Serbest Kürsü Asiye Süllü 19 Mayıs 2024
Annelik erkek egemen sistem tarafından dünyanın en güzel duygusu diye tanımlansa da bin bir duyguyu içinde barındırıyor ve anne olmayı seçen her bir kadın iyisiyle kötüsüyle farklı deneyimler yaşıyor. Annelik; umudu, mutluğu kapsadığı gibi hiç azalmayan ve asla son bulmayan bir acıyı da barındırıyor içinde.
Anneler Günü’nün ilk modern örneği “Anneler Pazarı” olarak bilinen erken Hristiyan festivalidir. İngiltere ve Avrupa’nın bazı bölgelerinde çok önemli bir gelenek olan bu kutlama, Büyük Perhiz’in dördüncü pazar günü gerçekleşiyordu. Zamanla daha laik bir kutlamaya dönüşerek 20. yüzyılın ilk yarısında Amerikan versiyonuyla birleşti. Batı ülkelerinde 1914 yılından beri resmi olarak kutlanan Anneler Günü, ülkemizde de ilk defa 9 Mayıs 1955’te resmi olarak kutlanmaya başlandı.
Annelik erkek egemen sistem tarafından dünyanın en güzel duygusu diye tanımlansa da bin bir duyguyu içinde barındırıyor ve anne olmayı seçen her bir kadın iyisiyle kötüsüyle farklı deneyimler yaşıyor. Annelik; umudu, mutluğu kapsadığı gibi hiç azalmayan ve asla son bulmayan bir acıyı da barındırıyor içinde.
Her Anneler Günü’nde tozpembe bir dünya çizen siyasiler ve sermaye; çocuk işçiliği, çocuk cinayetleri veya şiddete uğrayan, katledilen kadınlar ve çocuklar yokmuş gibi davranır. Sermaye, Anneler Günü’nü bir alışveriş tutkusuna çevirmiş durumda. Ütüler, düdüklü tencereler, diğer ev aletleri ve çarpıcı reklamlarla “Anneler Günü” tanımı yapılıyor. Annem daha iyi çalışsın, ev işlerini daha kolay yapsın! Peki, bu çocukların mı yoksa erkek egemen zihniyetin mi düşüncesi? Oysaki çocuklar böyle düşünmez. Onlar sadece sever ve sevilmek ister.
2 Temmuz Madımak Katliamı’nda kaybettiğimiz canlarımızın anaları, aradan geçen 31 yıla rağmen hâlâ katiller ceza alsın diye adalet peşinde koşarken devlet yetkilileri ise zaman aşımıyla evlatlarını kaybeden annelerin yüreklerindeki acıyı perçinliyor. 31 yıldır yaşattıkları yetmezmiş gibi katilleri koruyup kolladılar ve şimdi de Hakk ile Hakk olan analarımız gözleri açık gidiyor.
6 Şubat depreminde milyonlarca insanımızı kaybettik. Her annenin ağıdında, “Kefensiz toprağa verdim yavrularımı,” haykırışı vardı. Bizler bu haykırışları unutmadık. Devlet yetkilileri ise onca insanımızı çaresiz bıraktı, bu da yetmezmiş gibi müteahhitleri ve görevini yapmayan belediye başkanlarını korudu. Yine sermaye kazandı!
Türkiye’de her yıl onlarca kadın evli olduğu ya da boşanmaya çalıştığı erkek tarafından öldürülüyor. Her gün kadın cinayeti haberleri okuyoruz.
Neden? Çünkü cezalar yetersiz, çünkü kadın katilleri taktıkları bir kravatla iyi hâl indirimi alıyorlar. Çünkü bu ülkede toplumsal yargılar bitmiyor; erkeğin üstünlüğü genel kabul görmüş durumda ve kadınlar hâlâ erkeği var etmekle, onun emirlerine itaat etmekle yükümlü görülüyor.
Gülistan Doku nerede? Genç bir kız kayboluyor ve sorumluları hâlâ ortada yok! Özgecan neden öldürüldü? Çünkü bir erkek onun ölmesini istedi.
Peki ya, “Benim kuzumu Allah almadı,” diyen Gülsüm Elvan. O da evladını kaybeden nice anneden sadece biri. 269 gün boyunca her gün ölen, bir umut, bir mucize bekleyerek günden güne eriyen bir anne. Ama beklediği mucize yerine, oğlunun küçücük cansız bedenine sarılan, ona doyamayan bir anne. Daha 15 yaşında ömrünün baharında ölen Berkin’in annesi. Acısını paylaşmaya çalışan milyonlarca insan, gözyaşları içinde uğurlamıştı biricik oğlunu.
Ya, Cumartesi Anneleri’nin yaşadığı acılar? Yıllardır evlatlarının kaybolan bedenlerini arıyorlar. Sadece bir mezar taşı olsun, evlatlarının katilleri bulunsun istiyorlar. Evlat acısı kor olmuş yüreklerinde yanarken; iktidar sahiplerinin gözünü, kulağını tıkadağı, görmezden, duymazdan geldiği Cumartesi Anneleri…
Her gün yüzlercesine şahit olduğumuz bu acılar, hiç bitmiyor. Oysa biz anneler, pırlanta yüzükler ya da pahalı hediyeler istemiyoruz. Bizler, “Cennet anaların ayağı altındadır,” diye medyada boy gösteren o kocaman adamların kuru ve aldatan laflarını duymak istemiyoruz.
Biz anneler ne istiyoruz, biliyor musunuz? Sadece mutlu, huzurlu ve barış içinde bir ülkede, çocuklarımızı büyürken görmek istiyoruz.
Biz sadece, çocuklarımızı büyütürken yaşlanmak istiyoruz…
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖