Background

Hiç Bitmeyecek Bilinçlenme Serüveninde Kendini Suçüstü Yakalamak

Orta Doğu coğrafyasının kadınları olarak bizler, her konuda eşitsizliğe çok daha fazla maruz kalıyoruz. Bu zor dünyada zihnimizde açan bilinçlenme filizleri eminim her birinizi benim kadar heyecanlandırıyordur.

Bin yıllardır baktığımız her yeri ve herkesi şekillendiren beton gibi soğuk ve sarsılmaz, ketum ve cehaletine sımsıkıya bağlı yaşlı bir adam gibi karşımıza dikilen cinsiyet eşitsizliğini artık gözünden tanıyor; üzerine konuşuyor ve tanımlamalar yapıyoruz. Bu uğurda örgütlenip daha güçlü durmayı öğreniyoruz. Evin içinde bize yükselen bir sesin, sokakta bize vahşice bakan gözlerin, iş yerinde göz süzmelerinin ve daha nicelerinin beslendiği kaynağı artık biliyoruz. Kendi yolumuzu inşa ederken, o yolda bizden çok önce yürümüş olanlardan ilham alıyoruz. Virginia Woolf’un her şeyin en başında üzerinde durduğu ekonomik özgürlüğün önemini ve kendimize ait bir odamızın olmasını gerekliliğini aynı güncelliği ile hissediyoruz. Simone De Beauvoir’ın bize anlatmaya çalıştığı her şeyi, kendi zihin süzgeçlerimizden geçirip kendimize uyarlayarak yeniden bedenleştiriyoruz. Yaşadığımız çevrede sınıf ve statü fark etmeksizin kadınların yaşadıklarını kategorize edecek kadar bütüncül bakıyoruz ve elbette bütün bu kişisel öykülerin ne kadar da politik olduğu gerçeği ile yeniden göz göze geliyoruz.

Gözlerimiz dünyayı daha bir anlar halde artık. Geçmişten günümüze kız kardeşlerimizden gelen mücadele ve bilinçlenme mirası ile ayaklarımız yere daha sağlam basıyor. İnanıyor ve başarıyoruz.

Muhakkak ki çok zor bir işe kalkıştık: ailemize, devlete, sisteme, dağa, taşa karşı durduk; fakat dürüst olmak gerekir ki bütün bu inşa edilmiş gerçekliklerden gözümüzü dünyaya açtığımızdan beri etrafımızı sarmalayan geleneksel kodlardan, zihnimizde belki biz hiç bilmeden oluşmuş setlerden, belki bizim bile sorgulayamayacak kadar derinden kabul ettiğimiz eşitsizliklerden kurtulup tam bir özgürlüğe kavuşmak elbette kolay olmayacaktır. Kolay olmadığı gibi kendini suçüstü yakalamak konusunda yalnız olmadığımı da hissediyorum.

Ortak yaşam akdi verdiğimiz eşimizle iş bölümü yaparken eğer o yemek ve temizlik yapacaksa, yapmış olduğu işi kontrol ederken buluyoruz kendimizi. Sanki toplum nasıl yalnızca bizim sırtımıza atmışsa biz de o denli içselleştirmişiz bu görevleri. Doğru olan, yaşam alanında günlük işleri cinsiyetleştirmemek iken biz içten içe bu tuzağa düşmüşüz ve onun da görevi olduğunu tam kavrayamamışız. Sevdiğimiz bir elbiseyi hevesle giyerken bir anda ayna karşısında yüzümüz düşmüş ve elbisenin orasını burasını çekiştirme suçunu işlerken bulmuşuz kendimizi. Oysaki benim bedenim, benim kararım.

Yalnızca cinsellik odaklı ilişkiler yaşayan bir arkadaşımızı içten içe, incecik bir çizgiden bile olsa yargılamışız. Firestone’nun bu konuda bize yaptığı çok önemli bir açıklama vardır: “Cinsellik bağlantısını kurmadığı kadınlar iyi, diğerleri kötü ikilemi erkekle beraber gitmektedir. Böylece duygusal bağlanma anneyle özdeş olduğu için iyidir.  Bu cinsel şizofreni, bireyde hiçbir zaman tam anlamıyla giderilemez. Bütün kültür içinde ise tarihin gelişmesi, sanat ve edebiyat tarihi, doğrudan doğruya bu şizofreni ile biçimlenmiştir.’’(1) Bu ikilik yalnızca birey düzeyinde değil, toplumsal düzeyde de kadınların sürekli olarak “iyi kadın/kötü kadın” ikilemine sıkıştırılmasını açıklayan yapısal bir mekanizma üretir. Bu kadar ağ kurmuş bir kodlanmanın dışında duracağımız yanılgısından ne kadar erken çıkarsak, kendimizde yer etmiş kodları bulup çözmemiz de o denli kolay olacaktır.

En aktüel, aynı zamanda kronik tuzaklardan biri ise her şeye yetebilme, insani gücümüzün çok üzerinde olan bütün gedikleri doldurma çabamızdır. Hepimizin yüreğine işlemiş bu durumun hikayesi çok uzundur. Ama kitabın ortasından konuşmak gerekirse elbette toplum-aile dinamiklerinin bize aldığımız her nefeste bunu üflediğini unutmamak gerekir. Başka birçok rol ve olgu gibi inşa edilmiş bir gerçekliğin sonucunu bizler iliklerimize kadar hissederiz; çünkü hesabı biz öderiz.

Bu öykü bebeklikten başlar. Annemizi ya da çevremizdeki diğer kadınları gözlemlerken nasıl da canhıraş emek halinde olduklarını görürüz. Bakım veren, onaran, toparlayan hep bu kadınlardır. Sonra günden güne büyürken istesek de istemesek de bilincimizin dışına ve altına doğru bu adaletsizlikler süpürülür. İşler öyle bir hale gelir ki onları esas doğru zannederiz. Bize aktarıldığı gibi biz de sonraki nesle aktarıp kuyuya bir su daha taşımış oluruz. Eğer biraz şanslıysak ve zihnimiz sorgulama sancısı çekiyorsa, bu durum aynı doğum sancısı gibi sonucunda bize nur topu gibi bir bilinçlenme ve farkındalık düzeyi verip, adil bir dünyanın gerekliliğini bir kez daha anlamamızı sağlayacaktır. Bu vesile ile kuyuya su taşımaktansa zinciri kırmış olacağız.

Bunları söylerken yaşam toparlayıcılığı ve hayat verme konusunda erkeklerle aynı olduğumuzu iddia etmiyorum. Tam tersine biyoloji ve genetik bilimi bize zaten farklı olduğumuzu çoktan kanıtladı. Ama bunların öngöremediği şey erkeklerin; sistemin, tarihin, ekonominin ve diğer bütün olguların cinsiyetler arası farklılıklarımızı yıllar içinde ilmek ilmek kendi lehine çevirerek kadınları sömürü nesnesi yapmalarıdır. İhtiyacımız olan şey Simone’nin dediği gibi, farklılık içinde eşitlik değil, eşitlik içinde farklılıktır.

Bilinçlenme sürecimizde yaşadığımız her sorgulama şüphesiz yepyeni bir durum oluşturacak ve bunun sonu hiç gelmeyecektir. Bu yolda olan bütün kadınların hissettiği gibi hissediyor ve bu hiç bitmeyecek mücadelenin her adımında dayanışma ve bilimle kalmamızı diliyorum.

Kaynakça:

(1) Şaşman Kaylı, D. (2010). Kadın bedeni ve özgürleşme, s.156 (1. baskı)

De Beauvoir, S. (1949/2020). İkinci cinsiyet (A. Yılmaz, Çev.). Koç Üniversitesi Yayınları. (Orijinal eser 1949’da yayımlanmıştır)

Firestone, S. (1970/2010). Cinselliğin diyalektiği: Kadın özgürlüğü davası (E. Demir, Çev.). Payel Yayınları. (Orijinal eser 1970’te yayımlanmıştır)

Editör: Sinem Yıldız
Düzelti: Sinem Yıldız
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Seda Bedestenci Yegâne

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation