Bir şehrin, tarihin, zamanın kırılmasıydı yaşanan afet. Bizim gözlerimiz 6 Şubat’tan önceki günler gibi bakmayacaktı. Yaşanan onca acı, bedenimizin her zerresine zerk etmişken, işlemişken yüreklerimize tarifi mümkün olmayan sızılar; nasıl baksın gözlerimiz eskisi gibi.
Her yer harap, her yer artık yoktu. Sevdiklerimiz, bir parçamız olanlar yoktu. Biz kalmıştık yarım, biz kalmıştık kırık ve eksik. Kadınız biz ama doğanın da bize bahşettiği güç ve ayrıcalıkla ayakta kalacaktık. Kimimiz anne, kimimiz öğrenci, kimimiz çalışan kadınlarız.
Çocuklarımıza yemek yapacak, temizliğini yapacak, onların eğitimlerini eksik etmeyecektik. Temiz suya ulaşmanın ciddi bir dert olduğu yerde temizlik nasıl olsun! Hijyen koşullarının asgarinin de altında, eğitimin de sağlığında ciddi bir sekteye uğradığı, aydınlık sokakların, güvenli bir şehrin olmadığı bir şehirde, aidiyet duygusu ve büyük bir fedakarlıkla; eksik ama dimdik durduk. Sarıldık birbirimize, büyüttük acımızı, büyüttükçe çoğaldık. Yan yana durduk, omuz omuza iyileşmeye çalıştık.
Harabeye dönmüş canım şehrimizde kendimizi arenaya çıkan gladyatörler gibi hissediyoruz. Çünkü bizi öldürmeyen şey güçlendirdi. Bize düşen artık yeniden yeşertmek umudu, gözlerimizdeki o ışıltıya tekrar kavuşmaktır.