Background

Üniversitede Kariyer ve Bakım Arasında Seçim Yapmaya Zorlanan Kadınlar

Görsel: https://www.publico.es/files/fullwidth_image_horizontal_desktop/uploads/2025/01/18/678bd6ef20e72.jpeg

Üniversite kariyerinde ilerlemek halihazırda karmaşıkken, daha yüksek pozisyonların gerektirdiği talepler, birçok kadını kariyer ile bakım arasında seçim yapmaya zorluyor. 

Üniversite bölümlerinin çoğu genellikle dört ila beş yıl sürüyor, yüksek lisansla bu süre bir veya iki yıl daha uzayabiliyor. Bazen de üniversitede iş hayatına devam etmek için bu yıllar artış gösteriyor. Yılların yanından geçen, kaydedilmeyen saatler de buna dahil. Bu kaydedilmeyen saatleri organize etmek için bazı kararlar almak zorunlu: uyku zamanını kısaltmak, yemek molalarını uzatmak ve anne olmak gibi meseleler bu saatler içinde müzakere ediliyor. 

Bu, İspanyol üniversite ortamında mesleki kariyerlerini geliştirmek isteyen birçok kadının yüzleşmek zorunda kaldığı bir ikilem. Bilim, İnovasyon ve Üniversiteler Bakanlığı’nın 2023’te yayınladığı rapora göre İspanya’daki profesörlerin yalnızca %25,6’sı kadın — rektörlük pozisyonundaki kadınlar hesaba katılmadan ise sadece beşte biri kadın. 

Burgos Üniversitesi profesörü ve 2009’dan bu yana bu alanda kadın-erkek eşitliğini teşvik etmek amacıyla 50’den fazla İspanyol üniversitesinin eşitlik birimlerini, komisyonlarını ve ofislerini bir araya getiren Üniversite Mükemmeliyeti için Cinsiyet Eşitliği Birimleri Ağı (RUIGEU) koordinatörü María Isabel Menéndez, Público’ya şöyle anlatıyor: “Bir boşluk var ve profesörlük pozisyonları, kadınların üniversite kariyerlerinde karşılaştığı zorlukları görmemize yardımcı olan iyi bir gösterge.” 

Menéndez’e göre kadınların üniversitede çalışmaya erişimi ve bunu sürdürmesi erkeklere göre daha zor, çünkü mesele yalnızca mesleki kategorilere erişim değil; kadınlar, belirli tamamlayıcılara erişimde de etkileniyor. “Kuşkusuz bunun nedenlerinden biri uzlaşma ve ortak sorumluluğun zorluğudur” diye belirtiyor. 

İsminin gizli kalmasını isteyen, Bask Ülkesi Üniversitesi’nde (UPV-EHU) İnsan Bilimleri alanında çalışan bir profesör Público yayınına verdiği ifadede şöyle diyor: 

“Benim bölümümde en yüksek akademik pozisyonlar ezici çoğunlukla erkekler tarafından işgal edilmiş durumda ve profesörlük pozisyonunda hiçbir kadın yok. Erkek meslektaşlarım arasında profesörlüğe hızlı terfiler gördüm, oysa benimki çok uzun sürdü.”  İki çocuk annesi olan bu profesör, kariyerinin çok yavaş ilerlediğini söylüyor: “Çünkü sorun, terfi için zaman ayırabilmek ve bunun gerektirdiği evraklardı. Ben de çabalarımı araştırma, öğretme ve aileme bakmaya yoğunlaştırdım.”  Annelik yıllarına denk gelen öğretmenlik kariyerinin ilk dönemlerinde akademik seviyesinin altında bir pozisyonda görev almış ancak konumunu iyileştirememişti. “Her şeye yetişemiyordum,” diyor. Üniversitede neredeyse otuz yıllık kariyerin ardından ve birkaç yıl önce yeterliliğini aldıktan sonra hâlâ profesörlüğe terfi kararını bekliyor. 

Akademik İlerleme 

Profesörlük, bir akademisyenin ulaşabileceği en yüksek derece ve bahsi geçen bakanlık raporu, cinsiyet ayrımının akademik kariyer boyunca nasıl evrildiğine dair ilginç bir bakış açısı sunuyor. 

Konuyla ilgili en dikkat çekici verilerden biri, lisans ve yüksek lisans öğrencileri arasında kız öğrencilerin (sırasıyla %56 ve %54) erkeklerden daha fazla olmasıdır. Ancak bu oranlar yanıltıcı olabilir; çünkü orta seviyelerde (doktora öğrencileri, onaylanmış tezler vs.) oran %50 civarında eşitlenmeye başlıyor. Eğrinin yönü hangi noktada değişiyor? İlk büyük düşüş, profesörlükten önceki pozisyonlarda görülüyor. Şu anda bu pozisyonlardaki kadın oranı %44,5’e düşüyor ve erkeklerle aradaki fark on puanın üzerine çıkıyor.  Örneğin, UPV-EHU profesörünün çalıştığı bölümde çalışanların yalnızca %26,4’ü kadın ve bu kadınların hiçbiri profesör değil. Profesör şöyle diyor: “Kadınların kendilerini terfi ettirmek konusunda erkeklere göre daha az kaygılandıklarını düşünüyorum. Ancak bunun nedeni uzun vadeli bir vizyon eksikliği değil.” 

Üniversitelerin hiyerarşik yapısında ilerlemek kolay değildir. Ulusal Kalite Değerlendirme ve Akreditasyon Ajansı (ANECA) tarafından belirlenen bir dizi gerekliliğe de uymak gerekir: yurt dışında kalmak, üniversite yapıları içinde yönetim pozisyonlarında görev almak (örneğin bölüm başkanlığı, araştırma ekibi liderliği, dekan yardımcılığı gibi). Menéndez şunu vurguluyor: “Muhtaç kişilerin bakımı, kadınlar için her zaman bir engel teşkil edecektir çünkü bu bakım rollerini üstlenenlerin büyük çoğunluğu kadınlar.” 

Madrid Complutense Üniversitesi’nden (UCM) profesör ve üç çocuk annesi Tamara Antona Jimeno, “En kolay şey öğretmenlik pozisyonunda kalmak” diyor. “Ancak doktora bursu almak veya üç aydan fazla süren yurt dışı konaklamalar gibi talepleri karşılamak çok daha karmaşık. Bu, bir aile içinde yaşarken oldukça zor.” 

Rey Juan Carlos Üniversitesi’nden (URJC) profesör ve iki çocuk annesi görüşte: “Carro (takma isim) da aynı görüşte: “Eğer yurt dışında altı ay geçirmeniz gerekiyorsa bunu yapamazsınız, çünkü altı ay boyunca aile hayatınızdan çıkamazsınız. Çocuklarınızı da yanınızda götüremezsiniz çünkü okulda olmaları gerekiyor.”  Bu yurt dışı kalışlar, hayata dair sorumluluklar nedeniyle akademik başarıyı geciktiriyor. 

ANECA’nın belirlediği profesörlük gereklilikleri yıllar geçtikçe, özellikle 2008 krizinden sonra, daha da karmaşık hale geldi. Bask’taki profesör, “Artık bu evrakları halletmek için kendini bu işe adamış şirketler var,” diyor.  “[ANECA] profesörlük yeterlilik sistemi yokken bu pozisyonlara erişim daha kolaydı. Sonrasında ise pozisyon bulmak bile zorlaştı” diyor ve bu durumun, geçmişte pozisyon açılmamasının akademik kariyerleri nasıl ertelediğini gösterdiğini belirtiyor. 

Menéndez şöyle diyor: “Bunun arkasında, bu sorumluluğu kadınlar ve erkekler arasında paylaşacak bir toplumsal değişimin olmayışı var. Üniversitedeki erkeklerin de babaları, anneleri, çocukları var ama bakıcı rolü çok az değişti; bu rol hâlâ kadınlara ait.” 

Eşitlik Planları: Bir Miktar İlerleme, Uzun Bir Yol

Üniversite kariyerinde ilerlemek zor ve yüksek pozisyonların talepleri, birçok kadını kariyer ile bakım arasında seçim yapmaya zorluyor.  Kadın-erkek eşitliği yasasının 2007’de onaylanmasıyla İspanyol üniversiteleri, eşitlik planları geliştirme ve uygulama yükümlülüğüne sahip oldu. 2023’teki üniversite yasası da organların ve komisyonların dengeli temsilini, pozitif ayrımcılık yöntemlerini ve ortak sorumluluğu teşvik etmeyi şart koşuyor. 

Menéndez, “Pozisyon açmaktan bahsederken iki önemli unsuru göz önünde bulundurmalıyız: siyasi irade ve kaynakların varlığı,” diyerek hâlâ daha fazla çabaya ihtiyaç olduğunu belirtiyor.  Mevzuat değişiklikleri sayesinde birçok akademisyenin istihdam durumu iyileşti. Antona Jimeno, “Eşitlik birimleri çok büyük çaba sarf etti,” diyor. “Uzlaşma talebinde bulunabileceğiniz ve dersleri günün en uygun saatine yoğunlaştırabileceğiniz planlar mevcut.” 

Hem Antona Jimeno hem de Marta Carro daha önce özel üniversitelerde çalıştı. Carro, “Evde oğlumla birlikte olduğum halde şafaktan akşama kadar çalışıyordum. Oynadığınızda çalışmadığınız için, çalıştığınızda da oynamadığınız için kendinizi kötü hissediyordunuz. Bu da duygusal ve mesleki stresinizi artırıyordu,” diyor. 

Antona Jimeno, “Özel üniversite sonuçta bir şirkettir. ‘Uzlaşma’ orada akademik değil, şirket bakış açısına bağlı” diyerek özelde araştırma görevleriyle uzlaşmanın çok daha zor olduğunu vurguluyor.  Ancak Menéndez, eşitlik planlarının hâlâ gelişmesi gerektiğini belirtiyor: “Bu planlar alt kuşakların (çocuklar) bakımına daha fazla odaklanıyor. Yaşlıların ve diğer bağımlı bireylerin bakımı ise hâlâ yeterince düşünülmüş değil.”  Menéndez son olarak şöyle diyor: “Gençken annelik nedeniyle uzlaşma sorunları yaşayan bir nüfus, yaşlandığında da yeni bir sorunla karşılaşıyor: yaşlı anne babalara ve bağımlı bireylere bakım. Bu, kadınların yaşam döngüsü boyunca karşılaştığı, üniversite gibi kurumlardaki yapısal engellerin kısa vadede çözüm bulamadığı yeni bir zorluk.”

Kaynak: https://www.publico.es/mujer/igualdad/dificil-conciliacion-universidad-mujeres-obligadas-elegir-carrera-cuidados.html?utm_medium=social&utm_campaign=Publico&utm_source=Twitter&s=08#Echobox=1737272516

Çeviren ve Derleyen: Ege Ekin Özer


Bölünmüş Bir Ulus: ABD’de Kadınlar ve Trans Bireyler İçin Yeni Politikalar Ne Anlama Geliyor?

Görsel: https://www.vox.com/identities/2017/1/21/14346500/women-march-world-photo

2025’in ilk aylarında Amerika Birleşik Devletleri, toplumsal cinsiyet, kimlik ve eşitlik mücadelesinde çalkantılı bir döneme girdi. Donald Trump’ın Beyaz Saray’a dönüşüyle birlikte federal düzeyde hızla yürürlüğe giren politikalar, hem kadınları hem de trans bireyleri doğrudan etkileyerek yasal mücadelelere, kitlesel protestolara ve ülke genelinde ciddi bir belirsizliğe yol açtı.

20 Ocak’ta Trump, Kadınları Toplumsal Cinsiyet İdeolojisi Aşırılığından Koruma ve Federal Hükûmete Biyolojik Gerçeği Geri Getirme başlıklı 14168 sayılı Başkanlık Kararnamesi’ni imzaladı. Bu kararname, tüm federal kurumlara “cinsiyet”i ömür boyu yalnızca doğumda belirlenen biyolojik temellere göre tanımlama zorunluluğu getiriyor. Böylece önceki yönetim dönemlerinde tanınan toplumsal cinsiyet kimliğiyle ilgili birçok koruma anında ortadan kaldırıldı.

İki hafta sonra, Trump Kadın Sporlarından Erkekleri Uzak Tutma başlıklı 14201 sayılı kararnameyi imzaladı. Bu düzenleme, trans kadınların kadın spor takımlarına katılmasını yasaklıyor ve karara uymayan eğitim kurumlarının federal fonlarını kaybetme riski doğuruyor.

Bu kararlar, kadınları “koruma” söylemiyle sunulsa da, birçok kişi bu politikaların temel amacının trans bireyleri dışlamak olduğunu savunuyor. Feminist hareketin büyük bir bölümü ise bu kararları ayrımcılık ve kimlik silme girişimi olarak değerlendiriyor.

Korku, Öfke ve Yas

Trans bireyler için bu kararlar yalnızca sembolik değil, doğrudan hayatlarını etkileyen sonuçlar doğuruyor. “Bu sporlarla ilgili değil” diyor, Los Angeles’taki bir protestocu. “Bu bizim varlığımızı inkâr etmekle ilgili.”

Mart başında Albany, New York’ta Siyah trans bir erkek olan Sam Nordquist’in öldürülmesi, bu korkulara trajik bir boyut kazandırdı. Cinayetin nedeni henüz netleşmemiş olsa da, aktivistler bu tür olayların giderek artan trans karşıtı söylemlerle bağlantılı olduğunu düşünüyor.

8 Mart: Kadınlar Günü Protestoya Dönüştü

8 Mart 2025’te Dünya Kadınlar Günü, ABD’nin dört bir yanında yalnızca bir kutlama değil, aynı zamanda bir protesto gününe dönüştü. Michigan’ın başkenti Lansing’de yüzlerce kişi üreme haklarını ve trans bireylerin dahil edilmesini savunmak için toplandı. Sloganları netti: “Bedenimiz, hayatımız, hakkımız!”

Benzer protestolar San Francisco, Chicago, Danbury, Midland ve Washington D.C. gibi şehirlerde gerçekleşti. Danbury, Connecticut’ta yüzlerce kişi CityCenter Green’de “For The People” yürüyüşü düzenledi; Midland, Michigan’da adliye binası önünde Trump’ın politikalarına karşı miting yapıldı. Washington’da Demokrat kadınlar Trump’ın Kongre konuşmasına pembe kıyafetlerle sessizce protesto ederek katıldı.

Yasal Süreçler: ACLU ve Lambda Legal’dan Ciddi Müdahale

Trump’ın kararlarına karşı açılan davalar da hız kazandı. ACLU ve Lambda Legal, başkanlık emirlerinin anayasal hakları ihlal ettiğini öne sürerek çok sayıda dava açtı.

  • PFLAG v. Trump davasında, trans bireylerin cinsiyet uyum sürecine erişiminin federal fonlarla engellenmesi hedef alındı. Bu dava, genç trans bireyler ve ailelerini temsilen açıldı.
  • San Francisco AIDS Foundation v. Trump davası ise, 14168 numaralı emir ve benzerlerinin trans bireyleri “hukuken silme” girişimi olduğunu savunuyor. Davacılar arasında LGBT+ sağlık merkezleri ve toplum kuruluşları yer alıyor.
  • Ayrıca, Lambda Legal ve Legal Defense Fund, çeşitli insan hakları kuruluşlarıyla birlikte National Urban League v. Trump adlı bir dava açtı. Bu dava, federal kurumlarda çeşitlilik, eşitlik ve kapsayıcılık (DEI) programlarını yasaklayan emirleri hedef alıyor.

Sonuç: Belirsiz Bir Gelecek

Kadınlar ve trans bireyler için önümüzdeki yıl, bu politikaların etkilerini hissettikleri, mücadele ettikleri ve direnç gösterdikleri bir dönem olmaya devam edecek. Trump yönetimi, federal cinsiyet politikalarını biyolojik ikili tanımlara göre yeniden şekillendirmek konusunda kararlı. Ancak bu çabaların yasal olarak sürdürülebilir olup olmayacağı, kamusal tepkilere dayanıp dayanamayacağı henüz bilinmiyor.

Ancak şu kesin: Toplumsal cinsiyet adaleti için verilen mücadele yeni bir aşamaya girdi. Ve ön saflardaki aktivistler — ister trans gençler, ister feministler olsun — geri adım atmaya niyetli değil.

Çevirmenin Yorumu: Bu yazı, son aylarda Amerika Birleşik Devletleri’nde kadınlar ve trans bireylerin hayatlarını doğrudan etkileyen kararlar, tepkiler ve direnişlerle örülü bir dönemi belgeleme çabasıdır. Aktarılan bilgiler güvenilir kaynaklardan derlenmiş olsa da, yaşananlar yalnızca yasa metinlerinden ibaret değildir. Her kararın ardında, kimliğini korumaya çalışan bir genç; yaşam hakkı tehdit altında olan bir trans birey; eşitlik için sokaklara çıkan bir kadın, bir öğrenci, bir insan vardır. Bu yazı, yalnızca bilgi vermek değil, aynı zamanda tanıklık etmek ve hatırlamak içindir. Çünkü bazı haklar bir kez kaybedildiğinde, geri kazanılması uzun yıllar sürebilir. Bu metin eşitlik, onur ve insanlık mücadelesinin tarafında durur.

Kaynaklar:

White House – Executive Order 14168
https://www.whitehouse.gov/presidential-actions/2025/01/defending-women-from-gender-ideology-extremism-and-restoring-biological-truth-to-the-federal-government

PBS – Trump’s Executive Orders Targeting Transgender People
https://www.pbs.org/newshour/politics/6-ways-trumps-executive-orders-are-targeting-transgender-people

Times Union – Sam Nordquist Cinayeti
https://www.timesunion.com/news/article/albany-grief-fear-outrage-follow-sam-20219312.php

Michigan Advance – 8 Mart Lansing Protestosu
https://michiganadvance.com/2025/03/08/hundreds-gather-in-lansing-to-protest-trump-actions-against-reproductive-rights-and-trans-women

NewsTimes – Danbury Kadınlar Günü Yürüyüşü
https://www.newstimes.com/news/article/danbury-ct-march-rally-international-women-s-day-20209171.php

OurMidland – Midland Protestosu
https://www.ourmidland.com/news/article/midland-womens-day-rally-trump-protest-20211587.php

TIME – Demokrat Kadınların Sessiz Protestosu
https://time.com/7264001/trump-congress-democrats-pink

ACLU – Preliminary Injunction on Anti-Trans Order
https://www.aclu.org/press-releases/federal-judge-grants-preliminary-injunction-against-trumps-anti-trans-healthcare-order

Lambda Legal – SFAF v. Trump
https://lambdalegal.org/newsroom/sf_us_20250220_lgbtq-hiv-advocates-file-lawsuit-challenging-trump-orders-to-erase-trans-people-defund-services

Lambda Legal – DEI Ban Lawsuit
https://lambdalegal.org/newsroom/nul_us_20250219_civil-human-rights-orgs-sue-trump-admin-over-eos-banning-dei

Çeviren ve Derleyen: Demet Yılmazkuday


Seçim Telaşı Arasında Almanya Kürtajı Yasallaştırmadı

Fotoğraftaki pankartta “Benim vücudum, benim kararım! 218 ve 219. maddelere son!” sloganı yer alıyor.

Görsel: Gunda-Werner-Institut, Heinrich-Böll-Stiftung 

Almanya’da yürürlükte olan kürtaj yasasının güncellenmesi sözü verilmesine rağmen, görevdeki hükümet erken seçim telaşı nedeniyle bunu gerçekleştiremedi. Almanya’da istenmeyen bir gebeliği sonlandırmak isteyen kadınları sessizlik, damgalanma, utanç, yüksek maliyetler ve yasal şartlarla dolu adeta bir “hukuki yolculuk” bekliyor. Kürtaj, Almanya’da hâlen yasa dışı; yalnızca gebeliğin ilk 12 haftasında, zorunlu danışmanlık ve bekleme süresi şartlarıyla cezadan muaf tutuluyor. Diğer istisnalar ise yalnızca annenin hayatının tehlikede olması ya da gebeliğin tecavüz sonucu oluşması durumlarında geçerli.

Görev süresi 2021’de başlayan koalisyon hükümeti, Almanya’nın 150 yılı aşkın süredir yürürlükte olan kürtaj yasasını modernleştirme sözü vermişti; ancak bu hedefe ulaşılamadı. Yasada değişiklik yapmak için 2025 Eylül’ünde planlanan seçim tarihine kadar zaman olabilirdi. Ancak, 23 Şubat’ta yapılmasına karar verilen erken seçim, kadınların reform umutlarını neredeyse tamamen sona erdirdi.

Başbakan Olaf Scholz’un merkez-sol koalisyonu, seçim kampanyasında verdiği bu vaadi yerine getirmek için ilk adımı ancak 2023’te atabildi. Hükümet, kürtajın Ceza Kanunu dışında nasıl düzenlenebileceğini incelemek üzere bir uzman komisyon oluşturdu. Komisyon, gebeliğin ilk 12 haftasında kürtajın yasal hale getirilmesini tavsiye etti. Kadınlar yine danışmanlık almak zorunda olacaktı, ancak mevcut durumda zorunlu olan üç günlük bekleme süresi kaldırılacaktı. Komisyon ayrıca, danışmanlık belgesi olmadan kürtaj yapılması durumunda yalnızca hekimin cezai sorumluluk taşımasını, kadının ise cezai takibata uğramamasını önerdi.

Aylar geçtikçe ilerleme kaydedilemeyince, sivil toplum kuruluşları nadir rastlanan bir adım atarak kendi hukukçularına, uzman komisyonun önerilerine dayalı bir yasa tasarısı hazırlattı. Milletvekilleri daha sonra benzer bir tasarı sundu, ancak artık 2024 sonlarına gelinmişti. Tasarının 10 Şubat’ta, parlamento döneminin bitiminden bir gün önce, Hukuk İşleri Komisyonu’nda görüşülmesi planlandı. Aktivistler, parlamentoda reformu destekleyen çoğunluk olsa bile, bu kadar kısa sürede yasanın çıkarılmasının pratikte imkânsız olduğunu belirtti. Nitekim yasa tasarısı meclisten geçemedi. Muhalefetteki merkez-sağ blok ise hükümeti, seçimden hemen önce böyle bir yasa tasarısını gündeme getirdiği için “skandal yaratmakla” suçladı. Hristiyan Demokrat Birliği (CDU) lideri Friedrich Merz, Aralık ayında yaptığı açıklamada, “Hiç gereği yokken böylesine büyük bir toplumsal çatışmayı kışkırtmaya acil bir ihtiyaç yoktu,” dedi.

Çevirmenin Yorumu: Almanya’daki kürtaj yasasının modernizasyonuna yönelik çabaların, erken seçim sürecine takılarak sonuçsuz kalması, kadınların üreme hakları konusunda hâlâ ne denli kırılgan bir zeminde bulunduğunu gösteriyor. Almanya’da kürtaj ilk 12 haftada zorunlu danışmanlık ve bekleme süresi şartıyla cezadan muaf tutulsa da, hem bu yasal prosedürler hem de bazı bölgelerde hizmete erişimin sınırlı olması, kadınların karar hakkını fiilen kısıtlıyor. Benzer bir tablo Türkiye için de geçerlidir. Türkiye’de kürtaj 10 haftaya kadar yasal olsa da, birçok kamu hastanesinde hizmet verilmemesi nedeniyle kadınlar özel sağlık kuruluşlarına yönelmek zorunda kalmakta ve bu durum ekonomik engellere yol açmaktadır. Her iki ülkede de kürtaj hakkı kâğıt üzerinde tanınmış olsa da, pratikte karşılaşılan engeller, yasal hak ile gerçek erişim arasındaki farkı gözler önüne sermektedir. Bu nedenle, kürtajın sadece yasal değil; erişilebilir, güvenli ve eşit koşullarda sunulması, kadınların temel insan hakları bağlamında vazgeçilmezdir.

Kaynak: https://www.safeabortionwomensright.org/

Çeviren ve Derleyen: Dilara Deniz Türk


İran Hükümeti Kadın Hakları Aktivistlerine Baskıyı Artırıyor

Görsel: Soldan sağa: Baran Saedi, Soma Mohammadrezaei, Leila Pashaei ve Sohaila Motaei—Dört Kürt kadın hakları aktivisti—Dünya Kadınlar Günü (IWD) etkinliklerine katıldıktan sonra tutuklandı.

İran hükümeti, zorunlu örtünme yasalarına karşı çıkan ve toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan kadın hakları aktivistlere, gazeteciler ve sanatçılara yönelik baskılarını artırdı. 8 Mart 2025 Dünya Kadınlar Günü’nden bu yana en az beş kadın hakları aktivisti keyfi olarak gözaltına alındı, birçoğu tek kişilik hücrelerde tutuluyor ve avukatları olmadan sorgulanıyor. Kamuya açık kırbaç cezaları, tehditler ve hatta idam cezaları muhalif sesleri susturmak için baskı unsuru olarak kullanılıyor. Şubat 2025’te bir kadın aktivist idam cezasına çarptırıldı, bir erkek şarkıcı ise protesto şarkısı söylediği için kırbaç cezası aldı. Uluslararası Af Örgütü, İran hükümetinin 2022’deki Mahsa Amini protestolarının ardından kadın hakları hareketini bir tehdit olarak gördüğünü ve bu hareketi bastırmaya çalıştığını belirtiyor.

Gözaltına alma dalgası, İran’ın katı yasalarına meydan okuyan aktivistler, gazeteciler ve sanatçıları hedef alıyor. Geçtiğimiz ay Kürdistan eyaletinde Dünya Kadınlar Günü etkinliklerine katılan kadınlar gözaltına alındı ve başörtüsüz halka açık etkinliklere katıldıkları gerekçesiyle kadın gazeteciler hakkında hukuki süreç başlatıldı. Kadın sanatçılar da cezalandırıldı; bir şarkıcı canlı performans sırasında gözaltına alınırken, bir diğerinin başörtüsüz şarkı söylediği için sosyal medya hesapları kapatıldı. Yetkililer, muhalif sesleri susturmak için gözaltı, işkence ve sansür gibi yöntemleri sistematik olarak kullanıyor.

Uluslararası insan hakları örgütleri, İran’daki kadın haklarını ve ifade özgürlüğünü korumak için acil müdahale çağrısında bulunuyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, İran’ın insan hakları ihlallerini incelemekte olup, bu ihlallere yönelik soruşturmaların yetkisini uzatma konusunu değerlendiriyor. Aktivistler, hükümetleri İran’a baskı yapmaya, keyfi olarak gözaltına alınan kadın hakları savunucularının serbest bırakılmasını sağlamaya ve yetkilileri sistematik hak ihlallerinden sorumlu tutmaya çağırıyor. Küresel bir tepki olmadan, İranlı yetkililer eşitlik ve adalet talep edenlere yönelik baskılarını sürdürmeye devam edecek.

Kaynak: https://www.amnesty.org/en/latest/news/2025/03/iran-authorities-target-womens-rights-activists-with-arbitrary-arrest-flogging-and-death-penalty/

Çeviren ve Derleyen: Pınar Güngör


Irak’ın Tartışmalı Aile Hukuku Reformu Cinsiyet Ayrımcılığını Derinleştiriyor

Görsel: Bir kadın, 8 Ağustos 2024’te Bağdat, Irak’taki Tahrir Meydanı’nda evlilikte kadınların haklarından mahrum bırakılmalarına karşı protesto eden bir pankart tutuyor.

AHMAD AL-RUBAYE/AFP via Getty Images

Irak’ta Kişisel Statü Yasası’nda yapılması planlanan değişiklik, 17 Şubat 2025’te yürürlüğe girdi. Bu değişiklik ile birlikte evlilik, boşanma, çocuk velayeti ve miras konularında farklı mezheplere farklı hukuk sistemleri getirildi, vatandaşlara evlilik öncesi mezhebe dayalı seçim hakkı tanındı ve bu haklar ile ilgili alanları düzenlemek için dini otoritelere yetki verildi. Caferi fıkhının çocuk evliliği gibi uygulamalara izin vermesi nedeniyle bu düzenlemenin kız çocukları için asgari evlilik yaşının dokuza indirilmesini mümkün kılacağı endişesi de bir süredir Iraklı kadınlar ve insan hakları örgütleri tarafından dile getirilmekteydi. Yürürlüğe giren düzenleme, evlilik için asgari yaşın Kişisel Statü Yasası ile çelişemeyeceğini belirtiyor ve yasaya göre evlilik için asgari yaş 18. Ancak belli koşullar altında çocukların 15 yaşından itibaren hâkim izniyle evlendirilmeleri de mümkün. Son metindeki düzenleme, değişikliğin 9 yaşındaki kız çocuklarının evliliklerine onay vereceği endişelerini bir süreliğine hafifletmiş olsa da de evlilik için asgari yaşın 18 olması gerektiği yönündeki uluslararası hukuki standartlarıyla hala açıkça çelişiyor ve evlilik yoluyla çocuk istismarının devamlılığına yasal dayanak sağlıyor.

Ayrıca, mezhebe dayalı kod sistemi boşanma aşamasındaki kadınların evlilik konutu, nafaka ve uzun süreli çocuk velayeti gibi haklarını da tehdit ediyor. Aktivistler, bu düzenlemenin kanun önünde eşitlik ilkesini ihlal ettiği, mezhebe dayalı yasal düzenlemelerin kadınları ve kız çocuklarını daha fazla istismara maruz bırakabileceğini savunuyor. Kadın hakları grupları, bu değişikliklerin Irak’ın Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW) ve Çocuk Hakları Sözleşmesi (CRC) gibi uluslararası antlaşmalar kapsamındaki taahhütlerini ihlal ettiğini ifade ediyor. Ayrıca, değişiklikler dini konseylerin kişisel statü meselelerinde kendi yasalarını geliştirmelerine izin vererek, tutarsız yasal standartlara ve kadınlar ile kızlara yönelik ayrımcılığın daha da pekişmesine yol açabilir.

Bu gelişmelere yanıt olarak hem uluslararası hem de yerel aktivistler, Irak hükümetini değişiklikleri geri çekmeye ve kadın haklarını koruyan ve ilerleten yasal düzenlemelere odaklanmaya çağırıyor. Uluslararası insan hakları standartlarına bağlı kalmanın ve yasal reformların, eşitliği teşvik ederek çocuk evliliği ve toplumsal cinsiyete dayalı ayrımcılığa karşı koruma sağlamasının önemini vurguluyorlar.

Kaynak: https://www.hrw.org/news/2025/03/10/iraq-personal-status-law-amendment-sets-back-womens-rights

Çeviren ve Derleyen: Pınar Güngör

Editör: Özgür Genç
Düzelti: Özgür Genç
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Filiz Kılıç

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation