Background

Laiklik, Kadınlar ve Sosyalist Mücadele

Sırrı abimizin sorduğu o malum soruyu pek çoğumuz sormuşuzdur:

“Bu cumhuriyetin ne hayrını gördük?”

Çünkü bu cumhuriyet, sosyalistlere, ezilen halklara, muhaliflere çoğu zaman baskıdan, yasaktan, sürgünden başka bir şey getirmedi. Kadınlara tanınan haklar da sınırlıydı; işçi kadınlar, yoksul kadınlar için eşitlik çoğunlukla kâğıt üstünde kaldı. Kadınlar bu cumhuriyette modernleşmenin vitrininde “temsil” edildiler ama gerçek özgürlük alanlarının sınırlarını yine erkek devlet, yine sermaye, yine ataerki çizdi. Bizler bu cumhuriyetin içinde de eşitsizliğin, inkârın ve zorun tanığı olduk.

Ama bugün yaşadığımız başka bir evre.

İktidar, laikliğin tüm kırıntılarını tasfiye ediyor. Kadınların kamusal hayata, kendi bedenine, kendi yaşamına dair sahip olduğu hakları adım adım gasp ediyor. Bu sadece bir “geriye dönüş” değil; patriyarkanın, dini semboller ve dogmalar üzerinden yeniden tahkim edilmesi. Sermayenin çıkarlarıyla el ele yürüyen bu yeni tahakküm, kadınları eve, çocukları dogmalara, toplumu itaate kapatmak istiyor. Dindar muhafazakârlık, sermayenin ideolojik aparatı haline geldi; kadınların emeğini ucuzlatan, yaşamını değersizleştiren, bedenini denetleyen bir mekanizmaya dönüştü.

Feminist hareket bize şunu öğretti: Kadınların özgürlüğü yalnızca “hukuki haklar” meselesi değildir. Haklar kâğıt üzerinde yazılı olsa da patriyarka, ailede, işyerinde, sokakta her gün yeniden üretilir. Kadınlar için özgürlük, soyut bir “eşitlik ilkesi” değil; somut bir yaşam mücadelesidir.

Bugün laikliğe yönelik saldırılar da bu mücadelenin merkezindedir. Çünkü laiklik olmadan kadınların bedeni, iradesi, kararları doğrudan dinsel denetime açılır. Kadınlara yönelik şiddetin meşrulaştırılması, kadın düşmanı fetvalar, nafaka hakkının budanması, kürtajın fiilen yasaklanması, kız çocuklarının erken yaşta evliliğe sürüklenmesi, kadının “aile reisi”ne itaate zorlanması — hepsi laikliğin yıkımıyla birlikte sistematik hale getiriliyor.

Kadın bedeni bugün yalnızca patriyarkanın değil, aynı zamanda siyasal iktidarın ideolojik savaş alanı. Bir yandan annelik kutsanıyor, öte yandan doğum kontrolü, kürtaj, nafaka, miras gibi temel haklara saldırılıyor. Kadınların emeği “fedakârlık” kisvesiyle görünmezleştiriliyor; bakım emeği, sevgiyle kamufle edilip sömürünün adı haline getiriliyor.

Bu koşullarda laikliği savunmak, yalnızca bir anayasal ilkeye değil, kadınların hayatına sahip çıkmak demektir. Ama mesele, eski cumhuriyetin eksik laikliğini savunmak değil. Çünkü o laiklik de devletin kontrolcü, erkek egemen, tepeden inmeci bir yorumuydu. Kadınların gerçek eşitliği için laiklik, sermayeden ve patriyarkadan bağımsızlaştırılmalı; kadınların yaşamını özgürleştiren bir içerikle yeniden kurulmalı.
Bugün feminist hareketin sokakta, üniversitede, işyerinde verdiği mücadele bize yol gösteriyor. “Kadınlar vardır, kadınlar direnir” sözü, laikliği savunmanın en canlı ifadesi haline geliyor. Çünkü kadınların direnişi olmadan laiklik sadece kâğıt üzerinde kalır. Ve kadınların eşitliği olmadan, emekçilerin özgürlüğü de eksik kalır.

Laiklik mücadelesini sosyalist mücadeleyle birleştirmek hem kadınların özgürleşmesi hem de sınıfın kurtuluşu açısından zorunludur. Kadın özgürlüğü ile sosyalizm arasındaki bağ, tam da bugün, dini donelerle güçlendirilmiş patriyarkal tahakküm karşısında yeniden ve daha güçlü kurulmak zorunda. Ve unutmamak gerekir: Bu ülkede yıllardır sokaklarda, meydanlarda, üniversitelerde, işyerlerinde, topluma başkaldırıyı yeniden öğreten en örgütlü, en dirençli, en cesur özne kadınlardır.

Kadınlar, sadece kendi özgürlükleri için değil, toplumun tamamı için mücadele ediyorlar. Kadınlar, laikliğin fiilen yok edildiği bir ülkede, bedenleiyle, sesleriyle, örgütlülükleriyle kamusal alanı savunuyorlar. Kadınlar sayesinde sokaklar hâlâ halkın; çünkü her defasında kadınlar “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyerek hayatı yeniden kuruyorlar. Bugün laikliğe, emeğe, yaşama ve özgürlüğe sahip çıkan herkesin yolu aynı yerde kesişiyor.

Kadınlar bu ülkenin vicdanı, belleği ve direnişidir. Kadınların mücadelesi, yalnızca kadınların değil, bütün toplumun kurtuluş yoludur. O yüzden laikliği, emeği ve özgürlüğü savunan herkesin görevi bellidir: Patriyarkaya, sermayeye ve iktidarın dinsel tahakkümüne karşı omuz omuza durmak. Çünkü o geleceği birlikte kuracağız; özgür, eşit, laik ve sosyalist bir geleceği.

Editör: Sinem Yıldız
Düzelti: Sinem Yıldız
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Seda Bedestenci Yegâne, Sinem Yıldız
Seslendirme: Selen Küçükseller

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation