Background

Kadın, Kapitalizm ve Patriyarka Üçgeninde Sömürü

Bu topraklarda doğup hayatını bu topraklarda kaybeden milyonlarca kadınla aynı kaderi paylaşıyoruz. Koca dünyanın yükünü sırtımıza almış ilerlerken, ayağımıza atılan çelmelerle tökezlesek de yıkılmayacak kadar güçlü bir şekilde hayatta kalmayı başarıyoruz. Asırlardır erkeklere bırakılan onca ‘eril’ mirasa karşın kadınların payına düşenin eziyet, baskı ve şiddet oluşu hiç bitmeyen bir döngüde ilerliyor. 

İş yerinde, sokakta, evde, okulda aklımıza gelebilecek her yerde, her gün birçok bedel ödüyoruz. Hayat, aydınlıkla karanlığın iç içe geçtiği bir yol belki ama kadınların aydınlıktan ziyade karanlıkta bırakılmak istendiği ayan beyan ortada. 

Yürüdüğümüz bu yolda ‘mecburiyetlerin’ hayatımıza kattığı zorlukları aşmak için kendimize yeni dertler edinmek zorunda kalıyoruz:  kocanın derdi, çocuğun derdi, evin derdi, geniş ailenin dertleri! Erkeklerin sorumluluklarının devede kulak kadar olduğu bir dünyada kendimizi fırtınaların ortasında tek başımıza buluyoruz. 

Er-bilmişlik yapan erkekler, erkek adalet ve eril devlet, kadınlara kendilerini kötü hissettirmeye çalışırken bir yandan da özgüvenlerini yok edip kadınları manipüle etmeye çalışıyor. Kadınların algılarıyla oynayıp gerçeklik duygularının kaybolmasına çabalıyor. Çünkü eril söylemin son noktayı koyma ve dünyanın hâkimi olma hırsı hiç bitmiyor. 

Günümüzde avcı toplayıcı zamanlardaki gibi kadınla erkek arasında doğal bir iş bölümü yok. O dönemde üretim araçları ve ürünlerin ortak olması sayesinde kolektif mülkiyetten söz etmek mümkündü. Ama maalesef tarım toplumuna geçişle birlikte işler fena halde değişti. Özel mülkiyet kavramının hayatımıza girmesiyle kadın gün geçtikçe daha çok ezildi. Kapitalizmle birlikte kadının özgürlük mücadelesine ciddi bir darbe indirildi. Kadının ‘ücretsiz ev işçiliği’ herkesin işine geldiği gibi, tabi ki kapitalizmin de işine geliyor. Kadın, evde ve iş yerinde çifte mesai yaparak kapitalizmin daha çok ‘kar’ elde etmesini sağlıyor. Çünkü kadın ücret almadan yeniden üretim sürecine katılıyor, ev içine çekiliyor. Erkek burjuva, kadın ise proletarya rolünü üstlenirken, kadının ücretsizleştirilen emeği sömürülüyor. 

Türkiye’deki veriler, kadının dünyayla karşılaştırıldığında daha çok değersizleştirildiğinin bir kanıtı adeta. Türkiye’de çalışan bir erkek gününün sadece 40 dakikasını, çalışan bir kadın ise gününün 240 dakikasını ev işine harcamak ‘zorunda’ kalıyor. İşsizlik üzerinden bu verilere bakıldığında da durumun değişmediği görülüyor. Erkek 72 dakikasını, kadın ise 344 dakikasını ev işlerini yaparak geçiriyor. Bu acımasız gerçekler toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ne kadar arttığının önemli bir göstergesi. Bakım emeği konusundaki verilere baktığımızda kadınların 0-5 yaş arası çocukların %92.1’ine baktığı görülürken kreş ve anaokulunda bakılma oranı ise sadece ‘binde dokuz’. Üstelik patriyarka kadın yaşlanınca da peşini bırakmıyor. Emekli kadınların %42’si çocuk ve yaşlı bakıyor.

Patriyarka, ‘ev işlerini’ kadının birincil görevi olarak görmeye devam ettikçe, yasaları uygulamadıkça ve toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlayacak uygulamalara geçmedikçe kadınlar ellerinde toz bezi, kafalarında sayısız dert ve paçalarına yapışan çocuklarla baş başa kalıyor.
Kadının kurtuluşu ev işlerinden özgürleşmesiyle yani ev işlerinin ve yaşlı/çocuk bakımının toplumsallaşmasıyla mümkün. Üstelik bu ulaşılması imkânsız bir ütopya değil. Doğru yasalar, yasayı uygulamayan erklere verilen doğru cezalarla başarılabilir. 

Ortak dertler, benzer sorumluluklar omuz omuza mücadele etmemizin önünü açan yegâne şeyler. Bir araya gelmemizin gücü o kadar büyük ki patriyarka bunun olmaması için elinden geleni yapıyor. 8 Martlarda İstiklal Caddesi’nde toplanmamızı ‘olağanüstü’ bir çabayla engellemeye çalıştığı gibi. Onca engellemeye rağmen kadınlar bir yolunu bulup ‘feminist gece yürüyüşü’nde buluşuyor ve patriyarkanın korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Dayanışma ruhu kadınların ayakta kalmasını sağlıyor. 

Peki patriyarkayla mücadelemiz ne durumda? Öncelikle kadınların mücadeleden hiçbir zaman düşmediğinin altını çizmek isterim. Son bir senedir kadınların önderliğinde yapılan işçi grevleri ve eylemliliğin getirdiği kazanımlarla birçok hak mücadelesinden zaferle çıkıldı. Kadınlar olarak okulda, evde, iş yerinde hayatın her alanında mücadele etmekten geri durmuyoruz. Kız çocuklarının daha güçlü olması için patriyarkaya direniyor, feminizmin sesini birçok evde yükseltiyoruz. Ülkenin her yerini saran kadın şiddeti ve cinayetlerine karşı omuz omuza vermekten çekinmiyoruz. 

Sokakları ve geceleri bırakmıyoruz. Bize karşı büyüttüğünüz kocaman karanlığın kara deliklere dönüşmesinin karşısında elimizdeki milyonlarca fenerle o korkunç karanlığınızı deliyoruz. Bir araya gelmenin, yan yana olmanın verdiği güçle patriyarkanın kirli ellerini büküyoruz. Daha çok delik açmaya da devam edeceğiz! 

Editör: Sinem Yıldız
Düzelti: Sinem Yıldız
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Sündüs Cebecioğlu

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation