Yazar: Bilge Seçkin Çetinkaya

Sepideh’in ve dahi İranlı kadınların, dolayısıyla bizim hikâyemiz. 1980’lerin sonunda binlerce politik mahkumun ölümünden sorumlu, “ölüm komitesi” olarak bilinen savcılık komitesinin dört üyesinden biri, işkenceci “Tahran kasabı”, idamcı yargıç, yoldaşlarımızın ve kızkardeşlerimizin katili Reisi öldü. Hem de biz kadınlara vaad ettiği cehennem ateşinde bu dünyada yanarak öldü. Ölümü vesilesi ile onurlu ölülerimizi ve katlettiği, hayatlarını zindan ettiği kız kardeşlerimizi isyan günlerinin bir yazısıyla anıyoruz. Aslında o fotoğraflarını gördüğünüz kara gözlü, kara saçlı, genç kadının hayatının çalınmasından haftalar önce, belki de çok daha önce başlamıştı her şey. Sıcak çok sıcak bir temmuz ayıydı. Ayın 12’si “Hicap ve İffet Günü” ilan edilmiş,…

daha fazla oku

“Tarih yenilenlerinin hafızasından silinir ve yeniden yazılır anılar. Resmi tarih makinesi kimi anları alır parlatır ve durmadan tekrarlayarak bir ayrı gerçeklik yaratır. Galiplerin ve avcıların gerçekliğini. Hiç yokmuş gibi olur geride kalanlar. Ta ki ona derin bir acıyla ihtiyaç duyana dek. İşte o kriz anında ezilenlerin vefası çıkar açığa.” Walter Benjamin Ortaya çıktığı günden bugüne kapitalizmin kendini denetlemek ve sınırlamak gibi bir eğilimi olmadı, doğanın sonsuz sömürüsünden, insanın ölene dek çalıştırılmasına uzanan pratikleri çerçevesinde herhangi bir kurala sahip değil. Onu sınırlandıran, karşısında kurallar koyan, onun bizzat zulmü altında hayatta kalmaya çalışanlardır: Bizim insanlarımız. 1 Mayıs’ın tarihi tam da bu savunmanın…

daha fazla oku

Bugün hâlâ 8 Mart’ı ortaya çıkaran koşullar güncel. Kadınlar olarak, bir cins olarak, iktidarın her alanında radikal bir biçimde dışlanıyoruz. Yaptıklarımız tarihten silinmeye devam ediyor. İstihdamda, ekonomik alanda, siyasette, hatta mücadele etmek için örgütlendiğimiz yerlerde, cinsiyetimiz nedeniyle ayrımcılığa uğruyoruz. Bunu dile getirdiğimizde, mücadeleyi bölmekle suçlanmamız, isyanımız kadar eski. Amerika’daki kadın, çocuk ve göçmen tekstil işçileri, yoğun şekilde çalıştırıldıkları fabrikalarda işçi sağlığı ve güvenliği tedbirleri olmadan 16 saat ve olabilecek en düşük ücretlerle çalışıyorlardı. İşçilerin %70’i kadın ve %50’si 20 yaş altındaydı. Avrupa’daki pogromlardan kaçan Yahudi, İtalyan ve diğer milletlerden göçmen işçiler aynı zulmün altında inliyor ve kendilerine verilmiş tek hayatı…

daha fazla oku