Gündem Kadın Vardiyası 7 Ocak 2025
Sadece 2022 yılında İtalya’da 126 kadın öldürüldü. Faillerin yarısı kadınların eski ya da mevcut partneriyken, yüzde 34’ü akrabasıydı. 2023 yılına gelindiğinde ise, İtalya’da ‘kadın cinayeti’ terimi yılın kelimesi olarak seçildi. Çünkü bir yandan ülkeyi saran kadın cinayeti vakaları ve hukuki süreçlere ilişkin tartışmalar devam ederken, erkek arkadaşı tarafından aylarca takip ve taciz edildikten sonra Kasım 2023’te 20 yerinden bıçaklanarak öldürülen üniversite öğrencisi Giulia Cecchettin’in cinayeti, ülke çapında derin bir öfke ve yas dalgasına yol açmıştı.
Elena Cecchettin, verdiği röportajlarda kardeşinin ölümünü İtalya’daki köklü eril kültürün normalleştirdiği kadın düşmanlığı ve toksik erkeklikle ilişkilendiriyordu. Ayrıca kendisi, katillerin ‘canavar’ ya da ‘cinnet geçiren’ erkekler olarak değil, ataerkil tecavüz kültürünün ‘sağlıklı çocukları’ olarak nitelendirilmesi gerektiğini savunuyor. Cecchettin’in bu yorumu, dünyanın her yerinde yaşanan kadın cinayetlerini anlamak için de oldukça önemli: Çünkü çoğunlukla faile atfedilen ‘canavar’ veya ‘deli’ gibi tanımlamalar, üzerine fazla düşünülmeyecek bir istisnayı veya toplumun dışlayarak sorumluluk yüklemekten kaçındığı bir kişiyi işaret ediyor. Halbuki kadın cinayetleri tutku ya da deliliğin bir sonucu olmaktan çok cinsiyetler arasındaki eşitsiz güç dengesine dayanan ve erkek egemen toplumsal yapılanmanın pekiştirdiği bir sorundur. Erkek var olan düzende öldürebildiği için öldürüyor, şiddet uygulanabildiği için devam ediyordur. Örneğin, yapılan araştırmalar (bkz. İtalyan Ulusal Araştırma Konseyi, CNR) İtalya’daki 18 ile 84 yaş arasındaki kadınların neredeyse yüzde 51’inin (yaklaşık 12 milyon) hayatları boyunca en az bir kez fiziksel ya da psikolojik şiddete maruz kalmasına rağmen, yalnızca yüzde 5’inin bu durumu resmi kuruluşlara bildirdiğini söylüyor.
Diğer bir yandan, İtalyan toplumunu geçmişten bugüne şekillendiren ataerkil normların etkisiyle kadına yönelik şiddetin ve istismarın normalleşmesi, toplumsal, kültürel ve yasal reformlara duyulan acil ihtiyacı açıkça ortaya koymaktadır. İtalyan hükümeti, 2019 yılından beri başta aile içi şiddet mağdurlarını korumaya yönelik ‘Codice Rosso’ (Kırmızı Kod) gibi yasalar çıkarsa dahi, ülkedeki kadın cinayeti istatistikleri ve medyaya yansıyan eril şiddet örnekleri dehşet vermeye devam ediyor. Üstelik İtalya’da cinsiyete dayalı şiddetle mücadeleye ayrılan kaynaklar son 10 yılda %156 oranında artış göstermesine rağmen, kadın cinayetlerinin sayısında halen kayda değer bir azalma sağlanamadı.
Kadın cinayetlerinin İtalyan yasalarına göre bağımsız bir suç kategorisi olarak tanınmaması, şiddetle mücadelede yasal düzenlemelerin yetersizliğini açıkça ortaya koymaktadır. Bu bağlamda, Şiddete Karşı Kadın Ağı (Donne in Rete Contro La Violenza) bünyesinde görev yapan uzmanlar, etkili bir mücadele için yalnızca maddi desteğin yeterli olmadığını vurguluyor. Uzmanlar, şiddetin önlenmesine yönelik yasaların çıkarılmasının yanı sıra toplumsal bilinçlendirme çalışmalarının da büyük önem taşıdığını belirtiyor. Çünkü artan fonlara rağmen şiddet oranlarının son yıllarda yükselmeye devam ettiği gerçeği sorunun derinliğini gözler önüne seriyor.
Yorum:
İtalyan hükümeti ve yargısı, yalnızca bireysel kadın cinayetlerini ele almakla sınırlı kalmamalı; aynı zamanda toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti besleyen ve devam ettiren normlara da kararlı bir şekilde meydan okumalıdır. Toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alan, eğitim ve bilinçlendirmeyi merkeze koyan çok yönlü ve ilerici bir yaklaşım olmadan kadın cinayetlerinin önlenmesi mümkün değildir. Ancak bu şekilde, nesiller boyu süregelen başarısızlık döngüsü kırılarak kadınlar için daha güvenli ve adil bir gelecek inşa edilebilir.
Çeviren ve Derleyen: Nazlıcan Karaali
Kaynak: https://www.foreignaffairsreview.com/home/femicide-in-italy-its-exponential-rise-and-impact
İranlı yetkililer, kadın ve kız çocuklarının insan haklarını daha da ortadan kaldıran yeni bir baskıcı yasayı kabul etti. Bu yasa, zorunlu örtünme yasalarına karşı devam eden direnişi bastırmak amacıyla idam cezası, kırbaçlama, hapis cezaları ve diğer ağır yaptırımlar öngörüyor.
“Aileyi Koruma, İffet ve Hicap Kültürünü Teşvik Yasası” İran Meclis Başkanı’na göre 13 Aralık 2024’te yürürlüğe girecek. Bu yasa, İran’ın ayrımcı zorunlu örtünme yasalarına karşı barışçıl aktivizm için idam cezasını uygulamayı mümkün kılarak tehlikeli bir şekilde tırmanışa geçti.
74 maddeden oluşan yasa, zorunlu örtünme yasalarına uymayan kadın ve kız çocuklarına kırbaçlama, aşırı para cezaları, ağır hapis cezaları, seyahat yasakları, eğitim ve istihdam kısıtlamaları getiriyor. Ayrıca zorunlu örtünmeyi uygulamayan özel işletmelere ceza verirken, kadın ve kız çocuklarına karşı zorunlu örtünmeye uymadıkları için şiddet uygulayan yetkililere ve milislere cezasızlık tanıyor.
“Bu utanç verici yasa, ‘Kadın, Hayat, Özgürlük’ ayaklanmasının ardından hakları için ayağa kalkmaya cesaret eden kadın ve kız çocuklarına karşı zulmü artırıyor. Yetkililer, kadın ve kız çocuklarına yönelik zaten boğucu olan baskı sistemini daha da yerleştirmeyi ve günlük yaşamlarını daha da katlanılmaz hale getirmeyi hedefliyor” diyor Diana Eltahawy, Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölge Ofisi Başkan Yardımcısı.
“Uluslararası toplum, İran yetkililerinin zorunlu örtünmeye karşı muhalefeti bastırmak için baskıyı daha da yasallaştırmasına ve hatta idam cezasına başvurmasına seyirci kalmamalıdır. İranlı yetkililere bu yasayı geri çekmeleri ve zorunlu örtünmeyi yasa ve uygulama olarak kaldırmaları doğrultusunda baskı yapmak için tüm etkilerini kullanmalıdır. Ayrıca zorunlu örtünmenin uygulanması yoluyla kadınlara ve kız çocuklarına karşı yaygın ve sistematik insan hakları ihlalleri işleyen İranlı yetkilileri sorumlu tutmak için yasal yollar aramalıdır.”
Ölüm Cezası, Kırbaçlama, Aşırı Para Cezaları ve Ağır Hapis Cezaları
Yasa, “çıplaklık, uygunsuzluk, örtüsüzlük ve kötü giyinme (bad poosheshi)”yi suç sayarak ağır cezalar getiriyor.
Yasa, “örtüsüzlük”ü, kadınların ve kız çocuklarının başlarını örtü, çarşaf veya başörtüsüyle örtmemesi olarak tanımlıyor (Madde 50).
Kadınlar ve kız çocukları için “kötü giyinme”, boyun altındaki vücut bölgelerinin eller ve ayaklar dışında herhangi bir kısmını açıkta bırakmak veya “başkalarının günah işlemesine neden olacak veya teşvik edecek” kıyafetler giymek olarak tanımlanıyor (Madde 48).
“Çıplaklık” ve “uygunsuzluk” ise net olarak tanımlanmamış durumda.
Madde 37’ye göre, “çıplaklık, uygunsuzluk, örtüsüzlük veya kötü giyinmeyi” yabancı kuruluşlarla işbirliği içinde “teşvik etmek veya propaganda yapmak” 10 yıla kadar hapis ve 12.000 ABD Dolarına kadar para cezasıyla cezalandırılabilir. Bu madde, eylemin “yeryüzünde fesat” olarak değerlendirilmesi halinde, İslam Ceza Kanunu’nun 286. maddesine göre ölüm cezasıyla sonuçlanabileceğini belirtiyor. Bu yasal düzenleme, kadınların ve kız çocuklarının kendilerini örtüsüz gösteren videolarını yurtdışındaki medyaya göndermesi veya barışçıl aktivizme katılması halinde idam cezasıyla yargılanmalarına yol açabilir.
Madde 49’a göre, “kamuya açık yerlerde veya çevrimiçi olarak çıplaklık” sergileyen kadınlar ve kız çocukları, derhal gözaltına alınma, yargılanma ve 10 yıla kadar hapis cezası veya 12.000 ABD dolarına kadar para cezasıyla cezalandırılacak. Tekrar eden “suçlular” 15 yıla kadar hapis veya yaklaşık 22.000 ABD doları para cezasıyla karşı karşıya kalabilir.
Madde 67, İslam Ceza Kanunu’nun 638. maddesinde öngörülen cezaların, yani kırbaçlamanın, “kamusal alanda yasaklı fiilleri gerçekleştirenlere” ve/veya “kamu ahlakını rahatsız edenlere” uygulanmaya devam edeceğini belirtiyor.
Madde 38’e göre, “hicabı aşağılamak veya alay etmek” ya da “çıplaklık, uygunsuzluk, örtüsüzlük ve kötü giyinmeyi teşvik etmek”, beş yıla kadar hapis, seyahat yasağı ve/veya para cezasıyla cezalandırılabilir.
Yasa ayrıca “çıplaklık, uygunsuzluk, örtüsüzlük ve kötü giyinmeyi teşvik eden” giysilerin, heykellerin, bebeklerin, mankenlerin, resimlerin, kitapların ve dergilerin ithalatını ve satışını yasaklıyor.
Şiddet ve Cezasızlığı Teşvik
Yasa, zorunlu örtünmeyi uygulamak için güvenlik güçleri ve milislerin yetkilerini artırıyor ve bu kişilere cezasızlık sağlıyor. (Madde 59)
Kadın ve kız çocuklarına zorunlu örtünme nedeniyle saldırıları durdurmaya çalışan kişiler, hapis veya para cezasıyla karşı karşıya kalabilirler. (Madde 60)
Çeviren ve Derleyen: Ecem Kavaz
Canlı bir konser sırasında kolsuz bir elbise giyen ve başörtüsüz sahneye çıkan İranlı müzisyen Parastu Ahmadi, İran’da büyük yankı uyandırdı. Ancak, bu cesur performansının ardından birkaç gün içinde tutuklandı. Şimdi, genç sanatçıyı ağır cezaların beklediği düşünülüyor.
Parastu Ahmadi, verdiği konserle İran İslam Cumhuriyeti’nin ve şeri hukukun birçok yasasını ihlal etmiş durumda: Başörtüsüz sahneye çıktı, elbise giydi ve konseri YouTube üzerinden yayınladı. Bu nedenle Ahmadi, iki grup üyesiyle birlikte gözaltına alındı.
Ahmadi’nin avukatı Milad Panahipur şarkıcının ülkenin kuzeyinde, grup üyelerinin ise Tahran’daki stüdyolarında gözaltına alındığını belirtti. Üç kişinin şu an nerede tutulduğu bilinmiyor ve dış dünya ile iletişimleri tamamen kesilmiş durumda.
Kadınlar Giyim Kurallarına Karşı Direniyor
Parastu Ahmadi’nin cesur girişimi, İran içinde ve dışında sosyal medya kullanıcıları tarafından büyük bir destekle karşılık buldu. İran’da birçok kadın, katı İslami kurallardan ve zorunlu kıyafet yönetmeliklerinden dolayı öfkeli.
2022 sonbaharında, “Zan, Zendegi, Azadi!”* sloganı öncülüğünde baskıcı politikalara karşı düzenlenen kitlesel protestolar büyük yankı uyandırmıştı. Ancak bu gösteriler sert müdahalelerle bastırıldı. Yine de büyük şehirlerdeki pek çok kadın, zorunlu başörtüsü gibi kurallara açıkça meydan okuyabiliyor.
Katı Yasalara Yeni Düzenlemeler
İslamcı muhafazakârların çoğunlukta olduğu İran parlamentosu, kadınların İslami kıyafet kurallarına uymadığı durumlarda daha ağır cezaları içeren yeni bir yasa tasarısını gündeme getirdi. Bu adım, hükümetin kadınların giderek büyüyen direnişine karşı sert önlemler almayı hedeflediğini gösteriyor.
Parastu Ahmadi’nin tutuklanması, İran’da bireysel özgürlükler ve kadın hakları üzerindeki baskının simgesi haline geldi. Dünya genelindeki hak savunucuları, bu baskıya karşı kadınların mücadelesini desteklemeye devam ediyor.
Çeviren ve Derleyen: Buket Yalçın
*Farsça “Kadın, Yaşam, Özgürlük!”
Kaynak: https://www.tagesschau.de/ausland/asien/iran-saengerin-verhaftet-100.html
Azerbaycan’ın başkenti Bakü’de düzenlenen COP29 iklim konferansı, 65.000 kişinin katılımıyla kayıtlardaki en büyük ikinci COP olma potansiyeline sahip. Peki cinsiyet eşitliği hakkında ne söylendi? Çok fazla şey değil. Yine de, COP’un sonuçları kadınlar için belirleyici durumda. Konferansın ilk haftalarındaki sonuçlara göre:
Yorum: Daha önce 28. COP’un sahne olduğu gibi 29.sunda da manzara değişmedi. Ülkelerin ve bir grup şirketin “dostlar alışverişte görsün” şiarıyla katıldıkları COP29’da ne kadınlar, ne yerli ve kadim halklar, ne de iklim adına adil bir sonuç ortaya çıkmadı. Geriye kalan en somut şey ülke delegasyonlarının COP’a katılmak için harcadığı milyonlarca dolar kamu kaynağı ve atmosfere salınan tonlarca ekstra karbon oldu.
Çeviren ve Derleyen: Helin Nur Güler
Kaynaklar:
“Hükümetler şiddet mağdurları için yeni yasalar geliştirmeli, bu yasaları uygulamalı ve şiddetten kurtulanlara yardım etmeli!”
10 Aralık, toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı yıllık 16 günlük aktivizm kampanyasının sona erdiği gündü. Küresel istatistiklere kaygı verici durumda ve aile içi şiddetin ciddi ve yaygın bir sorun olduğu Orta Asya’daki kadınlar için durum oldukça endişe verici.
Bölge genelinde köklü ataerkil normlar, ev içi şiddetten hayatta kalanların adalete ve yardıma erişimini engelliyor. Aile içi şiddet faillerinin cezasız kalması bir norm haline gelmiş durumda. Hükümetler son yıllarda mevzuatta değişiklikler dahil olmak üzere önemli adımlar atmış olsalar da Orta Asya genelinde kadınlar hala şiddet görüyor ve hala düzenli olarak partnerleri tarafından öldürülüyor.
Uluslararası insan hakları hukuku, devletlerin aile içi şiddeti önlemek ve buna karşı etkili önlemler almasını zorunlu kılıyor. Ancak çoğu Orta Asya ülkesi aile içi şiddeti ayrı bir suç kategorisi olarak görmüyor.
Bu bağlamda bölgedeki ülkelerdeki son gelişmeler şu şekildedir:
Nisan ayında Kazakistan, kadın haklarını ilerleten ve kadınlar ile çocuklar, özellikle de aile içi şiddetten hayatta kalanlar için korumaları güçlendiren yasal değişiklikleri kabul etti. Ancak, bu yasalar aile içi şiddeti açıkça bağımsız bir suç olarak tanımlama konusunda yetersiz kaldı.
Temmuz ayında Kırgızistan, kadınlara yönelik tecavüz, cinsel saldırı ve zorla evlendirme gibi suçlara karşı yasal korumaları güçlendirdi. Bununla birlikte, yasalar, aile içi şiddet mağduru olan engelli kadın ve kız çocuklarının eşit haklara ve fırsatlara sahip olmasını sağlama konusunda hâlâ yetersiz kalmaktadır.
Tacikistan’da aile içi şiddeti açıkça suç sayan bir mevzuat bulunmamaktadır ve ceza kanununda bazı yasal korumalar bulunsa da devlet hizmetlerinin ve sığınma evlerinin eksikliği kadınların destek ve güvenliğe erişimini engellemektedir.
Türkmenistan’da bir aile içi şiddet yasası bulunmamaktadır ve aile içi istismar genellikle ülkenin ceza ve idari kanunları ile ele alınmaktadır. Ancak uzmanlar, bu yasaların “aile içi şiddet mağdurları için yeterli koruma sağlamadığını” belirtmektedir.
Özbekistan, Nisan 2023’te aile içi şiddeti bağımsız bir suç olarak tanımıştır. Ancak, mağdurların suçlamasının yaygınlığına son vermek ve failleri adalete teslim etmek için yetkililerin daha fazla çaba göstermesi gerekmektedir.
Orta Asya genelinde, özellikle kırsal bölgelerde, sığınma evleri gibi mağdurlara yönelik yeterli devlet desteğinin olmaması, aile içi şiddetten hayatta kalanlar için zorlukları daha da artırmaktadır. Devletler ayrıca, polis ve yargı mensuplarına, mağdur odaklı yaklaşımlar konusunda uzmanlaşmış eğitimler için yatırım yapmalıdır.
Yasaların iyileştirilmesi, güçlendirilmesi ve uygulanması, kadınlar ve kız çocukları için güvenli ortamların oluşturulması ve sosyal damgalamayla mücadele için daha fazla adım atılması açısından hayati önem taşımaktadır.
Ancak kapsamlı bir yaklaşımla hükümetler Orta Asya’daki aile içi şiddetin yarattığı büyük tehdidi gerçekten sona erdirmek için somut ilerlemeler kaydedebilir.
Yorum:
Konu özelinde en büyük sorun aile içi şiddetin bahsi geçen ülkelerin büyük çoğunluğunda bağımsız bir suç olarak tanınmaması ve diğer birçok suç gibi ülkelerin ceza ve idari kanunları ile ele alınmasıdır. Oysa aile içi şiddet ve istismar farklı birçok sebepten ötürü bağımsız bir suç olarak ele alınmalıdır. Alınmadığı takdirde uygulanan yaptırımlar yetersiz kalabilir. Ayrıca ev içi şiddetin sistematik, uzun vadeli ve duygusal boyutlarını dikkate alınmasında yetersiz kalınır. Failler hafif cezalarla kurtulabilir veya hiç cezalandırılmayabilir. Bu da şiddetin tekrarlanmasına yol açabilir. Ev içi şiddetin açıkça suç sayılmaması, toplumda mağdur suçlama eğilimlerini artırabilir. Sonuç olarak mağdurların adalete erişimini engelleyerek faillerin davranışlarını normalleştirmesine zemin hazırlayabilir.
Orta Asya özelinde bölgeyi ev içi şiddetin cezalandırılması açısından değerlendirdiğimizde yazıda belirtilen gelişmeler şu an için bebek adımları diyebileceğimiz seviyede gözüküyor. Hiç yoktan iyi midir yoksa bu zamanda anca bu seviyeye ulaşabilmesi acı mıdır bu kısmı tartışılır. Şüphe duyulmayacak tek konu Orta Asya’da bulunan ülkelerdeki kadınların da kazanacakları bir dünya ve bir dünya da hak vardır.
Çeviren ve Derleyen: Ezgi Gürsu
Kaynaklar:
https://www.hrw.org/news/2024/12/09/action-needed-confront-domestic-violence-central-asia
https://www.hrw.org/news/2024/01/11/central-asia-renewed-engagement-offers-rights-opportunities
Editör: Özgür Genç
Düzelti: Özgür Genç
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin
Seslendirme : Filiz Kılıç
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖