Serbest Kürsü Dilek Kaçar 9 Şubat 2025
6284’ten Aile Yılı’na1
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş’ın “Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele 2024 yılı Faaliyet Raporu” kapsamında yaptıkları açıklamalara kısaca değinerek başlayalım.
Cumhurbaşkanı, “Devlet olarak kadına şiddetle mücadeleyi temel politika” haline getirdiklerini belirterek, “Bazıları bakanlığımızın adındaki aile kavramını öne sürerek, kadınlar için yaptığımız hizmetleri unutturmaya ve gölgelemeye çalışıyor” dedi.
Kadınların o gün neye karşı çıktığını ifade etmeye çalışalım. Kadınlar kendileri için yapılanları gölgelemeye mi çalışıyordu gerçekten? Tabii ki HAYIR. Aile mefhumuna mı karşıydık? Tabii ki HAYIR. Peki gerçekten bizi korumaya yönelik bir adımı baltalayacak kadar aymaz mıyız? Tabii ki HAYIR. O gün de bugün olduğu gibi söylüyoruz. Korkmadan ve cesaretle. “Biz önce KADINIZ.” Önce “kadın” demeye cesaret edeceksiniz. Kadını yok sayan hiçbir düzenleme samimi değildir. İktidarınız boyunca kadınları sıkıştırmaya çalıştığınız tüm sıfatları (anne, eş, itaatkar kadın vb.) reddediyoruz. Tepkimiz bunadır. Kendi benliği ile doğan her erkek gibi kadınlar da kendilerine has bir benlikle doğuyor. Kabul etmenizi istediğimiz, önce insan olduğumuzdur. İstersek evlenir ya da evlenmeyiz, istersek çocuk yaparız, istemezsek yapmayız ya da istediğimiz kadar çocuk yaparız. Okuruz, çalışırız vb. Kendi benliğimizle karar verebiliriz. Biz, dayattığınız hiçbir şey olmayacağız. Evlere hapsetmeye çalıştığınız köleleriniz değiliz.
Cumhurbaşkanı’ndan alıntılara devam edelim; “Biz kadına yönelik şiddetle mücadeleyi aileyi yüceltme ve güçlendirme mücadelemizin ayrılmaz bir parçası olarak görüyoruz. Bu ülkede kadına yönelik şiddetle mücadelede en büyük devrimi 2012 yılında çıkarılan 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Kanunu’yla yaptık. 6284 sayılı kanun kadın hakları ve ailenin korunması açısından spekülasyonlara kurban edilemeyecek kadar mühim bir kazanımdır. Bu kazanımların örselenmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz.”
Aileyi yüceltmenize itirazımız yok. Mesela, hiçbir anne, beş çocuğuna tek başına bakmak zorunda kalmamalı. Hiçbir anne çocuklarını evde yalnız bırakmak zorunda kalmamalı. Zaten sayısı çok az olan kreşleri, bütçeyi bahane göstererek kapatmak yerine, sayılarını artırarak aileyi güçlendirebilirsiniz mesela. Yoksulluk ve çaresizlik yüzünden hiçbir anne evlatlarını yitirmemeli. Şu kadar çocuk doğurun yerine, çocuklarımızın aç kalmasını önleyin, okullarda bir öğün yemek verin mesela. “Önemli olan hak mücadelesindeki samimiyettir. Kadınların hak taleplerinde onlara verdiğimiz destekle samimi olduğumuz için bugünlere geldik” diyorsunuz. Israrla dile getirdiğimiz bu talepleri yerine getirmek için adım atın da samimiyetinize inanalım mesela.
Bir konuda hemfikiriz, bizce de şiddete karşı hepimizi koruyan 6284, bir devrim niteliğindedir. Peki devrim niteliğindeki bu kanunu uygulamada gerçekten başarılı olabildik mi? Ayrıca örselenmesine izin vermeyeceğinizi söylüyorsunuz, fakat bu iktidarın büyük kazanım dediği İstanbul Sözleşmesi’nden bir gecede çıktığını gördük. Bu sözleşme de, eşit ve özgür olabileceğimiz, hepimizi şiddetten koruyabilen bir sözleşmedir. Bu sözleşmeyi koruyamadık. Örselenmesine engel olamadınız. Şimdi 6284 de örseleniyor. Yaptığınız bu devrime sahip çıkarsanız, samimiyetinize inanırız.
Kanunun mahiyetinde ve uygulanmasında sorunlar varsa çözecek, eksikler varsa giderecek, daha da güçlendirilmesi gereken unsurlar varsa gereğini mutlaka yapacaklarını belirtiyor Cumhurbaşkanı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu, 2024 yılında 394 kadın cinayeti ve 259 şüpheli kadın ölümü (balkondan düştü, intihar etti, kaza geçirdi vb) olduğunu açıkladı. Biz kadınlar bu şüpheli ölümlerin veri olarak yansımasa da kadın cinayeti olduğunu biliyoruz. Konuştuğumuz bir anne, “benim kızım hayat doluydu, asla intihar etmezdi” diyor. Nasıl inanırsınız bunun intihar olduğuna? Kadınların yüzde 71’i aile bireyleri tarafından, yüzde 57’si evlerinde öldürüldü. Biz sizin kutsal dediğiniz evlerde öldürülüyoruz. İstanbul Sözleşmesi yürürlükte olsaydı, 6284 etkin uygulansaydı, kadın cinayetleri yaşanmazdı. Öyleyse gelelim gerçekliğe. Bu ülkede yıllardır “cins kırım” var. Erkekler kadınları bile isteye, gayet bilinçli, planlı öldürüyor, katlediyor. Kadın cinayetleri münferit değildir, politiktir. Kadını mal, tahakküm kurulacak köle, aşağı gören zihniyetle mücadele edilmelidir. Aksi halde kadın cinayetleri son bulmayacaktır.
Kanunların uygulanmasında sorunlar da vardır, eksikler de. Gereğinin mutlaka yapılacağını söylüyorsunuz. Öyleyse, kadınları ve çocukları şiddetten koruyan tüm yasaların etkin uygulanmasını talep ediyoruz. Bütçe kısıtlaması kadına karşı şiddetle mücadelenin önüne konmamalı. Elektronik kelepçe istendiğinde, “yok, bitti” denmemeli. Kadınlar ellerinde sekizinci, onuncu koruma kararı isteyen dilekçeleriyle adliye yolunda öldürülmemeli. Çocuğuna siper olmak için öldürülmemeli. Evli olduğu erkek onu satmaya kaktığında devlet kadının yanında olmalı. Dokuz yerinden ölümcül darbelerle taammüden canına kastedilen kadının katiline, hafifletici sebepler var denmemeli. Kadınları şiddetten korumak mı istiyorsunuz, kadın katillerine cezasızlık politikalarına son verin.
“Kadını dışlayan bir ülkede bir siyaset de, bir program da sahip olduğu insan zenginliğinin yarısından vazgeçmiş demektir. Ne tarihimiz, ne medeniyetimiz, ne kültürümüz, gelenek göreneklerimiz böyle bir savrukluğa ve adaletsizliğe cevap verir. Biz bu anlayışla ne diyoruz; Türkiye yüzyılı, kadınların yüzyılı olacaktır” diyor, 2025 yılını “Aile Yılı” ilan ediyorsunuz. Ve ben çok korkuyorum. Kadınların yüzyılı ilan ettiğiniz 2024’te kadınlar katledildi, katillerimiz sokaklarda sebestçe dolaşıyor. Bize 2024’te verdiğiniz sözlerin yerine gelmediğini de hep beraber gördük. Peki daha içeriğini de bilmediğimiz bu “Aile Yılı” programında bizi neler bekliyor? Maalesef ilk sinyaller hiç umut verici değil. Kadını dölyatağı gibi gören bu iktidar, yine “kadın” bile diyemeden, aile başlığı atıyor ve yine mesela kaç çocuk yapacağımızı söylüyor. Belli ki katillerimizle yine yüzleşilmeyecek.
Biraz da Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş neler söylemiş bakalım: “Biz kadınlara haklarını teslim etmeyi bir lütuf değil, kutsal bir vazife addederiz. Kadın güçlenirse aile de güçlenir, yeni nesiller daha sağlıklı ortamlarda yetişir. Kadının eğitimden istihdama her alana dahil olması ülke kalkınmasına katkıda bulunabileceği gibi gelecek vizyonumuzu da güçendirir.” Kalkınmanın en büyük düşmanın şiddet olduğunu vurgulayan Göktaş, şiddetin her yerden kökünün kazınması gereken habis bir illet olduğunu dile getirerek şöyle dedi: “Aile içi şiddeti önlemeye yönelik 6284 sayılı kanunumuzun özenle uygulanması için çok çaba sarf ettik.”
Kadına Karşı Şiddetle Mücadele dedikleri 2024 yılında, 600’ün üzerinde kız kardeşimiz, erkekler tarafından öldürüldü. Bu yıl “Aile Yılı” diye başlayan ve yine kadın diyemeyen iktidarın plan ve programlarına bakıp neyi amaçladıklarını, bizi nelerin beklediğini gelecek yazımızda değerlendirelim.
Kaynak:
Editör: Şöhret Baltaş
Düzelti: Şöhret Baltaş
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin
Seslendirme: Seda Bedestenci Yegane
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖