Background

Denizlerden Ayşenur’a… Yaşlı Köstebek ve Hıtmı Sefti

“Biz durdurulamazız, sosyalist bir dünya mümkün!”

Ayşenur Ezgi Eygi

Tuhaf bir çağdı. Ulus devletler yıkılmış, bütün dünya küresel köy olmuştu. Sınıfların ölümü ilan edilerek kapitalizme ölümsüzlük atfediliyordu. İdealist felsefe, materyalist felsefeye zafer kazanmıştı. Biraz Dionysos, biraz hedonizm. Şimdiki zamancılık ise en olmazsa olmazıydı insanlığın. Büyük anlatılar bitmiş, yerine bireysel kurtuluş övgüleri konmuştu. Dünyayı değiştiremiyorsan dünyanı değiştirecektin. İşte böyle zamanlardan birindeydik. Ekranlarda grantuvalet giyimli adamlar, ellerinde çubuklar, ulus devletler yıkıldı yaygarasına tezat üçüncü dünya savaşının başlayıp başlamadığını, başlarsa hangi devletlerin hangi pozisyonda olacağını anlatıyordu. Hangi ulusların elinde hangi teknolojiler vardı, hangi ülkenin askeri gücü daha fazlaydı? Uluslar yoktu, küresel köydük. Hem de en büyük silahımız dünyayı değiştiremiyorsak dünyamızı değiştirmekti. Öyle buyurmuşlardı da gerçek öyle miydi? Popüler olan tarih dışılık olsa da tarih, öyle miydi, değil miydi kaydediyordu. 

Yerin en derinlerinden bir küçük fısıltı duyuldu. Genç kadın eğdi başını usulca toprağa, dayadı kulağını yerkürenin örtüsüne. Çok uzaklardan, taaaaa Nil’in  gök mavisinden, Şeria’nın camgöbeği yeşilinden, zulümlerden, sürgünlerden, Golan Tepelerine çarpan kanlı haykırışlardan, İsrail pazarlarında satılan, ipe asılı Arap çocukların oyuncaklarından, dokuz yaşına basmadan taşın nasıl fırlatılacağını öğrenmek zorunda kalan  oğlanın anası, Sabina’nın, işkencedeki oğlunu kurtarmak için şeytanın kalbine sapladığı bıçağın cesaretinden, “Filistin’den bin selam” diyen bir ses duydu genç kadın, hem de  dünyanın bir başka ucundan. İngilizlerin sömürgeciliğini 18. yüzyıl ortasına kadar sürdürdüğü Amerika’dan.  Hani şimdi Filistin’i, direndiği için terörist devlet olmak ile suçlayan ama bağımsızlığı için tarihin en kanlı, en acımasız savaşlarından birini İngilizlere karşı vermek zorunda kalan Amerika’dan. Bağımsızlığını kazandığı o kanlı savaşları, tarihine Amerikan Devrimi diye kaydeden topraklardan. 

Sömürgecilere karşı, her türlü yöntemi kullanarak direnenlerin sayesinde bağımsız bir devlet olan Amerika Birleşik Devletleri’nin kilometrelerce uzağından, Filistin’den selam getiren bir köstebeğin sesini duydu Ayşenur. Gülümsedi. O, Amerika’da yaşayan Türkiyeli bir sosyalistti.  Biliyordu tarihin tini toprağın altında ilerleyecekti. Hegel’in “yaşlı köstebeği”1 ve hatta kim bilir o yaşlı köstebeğe destek olan onlarca, yüzlerce, binlerce, milyonlarca insan pes etmezdi. Sürüyordu dünyada ezenler ve ezilenlerin savaşı. Yerin altını usul usul kazar dururdu köstebekler, bu sömürü düzeni sürdükçe de kazacaklardı toprağı. Gelmekte olan öyle kolay gelmeyecekti. Yaşlı köstebekler asırlar sürse de çoğala çoğala kazacaktı toprağın altını, zafer gününe kadar. Ayşenur seslendi yaşlı köstebeğe:

– Seni biliyorum yaşlı köstebek.  Fransa’da Bonapartist rejime son veren, kısa süreli de olsa tarihin ilk işçi sınıfı iktidarını, Paris Komünü’nü toprağın altında uzun yıllar, sessizce kazdığını biliyorum. Ekim Devrimi’nden biliyorum seni. Havana’dan tanıyorum seni, Batista’ya karşı nasıl vaktin olgunlaşması için toprağı kazdığınızı biliyorum. Biliyorum hem çok yaşlısın hem çok genç köstebek. Ben seni hem ataları Yahudi olduğu için hem de sınıfımızın felsefesini oluşturduğu için, tarihin en kanlı diktatörü Hitler’in nefret ettiği Marx’tan biliyorum köstebek. 2

Köstebek ses verdi, Ayşenur’a. 

– Yalnız değilim. Çok kalabalığım yerin altında. Bak kim var burada. Bilincime bilinç eken.

Ayşenur merakla dinledi yerin altından gelecek sesi.

Ben bir Arabım / Adım var yalnız, yoktur soyadım / Öfkeden köpürerek yaşayan / En sabırlı insanıyım bu diyarın / Zamanın doğuşundan / Yılların başlamasından / Servilerden, zeytinlerden / Otların yeşermesinden / Daha eskiye uzanır köklerim! / Karasaban süren bir ailedendir babam / Soylu efendilerden değil / Ve dedem bir çiftçiydi ne nesebi vardı ne de şeceresi! / Kitap okumaktan evvel / Güneşin yükselişiydi bana öğrettiği / Evim bir korucu kulübesi / Dallardan ve kamışlardan / Rahatlatıyor mu seni bu durumum? / Adım var yalnız, yoktur soyadım.

Ayşenur heyecanlandı, yaşlı köstebeğin yanındaki sesin bıraktığı yerden devam etti:

Öyleyse yaz! İlk sayfanın başına yaz: Ben insanlardan nefret etmiyorum / Kimseye de saldırmam. Ama… / Aç korlarsa beni, korlarsa çırılçıplak, yerim etini beni soyanın / Hem de yerim çiğ çiğ / Açlığımı kolla benim / Ve öfkemi / Damarıma basma…3 Sen Mahmut Derviş’sin, bilmez miyim Filistinli komünist şair, bilmez miyim seni. 

– Yalnız değilim, dedi Mahmut Derviş. Yanımda bak kim var, kız kardeşim, yoldaşım. Filistin şiirinin anası.

Ayşenur iyice yasladı kulağını toprağa, bu defa bir kadın sesiydi toprağın derinliklerinden sol yanına yankılanan.

Ölümü ve ihaneti gördüğümüz gün / Su çekilmeye başladı / Kapandı gökyüzü kent soluğunu tuttu / Çıktı ortaya çırılçıplak tüm üzüntüsü kentimin / Yeşil adımlarla ah benim sessiz ve mahzun kentim. 4

Yutkundu Ayşenur. Fedva Tukan’ın sesiydi yerin derinlerinden gelip yüreğine vuran ses. Heyecanla karşılık verdi Fedva’ya:

Toprakta dağılmak / Karışmak toprağa, yok olmak / Sonra dönmek bir gün yeryüzüne tekrar / Bir yeşil ot olarak / Ülkemde büyüyen bir çocuğun elinde / Bir demet çiçek olarak.  5

Ne ölenlerimiz boşa ölmüştü ne mücadele boşaydı. Toprağa karışanlarımız, kadınlı ve erkekli yaşlı köstebeğin yanındaydı şimdi. Ve bir gün mutlaka birlikte kaza kaza, üstünde zulmün kol gezdiği toprağı çökertecekler ve yeniden yeşereceklerdi. Bir demet çiçek olup mutlaka ama mutlaka ülkelerinin çocuklarının elinde özgür, eşit ve sömürüsüz bir dünyada, mis gibi kokacaklardı. Yerin en derinlerine haykırdı Ayşenur:

– Biz durdurulamazız, sosyalist bir dünya mümkün! Yaşasın hıtmı sefti. 6

Acaba başka köstebekler de var mıydı Fedva Tukan’a, Mahmut Derviş’e eşlik eden? Eliyle eşeledi toprağın üstünü ve yeniden dayadı kulağını toprağa. Bir ıslık sesi, çok tanıdık bir ıslık sesi… Rodrigo’nun Gitar Konçertosu! Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi ile aynı saflarda yer almak için Filistin’e giden Deniz’in ıslığı bu. 

Zaman durdu, tüm sesler sustu. Ayşenur, yerin altından yükselen Deniz’in ıslığına eşlik etti. Sanki saatlerce, sanki günlerce, sanki aylarca, sanki yıllarca sürdü konçerto. Kocaman bir koraya dönüştü.  Dünyanın neresinde emperyalist işgal, sömürü ve baskı varsa oraya gitmekten, halklara omuz vermekten geri durmayan, enternasyonalist sosyalistler şimdi yerin altında yaşlı köstebeğin yanında koro oluşturmuştu. Türkiyeli devrimci köstebekler, Filistinli köstebeklerle birlik olmuş yerin altında toprağı kaza kaza ilerliyorlardı. Bir yandan Rodrigo’nun Gitar Konçertosu’nu ıslıkları ile çalarak… 

Filistin’e enternasyonalist dayanışma ilkesi gereği gidip mücadeleye katkıda bulunan Türkiyeli ilk devrimcilerin sesi topraktan oluk oluk fışkırıyordu. Hem de taaaa Amerika’da. TİP Gençlik Kolları üyesi 18 yaşındaki Abdülkadir Yaşargün ile 19 yaşındaki Mustafa Çelik… Şimdi birer yaşlı köstebekti, Filistin mücadelesinde öldükleri yaşta, on sekiz ve on dokuzlarında. Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Kıbrıslı Fadıl Hasan, Monşer Kuydul Turan, Ömer Erim Süerkan, Cihan Alptekin, Yusuf Küpeli… Bora Gözen, Ahmet Özdemir, Yücel Özbek, Kerim Öztürk, Şükrü Öktü, Cafer Topçu, Gürol İlban, Ali Kiraz. Yerin metrelerce altından haykırdılar hep birlikte:

– Yaşasın tüm bağımsızlık savaşı veren dünya halkları! Yaşasın hıtmı sefti!

Dünyanın her yerinden halklar destek veriyordu Filistin’e. Kapitalist sermaye ise göz yumuyordu İsrail’e. Bahaneler çoktu Filistin davasının 76 yıllık haklılığını yok saymak için. Hamas’ın 7 Ekim saldırısı fırsattı şimdi daha çok kâr peşinde koşan sermaye sınıfına. Katliamların sınıfsal boyutları konusunda suspustu yeryüzü. Ama yerin altında kazıyordu işte toprağı köstebekler. Onlar biliyordu emperyalizm sadece Filistinlilerin topraklarına el koymamıştı. Filistinliler kendi topraklarında ucuz iş gücü olarak görülen ikinci sınıf insanlara dönüştürülmüştü. Kopartıyorlardı Filistin meselesini tarihselliğinden. Bile isteye Hamas’a indirgiyorlardı 76 yıllık direnişi. Oysa işte yerin altından yükseliyordu Fedva’nın “Vatanıma Sesleniş” şiiri. Nazi soykırımlarında itlaf edilen Yahudileri, kardeş gibi karşılayanların evlatlarındandı Fedva. Onlar zulümden gelenlerdi. En kıymetli misafirleriydi. Oysa emperyalizmin büyük desteği ile 1948’de kurulunca İsrail Devleti, Fedva’nın topraklarını işgal etmeye başlamıştı. Hem de Filistinlileri öldürüp, kalanları zorla evlerinden, yurtlarından ede ede.  Böyle başlamıştı aslında her şey. Şimdi Nekbe7 hiç olmamış gibi yeniden yazılıyordu tarihe. Özneyi de Hamas yaparak. Ama yerin altında toprağı kazan köstebekler tarihin tinini ilerletiyordu derinden ve usul usul. Bu hikâyede asıl özne olanlar kazıyordu toprağı. 

Nekbe’den bu yana, 1948’den bu yana, İsrail’in kurulduğu tarihten bu yana yüz binlerce Filistinli ve Arap öldürülmüştü. Nekbe’den bu yana yaralarının üstünde yürümeyi öğreniyordu Filistinliler. Yalnız değildiler. Hıtmı sefti hep onlarlaydı. Ayşenur, köstebeklere seslendi. 

– Yaşasın enternasyonalist devrimci dayanışması! Sözünüz sözümüz şimdi dünya halklarına. Ve bir gün Fedva kim bilir belki bir gün, belki çok yakında, belki çok uzak vakitlerde, Filistin solunu yeniden birleştirip ayağa kaldırılması mücadelesi veren Leyla Halid ile birlikte ülkende büyüyen bir çocuğun eline bir demet çiçek olarak geri götürürüz seni. 

Ayşenur bir sosyalistti. Biliyordu kadın sosyalistlerin Filistin’de erkek yoldaşları ile eşit mücadele vermek için giriştiği savaşı. En çok da Leyla’dan biliyordu. Biliyordu erkekleri, kadın yoldaşları ile birlikte ön saflarda yer almaya ikna etmenin Filistinli kadın sosyalistlerin yıllarını aldığını. FHKC üyesi erkeklerin bile kadınları mücadele içinde kabul etmesi uzun uzun yıllara yayılmıştı. Başarmışlardı, o yüzden cesurca hep en öndeydi Filistin’in kadınları. Özgürleşeceklerse kadın, erkek birlikte özgürleşeceklerdi.  26 yaşındaydı Ayşenur. Yerin altını kazan yaşlı köstebeğe ve ona destek için toprağın altında da devrimciliğe devam eden yoldaşlarına sözü vardı. Yerin üstünde de devrimci dayanışma sürecekti.  Antalya’da doğmuştu, Amerika’da okuyordu. Şimdi Filistinli olma vaktiydi. Kefiyesini sırtına attı, Amerika’da dalga dalga yayılan üniversitelerdeki Gazze eylemlerine katıldı. Kefiyesi ile mezun oldu ve Batı Şeria’ya geldi. Henüz Fedva’nın, Filistinli bir çocuğun elinde bir demet çiçek olması için vakit çok erkendi. Ama bir gün zamanı geldiğinde, yaşlı köstebek ve ona yardım eden dünyanın her yerinden sayısız yoldaşları, zulmün iktidarındaki toprağı çökerttiğinde Fedva bir demet çiçek olacaktı. Şimdi kulağında Rodrigo’nun Gitar Konçertosu ile birlikte Nablus yakınlarındaki Beita kasabasında Yahudi yerleşimlerinin genişlemesine karşı Filistinli çiftçilerin düzenlediği protestoya katılıyordu. Biliyordu yerin altında da sürüyordu emperyalizmi yıkma mücadelesi derinden ve usul usul. O yerin üstündeydi, yaşlı köstebekler de yerin altında. Gülümsüyordu Ayşenur. İsrailli bir keskin nişancı ise Ayşenur’u hedef alıyordu. 

Vuruldu Ayşenur.  Ve yerin derinliklerinden bir ses yükseldi.

– Biz buradayız. Yaşasın hıtmı sefti!

Filistin Direnişine destek veren, direnişin içinde yer alan tüm kaybettiklerimizin “Ülkesinde büyüyen çocukların elinde bir demet çiçek olacakları” günlerin yakın olması umuduyla…

Kaynakça:

  1. Hegel’in ‘Tarih Felsefesi Dersleri’ adlı eserinde kullandığı benzetme. Hegel’e göre tarihin tinini toprağın altında ilerleyen bir köstebek gibidir. ‘Yaşlı köstebek’ beklenmedik anlarda ortaya çıkar ve köklü değişimlere sebep olur.
    ↩︎
  2. Marx’a göre de “yaşlı köstebek” devrimci öznedir. Azimli ve kararlıdır. Bu azim ve kararlılıkla yerin altını kazarak tarihi gelmekte olana hazırlar.
    ↩︎
  3. Filistin Direniş Şairlerinden Mahmut Derviş’in “Kimlik Kartı” isimli şiirinden.
    ↩︎
  4. Filistin şairinin anası olarak bilinen, direniş şairlerinden Fedva Tukan’ın “Vatanıma Sesleniş” isimli şiirinden.
    ↩︎
  5. Fedva Tukan’ın “Yeter Bana” isimli şiirinden.
    ↩︎
  6. Filistin kamplarında söylenen devrimci yardımlaşma anlamında kullanılan bir söz.
    ↩︎
  7. İsrail’in 15 Mayıs 1948’de, tarihi Filistin topraklarında bağımsızlığını ilan etmesi, Filistinliler için onlarca yıldır devam eden felaketler silsilesinin başlangıcı olan, büyük felaket olarak anılan gün.
    ↩︎

Editör: Ebru Pektaş
Redaksiyon: Sabâ Esin
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation