Background

“Seks Çeteleleri”, Firari Erkekler, İmkansız Aşklar

Ebru Pektaş

Geçen hafta “çıkma teklifi geri gelsin” isimli yazıma gösterilen ilgiden anlıyorum ki aşkı daha fazla konuşmaya, tartışmaya ihtiyacımız var.  Belli ki “cinsel devrimden”, seks pozitif takılma kültürüne ve oradan günümüzün yoğun teknolojili dijital flörtleşmelerine aşkta şirazesi kayan şeyler yaygın biçimde hissediliyor.

Seks çeteleleri tutmanın, türlü boşlukları kapatan ve “sara nöbetini” andıran orgazmların; “çift olmak zorundasın” baskılarının, tüm bunlara koşut, yalnızlığın değersizleştirici, yabancılaştırıcı süper ittirmelerinin sorgulanması gerekliliği çok açık. 1

Sorgulamak kaçınılmaz ama bunu yapabilmek göründüğünden daha zor. Zira günümüzün sosyal medya belirlenimli ortamlarında, karşılıklı tezleri çarpıştırmaktan imtina ediliyor. Bir fikri kuramsal ve politik derinliği içinde savunmak ya da çürütmek yerine “laf sokma” uzmanlıklarına başvurmak daha makul görünüyor. Özellikle sosyal medyadaki hınç duygularının, “lafı gediğine oturtmaların” ve “kapak olsunların” sağlıklı tartışmayı soldurduğu bir gerçek.

Niye böyle oluyor? Belki de yoğun simülasyon ikamesine dayalı sosyal medya ortamlarında, herhangi bir konuya “uygun karşılıkta” tepki vermek imkansız hale geliyor. Fikirlerimizi ancak en yüksek perdeden ifade etme mecburiyetine koşulmamız, gerçek bir tartışmanın olmadığı koşullarda bir telafi mekanizması olarak çalışıyor. Ad hominem mesela, önerme yerine, önerme yapan kişinin tartışma konusu edilmesi en iyi “etkileşimi sunuyor” ve böyle bağırmanın cezbesine kapılan çok insan oluyor.

Ama biraz komik de oluyor…

Misal geçen haftaki yazıma, tırnak içinde çıkma teklifi geri gelsin başlığını atıp, ilişkilerdeki eril faydacı kuralsızlaşmaya  nüktedan bir gönderme yaptığımı pek çok okura anlatabilmişken, kimi uyanıklar asıl niyetimi ortaya çıkardılar! Evet, genç kadınları tuzağına düşürmeye çalışan bir patriyarka ajanı olarak “çıkma teklifini” övüyordum. Sözüme kananlar olduysa hapı yutmuştu, zira patriyarka böyle yıkılmazdı. Düpedüz gericiydim, hatta kimi arkadaşlarımın tatlı espirilerine göre yakında “başlık parasını da savunacaktım”!

Oysaki bu kadar uçlara itmeden ifade edebiliriz ki feministler, sosyalistler, Marksistler içinde aşka ve onun çeşitli biçimlerine dair görüş ayrılıkları iki yüz yıldır vardır. 2 Bu görüş ayrılıklarına, farklı fikir ve eğilimlere bakarken yine tarihselciliği, koşullar bütününü temel almak durumundayız. Dolayısıyla, koşullar ve bağlam, belirleme (determinizm) ilişkilerinin dışında tutulursa yaptığımız şey bir tür kavram arkeolojisinin, fikirlere sabit özler atfetmenin ötesine gitmez.

Tüm bunlardan bugüne bakarsak diyebiliriz ki belli bir maddi zemine ve sınıfsallığa; yoksulluk, yoksunluk ve engellemelere dayalı eşitsizlik ilişkilerini, basitçe rolleri tersine çevirerek aşamayız. Oysaki kimilerine göre “takılma kültürü”, geleneksel erkek egemen ilişki biçiminde ciddi bir kırılmayı işaret ediyordu; kadınlar da artık partnerlerini dilediğince “nesneleştirebilir”, onları örneğin cinsel performanslarına göre değerlendirebilir ve bizatihi eril değerlerle yüklü “duygusal bağlanma” etabını kolayca atlayabilirdi.

Çünkü neydi, kadınlar artık daha güçlüydü. Evet dünyamızda artık kadınlar cadı diye yakılmıyor ya da nüfus sayımında gözardı edilmiyor ama çoğumuz on yaşına gelmeden cinsel tacizin ne olduğunu öğreniyoruz ya da hemen her yerde yoksulluğun birinci adı “kadınlık” oluyor. En iyi durumda olanlarımız gece sokakta yürürken can korkusu yaşıyor. Tüm bunlar yokmuş gibi, hayatı sarmalayan toplumsal cinsiyet çatışmaları berhava olmuş gibi, sanki birden eşit olmuşuz gibi  “cool ilişkilere” razı olmamız beklenmekte. 3

Kaçış stratejisi ve firari erkekler

Bu iddialar, erkekliğe yeni bir kaçış stratejisi sunmaktan öteye gitmiyor.

İnsan ilişkilerinin giderek daha fazla atomize edildiği, bağ kurmanın zorlaştırıldığı bir dünyada; ortaklaşmanın, emek vermenin, sorumluluk duymanın ve tüm riskleriyle birlikte bağ kurmanın “erkeğin omzundan alınan yükler” olarak belirginleşmesi yani “kaçış stratejisi” patriyarkayla oldukça uyumlu.

Günümüzde kutsal aile ideolojisinin bir erkeklik  masalı olarak öne çıkmasındaki muazzam ikiyüzlülüğü görmemek mümkün mü? Evet, daha geniş bir toplumsal odakta, ailelerde de “erkek firarı” yeni ilişkilerin konusudur.

“Dünya çapında kadınlar hala çocukları için ana destek kaynağı olmayı sürdürmektedir, erkekler ise aileden aileye geçmekte ya da hiçbir biçimde bir aile içinde olma ihtiyacı duymamaktadır” 4

Bağlantılı olarak bugünün Türkiye’sine bakıldığında istatistiklerde tek ebeveynli ‘dağılmış aile’ yapıları istikrarlı biçimde artmakta ve bu ‘dağılmış aile’ yapılarının ezici çoğunluğu kadınlardan oluşmaktadır.  Son yayınlanan TÜİK verilerine göre AKP’li yıllar boyunca boşanmalar yüzde 89 artmış durumdadır.

Tüm bu koşulları, eşitsizlikleri, egemenlik ilişkilerini yok sayan, kendinden menkul bir aşk tartışması yapmak mümkün değildir. Haz maksimizasyonuna dayalı, esnek, “güvencesiz” aşklara ve firari erkeklerin egemen dünyasına bir de buralardan bakmak gerek…

 

Kaynak:

  1. Rollo May, Aşk ve İrade, Okuyan us yayınları 5. Baskı, s.50 ↩︎
  2. Sözgelimi geçen yüzyılda adı takılma kültürü olmasa da devrimci ortamlarda gündeme gelen “serbest aşk” tartışması, Lenin ile Kollontai arasında önemli bir polemiğe konu olmuştur. Çernişevski’nin Nasıl Yapmalı? romanındaki ütopyacı aşk ilişkileri devrimcilerin yüreğini ısıtır. Cinselliğin “bir bardak su” içmek gibi salt ihtiyaç kategorisine indirgenebileceğinden tutun da “bağlılık ilişkilerinin” köhne ataerkil zincirler olduğunu varsaymaya değin bir dizi fikir, bu ortamda boy atmıştır. Değme liberallerin “aile tiranlığına” dokunmadığı, yalnızca kürtajın değil boşanmanın dahi tabu olduğu bir dönemde, aşkın ne radikalizmden ne de özgürlükçü liberal fikirlerden sakınılması gerekli görülmemiştir. ↩︎
  3. Şu iki yazıda da değinmiştim.
    https://www.ilerihaber.org/yazar/baslik-118741.html
    https://www.ilerihaber.org/yazar/iliskiden-kacanlar-kaybolan-babalar-kasaba-ahlakcilari-104235.html ↩︎
  4. Nancy Holmstorm, Sosyalist Feminist Proje, cilt 1,Kalkedon Yayınları(2012); s.282 ↩︎

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation