Background

Dünya Basınında Kadın – Temmuz 2025

Asturias, Kırsal Kadınlar Tüzüğü’nü Onayladı

Somos Asturies’ten Covadonga Tomé tarafından bu dönemde yeniden canlandırılan girişim, kırsal alanlarda toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmeyi amaçlıyor.

Asturias Hükümeti, Temmuz ayında Yerel Meclis’te yasa tasarısı olarak ele alınacak ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik etmeyi; kırsal alanlarda yaşayan kadınların eğitim, istihdam, boş zaman, kültür ve spora erişimini kısıtlayan engelleri ortadan kaldırmayı amaçlayan Kırsal Kadınlar Tüzüğü’nü onayladı.

Yeni mevzuat, tarım, hayvancılık ve balıkçılık sektörlerinin yanı sıra kırsal kalkınma faaliyetlerini hedefleyen politika ve önlemlerde toplumsal cinsiyet perspektifinin uygulanmasını güvence altına almakta ve ayrıca kentsel alanların ötesinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemek için mekanizmalar oluşturmaktadır. Prenslik, diğer önlemlerin yanı sıra, klişeleri aşmak ve kırsal kadınların gerçekliğini yansıtmak için kampanyalar düzenleyecektir. Ayrıca, Avrupa düzenlemeleriyle uyumlu olmak kaydıyla, kadınların mesleki kuruluşların yönetim organlarına kademeli olarak dâhil edilmelerini teşvik edecek ve hibe başvurularında onlara öncelik tanıyacaktır.

İdare, kırsal kadınların mesleki kariyerlerini ve yönetici pozisyonlarına erişimlerini destekleyecek; bu kadınları, istihdam eğitim planlarında öncelikli bir grup olarak tanımlayacaktır. Yürütme, sosyal ekonomi işletmelerinin kurulmasını, kadınların çiftlik sahipliğine erişimini, serbest meslek sahibi olmalarını ve zanaatkârlık faaliyetlerinin profesyonelleşmesini destekleyecektir.

Asturias yerel hükümeti, iş-yaşam dengesini ve ev işlerinde ortak sorumluluğu teşvik etmek amacıyla yardım sağlayacak ve aynı zamanda çocukların, yaşlıların ve engellilerin bakımı için kaynak ayıracaktır.

Aynı şekilde, cinsiyet eşitsizliğinin kadınların krediye erişimini engellememesini sağlamak üzere önlemler uygulanacaktır.

Bakan, bu önlemle Asturias’ın “kırsal alanlarda eşitlik” konusunda ülkede “ön saflarda” yer alacağını ifade etti.

Kırsal kesimdeki kadınlar, erkek egemen bir ortamda, yaşlanan ve çoğu zaman bağımlı bir nüfusta, fırsat eksikliğiyle karşı karşıya kalmakta ve çoğu zaman ailelerinin tüm bakım ihtiyaçlarını üstlenmek zorunda kalmaktadır. Bu koşullar sürdükçe, kadınların kırsalı terk etmesinin azalması pek mümkün görünmemektedir. Yerel hükümet, bu yasayla birlikte, nüfus azalmasıyla mücadelede kilit bir unsur olan yaşam koşullarını iyileştirmeyi hedeflemektedir.

Planlanan başlıca önlemlerden bazıları aşağıda ayrıntılı olarak açıklanmıştır:

  • Eşit fırsatlar: Yerel hükümet, klişeleri aşmak ve kırsal kadınların gerçekliğini yansıtmak için kampanyalar düzenleyecek. Ayrıca, mesleki kuruluşların yönetim organlarına kademeli olarak dâhil edilmelerini teşvik edecek ve Avrupa düzenlemeleriyle uyumlu olmak koşuluyla, hibe başvurularında kadınlara öncelik tanıyacaktır.
  • Eğitim ve istihdam: İdare, istihdam eğitim planlarında öncelikli bir grup olarak tanımlanacak kırsal kadınların mesleki kariyerlerini ve yönetici pozisyonlarına erişimlerini destekleyecek. Yürütme Kurulu, sosyal ekonomi işletmelerinin kurulmasını, kadınların çiftlik sahipliğine erişimini, serbest meslek sahibi olmalarını ve el sanatları faaliyetlerinin profesyonelleşmesini destekleyecektir.
  • İş-yaşam dengesi ve ortak sorumluluk: Yürütme Kurulu, iş-yaşam dengesini ve ortak sorumluluğu teşvik etmek amacıyla hibeleri desteklerken; çocukların, yaşlıların ve engellilerin bakımı için de kaynak ayıracaktır. Aynı şekilde, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin kadınların krediye erişimini engellememesini sağlamak üzere önlemler alınacaktır.

Kaynaklar: 

Çeviren ve Derleyen: Ege Ekin Özer


Barselona’da Cinsel Saldırı Vakalarında Artış

Katalonya Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü’nün adli laboratuvarında teknisyen. Albert Garcia

Adli Tıp Enstitüsü’nün uzman birimi, altı ayda 327 mağdura yardım sağladı

Barselona’da cinsel saldırılar artmaya devam ediyor ve yılın ilk yarısına ait verilere göre bir kez daha yeni bir rekor kırılması bekleniyor. Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü (IMLCFC), geçen Şubat ayında cinsel şiddet konusunda uzmanlaşmış bir birim kurdu. İlk altı aylık çalışmanın sonuçları, 2024’te yaklaşık 600 mağdura kıyasla bu yılın ilk altı ayında 327 mağdura yardım sağlanmasıyla kritik bir duruma işaret ediyor. Adalet Bakanlığı’na bağlı kurumda adli tıp uzmanı olarak görev yapan Sara Milián, bu “büyüyen eğilimi” doğruladı ve yıl sonuna kadar “zirve” istatistiklere ulaşılabileceğini belirtti.

İstatistiklere göre mağdurların %89’u kadın ve vakaların beşte üçü 30 yaş altındaki kişileri etkiliyor (mağdurların ortalama yaşı 28,8). Vakaların %9’u toplu saldırılardan oluşuyor ve bu oran geçen yıla kıyasla arttı; 2024’te bu oran ortalama %7,6 idi. Bu tür vakaların tedavisinde önde gelen merkezlerden biri olan Hospital Clínic, geçen Kasım ayında günde ortalama iki mağdura müdahale ettiğini bildirmişti. Genel Müdür Josep Maria Campistol bu rakamı “gerçekten akıl dışı” olarak nitelendirmiş ve durumu bir “kamu sağlığı sorunu” olarak tanımlamıştı. Merkez, 16 ila 88 yaş arasındaki mağdurları kaydettiğini ve kadınların %7’sinin partnerleri ya da eski partnerleri tarafından saldırıya uğradığını açıklamıştı.

Adalet Bakanlığı tarafından kurulan yeni cinsel saldırı mağduru bakım birimi, cinsel istismar veya tecavüz ihbarıyla polise ya da hastaneye başvuran kişilere acil destek sağlamayı hedefliyor. Nöbetçi mahkemeye bildirimde bulunulduktan sonra, bu ekipten bir adli tıp uzmanı merkeze gidiyor ve burada bir jinekolog, bir psikolog ve bir yerel polis soruşturmacısıyla birlikte çalışıyor. Görevleri; mümkün olduğunca fazla biyolojik kanıt toplamak ve mağduru dinleyerek olayları onun anlatımına dayanarak yeniden oluşturmaktır. Bulgular, şikâyette bulunulması hâlinde hâkime iletiliyor. Adli Tıp Enstitüsü Müdürü Eneko Barbería, “Veriler, böyle bir birimin uygulandığı şehirlerde fazlasıyla gerekli olduğunu gösteriyor,” dedi.

Ekip, Katalonya’nın en büyük iki şehri olan Barselona ve L’Hospitalet de Llobregat’ta hizmet veriyor. Katalonya genelinde cinsel saldırı vakaları yalnızca bir yılda yaklaşık %4,1, Barselona’da ise %23 oranında arttı. Tecavüz vakaları, IMLCFC’nin nöbetçi adli tıp servisinde sürekli çalışan iki teknisyenden biri tarafından ele alınıyor. Adli Tıp Enstitüsü, başka bir konunun ele alınması gerekmesi durumunda cinsel şiddete tamamen odaklanmış bir uzmanın her zaman hazır bulunması için iki kişi talep etti. Milián’a göre bu, çakışma sayısını %33 oranında azaltacaktı. Böylece, bu tür raporları genellikle işleyen sağlık merkezlerine mümkün olan en kısa sürede ulaşabiliyorlar: yaşlılar için sevk merkezi olan Clínic, çocuklar içinse Vall d’Hebron, Bellvitge ve Hospital del Mar.

Birimin faaliyetleri, geçerli biyolojik örneklerin alınabileceği süreyle sınırlı olduğu için, saldırıdan sonraki ilk yedi günle sınırlı kalıyor. Milián, “Hizmetin sonuçları hem adli hem de adli tıp açısından oldukça olumlu, çünkü anında ve özverili bir bakım sunabiliyoruz ve diğer vakalarla çakışmaları önleyebiliyoruz,” diye açıkladı.

Adli Tıp Enstitüsü Müdürü ayrıca, kadınlara yönelik şiddet vakalarının adli analizini yürüten kapsamlı adli değerlendirme birimlerinin önemini vurguladı. Barbería, adli tıp uzmanları, psikologlar ve sosyal hizmet uzmanlarından oluşan çok disiplinli ekiplerin çalışmalarının, mağdurların yeniden mağdur edilmesini önlemeye yardımcı olduğunu belirtti. Bu ekipler ayrıca, hâkimlerin mağduru, çocuklarını ve iddia edilen saldırganı dikkate alarak tüm aile biriminin kapsamlı bir değerlendirmesini yapmasına olanak tanıyor.

Adli Tıp ve Adli Bilimler Enstitüsü, geçen yıl 100.000’den fazla adli işlem gerçekleştirdi ve bunların yalnızca 4.500’ü otopsiydi. Barbería, bu vakaların yalnızca %1,5’inin cinayet sonucu meydana geldiğine dikkat çekti.

Kaynak:

https://elpais.com/espana/catalunya/2025-07-25/justicia-alerta-del-crecimiento-de-las-agresiones-sexuales-en-barcelona-que-lleva-los-datos-a-maximos.html?ssm=TW_CC&s=08

Çeviren ve Derleyen: Ege Ekin Özer


İtalya’da Kadın Cinayetlerine Karşı Yasa

“Femicide” Artık Bağımsız Suç, Faillere Koşulsuz Müebbet Cezası Geliyor

İtalya’da 2024 yılı boyunca 113 kadının öldürülmesinin ardından hükümet, kadın cinayetlerini (femicide) Ceza Kanunu’nda bağımsız bir suç olarak tanıyan ve bu suçu işleyenlere koşulsuz ömür boyu hapis cezası öngören yasa tasarısını meclise sundu. Yasa tasarısı, 23 Temmuz 2025 tarihinde Senato’da yapılan oylamada 200 sandalyenin 161’iyle oybirliğiyle kabul edildi. Hiçbir ret veya çekimser oy kullanılmadı.

Yeni yasa, Ceza Kanunu’na 577-bis numarasıyla ekleniyor ve kadın cinayetlerini “kadın olma nedeniyle işlenen nefret temelli suçlar” kategorisinde değerlendiriyor. Bu kapsama, kadınların romantik ilişkiyi reddetmesi, ayrılık kararı alması, kendi hayatına dair özgür kararlar vermesi ya da failin kontrolüne direniş göstermesi gibi gerekçelerle öldürülmesi giriyor. Yasa, bu tür cinayetleri “femicide” adı altında tanımlayarak faile fakatsız ve indirimsiz müebbet hapis cezası getiriyor.

Telif Hakkı AP Photo/Luca Bruno – arşiv

İtalya İçişleri Bakanlığı verilerine göre, 2024 yılında öldürülen 113 kadından 99’u partneri, eski partneri ya da aile üyeleri tarafından öldürüldü. Bu tablo kamuoyunda büyük tepki yaratmış, ülke genelinde protestolar düzenlenmişti. Özellikle Kasım 2024’te 22 yaşındaki üniversite öğrencisi Giulia Cecchettin’in eski erkek arkadaşı tarafından öldürülmesi infial yaratmış, “kültürel isyan” çağrıları yapılmıştı.

Başbakan Giorgia Meloni liderliğindeki sağ koalisyon hükümeti, bu olayların ardından Mart 2025’te tasarıyı hazırlamış ve Meclis gündemine taşımıştı. Meloni, Senato oylamasının ardından yaptığı açıklamada, “Bu yasa sadece cezai bir önlem değil, kadınların hayatlarını güvence altına almak için atılmış kültürel bir adımdır,” dedi.

Yasa yalnızca cinayet suçunu değil; aile içi şiddet, taciz (stalking), dijital taciz, ısrarlı takip, intikam pornosu gibi kadına yönelik diğer suçlarda da cezaları ağırlaştıran maddeler içeriyor. Ayrıca aile içi şiddet riski taşıyan durumlarda kadınların korunmasını kolaylaştırmak amacıyla kolluk kuvvetlerine daha fazla yetki veriliyor.

Yasa tasarısının yürürlüğe girmesi için Temsilciler Meclisi’nde de kabul edilmesi gerekiyor. Ancak Senato’daki oybirliği ve kamuoyunun güçlü desteği göz önüne alındığında, yasanın önümüzdeki haftalarda tamamen yürürlüğe girmesi bekleniyor.

İtalya, bu yasayla birlikte kadın cinayetlerine karşı en sert yasal düzenlemelerden birini hayata geçirmeye hazırlanıyor.

Çevirmenin Notu:

İtalya’da kabul edilen bu yasa, kadın cinayetlerini ceza kanununda açıkça tanımlayan ve faile indirimsiz müebbet hapis cezası öngören net bir düzenleme sunuyor. Türkiye’de ise kadın cinayetleri hâlâ “kasten öldürme” kapsamında değerlendiriliyor ve failin pişmanlık göstermesi, tahrik indirimi gibi gerekçelerle cezasında ciddi indirimlere gidilebiliyor. Ayrıca “femicide” yani kadın olma gerekçesiyle işlenen cinayetlerin ayrı bir kategori olarak tanınmaması, bu suçların toplumsal boyutunun yargı süreçlerinde görünmez kalmasına yol açıyor.

İtalya’nın bu yasayla yaptığı şey, sadece cezayı artırmak değil; kadına yönelik şiddetin yapısal bir sorun olduğunu ve bunun özel bir hukuki karşılık gerektirdiğini kabul etmek. Türkiye’de de benzer şekilde, kadın cinayetlerinin sadece bireysel değil, toplumsal ve cinsiyet temelli bir sorun olduğunu kabul eden bir yaklaşımın benimsenmesi gerekiyor.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen: Seher Cemre Bilgin


İsrailli ve Filistinli Annelerden Barış Çağrısı: “Artık Yeter”

İsrailli ve Filistinli kadınlar, yıllardır süren çatışmalara karşı birlikte güçlü bir ses yükseltiyor: “Annelerin Çağrısı.” “Women Wage Peace” (İsrail) ve “Women of the Sun” (Filistin) adlı iki kadın hareketi, hem kendi toplumlarına hem de siyasi liderlere sesleniyor: Barış istiyoruz, hemen şimdi.

Bu çağrının en dikkat çekici yanı ise tek bir yerden değil, iki halkın içinden, doğrudan annelerden yükselmesi. Yıllarca çocuklarını toprağa veren, evlerini kaybeden, yaşamları savaşla bölünen bu kadınlar şimdi ortak bir dilde konuşuyor: Yaşam dili.

Birlikte yürüdüler, birlikte yas tuttular

4 Ekim 2023’te, Kudüs’ten Ölü Deniz’e uzanan barış yürüyüşünde yüzlerce kadın yan yana yürüdü. Ancak sadece üç gün sonra, Hamas’ın gerçekleştirdiği saldırıda, bu hareketin öncülerinden biri olan Vivian Silver yaşamını yitirdi. Bu kayıp, barış mücadelesinin ne kadar kırılgan ama aynı zamanda ne kadar kararlı olduğunu da gösterdi.

Yürüyüş sonrası yayımlanan “Annelerin Çağrısı” adlı bildiride, İsrail ve Filistin liderlerine şu çağrı yapıldı:

“Çocuklarımız için korkudan uzak bir gelecek istiyoruz. Silahlar değil sözler konuşsun. Masaya oturun, müzakere edin. Biz anneler artık susmayacağız.”

Uluslararası destek büyüyor

Barış çağrısı kısa sürede sınırları aştı. Papa Francis, hareketin yanında olduğunu açıkladı. TIME dergisi, Women Wage Peace ve Women of the Sun’ı 2024’ün en etkili kadınları listesine aldı ve Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterildiler.

Gazze sınırındaki Kibbutz Be’eri’den Vivian Silver, Başkan’ın eşi Michal Herzog’a Annelerin Çağrısı’nı sunuyor.

TIME’ın 2024 Ekim sayısında şu ifadeye yer verildi:

“Bu kadınlar kazanmak istemiyor. Kaybetmeden birlikte yaşayabilmenin yollarını arıyorlar.”

Sadece bir bildiri değil, bir strateji

Women Wage Peace ve Women of the Sun’ın mücadelesi yalnızca sembolik değil. BM’nin 1325 sayılı kararı doğrultusunda, kadınların barış süreçlerinde aktif olarak yer almasını talep ediyorlar.

Barış yürüyüşleri, kampanyalar ve doğrudan devlet yetkililerine iletilen bildiriler bu stratejinin parçası.

2022 sonunda İsrail Cumhurbaşkanı’nın konutuna teslim edilen “Mothers’ Call” bildirisi, “artık sadece erkeklerin karar verdiği masalar değil, annelerin ve kadınların da sesi duyulmalı” mesajı taşıyordu.

Çevirmenin Notu:

İsrailli ve Filistinli kadınların “Annelerin Çağrısı” etrafında yükselttiği barış talebi, yalnızca bu iki halkı değil, devlet şiddetiyle yüzleşmeye çalışan tüm coğrafyaları ilgilendiriyor. Türkiye’de Galatasaray Meydanı’nda 1995’ten bu yana kaybedilen yakınlarının akıbetini sormaya devam eden Cumartesi Anneleri, bu hafızanın en güçlü örneklerinden biri.

Geçtiğimiz ay aramızdan ayrılan Emine Ocak, 1990’larda faili meçhullerle oğlunu kaybetmiş bir anne olarak, onlarca yıl boyunca her cumartesi devlete “konuşun, hesap verin” demekten vazgeçmedi.


Tıpkı Women Wage Peace’in Kudüs’ten Ölü Deniz’e yürüyen kadınları gibi, Emine Ocak da şiddetin karşısında ısrarla barış diyen bir hafızayı temsil ediyor. “Annelerin Çağrısı”, yalnızca İsrail ve Filistin’deki kadınların değil; Türkiye’de, Arjantin’de, dünyanın her yerinde barışı örgütleyen kadınların ortak dili.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen:  Seher Cemre Bilgin


Art Arda Kadın Cinayetleri Hollanda’yı Sarsıyor: Femicide Tartışması Alevlendi

Temmuz ayı, Hollanda’da kadınlara yönelik şiddetin acı yüzünü bir kez daha gözler önüne serdi. Sadece bir hafta içinde yaşanan iki ayrı kadın cinayeti, ülke genelinde infial yarattı. Kadın hakları savunucuları, hukukçular ve vatandaşlar hep birlikte aynı soruyu soruyor: “Daha kaç kadının ölmesi gerekiyor?”

Gouda’da Sokak Ortasında Cinayet

15 Temmuz’da Güney Hollanda’daki Gouda şehrinde, 39 yaşındaki Jouweela, eski partneri tarafından sokak ortasında, iki çocuğunun gözleri önünde vurularak öldürüldü. Failin adı açıklanmasa da 53 yaşında olduğu ve geçmişte Jouweela tarafından şiddet ve silah bulundurma nedeniyle polise şikâyet edildiği ortaya çıktı. Ancak hakkında işlem yapılmamıştı.

Cinayetin ardından saldırgan kaçtı ve ertesi gün Scheveningen sahilinde ölü bulundu. Polis, Jouweela’nın olay günü bir “tuzakla” dışarı çağrılmış olabileceği ihtimali üzerinde duruyor. Soruşturma sürüyor.

Vlijmen’de Yeni Bir Trajedi

Bu olayın üzerinden henüz iki gün geçmişti ki Kuzey Brabant bölgesindeki Vlijmen kasabasından bir kadın cinayeti haberi daha geldi. 38 yaşındaki bir kadın, partneri olduğu belirtilen erkek tarafından evinde öldürüldü. Evde çiftin küçük çocuğu da vardı. Komşuların ihbarıyla olay yerine gelen polis, saldırganı gözaltına aldı.

“Bu Sadece Buzdağının Ucu”

Veriler çarpıcı: Hollanda’da neredeyse her 8 günde bir kadın, genellikle partneri ya da eski partneri tarafından öldürülüyor. Kadınların çoğu, daha önce şiddet gördüğü ya da tehdit edildiği kişilere karşı resmi başvuruda bulunmuş oluyor — ama sistem çoğu zaman onları koruyamıyor.

Leiden Üniversitesi’nden kriminolog Dr. Marieke Liem, bu cinayetlerin birdenbire olmadığını söylüyor:

“Bu tür vakaların çoğunda aylarca, hatta yıllarca süren baskı, kontrol ve tehdit öyküsü var. Sorun şu ki, bu sinyallerin çoğu sistem tarafından ciddiye alınmıyor.”

Femicide Tartışması Alevlendi

Art arda yaşanan bu cinayetler, Hollanda’da uzun süredir devam eden “femicide” yani kadın cinayeti tartışmasını yeniden alevlendirdi. Kadın hakları savunucuları, hükümeti proaktif önlemler almaya çağırıyor. Psikolojik şiddetin ve tehdit davranışlarının da suç sayılması isteniyor.

Leiden Üniversitesi’nden bir başka akademisyen Ellen Gijselaar, şunları söylüyor:

“Kadınlar genellikle saldırıya uğramadan önce yardım istiyor. Ama sistem, failler ciddi bir şiddete başvurmadan harekete geçmiyor.”

“Yeter Artık”

Sosyal medyada ve basında “yeter artık” diyen tepkiler artarken, bazı kadın örgütleri ve yerel gruplar sokak eylemleri ve kırmızı ayakkabılı sessiz anmalar düzenlemeye başladı.

Hükümet kanadından henüz somut bir adım gelmedi, ancak Temsilciler Meclisi’nde konunun yeniden gündeme alınması bekleniyor.

Çevirmenin Notu:

Hollanda’da art arda gelen kadın cinayetleri, sistemin yalnızca yetersizliğini değil, aynı zamanda siyasi tercihlerini de açığa çıkarıyor. Şiddet sinyalleri çoğu zaman fail şiddete başvurmadan ciddiye alınmıyor; çünkü güvenlik, aile içi şiddet ve sosyal destek mekanizmaları yıllardır bütçe kesintilerine maruz kalıyor.


Bu süreçte en çok tartışılan kurumlardan biri de Veilig Thuis. Şiddet vakalarında müdahale yetkisi olan bu kurum, hem bütçe hem de personel açısından zayıflatılmış durumda. Üstelik kurum, özellikle çocukların bulunduğu ailelerde, “çocuğun yüksek yararı” adı altında aile birliğini koruma odaklı çalışıyor; bu da çoğu durumda kadının korunmasını geri plana itiyor.


Öte yandan, sosyal hizmetlerden kesilen bu bütçelerin önemli bir kısmı, savunma harcamalarına, yani savaş bütçesine yönlendiriliyor. Devlet, barışçıl toplumsal yapıyı korumak yerine, militarist önceliklere kaynak aktarıyor.


Tam da bu nedenle, 3 Ağustos Pazar günü Rotterdam’da düzenlenecek olan femicide karşıtı eylem, yalnızca anma değil, bu politik önceliklere karşı da bir itiraz niteliğinde.
Sessizlik politikadır. Bu sessizliği birlikte bozmak gerekiyor.

Kaynaklar:

Çeviren ve Derleyen: Seher Cemre Bilgin

Editör: Telli Kayalar
Düzelti: Telli Kayalar
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Seda Bedestenci Yegâne

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation