Background

Politik Acziyet, Eril Performans ve Linç Eylemi

Ebru Pektaş

Bu yazının sesli versiyonu mevcut.

Bir soru: Kayseri’deki ırkçı saldırılardan sonra, “linç olayları” olarak anılan şeyde, yeni bir nitelikten bahsetmek mümkün mü?

Şöyle biraz uzaktan bakıldığında pek de yeni bir şey yokmuş gibi görünüyor. Öfkeyle soluğu sokakta almış kitleler, doğruluğu bilinmeyen tetikleyici bir olay, dalga dalga yayılan kör şiddet, tahrikçi ve yatıştırıcı(?) yetkililer, yağma, talan, yakma, yıkma hatta cinayet…

Aslında kimilerine göre Türkiye’de “linç” denildiğinde en az yüz yıllık bir devlet geleneğinden, kodlara işlemiş ceberutluktan, kitleyle bağı pragmatistleşmiş devletlü bir çizginin failliğinden bahsetmek gerekir. Sözgelimi, Tanıl Bora bu türden bir süreklilik çizgisindeki “linç rejiminden” söz eder.1

Yine de öyle görünüyor ki günümüzün “linç olayları”, mevcut siyasal düzenle bütünleşirken yeni türde bir toplumsal pratiğe de işaret ediyor. Zira günümüzün neoliberal otoriter kapitalizmlerinin “kitleleri siyasetten men eden” siyasal yapısı, linç pratiklerini neredeyse davet eden bir nesnelliği yaratıyor. Kaldı ki ülkemizdeki göçmen sorununda astronomik hacimde büyütülmüş gerçek bir mesele bu.

Lincin işleviyle ilgili olarak daha açık bir ifadeyle, hakkı hukuku hiçe sayılanın, varlığı hepten ıskartaya çıkartılanın kolayca aktığı bir yer var burada; kendi hayatı üzerinde “bahçe hortumu” ya da “çamaşır mandalı” kadar bile etkide bulunamayanın (ücret zammına referans olan süper güçlü “şeyler” bunlar malum) var olabildiği bir yer…

Linç anının politik işlevi, hem öznesiyle (ironik biçimde bu, M. Şimşek’in “locals” dediği insanlardır) hem de “mesajınızı aldık” diyen resmi faillerle bağlantılı.

Dahası, göçmenlere dönük ırkçı düşmanlık ve faşist kalkışmalar, iktidar bloğundaki çeşitli bileşenlerin, sokaktaki nabzı tutmakta ne ölçüde yetenekli olduklarını –en başta birbirlerine– göstermesi bakımından da bulunmaz nimet haline gelmiştir. Bir dönem “evdeki yüzde elliyi zor tuttuğunu” söyleyenlerin kurduğu siyasal arena, “devlete rağmen ve devlet için” diyenleri de koynunda büyütmüştür. Kayseri olaylarında MHP ve Zafer Partisi’nin özel rolüne buradan bakmak anlamlı olacaktır.  

Kısacası, linç eylemleri, geçmişteki örneklerden çok daha etkili bir politik işlev kazanmaktadır.

Yine de linç eyleminin, basitçe “işleve” ya da “aparata” indirgenmesi yanlış olacaktır. Lincin “kendiliği” içinde politik bir manzara olarak neye benzediğini keşfetmemiz gerekiyor. Linci, kitlenin politik acziyetiyle ama –varsa-otantik kaynaklarıyla ve cezbesine kapıldığı güçlerle kavrayabilirsek manzaramız netleşir.

Evet, köşedeki bakkalla meydandaki dönerciyi, vazifeşinas komşuyla mahallenin namusundan sorumlu “torbacıyı” politik aktörler olarak karşımıza çıkaran bu manzaraya biraz daha odaklanalım.

İddiamız odur ki neredeyse her yerde ve her zaman, linç kalabalıklarına bir tür “ruhani bütünlük” katan şey, hukuku askıya alarak sağlanan eril performanslar olmuştur. Linci, pornografik hazlarla, “tahrik olma haklarıyla” köpürten tam da bu temeldir. Burada, hukukun da öncesinde bir yasa varsa (Baba Yasası) onun derhal göreve çağrılması gündeme gelir. Zira mahallenin namusu korunacaktır, mahalle ne idüğü belirsizlere, ne konuştuğu anlaşılmayanlara bırakılmayacaktır.

Kirlenme, bozulma, bulaşma, karışma olmayacaktır…

“Linç hukuku” ufak bir işaretle, belki sembolik bir nesneyle, fısıltıyla yahut bir sosyal medya hesabıyla göreve gelir. İştahın, hazzın, “tatmin olma arzusunun”, yoldan çıkmanın, düpedüz ayartılmanın sinyalleri burada toplanır.

Kitle yekvücut olmuştur; o vücutta göz kapakları titrer, burun kanatları hızlı hızlı açılır kapanır, yanakta gizlice akan salyanın elektriği hissedilir. Yutkunan, titreyen, fokurdayarak kaynayan duygular yavaş yavaş yükselir; yoğunluk artar, diğer tüm duygular bir bir silinerek, dünya tam bu anda “hissedilemez” hale gelir. Yekvücut olmanın özgüveniyle “korku duvarı” aşılıp cürete, erkekçe bir meydan okumaya, “avını” kıskıvrak yakalayıp üstüne çullanmaya, abanıp abanıp iktidar olmaya dönüşür.2

Pornografik haz, beyaz köpüklü bir öfkeyle, tükürüklerin içinden fırlayan küfürle, yere yatırıp soluksuz bırakan tekmelerle, burundan aşağı sızan kanın vahşi tadıyla yükselir. 

Taş atana bıçakla, bıçak çekene silahla ve nihayet silahla koşana “işkence etme fantezileriyle” destek çıkılır burada. 

Lincin “kendiliğinde” manzara budur. Binyıllık ataerkilerin, eril performansların, pornografik hazların, geçim sıkıntısıyla, güvencesizlikle, belirsizlikle katık edilebilmesindeki “kendilik” buradadır.

Yazının başında lincin rejim için işlevinden bahsetmiştik: Kimi zaman “güruhtan” mesaj almak kimi zaman “halk gereken cevabı verdi” diyerek sırt sıvazlamak ya da “cezasızlıkla” mükafatlandırmak… 

Eğer böyleyse bizim de stratejimiz, “güruhun”, ilksel hukukun, politik acziyete koşulan eril performansın geri püskürtüleceği gerçek bir halk örgütlenmesini yaratmak olacaktır.

Kaynakça

  1. 1- Tanıl Bora, Türkiye’nin Linç Rejimi, Birikim Kitapları, 2016  ↩︎
  2. https://www.ilerihaber.org/yazar/bazi-pornografik-hazlar-tahrikciler-ve-fasizm-88431.html ↩︎

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation