Background

“Ağlayan bir çocuğun gözyaşından herkes sorumludur…”

Öznur Özkaya

Neslihan Semiz’in ilk romanı “Said ve Shaya” da Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye’ye sığınan bir ailenin geride kalan iki çocuğu Said ve Shaya’nın Ankara’daki derme çatma yaşamları, acıları, parasızlıkları ve vatansızlıkları Salih Dede’nin kalbinden yansıyanlarla şekilleniyor. 

Savaşlardan her zaman en çok kadınlar ve çocuklar zararlı çıkar. Gençler ölür, şehirler sabahtan akşama dek bombalanır; yiyecek, içecek, temiz su bulunmaz; kadınlar tecavüze uğrar, kendini kurtarabilenler göçe zorlanır. Bakın, Avrupa – Akdeniz İnsan Hakları Ağı Suriye’de çatışmaların başladığı 2011 yılının Mart ayından bu yana binlerce kadının tecavüze uğradığına, bu kadınların evlerini terk etmek zorunda bırakıldıklarına işaret ediyor. Hazırlanan raporda kadınların çocuklarıyla birlikte canlı kalkan olarak kullanıldığını, kaçırıldığını, işkenceye maruz kaldıklarını vurguluyor.

Mültecilik; eskiden pek de önemsenmeyen bir insanlık sorunuydu. Fakat artık durum böyle değil. Yine de hâlâ çoğu kimse mültecilerin dramını görmezden geliyor. Dünyanın neresine giderseniz gidin halkların bir kısmının mültecilerle empati kurup dayanışma gösterdiğini, bir kısmının ise önyargılar ve genellemeler sebebiyle nefret söylemleri üretip faşizan bir tutum sergilediğini görürsünüz. 

Halbuki mültecilik, tercih değil durumdur; haklarını savunabilmeleri, fikirlerini dile getirebilmeleri için pek olanak sağlanmaz. Her fırsatta ülkelerine dönmek istediklerini söylerler ve eğreti yaşarlar, kendilerini istenmeyen misafir olarak görürler, ne geri dönebilir ne de geldikleri yerde kalabilirler. Köklerini geldikleri yerden koparamayacakları için hep mutsuzdurlar, bu yüzden geldikleri yerde öteki olmak durumunda kalırlar.

Neslihan Semiz’in ilk romanı “Said ve Shaya” da bu yaraya parmak basıyor. Suriye’deki savaş nedeniyle Türkiye’ye sığınan bir ailenin geride kalan iki çocuğu Said ve Shaya’nın Ankara’daki derme çatma yaşamları, acıları, parasızlıkları ve vatansızlıkları Salih Dede’nin kalbinden yansıyanlarla şekilleniyor. 

Savaşın çocuk gözünde bile nasıl olağan hale geldiğini gördükçe; sürgünün acıları, var olma telaşı, kayıplar, geride bırakılanlar, yeni bir ülkeye ve yaşama uyum sağlama çabaları bizi en derinimizden yaralıyor. Dünyada cennet diye bir yer kalmadığını bilseler de sığınabilecekleri bir liman bulma amacıyla Kanada’ya ulaşmak üzere çıktıkları yolculuğun sonlarını getirmesi ise okurun önünde karmaşık bir uzam ve keder yüklü bir suçluluk biriktiriyor.

Evet, mültecilik, tercih değil durumdur. Mülteciler, haklarını savunabilmeleri, fikirlerini dile getirebilmeleri için pek olanak sağlanmadığı için her fırsatta ülkelerine dönmek istediklerini söylerler ve eğreti yaşarlar, kendilerini istenmeyen misafir olarak görürler. Ancak ‘Ne oldu da bu insanlar ülkelerinden ayrılmak zorunda kaldılar? Peki ya geldikleri, tutundukları topraklarda ne yaşadılar veya yaşıyorlar?’ sorusunu düşünmememiz olanaksız çünkü “Ağlayan bir çocuğun gözyaşından herkes sorumludur,” (Semiz 2017: 102) ve “Dünya belki de kuşlarındır, haberimiz yok!” (Semiz 2017: 11)

* Said ve Shaya, Neslihan Semiz, Alfa Yayıncılık, Haziran 2017.

 

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation