Söyleşi Nalan Ermiş 29 Ekim 2024
Geçtiğimiz günlerde “Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” isimli yasa teklifi Meclis’e sunuldu. Torba yasa yöntemiyle hazırlanan teklif, sessiz sedasız Komisyon’dan geçirildi ve bu hafta Genel Kurul’a gelmesi bekleniyor. Hatırlayacaksınız, 9. Yargı Paketi tartışmaları sürerken pakette “etki ajanlığı” olarak isimlendirilen bir ceza düzenlemesinin yer aldığı bilgisi yayılmıştı. Nihayetinde, toplumsal muhalefetin yarattığı baskı ile iktidar geri adım atmış ve 9. Yargı Paketinin Meclise gelen halinde bu düzenlemeyi görmemiştik. İşte “etki ajanlığı”na ilişkin oldukça da ağır yaptırımlar öngören düzenleme torba yasa teklifi ile yeniden karşımızda. Kısacası iktidar, pakete sığdıramadığını torbaya koyup önümüze getirmiş durumda.
Eşitlik İçin Kadın Platformu (EŞİK), 9. Yargı Paketi tartışmalarından bu yana düzenlemeyle ilgili önemli detayları görünür kılmış, yasa düzenlemesinin hedef aldığı kişi, kurum, yapılara dikkat çekerek toplumsal muhalefetin tamamına çağrı yapmıştı ve nihayetinde düzenleme 9. Yargı Paketinde yer almadı. EŞİK teklifin geri çekilmesi ve yasalaşmaması için çalışmalarına devam ederken Kadın Vardiyası olarak Eşik Gönüllüsü Av. Özlem Günel Tekşen ile bu sürecin detaylarını, düzenlemenin hem hukuki hem siyasi açmazlarını ve kadın örgütlerini de etkileyecek muhtemel sonuçlarını konuştuk.
9. yargı paketi içinde de olacağı söylenen ve etki ajanlığı olarak bilinen düzenleme, olası sonuçları ile beraber daha çok basın çevresinde konuşulsa da EŞİK, bu düzenlemenin toplumsal muhalefetin tamamına etki edeceği yani olası sonuçların tüm topluma olan etkileri konusuna dikkat çekmişti. Nihai olarak 9. Yargı paketinde yer almayan etki ajanlığı, torba yasa ile yeniden gündemde. Teklif metnine bakıldığında anlaşılması güç bir metin. Bir hukukçunun dahi anlaması mümkün değil ve son derece muğlak ifadeler, kavramlar içeriyor. Nedir bu maddenin hedefi, neyi düzenlemeyi amaçlıyor dersiniz?
Biliyorsunuz bu iktidar döneminde “yargı paketleri” toplumsal muhalefete açılmaksızın, Mecliste tartışılmasızın bir şekilde kamuoyuna sızdırılıyor, bizler de metinlerden böyle haberdar oluyoruz. 9. Yargı Paketinin bu şekilde sızdırılan halinde etki ajanlığına ilişkin teklif metni vardı. Düzenlemenin ifade ve basın özgürlüğü ihlaline yol açacağı çok açık ve öncelikli mağdur edeceği kesimlerden biri gazeteciler. EŞİK olarak muhalefetteki bütün partileri ziyaret ettik, dosyalar bilgi notları hazırladık, basın açıklamaları yaptık, bütün genel başkanlara ve beraberindeki heyetlere durumu anlattık. Bunun yalnızca ifade ve basın özgürlüğü sorunu olmadığını aynı zamanda toplumsal muhalefetin tamamını susturmaya yönelik bir düzenleme olduğunu dile getirdik. O dönem bir şekilde başardık ve paketten bu düzenleme çıkarıldı. Öyle ki AKP Grup Başkanvekili “nereden çıkarıyorsunuz, böyle bir düzenleme yok.” demişti. Ancak yine kulis olarak düzenlemenin ekim ayında geleceği söyleniyordu ki gerçekten de Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin 16. Maddesinde karşımıza çıktı.
Teklifteki maddeyi etki ajanlığı adıyla görmüyoruz tabii ki,“devletin güvenliği veya siyasal yararları aleyhine suçlar” adıyla yer alıyor. Sorarken söylediğiniz mesele çok önemli ki yasaya karşı çıkarken en önemli argümanlarımızdan biri de bu. Çok muğlak bir düzenleme, kimse burada ne denildiğini anlamıyor, teklif yasalaşırsa nasıl yürütüleceğini de bilmiyoruz. Kim yürütecek bu kanun maddesini, MİT mi yapacak, özel bir kurum mu kurulacak? Sadece Adalet Bakanının iznine tabii olduğuna yer verildiğini görüyoruz. Ceza hukukun en temel ilkesi kanunilik ilkesidir. Kanun açık ve belirli olmalıdır, kişi okuduğunda kanunu anlamalıdır. Yani anlaması için kişinin hukukçu olmasına gerek yoktur. Ki biz hukukçular toplanıp anlayamıyoruz bile bu düzenlemeyi. Bu açıdan teklif maddesi ceza hukukun en kadim ilkesine, kanunilik ilkesine, tamamen aykırı.
Bu arada kanunda etki ajanlığı tanımı yok. Mit.gov.tr’de bir tanımı var, EŞİK olarak hazırladığımız bilgi notunda yer verdiğimiz tanımı da buradan aldık. Ancak Dünyada uygulamaları var ki bizler de buradan yola çıkıyoruz. Somut bir örneği de paylaşacağım. Teklif ile TCK’nin Devlete Karşı Suçlar Başlığı bölümüne 339/A maddesi olarak yeni bir madde eklenmesini öngörüyor. Kanunda tanım olmadığını ifade etmiştim, madde metninden de pek bir şey anlaşılmıyor. Teklif maddesinde “Devletin güvenliği ya da iç veya dış siyasal yararları aleyhine yabancı bir devlet veya organizasyonun stratejik çıkarları veya talimatı doğrultusunda suç işleyenler” deniyor. Gerçekten o kadar hiçbir şey anlaşılmıyor ki her şeyi bu maddenin kapsamına dahil edebilirler.
Çok yüksek bir ceza ile -3 yıldan 7 yıla kadar- cezalandırılma öngörülüyor. En alt sınır bile, erteleme sınırının, HAGB sınırının üzerinde ve tutuklamaya tabii tutulabilir. Birçok eylem hakkında öngörülmemiş bir yaptırım, ceza miktarı.
Şu an buna neden ihtiyaç var, toplumun hangi yarasına merhem olacak? Ekonomik krizler, kadın cinayetleri, yeni doğan bebek skandalı…Toplum bambaşka dertlerle uğraşırken Meclis yine toplumun hiçbir derdine derman olamayacak bir gündemle uğraşıyor. Gitgide otoriterliğin arttığını görüyoruz. Anayasa’nın ilk 3 maddesi dahi sık sık tartışmaya açılıyor. Genel seçime giderken ya da seçime giderken bir Anayasa değişikliği, referandum olabilir. Özgürlük mü güvenlik mi tartışmasında iktidar, özgürlüğün karşısında güvenliği öncelediğini gösteriyor olabilir yine.
Dünyada uygulamaları var ki bizler de buradan yola çıkıyoruz, demiştim. Etki ajanlığına ilişkin teklifin Adalet Komisyonuna geldiği gün AİHM Rusya hakkında bir ihlal kararı verdi. Bu ihlal kararı ile çekincelerimizin ne kadar haklı olduğunu gördük. Rusya hakkında verilen ihlal kararında birçok başvurucu var, AİHM başvurucuları birleştirmiş ve hepsi hakkında ortak bir ihlal kararı vermiş. Kimler dersiniz başvurucular? Biz yasanın etki alanının basın özgürlüğü ile gazeteciler ile sınırlı kalmayacağını, tüm STK’ları, kadın örgütlerini, çevre örgütlerini, Kaz Dağlarını savunan kadınları, toprağını, zeytinini savunan kadınları etkileyebileceğini söylüyorduk. Gerçekten de AİHM’in ihlal kararına baktığımızda gazeteciler var. Özellikle yabancı medya kuruluşlarında çalışan, maaşını yurt dışından alan gazeteciler. Gazetecilere ek olarak, avukatlar, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın örgütleri, çevre örgütleri de var. En çok dikkatimi çeken, bizim için de önemli olduğunu düşündüğüm bir grup daha var. Biliyorsunuz sandık güvenliğinin tartışıldığı bir ülkeyiz. Hepimiz sandık güvenliğinin tesisi için çalışıyoruz. AİHM kararından sandık güvenliğini sağlamaya çalışan bağımsız örgütlerin de etki ajanı olarak kabul edildiğini anlıyoruz. Yasa bizde de geçerse, sandık güvenliğini sağlayan kuruluşlar da etki ajanı kabul edilebilir. Bir yandan seçim gündemi de varken böyle bir düzenlemenin hızla çıkarılmak istenmesi ürkütücü.
Yine AİHM kararından anladığımız, Rusya’da farklı bir sistem var. Adalet Bakanlığı’nın her hafta açtığı bir liste var, bu listeye kişi ya da kurumun kendisini etki ajanı olarak kaydettirmesi gerekiyor. Kademeli bir ceza sistemi var. Önce idari para cezası, sonrasında hapis cezası. Biz Rusya’yı görüp el yükseltmişiz son günlerin moda tabiri ile, direkt hapis cezasını yaptırım olarak öngörüyoruz. Bu açıdan, teklif yasalaşırsa Anayasa Mahkemesinin direkt iptal etmesi gereken bir durum olacak ama AİHM’e giderse, yani iş oraya kalırsa, Rusya hakkında verilen ihlal kararından gördüğümüz şu ki, daha ağır bir karar çıkacak bizim hakkımızda.
Nihai olarak AİHM, Rusya’nın ifade ve basın özgürlüğü ile özel hayatın gizliliğine ilişkin maddeleri ihlal etmiş olduğuna karar verdi. Yasa teklifi de ifade ve basın özgürlüğü maddelerine aykırı ama aykırılıklar bununla sınırlı değil. Dernek kurma hürriyeti ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkını düzenleyen Anayasa 33. ve 34. maddesine de aykırı. Siyaset yapma özgürlüğüne de aykırı. Kanunilik ilkesine aykırı olduğu için hukuk devleti ilkesine de aykırı. Yine aynı aykırılıklardan diyoruz, STK’ları, siyasi partileri kısacası herkesi etkileyecek bir düzenleme diye. Bu aykırılıklar varken teklif yasalaşırsa Anayasa Mahkemesinin direkt iptal etmesi gerekir teklifi. Teklif Komisyon’dan sessiz sedasız geçti. İşin Anayasa Mahkemesi’ne kalmaması Genel Kurul’da kapanması gerekir. Fakat muhalefet çok fazla ses çıkarmadı, konu gerektiği gibi toplumsallaşmadı.
Gürcistan’da bu yasa tartışılırken halk sokağa dökülmüş, buna rağmen yasa çıkmıştı. Bizde gündem gündem üzerine biniyor, insanların takati kalmadı belki. Ama şu an en azından bazı şeyleri konuşabiliyoruz.Yani etki ajanlığı yasalaşırsa bunların dahi konuşulamadığı, ses verenlerin de veremeyeceği bir aşamaya gelebiliriz. Bu yüzden konuyu daha fazla toplumsallaştırmak gerektiğini düşünüyorum.
Gürcistan’da yüzbinlerin sokağa döküldüğünden bahsettiniz. Biz AKP iktidarı ile beraber demokratik biçimde yasa yapma şekillerini de rafa kaldırdık.Torba yasalar, yargı paketleri…O paketler her açıldığında kadınların kazanımlarının nasıl törpülenmiş olduğunu görüyoruz. Kanun sistematiklerinden, kanun ruhundan bihaber kanun teklifleri ile karşı karşıya kalıyoruz her seferinde. Bir yandan da çok cüretkar da davranılıyor, TMK gibi TCK gibi çok temel kanunların torba yasa yöntemiyle değiştirilmeye çalışıldığını görüyoruz. Eldeki yasa teklifi de bunun en güncel, somut örneği. Yani gündemin yoğunluğunun yanında bu yasa yapma biçimleri de konuları yeterince gündemleştirebilmenin önünde engel. Siz nasıl değerlendirirsiniz?
Kesinlikle katılıyorum. Başlıkta bile Noterlik Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi deniyor. Zaten bu başlık bile toplumun ilgisini çekmemesine bir neden. Zaten noterlerle ilgili bir düzenleme, kaç kez noterle işim var ki denebiliyor. İşte burada halkı aydınlatma görevi yine muhalefete düşüyor. Tabii ki iktidar bunu böyle yapageldi, yapmaya devam edecek. Siyaset kurumundan umudu kesmemek adına iktidarın böyle devam etmesinin önündeki tek engel de siyaset kurumu. Bu durumda Komisyonda dillendirilmedi. Genel kurula geldiğinde ne kadar dillendirilecek, toplumsallaştırılabilecek mi? Maalesef ki şüphemiz var. Yasa teklifi siyasi partileri de yakından ilgilendiriyor dediğim gibi. CHP Genel başkanı Özgür Özel’e gittiğimizde bir örnek verdik kendisine; siz sosyalist enternasyonale gideceksiniz, orada çalışma yapacaksınız, gelip Türkiye’de Partinizin amaçlarındanda birisi olan sosyal demokrasi yaymaya çalıştığınız zaman sosyalist enternasyonale üye olan diğer ülkelerin ajanı kabul edilebilirsiniz diye. Gerçekten de bunun önünde hiçbir engel kalmayacak kanun teklifi Meclis’ten geçerse. Bu nedenle toplumsallaştırılmak zorunda bu teklif ve Genel Kuruldan geçmemeli. Evet, Anayasa Mahkemesi normal şartlarda iptal eder diye bekliyoruz ama Anayasa Mahkemesinin kararlarının da uygulanmadığı bir ülkedeyiz, hukukun ne kadar işler olduğunu görüyoruz. Bu yüzden Anayasa Mahkemesine gelmeden geri çekilmesi gereken tehlikeli bir düzenleme olarak görüyoruz EŞİK olarak.
Söylediklerinizden çıkardığımız, kanun teklifi sivil toplumu çalışmaz hale getirecek. Bilhassa kadına karşı şiddetle mücadelede devletin bile isteye boş bıraktığı alanları kadınlar ördükleri mücadelelerle STK ve dernek tüzel kişilikleri ile bir şekilde kapatmaya çalışıyor ki bu faaliyetler kadınlar için can suyu. Sizce teklifin yasalaşması bu faaliyetleri yerine getiren kurumlar nezdinde bir caydırıcılığa sebebiyet verir mi?
Olur diye düşünüyorum. İfade özgürlüğünün bir sınırı var, yasalarla çizilmiş bir sınırı var. Ancak düşünce özgürlüğünün bir sınırı yok. Bu madde özü itibariyle düşünce özgürlüğünü dahi kısıtlayan, otosansüre itebilecek bir madde ve dokunulmaz bir hak olan düşünce özgürlüğüne dokunuyor. Böyle bir otosansüre yol açacak şüphemizin olduğu bir yasa teklifinin STK’ları, dernekleri yarattıkları korku imparatorluğunda susturmaya çalışacaklar. Endişeyle söylüyorum ki belki de en fazla görünür olanlara bu maddeyi uygulayıp caydırıcılık için kullanmak isteyeceklerdir. Yoksa neden çıkarılsın bu teklif ortaya? Böyle bir ihtiyaç mı vardı? Zaten casusluk suç. Zaten devlet sırlarını açıklamak suç. Kısacası devlete karşı suçların hepsi düzenlenmiş. Düzenlensin de düzenlemesinde bir sakınca da yok. Ama burada asıl olan bu kişi ve kurumların hiçbiri ajan değil. Herkesin terörist olarak ilan edilebildiği yerde şimdi de herkesin etki ajanı ilan edilebilmesi söz konusu, bu durum ürkütücü.
Son olarak teklif metninde “stratejik çıkar”, “talimat”, “devletin iç ve dış siyasi yararları” gibi ifadeler yer alıyor. Bunlar gerçekten muğlak ifadeler ve az evvel değindiğimiz suçta ve cezada kanunilik, hukuki öngörülebilirlik gibi ilkeleri çerçöp ediyor fakat bu kavramların altı çok subjektif şekilde doldurabilir. İktidarın bugün yararına olan, yarın zararına diye de kabul edilebilir. Deyim yerindeyse, iktidardakilerin kendi ayağına da sıktığı bir yasa düzenlemesi denebilir mi?
Çok mümkün. Bugün etki ajanı olarak nitelendirilen, yarın tam tersi konuma gelebilir.Devlet Bahçeli’nin geçen gün söylediklerini daha önce söyleyen kişiler sözlerinin bedelini hapislerde ödediler. Yasama-yürütme-yargı yani erkler ayrılığının olmadığı ülkede, bu madde herkese dönebilir. Ki Türkiye’de yani yasama değiştiği zaman yargı da yasa uygulayıcıları da değişiyor. İktidar ortakları şu an birlikteler.Yolları ayırdıkları zaman her birine ayrı ayrı da dönebilir. Bu yüzden teklifin yasalaşması çok tehlikeli. Laik, demokratik bir hukuk sisteminde olmaması gereken bir düzenleme. Altının nasıl doldurulacağı bir hakimin ya da herhangi bir kişinin insafına bırakılmayacak kadar geniş. Bu muğlak ifadelerin altının doldurulması uygulayıcının hayal gücüne kalıyor, bir kişinin iki dudağı arasında bir düzenleme. Az evvel de belirttiğim gibi, Anayasa Mahkemesine ve/veya AİHM’e gelmemesi, Meclisten çıkmaması gereken bir teklif. Umuyoruz ki böyle de olur.
Editör: Ebru Pektaş
Redaksiyon: Ebru Pektaş
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖