Serbest Kürsü Seda Yılmaz 27 Haziran 2025
Kadınların bedenlerinin ne kadarını örtüp örtmeyecekleri onların tasarrufunda. Herkesin canının istediği gibi giyinme hakkını sonuna kadar savunacağız.
Ne giyeceğinizi seçerken ciddiye alınıp alınmayacağınızı, tacize uğrayıp uğramayacağınızı, göze çarpıp çarpmayacağınızı düşündüğünüz oldu mu hiç? Dış görünüşünüzü sokakta kadın bedenine yöneltilen bakışlara göre düzenlemek zorunda kaldınız mı? Ataerki ile mücadele halinde olsa da olmasa da kadınların çoğunun bu sorulara “Evet” cevabı vereceğini düşünüyorum.
Toplumun, giysileri ahlakla ilişkilendirmesiyle ilgili bu. Hele ki kadınlar söz konusu olduğunda giydikleri her şey ama her şey ahlak normlarına göre değerlendiriliyor. Giyim kuşam ve süs püs, patriyarkanın ısıtıp ısıtıp önümüze koyduğu iffetli/makbul kadın ve yollu/hafif kadın ayrımında eril iktidar tarafından eskiden beri sınırları belirginleştirmek için kullanılıyor.
Geçtiğimiz hafta sonu kulağındaki küpeyi çıkaramadığı için üniversite sınavına yetişemeyen genç bir kadının giysileri özellikle X kullanıcılarının dilinden kurtulamadı. Hakaretler, ayıplamalar, yerden yere vurmalar “çıplaklık, teşhircilik, meme gösterme” gibi berbat ifadelerle birlikte saldırıya dönüştü. Bu giyim tarzının erkek öğrencilerin özgürlüğünü kısıtlayacağını, odağını dağıtacağını iddia edebilecek kadar ileri gidenler bile oldu. Münferit bir hadise değildi bu elbette.
Google’a şort giyen kadınlar yazarak arama yaptığınızda kendi evinde şortla gezen bir kadının başka bir binada yaşayanlar tarafından apartman yöneticisine şikâyet edilmesinden tutun da, bir başkasının kütüphanede şort giydiği için uyarılmasına ve erkeğin tekinin otobüste şortlu bir kadına saldırmasına kadar pek çok habere ulaşabilirsiniz. Otobüsteki saldırgan “Giydiği şort ortama uygun değildi.
Bu nedenle sinirlenip hareketi yaptım,” diyerek kendini savunabiliyor. Kütüphanenin bağlı olduğu merkezin müdürü “Kimsenin giyim kuşamına bir şey dediğimiz yok ama değerlerle ilgili olduğunda dikkat etmelerinde de fayda var,” sözleriyle eril dayatmayı meşrulaştırabiliyor.
Hilal Özçetin, Ahlakı Giyinmek: Türkiye’de Cinsel Ahlak Üzerine Bir Deneme adlı kitabında kadınların ve bedenlerinin kamusal bakışın hedefi olduğunu, kıyafetin de kamusal bakışın ahlak yargısı için temel ölçütlerden birini oluşturduğunu söylüyor. Dolayısıyla kadınların bedenleri ve giydikleri daimî olarak izleniyor, denetleniyor ve yargılanıyor. Şöyle devam ediyor Özçetin: “Nihayetinde kadınlar ya kamuya geçici kabul alıyorlar ya cezalandırılıyorlar. Cezalar bedeni ahlaksızlıkla işaretleyen kınayıcı bir bakıştan başlayıp açık cinsel şiddete kadar uzanan bir yelpazeye yayılabilir; birden fazla ceza biçimi aynı anda uygulanabilir. Cezalar, cinselliklerini örtmemekle kolay ve müsait olan kadınları disipline etmek için kullanılır. Kadınlardan kamusal alanlarda yürürken, dururken, otururken, konuşurken cinsel ahlak normlarına uygun davranmaları beklenir.”
Toplumda kadın bedenine müdahale etmek ve kadınların üstüne başına karışmak bu normları dayatmaya çalışmanın göstergesi. Giysileri yüzünden sosyal medyada linç edilen genç kadın da, şort giydiği için tacize ve şiddete uğrayan kadınlar da tam olarak bununla karşı karşıya kaldı. Ahlak bekçileri kadınları hizaya sokmak için sıraya girdi. Sadece erkekler değil, kadınlar da eril bakışı içselleştirerek hemcinslerini tu kaka edebiliyor ne yazık ki.
Makbul kadın olduklarını ispatlayarak toplumsal cinsiyet rejiminde güç kazanacakları yanılsamasıyla hareket ediyorlar çünkü. Oysa ne kadar edepli giyinirseniz giyinin kadın bedeni üzerinde tahakküm kurmaya çalışan bakıştan siz de muaf olamazsınız. Siz şortu, büstiyeri açık saçık bulursunuz, bir başkası da sizin saçlarınızın görünmesine edepsizlik der.
Bana kalırsa son yıllarda kadınların giyim tercihlerinde daha da özgürleşmeleri tehdit olarak algılanıyor. Giysileri özneleşmenin, kendini ifade etmenin bir aracı olarak kullanan kadınlar arttıkça baskı da aynı oranda artıyor. Birkaç yıl önce İstanbul Fikirtepe’de şort giydiği için kendisine sözlü tacizde bulunan adama “Sana ne lan benim ne giydiğimden?” diye bağıran Şebnem Tüfekçi’nin öfkesi hepimizin öfkesidir.
Son olarak bir kadının sokakta giydiklerini eleştirerek onu yaftalamakla, cinsel şiddet mağduru bir kadına “O saatte orada ne işi vardı?” veya “Üstünde ne vardı?” sorularını sormak arasındaki mesafenin hiç de uzak olmadığını hatırlatmak istiyorum. Vücut hatlarını belli etmek, dekolte giymek, mini etek sevmek edepsizlik değildir. Böyle giyinen kadınları hedef gösterenler ve kınayanlar, aynı zamanda tacizi de meşrulaştırmış oluyor.
Editör: Sabâ Esin
Düzelti: Sabâ Esin
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sinem Yıldız, Sabâ Esin
Seslendirme: Sündüs Cebecioğlu
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖