Köşe Yazıları Elif Başak Aslanoglu 23 Nisan 2025
Yakın zamanda son günlerin en popüler işlerinden Adolescence’i izleme fırsatı buldum. Diziye konu olan meselelerin başka bir yazıda ele alınabileceğini düşünüyorum ancak 13 yaşındaki Jamie’nin gözaltına alınma prosedürüne hiç düşünmeden verdiğim ilk tepki “Nasıl yani? İngiltere’de çocukları yetişkin gibi şafak operasyonu ile, silahlarla alıp yaka paça götürüyorlar mı?” oldu. Ardından bu refleksim üzerine düşündüm; değil çocuklara hiç kimseye uygulanmaması gereken bu muamele elbette her koşulda karşısında durulması gereken bir tutum. 19 Mart süreciyle başlayan gözaltılar, ev baskınlarını da düşündüğümüzde son zamanlarda da her gün gündemimizde olan bir konu. Ancak bunun ötesinde benim için bu muamelenin bir çocuk için çok daha az kabul edilebilir olmasını belirleyen koşulların, değişkenlerin ne olduğu sorusunun peşine düştüm.
Ardından birkaç ay önce kaybettiğimiz 14 yaşındaki Mattia Ahmet Minguzzi cinayeti ile ilgili tartışmalar gündeme geldi. Mattia Ahmet, 15 ve 16 yaşındaki iki çocuğun saldırısı sonucu hayatını kaybetti. Yaşanan olayın Mattia Ahmet’in ailesinde, çevresinde ve toplumsal hafızada yarattığı travmanın boyutunu vurgulamak bile zül geliyor. Dolayısıyla bu yazının odak noktası ailenin acısını ve adalet arayışını değersizleştirmek değil, bu kaybın suça sürüklenmiş çocuklar ile ilgili açtığı tartışmaları değerlendirmek olacak.
Suç olarak tanımlanan bir fiilden dolayı hakkında soruşturma veya kovuşturma yürütülen ancak 18 yaşını doldurmamış kişilerden bahsederken “suça sürüklenmiş çocuk” kavramı kullanılır. Bu kavramın arka planı oldukça önemlidir çünkü hem 18 yaşından küçüklerin suç eylemlerine neden olabilecek toplumsal ve bireysel etkenleri göz önünde bulundurur hem de dolaylı yoldan rızanın yetişkinlere özgü bir kavram olarak değerlendirilmesini garanti altına alır, en azından almaya çalışır.
Peki çocukları suça sürükleyen faktörler ne? Elbette başta yoksulluk olmak üzere, ihmal, istismar, akran zorbalığı, madde kullanımı ve satışının erken yaşlara düşmesi; özellikle yoksul mahallelerde yol açtığı çeteleşmeler, şiddeti meşrulaştıran her türlü söylem ve cezasızlık, gerektiği gibi yönetilemeyen göç politikaları, çocukların okul sistemlerinin içinde sağlıklı bir şekilde var olamamasına neden olan eğitim sistemi, çocuk işçiliği, “ötekini” düşmanlaştıran bakış açısı, ataerki ve belki aklıma gelmeyen bir dizi faktörün ne yazık ki bir sonucu olarak; suça sürüklenen çocuklar.
Ucuz emek olarak kullanılan, okulun kendisine sunmadığı geleceği sokakta arayan, şiddet ve istismar ile büyüyen çocuklar çok vakit geçmeden bu travma döngüsünün bir parçası haline geliyor, ataerkinin ve neoliberalizmin taleplerine hizmet eden bu problemler gitgide kökleniyor ve bir sarmaşık gibi yayılıyor. Suça sürüklenen çocukların oranı, pandemi dönemi hariç, yükseliyor. 2023 yılında suça sürüklenen çocuk sayısı 178.834. Bu yalnızca kayda geçen, yani “resmî” rakam.
Evet, çocuklar, devlet ve toplum eliyle suça sürükleniyor. Bu her yönüyle mücadele edilmesi gereken sistemsel bir sorunken ardından işlemesi gereken onarıcı adalet sistemi de olması gerektiği gibi işlemiyor. Suça sürüklenen çocuklara ihtiyaç duyabilecekleri çocuk dostu mahkeme ve kolluk personeli süreçleri, kapsayıcı psikolojik destek, travma bilgili personel tutumları, gerçekçi ve sürdürülebilir eğitim ve rehabilitasyon programları, izleme ve değerlendirme çalışmaları, destekleyici mekanizmalar sunulmuyor.
Bunun ötesinde kamuoyunun tepkisi ile bu çocukların “yetişkin” gibi yargılanması gerektiği söylemleri gündeme geldi. İnsanların adalete ilişkin inancını kaybetmesi ile de beslenen bu söylem aslında altından hiçbirimizin kalkamayacağı sonuçlara gebe. Çocukların yetişkin gibi yargılanması, her şeyden önce hiçbir şekilde bu sorunların çözümü değil, aksine şu sistemde ufacık bir rehabilitasyon ihtimali varsa bile onu da ortadan kaldıran bir intihar. Bunun ötesinde çocuğun hukuk karşısında çocuk statüsünü kaybetmesi, başta kız çocukları olmak üzere birçok çocuk için çok vahim bir riski barındırıyor, rıza kavramını çok problematik bir yerden tartışmaya açıyor.
Halihazırda cinsel istismar vakalarında çocuğun bu istismara rızası olduğu savunması ile indirim alan ya da serbest bırakılan birçok istismar faili var. Oysaki çocuklar, kendi bedenlerine yapılacak herhangi bir müdahaleyi açıklama ehlinde değildirler. Eylemi anlama ve istemeyi sağlayacak bilişsel, duygusal ve fiziksel kapasiteleri bir yetişkininki gibi değildir. Çocuğun rızası olarak adlandırılan şey, manipülasyondur. Çocuk istismarının gitgide yaygınlaştığı, son beş yılda 57.618 kız çocuğunun evlendirildiği (yine resmî rakamlar) bir düzende çocuğun hukuk karşısında yetişkin gibi değerlendirilmesinin açacağı sonuçlar defalarca düşünülmelidir.
Hukuki değişikliğin ötesinde tartışmalar daha da derinleştikçe “temiz yüzlü” çocuklara düşman “alt sınıftan gelen” ya da “azınlık” olan tehlikeli çocuk mitini pekiştiriyor; var olan ırkçılığı derinleştiriyor, belli etnik grupları kriminalize etmeye devam ediyor. Egemen sınıfın tahakkümünü yeniden, yeniden üretiyor, sermaye sınıfının kendi içindeki bağlılığını pekiştiriyor. Sermaye sınıfından gelen tepkiler, söylemler ve atılan adımlar, bu sınıfın yalnızca ekonomik değil ideolojik düzeyde de örgütlü olduğunu; kendi sınıfsal konumlarını korumak adına “güvenlik” adı altında kendi sınıflarından olmayan ya da azınlık olan “tehditleri” nasıl insan dışılaştırdığını gösteriyor.
O yüzden ağzımızdan çıkan her söylemin; yarın öbür gün çocuk istismarının önünü iyice açabileceğinin, ırkçılığı pekiştirip bazı etnik kimlikleri hedef haline getirebileceğinin, yoksulluğu derinleştireceğinin sorumluluğu ile sağduyulu hareket etmemiz gerekiyor.
Dolayısıyla ne adaleti ne de toplumsal travmaları iyileştirmeyi tekil örnekler üzerinden yürütülecek linçler ile ve bu vakalardan yola çıkarak düzenlenen, kişiye özel esnetilmiş kanunlarla sağlamak mümkün değil. Çünkü Kozağaçlı’nın da muhteşem bir şekilde özetlediği gibi; hukuk, acıkınca yiyebileceğimiz helvadan bir put değildir.
Editör: Sinem Yıldız
Düzelti: Sinem Yıldız
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Filiz Kılıç
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖