Background

Aşkın Kanununu Yazdık mı Yeniden? 

Çıkma teklifi geri gelsin mi? Birkaç yıl öncesine kadar “gelsin” diyen çok insanla karşılaşıyordum. Flörtün muğlaklığı, kavramların karmaşıklığı flört ilişkilerini içinden çıkılmaz bir hale getirmişti, özellikle de kaygıda ve belirsizlikte kalmakta zorlanan bireyler için. Fakat son yıllara baktığımda sanki bu netlik arzusu ya da ihtiyacı eskiye nazaran daha az gündemde, birtakım sıfat ve sınıflandırmalar bir önceki on yıla ait kalmış ve hızla demode olmuş halde. İşin ilginci bir yandan evlilik yaşı hızla geri gelirken bir yandan evlilik, sadakat, romantik ilişki kavramlarının oldukça farklılaşması ve hatta akışkan bir hale gelmesi… Canımız ülkemiz sanki her alanda olduğu gibi söz konusu romantik ilişkiler olduğunda da hızla iki kutba gidiyor! 

Aşk ve sevgi, sevgililik, bağlılık, tutku, cinsellik üzerine belki her zamankinden daha çok düşündüğümüz bu 14 Şubat döneminde bu sebeple yazıya flörtün muğlak alanlarını konuşarak başlamak istedim. Sevgililik gerçekten artık demode bir kavram mı oldu? Bir insanla ne noktada nasıl tek eşli bir ilişkide olma sözü veriyoruz, ya da neden veriyoruz? Aslında artık birçoğumuz kendi kendimizi geçindirdiğimiz orta halli işlerimiz, 1+1 evlerimiz, şanslıysak o evi paylaştığımız patili çocuklarımızla “idare ediyoruz”. Özellikle çalışan bekar kadın danışanlarımdan sıkça duyduğum bir şey var, “ne ara biriyle görüşeceğim, 8’de işten çıkıyorum.” Egemen işyeri kültürü ve maddi imkânların bize dayattığı işten çıkıp eve geldiğimiz hayat döngüsünde, ilişki dediğimiz kavram bir sorumluluğun ötesinde kimsenin taşımayı istemediği ya da taşımaya mecalinin olmadığı bir yük haline gelmiş durumda. Çünkü sevgi, evet emek gerektirir bunu biliyoruz ama bir yandan da sevgi hayal ve heves gerektirir, umut gerektirir, bunların hepsinden ne kadar yoksun olduğumuzu düşününce hevesle bir insanın yanına koşacak, derdiyle dertlenip sevinciyle mutlu olacak, tartışacak, anlatacak, merak edip soracak inancımız kalmadı belki de. O sebeple adı konmayan ve minimal sorumlulukları gerektiren muğlak flört halleri aslında çok kurtarıcı. 

Bütün bu bireyselliğin yanında cinsel ve duygusal olarak temasa ve paylaşıma ihtiyaç duyuyor; hafta sonu olduğunda çıkıp güzel bir yemek yiyecek, doyurucu bir cinsellik ya da sadece bir sarılma yaşayacağımız birtakım kurtarıcı ilişkilenmeler kuruyoruz. 2010’lar bu ilişki hallerine çeşitli isimler uydurmakla geçti, fuck buddy, cuddle buddy, romance buddy, exclusivity vs. vs… 2020’lere geldiğimizde ise “flört” diye bir kavram babaannelerimizin devrinden fırlayıp tekrar hayatımıza girdi, adeta bir çatı parti gibi bütün bunları kapsayan ama sevgililikten de farklı olan, tek eşlilikle hiç alakası olmayan, illa ki ciddi bir ilişkinin öncesi anlamına gelmeyen müthiş rahat, müthiş muğlak bir kavram. Peki kuralları neydi? Aslında basit. Flörtünden sadakat sözü beklemezsin, flörtün seninle görüşürken bir yandan başkalarıyla görüşebilir ve sen bununla ilgili hesap soramazsın, flörtünün o talep ettiği sürece duygusal olarak yanında olmaya çalışırsın, flörtüne değer verirsin, içi boş bir kişi değil aslında flört. Flörtünle el ele tutuşabilirsin, arkadaşlarıyla tanışabilirsin. Bunların hiçbiri tekeşli bir ilişki içine gireceğiniz anlamına gelmek zorunda değil, ama olabilir de. Flörtünle bazı haftalar her gün konuşabilir, bazı zamanlarda üç ayda bir haberleşebilirsin ve “beni neden aramadın” gibi hesap ve sorgu içeren sorular, bu ilişki tipinde hoş karşılanmaz. Flörtünle mutlaka cinsellik yaşamak zorunda değilsin, ama cinselliği hiç talep etmezsen “mutaassıp” gibi kategorize edilebilirsin; cinsellik yaşamak istediğinde de “derdi sadece cinsellik” gibi hızlı bir yaftayla lig dışı kalabilirsin. Flörtün hastalandığında, başına bir şey geldiğinde onun yanın koşup arayıp sormak zorunda değilsin, muhtemelen flörtün o durumu kendi bireysel başa çıkma yolları ve sosyal destek kaynaklarıyla halletmektedir, o yetişkin bir insandır, destek isterse söylemek onun sorumluluğudur. Yani aslında ilişkiye dair keyifli olan her şeyin paylaşıldığı, emek ve sorumluluk koymanın gerekli olmadığı bir hâl. 

Değersizleştirmiş gibi olmayayım ama zeitgeist1 bu! İyi ihtimalle 1+1 evlerde yaşayan plaza insanına bundan ötesi için de pek bir alan kalmıyor zaten. Zihinler sonu gelmeyen ekstrelerle, asla enflasyonu yakalayamayan maaş zamlarıyla, işyerinde yaşanan taciz ve mobbinglerle, geleceğe dair kaybedilmiş umutlar ve bugünlerin hayal kırıklığıyla o kadar işgal edilmiş halde ki çalışan genç kesim  ancak iki şeye zihinsel enerji bulabiliyor; bir haftalık yaz tatili ve cumartesi akşamı! “İlişkilerin içi boşaldı” klişesinden de mümkünse uzak durmalı çünkü gerçekten içi boşalan ilişkiler mi, yoksa nasıl ki alt yapı üst yapıyı belirliyorsa, günümüz insanının kendine ve hayata yabancılaşmış ruhsallığı mı ilişkilenmeleri boş gösteriyor?2

Bu da beni ele almak istediğim ikinci konuya getiriyor aslında, biriyle nerede tanışacağız? Bazılarımız bir biçimde henüz sosyalliğimiz ve enerjimiz olan yirmili yaşlarda, okulda, sosyal ortamda ya da işyerinde biriyle tanıştı, mutlu bir ilişki (?) devam etti, evlenildi, mutlu çocuklu devam. Peki ya süreci bu şekilde gelişmemiş olanlar için umut neredeydi? Çünkü hayatımızın artık yeni insanlarla tanıştığımız evresi neredeyse bitti ve hatta insanlar eksilmeye başladı hayatlarımızdan. Kalabalık arkadaş sofralarının yerini evde sakince içilen birer kadeh şarap ya da birer kahve aldı. Burada imdadımıza elbette teknoloji koştu. Aslında Bumble, Tinder, Hinge gibi bu uygulamalar 2010’ların başında hayatımıza girmişti. İlk yıllardaki algı, bu uygulamaların sadece cinsellik amaçlı kullanıldığı yönündeydi ve bu uygulamalara dair hızlıca oluşan toplum baskısı (ki asla yakalayamıyorum bu toplumun algı oluşturma hızını) özellikle kadınları bu platformlarda bulunmaktan itiyor haldeydi. Yıllar içinde birçok insan yeni biriyle tanışmanın tek yolunun bu uygulamaları kullanmak olduğu gerçeğiyle barıştı. Çünkü aslında kapitalizmin önümüze sunduğu her şey gibi çok basit ve pratik. Profili açıp fotoğraf yükleniyor, en güzel en çekici en kaslı fotoğraflar, en pahalı arabaların anahtarları, en sevdiğim sporları yaparken çekilmiş kareler ekleniyor ki insanlar benim nasıl biri olduğum hakkında fikir sahibi olsun. Hatta profile yazılıyor, ilişki mi evlilik mi seks mi arıyorum yoksa kafamda herhangi net bir şey yok, “akıştayım” mı? Dolayısıyla bakıyorsun hangi insanlar seninle aşağı yukarı aynı kafada, eşleşiyorsun; konuşuyor buluşuyorsun ve sonrası nasip kısmet. Belki aylarca denk gelemeyecek iki uyumlu insan bu sayede aslında hızla birbiriyle tanışmış olabiliyor. Ya da ilişki dışında arkadaşlıklar, etkinlik arkadaşlığı gibi farklı ilişkilenmeler doğabiliyor. 

Tabii ki her zaman işler iki kişinin de uyum içinde yaklaştığı, ihtiyaçlarını dile getirdiği, ötekini gözettiği, saygı ve sevgi sunduğu sınırlarda gerçekleşmiyor. Maalesef ki flörtün bu muğlaklığı bir yandan da bireyleri suistimale oldukça açık bir hâle getiriyor. Her ne kadar son yıllarda flört şiddetine dair oldukça fazla içeriğe denk gelsek de kişi fail ya da mağdur olduğunda yaşadığının adını koymakta zorlanabiliyor. O yüzden klasik tanımların biraz dışına çıkarak flört şiddeti içinde olabileceğinizi gösterecek birkaç hap bilgi vermeyi bir ruh sağlığı uzmanı olarak görev biliyorum. 

  1. Gaslighting: Harika bir manipülasyon türü. Tanımı hepinizin elbette zihnindedir fakat en yalın haliyle kendi aklınızdan, duygu ya da deneyiminizden, hâfızanızdan şüphe ettiğiniz anlar yaşıyor musunuz? “Ben böyle hissediyorum” dediğinizde “ Saçmalama bunda abartacak bir şey yok, daha neler, sen kafayı yemişsin” gibi geri dönüşlerle karşılaşıyor musunuz? Söylemlerinizin başka yönlere çekildiğini, özdeğer ve özsaygınıza dair sorgulamalar içine girdiğinizi hissediyor musunuz? Büyük ihtimalle gaslighting’e maruz kalıyorsunuz. 
  2. Rıza inşası: “Sadece uyuyacağız” en klişe örneklerindendir. Rıza inşası sadece taraflardan birinin cinsel deneyimde bulunmak istemediği ve diğerinin onu buna ikna etmeye çalıştığı durumlarda yaşanmaz. İstemediğinizi çok net ifade ettiğiniz durumlarda bile duygunuz değiştirilmeye çalışılarak kendinizi herhangi bir şeyi zorla yaparken buluyor musunuz? En basit haliyle o gün canınız hiç dışarı çıkmak istemiyor ve yorgun hissediyorken, karşı tarafın dışarı çıkmak istemeyişinizi bir “sevgi eksikliğine, düşüncesizliğe” bağlamasıyla ve uzun bir duygusal manipülasyon sonrasında kendinizi hazırlanırken bulmak da olabilir, partneriniz çok eşli bir ilişki istiyor siz istemiyorken sırf onu kaybetmekten korktuğunuz için bu duruma rıza gösteriyor olmak da olabilir. Bir şeyi istemediğinizde bu durum karşınızdakine olan sevginizle ölçülüyor mu, hayır dediğiniz durumlarda karşınızdaki kendi duygusunu sizi manipüle etmek amacıyla ön plana çıkarıyor mu? Ve günün sonunda siz kendinizi “o üzülmesin” diye sıklıkla istemediğiniz şeyleri yaparken buluyor musunuz? Rızanız iradeniz dışı inşa ediliyor, bilginize. 
  3. Love bombing: Biriyle tanıştınız ve kendinizi hiç bu kadar güzel, özel, akıllı hissetmemiştiniz, size ilk buluşmada vuruldu, ikinci görüşmede ilan-ı aşk etti. Hediyeler, biletler, tatiller hemen önünüze sunuldu. Aman dikkat! Muhtemelen love-bombing mağduru olmak üzeresiniz. Burada kişiler karşı tarafı cinselliğe ya da kısa süreli bir ilişkilenmeye ikna etmek için büyük jestler, iltifatlarda bulunarak karşı tarafı aşırı özel hissettirme eğiliminde olurlar, daha sonrasında ise içine girdikleri bu hız onlara fazla gelecek ve aynı hızda sizden uzaklaşacaklardır. Çoğunlukla yaptıklarının ne olduğunu söylediğinizde ise sizi birinci şiddet türü olan gaslighting ile cevaplayacaklardır: “Saçmalama!”
  4. Bread Crumbling: Ekmek kırıntıları atmak diye anlatabiliriz aslında. Bir öyle bir böyle olma hâli en basit tanımıyla. Tutarlı bir yaklaşımda bulunmadan kafanızı karıştırarak sizi ne uzak ne yakın tutmak. Kenarda besler sizi aslında ki istediğinde de gelebilsin yanınıza, ama fazla yakınına da almaz. E bir flört içinde olduğunuz için uzaklaştığı halleri sorgulamanız uygun düşmez, sorgulamaya girer, size doğru adım attığında umutlanırken bulursunuz kendinizi; sevgisi nihayet gelecektir. Maalesef ki o sevgi hiçbir zaman tutarlı bir halde sunulmaz ancak onun bu gelgitli halleri siz fark etmeden zihninizi sürekli onunla meşgul tutacaktır. Bilinçli ya da bilinçdışı bir itkiyle işte karşınızdaki aslında size hiçbir süreğen yakınlık sunmadan sizi ele geçirmiştir. 

Aslında tüm bu flört şiddeti türlerini tek bir ruh halinde toplayacağım; şüphede kalma. Karşılıklı değer verdiğiniz ve doyum hissettiğiniz bir flört içindeyseniz, ki bu illa tek eşli bir ilişki olmak zorunda değil, kendinizi şüphede hissetmezsiniz, özdeğeriniz ya da o kişinin size ilgisi odak noktanız olmaz, o kişiyle uyumlu olup olmadığınız, keyif alıp almadığınız, güvenilir bulup bulmadığınız gibi daha yetişkince noktaları sağlıklı bir şekilde gözlemliyor olursunuz. Fakat kendinizi rencide ediliyor, değersiz, sorgulanıyor, görülmüyor, önemsenmiyor, aklınız karışıyor ve bulanıyor gibi hissettiğiniz durumlarda sessizce uzaklaşmanızı öneririm zira yukarıdaki flört şiddeti türlerinden bir veya birkaçını tercih eden bir birey muhtemelen manipülatif bir iletişimle size yaklaşacak ve kendinizi anlatma çabanız dahi size olumsuz olarak dönecektir. Bir manipülatifle konuşulmaz, ondan uzaklaşılır. 

Sorsanız ki bu yeni bir hâl mi, önceden insanlar flört şiddeti deneyimlemiyor muydu? Elbette deneyimleniyordu. Sadece 2010’ların ikinci yarısında biz bunların adını koyduk, literatüre soktuk. Öncelikle kadınlara, ki çoğunlukla her türlü şiddetin mağduru onlardır, anlattık. Bizden önceki jenerasyon bir şeye maruz kaldığını anlıyor fakat tarif edemiyordu, biz şu an adını koyuyoruz ve bir şeyden adını koyacak kadar emin hissediyorsanız kimsenin algınızı değiştirmesine müsaade etmeyin. Evet aşkın kitabı kanunu post-gerçek evreninde yeniden yazılıyor olabilir, insana özgü her şey gibi o da dinamiktir, değişecektir; fakat insan ilişkisine dair saygı, değer, nezaket gibi kavramların yok sayılması gerekmiyor. Kendinize dikkat edin ☺

Kaynakça:  

  1. Zamanın ruhu. Terim Georg Wilhelm Friedrich Hegel (1770-1831) tarafından oluşturulmuştur. Terim dünyayı etkileyen ve kültürel dünya görüşünde izlenen kişilerin de üstünde bir zihni ifade etmede kullanılır. Zeitgeist toplumun belirli bir dönemdeki fikirlerine, tutumlarına ve duygularına nüfuz eder. ↩︎
  2. Burada elbette “beyaz yaka”yı yekpare bir sınıf olarak ele almamak lazım. ↩︎

Editör: Sinem Yıldız
Düzelti: Sinem Yıldız
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Seda Bedestenci Yegâne

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation