çeviren ve Derleyen: Demet Yıldızkuday


      Almanya’da kadın örgütlerinden hükümete acil eylem çağrısı: Harekete geçmeniz için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?

      Ağustos ayının son haftasında Berlin’de iki kadın cinayeti ve bir kadın cinayeti teşebbüs yaşandı. Soruşturmalar, iki cinayetin de eski eş veya partnerler tarafından işlendiğine işaret ediyor. 28 Ağustos akşamı, Berlin-Zehlendorf’ta, 36 yaşındaki bir göçmen kadın eski eşi tarafından bıçaklanarak öldürüldü. 50 yaşındaki zanlı hakkında cinayet suçlamasıyla tutuklama kararı çıkarıldı. Savcılık, zanlıya daha önceki şiddet olayları nedeniyle uzaklaştırma kararı verilmiş olduğunu açıkladı.

      Cinayetten yalnızca iki gün sonra, Lichtenberg’te bir başka kadın, apartman avlusunda ağır yaralı bir şekilde bulundu. Hastaneye kaldırılan 28 yaşındaki kadın, müdahalelere ragmen hayatını kaybetti. Şüpheli eski partner olaydan bir saat sonra tutuklandı. Öldürülen kadının, eski partneri tarafından şiddete maruz kaldığı biliniyor. 

      Aynı hafta içinde Reinickendorf’ta bir kadın bıçaklı saldırıya uğradı. Şüpheli tutuklanırken, açılan soruşturmada, kadının şüpheli erkeği bir hafta önce evinde ağırladığı biliniyor. İlişkinin biçimi henüz bir soru işareti olsa da kadının tanıdığı bir erkek tarafından öldürülmeye teşebbüs edildiği ve yaralandığı iddiası en muhtemel durum olarak görülüyor.

      Almanya Federal Kriminal Polis Teşkilatı’nın aile içi şiddetle ilgili suç istatistiklerine göre, 2023 yılında 132.966 kadın aile içi şiddete maruz kalmıştı. Son beş yılda aile içi şiddet mağdurlarının sayısı %17,5 artarak, 2023 yılında en yüksek seviyeye ulaştı (2019: 142.827, 2020: 149.091, 2021: 144.637, 2022: 157.818, 2023: 167.865). Bu istatistiklere göre, Almanya’da her dört dakikada bir kadın, eşi ya da eski eşi tarafından şiddete uğruyor. 2023 yılında 331 kadın öldürülmeye teşebbüs edildi. (2022: 312 kadın). 155 kadın, eşi veya eski eşi tarafından öldürüldü (2022: 133 kadın). 12.931 kadın, eşi ya da eski eşi tarafından ağır şekilde yaralandı. 4.622 kadın cinsel saldırıya uğradı.

      Cinayetlerin yarısından fazlası evlilik dahilinde yaşanıyor. Tehdit, takip, zorla alıkoyma (%67,2) ve tecavüz, cinsel baskı ve saldırılar (%46,1) ise daha çok eski eş ya da partnerlerden geliyor. Aile içi şiddet vakalarının %79,2’si kadınlara yönelik. Tecavüz, cinsel saldırı, özgürlüğün kısıtlanması, tehdit ve takip gibi suçlarda kadın mağdur oranı çok daha yüksek. Fuhuşa zorlama ve insan ticareti vakalarında ise mağdurların tamamı kadın. Arka arkaya yaşanan vakalar ve yıllar içinde artan erkek şiddeti karşısında kadın örgütleri hükümete aşağıdaki mektupla seslendi:

      “Açık Mektup: Yeter Artık! Kadınları Şiddetten Koruyun ve Kadın Cinayetlerini Durdiurun!

      Sayın Şansölye Scholz,

      Sayın İçişleri Bakanı Faeser,

      Sayın Maliye Bakanı Lindner,

      Sayın Aile Bakanı Paus,

      Berlin’de birkaç gün içinde iki kadın cinayeti ve bir cinayet girişimi daha yaşandı. Zehlendorf’ta dört çocuk annesi 36 yaşındaki bir kadın, eski partneri tarafından öldürüldü. Daha önce kendisine uzaklaştırma kararı verilmiş olmasına rağmen, kadın yine de eski partnerine karşı savunmasız kaldı! Bir kez daha görüyoruz ki Almanya’da kadınlar hâlâ yeterince korunmuyor.

      Harekete geçmeniz için daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?

      2022’den 2023’e kadar kadın cinayetlerinin sayısı 133’ten 155’e yükseldi – yani artık Almanya’da neredeyse her iki günde bir, bir kadın eski ya da mevcut partneri tarafından öldürülüyor. Bu ülkede kadınlar güvende değil. Ayrıca Almanya’da kaydedilen kadın cinayetlerinin %12-18’inde başka kişiler de öldürülüyor (FEMUNITED Karşılaştırmalı Rapor 2021), bu kişiler çocuk(lar), yeni partner gibi yakınları olabiliyor. Bu durum kabul edilemez.

      Kadınlara yönelik cinsiyet temelli şiddetle mücadele derhal öncelikli bir konu hâline getirilmelidir. Kadınları korumak, tamamen sizin siyasi iradenize bağlı ve gerekli olan şeyler hemen bu yasama döneminde yapılmalıdır!

      Talep ediyoruz:

      • Koalisyon anlaşmasında yer alan şiddet mağdurlarına yardım hakkı yasal olarak tanınmalı. Yardım hakkı, “Şiddet Yardım Yasası” olarak adlandırılan, kadın sığınma evleri için güvenilir bir finansman sağlayacak ulusal bir yasal çerçeveyle derhal hayata geçirilmeli
      • Sığınma yerleri ve danışmanlık hizmetleri kapsamlı bir şekilde genişletilmeli
      • Önleyici hizmetler ve suçlulara yönelik rehabilitasyon çalışmaları ciddi biçimde artırılmalı.
      • Uzaklaştırma kararları uygulanmalı ve denetimi sağlamak için elektronik kelepçe kullanımı ulusal düzeye çıkarılmalı
      • AB Şiddet Koruma Yönergesi ve Almanya’da geçerli bir yasa olan İstanbul Sözleşmesi tüm maddeleriyle ve derhal uygulanmalı.

      Almanya’daki siyasetin artık kadınlara yönelik şiddete karşı net bir duruş sergileme zamanı geldi. Bu konu uzun süredir göz ardı ediliyor. Bu önerilen tedbirlerin finansmanının sağlanması bu sorunun çözülmesi için çok gecikmiş bir adımdır. Sadece bu şekilde, Almanya’da bir kadının hayatının gerçekten ne kadar değerli olduğu ortaya çıkacaktır!”

      Vardiya’nın notu: Almanya’da son günlerde art arda yaşanan kadın cinayetleri, ülkedeki kadına yönelik şiddet sorununun bir kez daha öncelikli olarak düşünülmesi gerektiğini gösteriyor.

      Kadınlar, uzaklaştırma kararlarına rağmen yeterince korunmuyor ve bu durum toplumun yapısal bir sorunu haline gelmiş durumda. Şiddetin artması mevcut hukuki ve sosyal önlemlerin yetersizliği ya da tam olarak uygulanmadığı anlamına geliyor.

      Kadın örgütleri yasal düzenlemelerin ve önleyici etkin rehabilitasyon programlarının acilen genişletilmesi gerektiğine dair yaptıkları çağrıları artırdı. Bu noktada devletin alacağı hızlı ve kararlı adımlar, kadınların güvenliğini sağlamak için hayati önem taşıyor. Çünkü kadın cinayetlerinin önüne geçilmesi, dünyanın tüm ülkelerinde öncelikli olarak siyasi iradenin sorumluluk almasıyla mümkün olacaktır.

      Kaynaklar:

      https://www.dw.com/tr/almanyada-kad%C4%B1n-cinayetlerine-kar%C5%9F%C4%B1-h%C3%BCk%C3%BCmete-acil-eylem-%C3%A7a%C4%9Fr%C4%B1s%C4%B1/a-70266717

      https://www.rbb24.de/panorama/beitrag/2024/08/frau-getoetet-berlin-friedrichsfelde-rummelsburg.html

      https://www.rbb24.de/politik/beitrag/2024/09/berlin-femizide-massnahmen-forderungen-kiziltepe-ankuendigung.html

      https://www.soroptimist.de/fileadmin/user_upload/Bilder/Bekennen/TDF_Offener_Brief_Gewaltschutz.pdf

      https://www.tagesspiegel.de/berlin/hohe-gewaltzahlen-in-berlin-28-frauen-in-diesem-jahr-durch-manner-todlich-verletzt-12340178.html

      https://unwomen.de/gewalt-gegen-frauen-in-deutschland

      Çeviren ve Derleyen: Firuze Taner & Ahu Yularcı-Recalar


        Global Gender Gap Raporu: Hollanda 28. Sırada

        12 Haziran 2024’te yayınlanan Dünya Ekonomik Forumu (WEF) 2024 Global Gender Gap (Küresel Toplumsal Cinsiyet Farkı) raporuna göre, Hollanda üst üste üçüncü kez 28. sırada yer aldı ve çevresindeki ülkelere kıyasla alt sıralarda kalmaya devam ediyor. 146 ülke arasında yapılan bu yılki cinsiyet eşitsizliği göstergesi, erkekler ve kadınlar arasındaki eşitsizliğin giderilme oranını analiz ediyor.

        2024 yılına ait raporda dünya genelinde cinsiyet farkının yavaşça kapanmaya devam ettiği belirtiliyor. Ancak bu oran geçen yıla kıyasla sadece %0,1’lik bir artış gösteriyor. Bu yavaşlıkta bir ilerleme hızında tam eşitliğin sağlanması en az 134 yıl alacak.

        Eğitime erişim (açığın %94,91’i kapatıldı) ve sağlık hizmeti ve yaşam beklentisi (açığın %96’sı kapatıldı) açısından uçurum nispeten en dar olarak görülüyor. Buna karşılık, kadınlar için ekonomik katılım ve eşit fırsatlar açısından uçurum %60,5 oranında kapatıldı, bu geçen yıla kıyasla %0,6’lık hafif bir artış anlamına geliyor. Siyasi etki açısından kadınlar en geride kalıyor, aradaki fark sadece %22,5 oranında kapatılmış. 

        2024 Global Gender Gap Raporu’nun Ana Bulguları:

        • Cinsiyet farkı 2024 yılında sadece küçük bir miktar azaldı ve bu yavaş hızla fark 2158 yılına kadar tamamen kapanmayacak;
        • İskandinav ülkeleri sıralamada zirvede yer alırken, Almanya, İspanya ve İrlanda da ilk 10’da yer alıyor;
        • Hollanda, Global Gender Gap Endeksi’nde üst üste üçüncü kez 28. sırada kaldı;
        • 2024 endeksindeki ekonomilerin %56’sı eşit ücret yasalarını benimsedi, ancak yalnızca beş ekonomiden biri bu yasaların uygulanmasını zorunlu kılıyor;
        • Kadınlar dünya genelindeki iş gücünün %42’sini temsil etse de, üst düzey yöneticilik pozisyonlarında bu oran yalnızca %31,7;
        • Kadınlar giriş seviyesindeki pozisyonların neredeyse yarısını işgal etse de, C-suite (üst yönetim) rollerinde bu oran %25’in altında;
        • 2022 ortalarından itibaren kadınların liderlik pozisyonlarına alımı azalmaya başladı;
        • Erkekler, kadınlara göre daha büyük ve güçlü profesyonel çevrimiçi ağlara sahip ve yeni bağlantılar kurmada daha hızlılar;
        • Kadınlar STEM (bilim, teknoloji, mühendislik ve matematik) pozisyonlarında yeterince temsil edilmiyor;
        • Kadınlar, dijital, analitik ve çevreci becerilerin önümüzdeki beş yıl içinde kariyer yolları için daha az önemli olduğunu düşünüyorlar.

        Global Gender Gap Raporu 2024 Hakkında: Erkekler ve kadınlar arasındaki eşitlik, ekonomik büyümeyi ve gelişmeyi teşvik eder. Cinsiyet farkının kapatılmasının aciliyeti göz önüne alındığında, Dünya Ekonomik Forumu (WEF) her yıl ülkelerdeki cinsiyet eşitsizliğini dört ana boyutuyla ele alarak karşılaştıran bir rapor yayınlamaktadır: (1) Ekonomik katılım ve fırsatlar; (2) Eğitim erişimi; (3) Sağlık ve yaşam beklentisi; ve (4) Siyasi etki.

        Vardiya’nın notu: Hollanda’daki toplumsal cinsiyet eşitliği politikaları, günlük yaşamda beklenen etkiyi yaratamamaktadır. Örneğin, doğum sonrası izinlerde anne ve babaya eşit haklar tanınması olumlu bir adım olsa da, iş gücünden çekilenlerin çoğunlukla kadınlar olduğu gözlemlenmektedir. Kadınların üst düzey yönetici pozisyonlarındaki temsiliyeti de hâlâ yetersizdir. Hollanda’nın Global Gender Gap Endeksi’ndeki sırasının son yıllarda değişmemesi, bu eksikliklerin bir yansımasıdır. Feminist mücadeleden uzaklaşan kadınlar, mevcut hakların yeterli olduğu düşüncesiyle daha az aktif hale gelebilmektedir. Ancak cinsiyet eşitliği mücadelesi, hakların yalnızca varlığıyla sınırlı kalmamalı, bu hakların uygulamada da işlevsel olması sağlanmalıdır.

        Kaynak: https://www.uva.nl/content/nieuws/persberichten/2024/06/nederlandse-emancipatie-stokt-nederland-opnieuw-28ste-in-global-gender-gap-index.html?cb

         Çeviren ve Derleyen: Seher Cemre Bilgin

        Editör: Özgür Genç
        Redaksiyon: Özgür Genç
        Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız

        Kadın Vardiyası – 2023
        Bize Ulaşın: [email protected]

        Login to enjoy full advantages

        Please login or subscribe to continue.

        Go Premium!

        Enjoy the full advantage of the premium access.

        Takipten Çık:

        Takipten Çık Vazgeç

        Cancel subscription

        Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

        Go back Confirm cancellation