Background

Mücadele Sanatla Buluştu: “Anneme Sarıl, Bu Şehri Yak” 

Eylül Deniz Ergun’un eserlerinden oluşan “Anneme Sarıl, Bu Şehri Yak” başlıklı sergi, Türkiye İşçi Partisi İzmir İl Binası Sergi Salonu’nda açıldı. Sergide “Kadınlar özgürleşmediği sürece hiçbir şey kazanamayız. Bu bir devrim konusudur. Devrim, kadınların ve LGBTİ+’ların özgürlüğüyle olacak. Bunu hep birlikte sağlayacağız” vurgusu yapıldı

TİP’li Kadınlar’ın ev sahipliği yaptığı Eylül Deniz Ergün’ün “Anneme Sarıl, Bu Şehri Yak” adlı illüstrasyon sergisi yoğun ilgi gördü.

Eylül Deniz Ergun şu sözlerle serginin açılışını yapmış oldu; “Kâbusun içinde yaşıyoruz ama iyi ki beraber yaşıyoruz. İyi ki varsınız.”

Aslı Yapanar:  Eylül bize kendini kısaca tanıtır mısın? İlk ne zaman çizmeye başladın?

Eylül Deniz Ergun: 1993 yılında Ankara’da doğdum. 2015 yılında İzmir Ekonomi Üniversitesi Mimarlık Fakültesi’nden mezun olduktan sonra, İleri Mimari Tasarım üzerine yüksek lisansımı tamamladım. 2019’dan beri illüstratör olarak çalışıyorum. Sanatın kurulumu, yönetimi ve arşivlenmesi gibi alanlarda da çalışmalarım oldu. Şu anda İstanbul Bilgi Üniversitesi Kültür Yönetimi bölümünde eğitimime devam ediyorum. Siyasi içerikli illüstrasyonlar üzerine bir araştırma içerisindeyim.

İlk ne zaman çizmeye başladığımı tam olarak hatırlamıyorum; bu eylem, hayatıma o kadar yerleşmiş ki, doğamın bir parçası gibi. İllüstrasyonlarımın, barındırdıkları hikâyeler gibi, neşeli görünümünün altında karanlık detaylar sakladığını düşünüyorum. Çizgi hikâye anlatıcılığı yapmayı seviyorum ve bu mecranın, tekniğim ve stilimle en uyumlu mecralardan biri olduğunu düşünüyorum.

Aslı Yapanar: Bu serginin çıkış noktası nedir?

Eylül Deniz Ergun: Benim ya da yakın çevremin başına gelen olayları işlerimde sıklıkla kullanırım. “Anneme Sarıl, Bu Şehri Yak” sergisi ve barındırdığı işlerin de ilham kaynakları, benim, yakın çevremin ve kadın yoldaşlarımın kişisel ama ortaklaşan deneyimleri ile Kadın Vardiyası kalemleri oldu. 

İşlerimi üretirken, “hadi bugün politik bir şeyler çizeyim” diye çıkmıyorum yola. Günlük hayatımda duygusal tepki verdiğim durumlar üzerinden hareket ediyorum. Ancak, Türkiye’nin siyasi ortamı, günlük hayata o kadar sirayet etmiş durumda ki işlerimin içeriği de ister istemez politik oluyor.

Bu hikâyeleri didaktik, ders verir gibi bir yerden aktarmak değil amacım. Burada çizim stilim, renk paletim ve mizah bana yardımcı oluyor. Duygusal olarak yüklü hikâyeleri bahsettiğim araçlarla hafiflettiğim zaman, izleyicinin empati kurması ya da kendi hikâyeleri ile benzerlik kurması için alan açıyorum gibi hissediyorum. 

Aslı Yapanar: Nasıl tepkiler aldın?

Eylül Deniz Ergun: Sergimle ilgili geri dönüşler benim için çok anlamlıydı. Özellikle kadın izleyicilerin tepkileri genelde hüzünlü, bazen öfkeliydi ama aynı zamanda hikâyelerin ortaklaşmasının verdiği bir heyecanı da gözlemledim. Sergi vesilesiyle, eserlerde işlenen hikâyelere benzer birçok kişisel hikâye dinledim. 8 Mart’ta sokağa çıkmak gibiydi benim için. Bizi sokağa çıkaran şey acı, öfke ve/veya nefret olsa da beraber çıkmanın getirdiği güç verici ve özgürleştirici hissin bir benzerini yaşadım sergi süresince. Örgütlenme hissine de benziyor birlikte kötülüğe karşı hareket etmenin verdiği dayanışma duygusu. Umarım bu hislerimde de izleyenlerle ortaklaşmışımdır.

Aslı Yapanar: Kadın ve sanat bağlamını kendi pencerenden anlatır mısın?

Eylül Deniz Ergun: Benim gözlemlediğim kadarıyla, kadın ve yaratıcılık ilişkisi ile kadının üretimdeki yeri ve tarihi arasında bir fark yok. Kadın ve sanat arasındaki ilişkiyi incelediğimizde, kadının yaratıcılığının da tarih boyunca göz ardı edildiğini ya da birtakım sınırlara hapsedildiğini görmek mümkün. Kadın sanatçılar da tıpkı tüm emekçi kadınlar gibi, toplumsal cinsiyet rolleri ve önyargılarla mücadele ederek, çok yakın zamanda sanat dünyasında yer edinebildiler. 

Sanat tarihi de çoğu tarih anlatımı gibi ataerkinin bakış açısından yazıldığı için kadın temsiliyeti de oldukça sığ ve ender. Kadınlar, sanat tarihinde genellikle ve maalesef salt ilham kaynağı olarak temsil edilmiş. Mitoloji, edebiyat ve günlük yaşamdan alınan kadın figürleri, ressamlar, heykeltıraşlar ve diğer sanatçılar tarafından sıklıkla işlenmiş. Kadının sanat tarihindeki yeri, bir tabak meyvenin sanat tarihinde kapladığı yer kadar diyebiliriz. Bu temsil kuşkusuz, çoğu zaman erkek sanatçıların bakış açısıyla yapılmış ve kadınların gerçek deneyimlerini tam olarak yansıtmamış.

20. yüzyıla geldiğimizde ise, feminist sanat hareketleriyle sanattaki görünürlüğümüzü ve etkimizi artırdık ve artırmaya devam ediyoruz. Sanatın, toplumsal cinsiyet eşitliği, kimlik ve beden politikaları gibi konularda mesajlarımızı iletebileceğimiz en güçlü mecralardan biri olduğunu, bu nedenle, kadınların sanat ve yaratıcılıkta oynadıkları rolün, üretimdeki yerleriyle doğrudan bağlantılı ve aynı derecede önemli olduğunu düşünüyorum.

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation