Background

2024 Paris Yaz Olimpiyatları #GenderEqualOlympics: Eşitlik Sayıyla Ölçülür mü?

Geçtiğimiz hafta tamamlanan 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları’nın hashtag’lerinden en öne çıkanı #GenderEqualOlympics; yani “Cinsiyet Eşitliği Olimpiyatları”ydı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi’nin (IOC), 2020 Tokyo Yaz Oyunları ertesinde yaptığı duyuruda 2024 Paris Yaz Oyunları’nın “tarihte ilk kez kadın ve erkek sporcular arasında tam bir eşitlik sağlanacak şekilde düzenleneceğini” hedeflediğini öğrenmiştik. Yapılan açıklamada Olimpiyatlar’ın “modern, benzersiz ve ilerici” karakterini vurgulayan komite; “mükemmel eşitliğin Olimpiyatları, modern toplumların imajına uygun” hale getireceğini söylemişti. 

Bugüne değin yapılan düzenlemeler sonucunda 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları’na katılan sporcular arasında kadın-erkek eşitliği, katılan sporcular sayısı bağlamında nicelik olarak sağlandı. Uluslararası Olimpiyat Komitesi Başkanı Thomas Bach ise açılış töreni sonrasında şu açıklamayı yaptı: “Paris’te, Olimpiyat Hareketi ve kadın öncülerin yaptığı muazzam çabaların sonuçlarını görüyoruz. Bu, daha fazla cinsiyet eşitliği olan bir dünyaya katkımızdır.”1

Evet, kadın sporcuların sayısı yirmi yıldan bu yana düzenli bir şekilde artışta ancak bu durum gerçekten “mükemmel eşitlikten” söz edebilmek için yeterli midir?

Burada Revithi’yi anmazsam olmaz diye düşünüyorum. 1894 yılında Paris’te 9 erkek tarafından oluşturulan Olimpiyat Komitesi, 1896 yılında Atina’da ilk modern olimpiyatları gerçekleştirdi. IOC’nin kurucusu Baron Pierre de Coubertin, kadın sporcuların resmi olarak olimpiyat oyunlarına katılmasını yasakladı.2 Kısaca bahsetmek gerekirse; modern olimpiyatların yapısının şekillendiği ilk dönemlerde oyunlar “erkeksi” ilişkileri güçlendirme isteğini karşılayacak bir alan oluşturuyor; tüm dernekler, kulüpler, federasyonlar erkekler tarafından kuruluyordu. O dönemde spor erkekler için, erkekler tarafından icat edilen, erkeklere ait olan ve nihayetinde de erkekliği yeniden üreten bir alandı. Kadınların ise bu alanda yeri yoktu. Zaten dönemin hâkim fikri, spor yapmanın kadını “erkeksi” göstereceği, dolayısıyla bunun kadın için kötü bir faaliyet olduğuydu. 3

Erkekler tarafından kurulan, erkekliğin performe edildiği ve yeniden üretildiği bir alan olarak inşa edilen ve 1896’da kadınların katılmasının resmi olarak yasaklandığı Atina Olimpiyatları, aynı zamanda ilk başkaldırının, başka bir ifadeyle, kadınların uzun eşitlik koşusunun başladığı olimpiyatlardı. 

Maratona kabul edilmeyen kadın atlet Stamatia Revithi, resmi yarışın ertesi günü aynı parkuru koşarak, kadınların katılmasını engelleyen düzenlemeyi protesto etti. Bu özgüvenli başkaldırı, 1900 yılında düzenlenen Olimpiyat oyunlarına 975 erkek sporcunun yanında -her spor dalında yarışamasalar da- 22 kadın sporcunun, özellikle tenis ve golf branşlarında müsabakalara davet edilmesini sağladı. Ne de olsa tenis ve golf pek erkeksi göstermiyordu. 1952 yılına kadar %10’u bulmayan kadın sporcu sayısı ancak 1980’de Moskova’da %21,5’e, 2004’te Atina’da %40’a yani “eşite” yakın hale gelmiş ve 2024 yılına vardığımızda ilk defa %50’yi buldu. 4 

Nereden baksanız 128 yıl… Revithi’nin koşusu 128 yıldır devam ediyor. Kadınlar eşitlik için koşmayı sürdürüyor.

Toplumların cinsiyet eşitliği için geliştirdiği pratikleri, yasaları, süreçleri bir kenarda tutalım; madem bu olimpiyatların eşitlik adına en çok öne çıkarılan noktası sayılar; ben de biraz daha sayı vermek isterim.

9 erkek tarafından kurulan IOC’de 1981 yılına kadar hiçbir kadın üye olmazken günümüzde bu komite, 10 erkek, 5 kadın üyeden oluşuyor. 2024 Paris Yaz Oyunları’nda oynanan 32 spor dalının Uluslararası Federasyonlarınınsa yalnızca 2’sinin (golf ve triatlon) başkanı kadın. Oyunlara katılan 206 ülkenin Ulusal Olimpiyat Komiteleri’nin sadece 11’inin başkanı kadın.5 Geride kalan 128 yılda yarışanların sayısında eşitlik sağlansa da yönetenlerin sayısında, yani olimpiyatların erkek dünyasında pek fazla sayı değişmemiş diyebiliriz rahatlıkla. 

32 spor dalının istatistiklerine baktığımız zaman ise Ritmik Jimnastik branşında katılan sporcuların %100’ünün kadın; Güreş’te ise %32’sinin kadın sporcu olduğunu görürüz. Üstelik güreşte yalnızca serbest stilde yarışabilen kadın sporcular (2004 yılından itibaren buna izin var), Greko-Romen (saldırının yalnızca vücudun üst kısmına ve yalnızca kollarla izin verildiği stil) stilde oyunlarda yarışamıyorlar. Julla-Marcy’in de aktardığı gibi6 “yıllardan beri güreş erkeklerle ilişkilendirilen şiddeti, ritmik jimnastik ise kadınlarla ilişkilendirilen estetiği öne çıkaran spor dalıdır”. Sözde “mükemmel eşitliği” sağlamayı hedefleyen Olimpiyatların, esasında hem yönetimiyle hem aldıkları kararlar ve yasaklarla, spor dallarını kadınlar ve erkekler için hala sabitleyen, oyunun kendisini cinsiyetlendiren bir pratiğe devam ettiğini söyleyebilirim.

Oysa ki bazı disiplinler için cinsiyetler arasında makasın kapanmakta olduğu performans farkı, sadece fiziksel farklılıklardan değil aynı zamanda önyargılardan, ayrılan bütçe ve imkânlardan, yani eşitsizliklerden de kaynaklanmaktadır. Bu örnekler maalesef çoğaltılabilir.

Spor branşlarının ötesinde kadınlar ve erkekler arasındaki gelir ve fırsat eşitsizliği, forma kurallarının düzenlemelerindeki adaletsizlikler, kadın ve erkek karşılaşmalarının televizyonların “prime time”da yayınlanma tercihi esnasındaki erkeklerin avantajına olan seçimler, kadın sporcu olarak medyada yer almak için “ilgi gören spor dalında” yarışmak veya madalya kazanmasa da “güncel güzellik algılarına uyar” durumda olma zorunluluğu, genel-geçer güzellik algısına uymuyorsa sözlü şiddete maruz kalma hali, linç kültürü, aynı branşta erkek – kadın kategorilerindeki bilet fiyatı farklılıkları (kadınların artistik jimnastik finalleri hariç) gibi pek çok konuda hala eşitlik sağlandığını söyleyemeyiz. 

Olimpiyat kültüründe arzulanan cinsiyet eşitliği, 2024 Paris Yaz Olimpiyat Oyunları’nda aslında iyi bir iletişim stratejisi olarak bize sunulmak istendi. Ancak yalnızca yukarıda sözünü ettiklerimize baktığımızda dahi mükemmel eşitlikten söz etmek pek mümkün görünmüyor. Sporda cinsiyet eşitliği üzerine yıldan yıla değerli adımlar atıldığını göz ardı edemeyiz ancak aynı zamanda da Olimpiyatlar gibi üst düzey spor karşılaşmalarının bir istisna olduğunu unutmamalıyız. Arka planda üst düzey sporcu olma yolundaki engebeli yola (ki bu yol başka bir yazının konusu olmayı hak edecek kadar biriciktir) bakmadan istatistiklere bakmanın; eşitliği sayılara sıkıştırmaktan öte tarafa gidemeyeceği açıktır.  


Kaynakça:

  1. https://olympics.com/ioc ↩︎
  2. Memiş, U. A., & Yıldıran, İ. (2011). Batı Kültürlerinde Kadınların Spora Katılımlarının Tarihsel Gelişimi. Gazi Beden Eğitimi ve Spor Bilimleri Dergisi, 16(3), 17-26. ↩︎
  3. Taşdelen, P., & KOCA ARITAN, C. (2016). Viktorya Dönemi İngiltere’sinde ve İngiliz sömürgelerinde ilk kadın sporcular.
    ↩︎
  4. Distribution of male and female athletes at the Summer Olympics 1896-2024, Published by Aaron O’Neill, Jul 4, 2024 / https://www.statista.com/statistics/1090616/olympics-share-athletes-by-gender-since-1896/  ↩︎
  5. https://olympics.com/ioc ↩︎
  6. Joncheray, H., Derycke, S., Hanon, C., Julla-Marcy, M., Forté, L., Richard, R., … & de Larochelambert, Q. (2021). Le rôle des facteurs sociaux dans l’accès et le maintien à une carrière de haute performance en athlétisme & La question de la spécificité de la performance féminine (Doctoral dissertation, INSEP; Fédération française d’athlétisme; Ministère de l’éducation nationale, de la jeunesse et des sports). ↩︎

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation