Kitap / Film / Dizi Ekin Taneri 4 Aralık 2024
Özgürlüğün fısıltısı yankılanıyor.
Yüzyıllar boyunca pek çok kadın, haksız yere cadı olmakla suçlanıp hayatlarını kaybetti. Marigje Arriens, Lasses Birgitta, Bridget Bishop gibi isimler, bu acımasızlığın sadece birkaç örneği. Kadınların bilgiye erişimi, bağımsız düşünceleri ve toplumsal cinsiyet rollerine uymamaları, onları “cadı” damgasıyla işaretlemek için yeterli bir gerekçe oldu.
Cadılar, tarih boyunca özgürlüğü simgelemiş, kalıplara sığmayan ve kendi seslerini yükselten cesur kadınlar olarak anılmıştır. Özellikle ataerkil ve kapitalist sistemlerin baskısı altında, marjinalize edilen kadınlar için bir umut ışığı olmuşlardır. Şifacı, ebe gibi kadınlar, bilgi ve becerileri nedeniyle hedef alınarak susturulmaya çalışılmıştır. Cadı avları, aslında farklılıkları kabul etmeyen ve kadınların yükselişinden korkan bir toplumun karanlık bir yansımasıdır.
Cadıların Mirasının Hayat Bulduğu Belgesel: Cadılar
Bu yaz Ayvalık Uluslararası Film Festivali’nde sinemaseverlerin karşısına çıkan Cadılar, izleyicilere kişisel duygu yüklü bir tanıklıkla beraber feminist tarih açısından önemli bir anlatı da sunuyor.
Elizabeth Sankey’nin filmi, Witches (Cadılar), sinema tarihine yaptığı bir yolculukla başlıyor ve yönetmenin kişisel deneyimleriyle birleşiyor. Doğum sonrası depresyonun kadınların hayatına etkilerini “cadı” metaforu üzerinden inceleyen film, toplumsal cinsiyet rolleri ve kadın bedeninin kontrolü gibi önemli konulara değiniyor.
Elizabeth Sankey, sinema tarihini ve kişisel hikayesini bir araya getirerek, kadınların yüzyıllar boyunca yaşadığı dışlanmayı ve damgalanmayı kendi bakış açısıyla anlatıyor. “Cadı” figürü üzerinden ilerleyen film, doğum sonrası depresyonun kadınların hayatına nasıl yansıdığını ve toplumun kadınlara yüklediği rollerin ne kadar yıkıcı olabileceğini gözler önüne seriyor. Sankey, hem kişisel mücadelesini anlatıyor hem de yol arkadaşlarını seyircisiyle tanıştırıyor.
Annelik, tüm toplumlarda kadının sırtına vurulan en büyük yüklerden biri.
Annelik bir rol ve herkes karşısındaki kadından o rolü, beklediği gibi oynamasını istiyor. Beklentiler karşılanmadığı zaman makbul ve kabul edilen kutsal anneden kötü kadına, “cadıya” dönüyor. Bu sebeplerle de bir kadının yaşadığı zorlukları paylaşması çok zor bir hale geliyor.
Filmde Elizabeth Sankey, bütün samimiyetiyle tüm deneyimini seyircisine anlatıyor ve bunu çok ciddi bir sinematik arşiv kullanarak yapıyor. Filmdeki dış ses, cadıları gördüğümüz görüntülerle birlikte başka bir deneyim yaşatıyor.
Belgesel, sadece bir sorun teşhisi yapmıyor, aynı zamanda çözüm önerileri de sunuyor. Film, kadınların birbirlerine destek olmasının önemini vurguluyor ve geçmişte olduğu gibi günümüzde de kadınların kendi aralarında dayanışma ağları kurduğunu gösteriyor. Bu dayanışmanın, kadınların hem fiziksel hem de duygusal olarak iyileşmesine katkı sağladığına dikkat çekiliyor.
Çok rahat bir çaresizlik hikâyesine dönebilecek olan film, cadıların da yardımıyla harika bir dayanışma filmine dönüşüyor. Kadınlara el uzatıyor ve kimsenin mükemmel olmadığını ve yardım almanın önemini hatırlatıyor.
Elizabeth Sankey, Cadılar belgeseliyle cesaret, şefkat ve iyileştirici bir anlayışla dolu bir iksir hazırlıyor ve kadınlara sunuyor.
Editör: Ebru Pektaş
Düzelti: Sabâ Esin
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖