Background

Projeniz Değiliz!

23 yıllık AKP iktidarı farklı koalisyonlar ve zor aygıtlarıyla iktidarını devam ettirerek bugüne geldi. 31 Mart yerel seçimlerinde, uzunca yıllardır sürdürdüğü birinci parti konumunu kaybederek sandıkta ikinci parti konumuna yerleştirildi.  Toplumsal muhalefetin sandıktaki kararlılığı, değişim talebi hiç azalmadı. Aksine Mehmet Şimşek’in ekonomik programı halkın sırtına yüklediği vergi yüküne rağmen düşmeyen enflasyon artık kemer sıkma aşamasını geçip bir avuç mutlu azınlık dışında toplumu nefes aldıramaz hale getirdi. Bu kadar derinleşen sadece bölüşüm krizi değildi; siyasi kriz, rejim krizi, anayasanın askıya alınması, çete, mafya, tarikat düzeni artık zor araçlarıyla da iktidarın ülkeyi yönetmesini imkansızlaştırdı. İktidar kamunun tüm imkanlarına ve devasa propaganda araçlarına rağmen kendi ikbalini tüm toplumun ikbali olarak göstermesi ve halkı buna ikna etmesi imkânsız hale geldi.

Halkın değişim ve erken seçim talebi arttıkça, Erdoğan’ın en güçlü siyasi rakibini ve çalışma arkadaşlarını hukuk darbesiyle devre dışı bırakma hamlesi gecikmedi.

Bu süreç göz göre göre, adım adım inşa edildi. Aslında şaşıran da olmadı ama yeter denildi. 19 Mart günü yapılan hukuk darbesine, muhalefetin tahayyül edemeyeceği bir hızda ve kararlılıkta üniversite öğrencilerinin gösterdiği irade, barikatları aşarak önce Beyazıt sonra Saraçhane’yi adresleyen eylemleri kitleselleşerek tüm Türkiye’yi sardı.

Kitlelerin de ifade ettiği gibi mesele sadece İmamoğlu meselesi değildi. Artık bardak dolmuş, sabır taşmış, yurttaşlık hakkının son kırıntısı seçme ve seçilme özgürlüğü ve iradesi gasp edilmişti. İktidarı seçim yoluyla değiştirme umuduna, iradesine ve kendi geleceğine sahip çıkma mücadelesine dönüştü.  

Aşılan korku duvarı, halkın kararlılığı ve talepleri ana muhalefet partisini de örgütleyen bir dalgaya dönüştü. Üniversitelilerden lise öğrencisine, çiftçisine direniş toplumsallaştı. Bulundukları her yerde biriken sorunlarına, geleceklerine dair söz söyleme ve sahip çıkma iradesi dalga dalga yayıldı.

 Tam da bu süreçte 8 Nisan’da, 23 yıllık AKP iktidarı geldikleri ilk günden bugüne ideolojik politik bir mücadele alan olarak araçsallaştırdığı eğitim alanında kitlesel bir öğretmen kıyımına imza attı. Resmi adı Özel Proje ve Program Uygulayan Okular olarak 2014’te yürürlüğe girmişti. Ulusal veya uluslararası ölçekte   proje yürüten okullar olması ön görüldüğü için de proje okullar olarak adlandırıldı. Aynı yıl bakanlık bu okullarda çalışan öğretmenleri var olan tayin sisteminden çıkartarak kendi tasarrufuna bağladı. Uygulama başladığında da tam bir öğretmen kıyımı yaşanmış, pek çok öğretmenin görev yeri değişmişti. 2014 yılında başlayan, ardından da 2016 yılında ilk uygulamalarını gördüğümüz “proje okulları” liseleri nitelikli ve niteliksiz şeklinde ayrıştırarak adeta liseleri tasfiye etme noktasına geldi. Bir ülkenin en önemli ortak zemini olan kamusal eğitim ayrıştırıldıkça ayrıştırıldı. Yüksek akademik çıktıları olan öğrenciler üzerinde adeta deneysel çalışma yapma hedefi taşıyan proje okulları, belirsiz ve kişiye bağlı yönetime olanak sağlayan hukuki zemini ile kadrolaşma aracı olarak tasarlandı. İktidarın ortaya koyduğu bu kabul edilemez proje okul uygulamasına öğrencilerimiz ve veliler 2016 yılında da ‘’projeniz değiliz’’ diye itirazını yükseltti.

Ancak o dönemde 20 ilde 44 proje okulu açıldığı ve okul sayının azlığı, dönemin ruhu öğrencilerimizin “karanlığa sırtımızı dönüyoruz” eylemleri ve mezuniyet bildirileri hafızamızda yer etse de toplumsallaşmadı.

Artık kaygıların hakikate döndüğü; eğitim sisteminde okulun anlamını, müfredatın amacını, diplomaların değerini yitirdiği bir dönemde, öğrenciler öğretmenlerinin haksız hukuksuz; kişilere bağlı, keyfi ve belirsiz atamalarına önce okullarında, sonra mezunlarla, velileriyle birlikte itiraz ettiler, eylemler örgütlediler. Sayıları 2.300’lere ulaşan proje okullardan akademik eğitim veren okullar, 19 Mart sonrası direnişe, toplumsallaşan itiraz ve kendi kaderini ellerine almak isteyenlere liseliler de eklendi. Şüphesiz öğretmenlerini seviyorlardı, bizim için çok da kıymetli bir duygudur ancak tek neden bu değildi. Bunu okul önlerindeki yaptıkları açıklamalarda, sloganlarda ve kararlılıklarında görüyoruz. İktidarın “sessiz devrim” dediği, laiklik ve bilim karşıtı okullaşma politikaları, müfredat değişiklikleri, seçmeli ders adı altında din derslerinin zorla öğrencilere dayatılması, kamu gücünü kullanarak eğitimin her kademesinde yaşanan kadrolaşma, Öğretmenlik Meslek Kanunu ile öğretmenlerin ve öğretmenlik mesleğinin vesayet altına alınması gibi uygulamaların tamamında görüyorlar. Sermayenin ve tarikat cemaat yapılarının uyumu ile AKP’nin ideolojik hedeflerinin eğitim üzerinden hayata geçirilmesini bizzat deneyimliyorlar.

İktidarın ideolojik saiklerle hayata geçirdiği tepeden inme politikalarla, eğitimi hak olmaktan çıkartan, yoksulluğun derinleştiği, akademik başarının alabildiğince sınıfsallaştığı bir dönemde, eğitim ayrıştırıcı ve sınıfsal katmanları kastlaştıran, eğitim yoluyla hayatını değiştirme umudunu yitirmeleri hakikatiyle yaşıyorlar.

Derinleşen bölüşüm krizinde ulaşımdan, okuldan alacağı suya, tosta kadar düşünen, kalem, silginin dahi ciddi bir maliyet olduğu, kaynak kitap dahi almanın mesele haline geldiği bir dönemde, en temel gelişimsel ödevi sosyalleşmenin, eğlenmenin imkansızlığını yaşıyorlar.

İktidarın kadrolaşma politikalarıyla atanmış, kamuoyuna yansıyan okul yöneticilerin yarattığı okul ikliminde, günde sekiz saatlerini geçiriyorlar. Görevlerinin, kararlarının öznesi olmak isteyen gençleri anlamak değil; ideolojik olarak dönüştürmek ve zapt etmek olduğunu çekincesiz ortaya koyan yöneticilere tahammül ediyorlar.

 Bu kadar zor koşullarda eleme seçme ayrıştırma üzerine inşa edilmiş sistemde hatırı sayılır puanlarla geldikleri okullarda, iktidarın dönüştürme iştahının muhatabı gençler, zorunlu olarak dört yıl boyunca haftada en az dört saat din kültürü dersleri görüyorlar. Pırıl pırıl akıllarına çağın ötesinden seslenen, karma eğitimi tartıştıran, kadınların kariyerinin aile ve annelik olduğunu telkin eden sözde yazarlarla muhatap ediliyorlar. ÇEDES gibi dini vakıf cemaat kim varsa yapılan protokollerle, izinsiz ve istemsiz dayatmalara maruz kalıyorlar.

Okulların formal alanlarının dışında, informal alanların da gençlerin ihtiyaçlarıyla değil iktidarın ideolojik ihtiyaçlarıyla donatıldığına tanıklık ediyorlar. Düşüncelerini özgürce, yargılanmadan, eleştirilmeden, etiketlenmeden ifade etmek istiyorlar ancak buna tahammülsüzlüğü de görüyorlar.

Üniversite tercihlerinde acaba iş bulabilecek miyim, yaşadığım yerden başka şehirde okuyabilecek miyim, barına bilecek miyim gibi kaygılarla hayata hazırlanmaya çalışıyorlar.

23 yıllık iktidar tüm bu kuşatmaya, kendilerince sessiz devrim dediği bu süreçte neden hakimiyet kuramadığını, kendini inşa edemediğini anlayamıyor. Dijital çağın yerlileri olan bu gençlerin tek formasyon alanın kuru sınıflar ve okul olmadığını anlayamıyor. 

Dünyanın her yerinde ve ülkemizde tanıklık ettikleri hak arayışları var. En azından son üç beş yıllık hayatlarında memlekette tanıklık ettikleri felaketler, yıkımlar, haksızlıklar, hukuksuzluklar, kadınlara, çocuklara, hayvanlara, doğaya yapılan zulmün tanığı ve farkındalar. Yerini bulmayan adaletin, araçsallaşan hukukun ve çürümüş bu düzenin her gün aramızdan bir kurban seçtiğinin farkındalar.

 Vedalaşarak çıktıkları yarıyıl tatilinde arkadaşlarının mezarına toprak atıp geliyorlar bu çocuklar. Son yıllarda sınıflarda kaç sıra boş kaldı, kaç öğrencinin sırasına çiçek konuldu, ne kadar çok ölüyor çocuklar farkındalar.  

Çocukların aklını, kalbini dört duvarlar ve sıralara hapsettiğini sananlar şaşkın; “sessiz devrim” diye yaptık dediğiniz ne varsa, “projeniz değiliz” pankartına, “biz varız ve geleceğiz” diyen sesin hakikatine çarpıp tuz buz oluyor bu günlerde.

“Biz” dedikleri yerden kalkıyorlar ayağa. Tek başına, bireysel bir kurtuluşun ve güvenli bir geleceğin mümkün olmadığı idraki ile birbirlerinin sesine ses katıyorlar ve güçlerini fark ediyorlar. Geleceklerine sahip çıkıyorlar: Projeniz değiliz!

Editör: Telli Kayalar
Düzelti: Telli Kayalar
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Sündüs Cebecioğlu

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation