Köşe Yazıları Özgür Genç 28 Mayıs 2024
Geçtiğimiz hafta Hatay’da deprem sonrası Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında işe alınan 2500 kişinin işine son verildi. Bir alışveriş merkezinin önünde işten çıkarılmalarına dair gerçekleştirdikleri basın açıklamasına ait görüntülerde toplanan grubun çoğunluğunun kadınlardan oluştuğunu görüyoruz. Zira hem depremden etkilenen kentlerde hem de Türkiye genelinde bu programın “katılımcıları”nın çoğunluğunu programın hedef kitlesi doğrultusunda kadınlar oluşturuyor. Bunu görmek için elbette deprem bölgesine gitmeye gerek yok. Diğer kentlerde de kamu kurumlarında, yaygın olarak ise Millî Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda temizlik işçilerinin çoğunlukla TYP kapsamında çalıştırıldığını ve eğitim öğretim döneminin sona ermesiyle bu kişilerin de işlerine son verildiğini görebiliyoruz. Bu programdaki kadın yoğunluğunu aynı zamanda İşkur’un yıllık olarak yayınladığı faaliyet raporlarından da takip edebiliriz. Bu faaliyet raporlarına göre 2021, 2022 ve 2023 yıllarında TYP programlarının ve katılımcılarının toplam sayısı katlanarak artmış, TYP’den faydalananların yıl sırasına göre % 72,6, %77,3 ve %66’sını kadınlar oluşturmuştur. Yani TYP kapsamında çalıştırılma esasen devlet eliyle doğrudan kadınlar için düzenlenmiş, kısa süreli ve güvencesiz bir istihdam alanı ve emek süreci yaratmış ve her yıl da bu alanı hızla genişleterek kadınların emeğinin sömürüsünü “Toplum Yararının” ardına bir kez daha gizlemeyi başarmış görünüyor.
Öncelikle, TYP’nin ortaya çıkışını, hedeflerini ve bir istihdam biçimi olarak nasıl uygulandığını anımsayalım. Her ne kadar ortaya çıkışı özelleştirme ve daha sonrasında ise ekonomik krizin etkileri sonucu olarak 2002’ye dayansa da şu an geçerli olan haliyle TYP, İşkur’un Aktif İşgücü Programları başlığı altında yer alan bir program olarak 2013 yılında ortaya çıkmıştı. Aynı yıl yayınlanan Aktif İşgücü Hizmetleri Yönetmeliği’nde bu programın hedefi “işsizliğin yoğun olduğu dönemlerde veya yerlerde doğrudan veya yüklenici eli ile toplum yararına bir iş ya da hizmetin gerçekleştirilmesi yoluyla özellikle istihdamında zorluk çekilen işsizlerin çalışma alışkanlık ve disiplininden uzaklaşmalarını engelleyerek işgücü piyasasına uyumlarını gerçekleştirmek ve bunlara geçici gelir desteği sağlamak” şeklinde geçiyor. Program kapsamında asgari ücret ödeniyor ve bu ücretler İşsizlik Fonu’ndan bu programa aktarılıyor. Programın kendi yönetmeliğinde programın katılımcısı olarak kadınlar, gençler, uzun süreli işsizler, engelliler gibi özel politika gerektiren gruplara öncelik verileceği belirtiliyor. İlgili kurumların yönetmelik ve diğer yayınlarına baktığınızda bu kişilerin istihdamından bahsetmek yerine genellikle “katılımcı”, “faydalanıcı” veya “kursiyer” olarak nitelendirildiklerini ve bir hizmeti sağlamak amacıyla asgari ücret karşılığında kısa süreli olarak kiralandıklarını görüyorsunuz. Yönetmeliğe göre, kişi 12 ay içerisinde ancak 9 ay boyunca TYP’den faydalanabiliyor, tekrar başvurabilmesi için 3 ay beklemesi gerekiyor. Üstelik 3 ayın sonunda herhangi bir şekilde tekrar işe alınacağının hiçbir garantisi de yok. Programın amacı istihdamdan uzak kalan grupları istihdama hazırlamak olmasına rağmen bu kişilerin burada edindiği deneyimin yeni bir iş bulma konusunda olumlu etkileri olup olmayacağı da belirsizliğini koruyor. Bu programlara ilişkin yapılan çeşitli saha araştırmaları bu stratejinin uzun vadede istihdam sağlamak açısından etkisiz kaldığını, kişilerin program dahilinde tekrar işe alınmak umuduyla beklediğini ve bu bekleme sürecinde motivasyonlarını kaybettiklerini ve tekrar istihdama dönemediklerini gösteriyor. Adlı adınca söylemek gerekirse, geniş bir işçi havuzundan her yıl on binlerce kişi “kullan-at” biçiminde çalıştırılıyor.
TYP kapsamı her ne kadar sigortalı bir iş imkânı olsa da sözleşmelerin kısa süreli oluşu nedeniyle aslen güvencesiz bir iş sunuyor. Öncelikle, kısa süreli sözleşmelerle belirlenmiş bu iş yıl içinde en fazla dokuz aylık bir çalışma süresi kısıtı koyması sebebi ile programlarda çalışanlar için kıdem tazminatı yolu kapalı. Yani programın yapısı gereği istisnalar dışında TYP ile çalışan birinin kıdem tazminatı alması koşulu hiç oluşamayacak. TYP kapsamında dokuz ay çalıştırılan bir kişi üç ay bekledikten sonra tekrar TYP için başvurabilir ancak bu başvurunun değerlendirilmesi çalışılan kurumun ve İŞKUR İl Müdürlüğü’nün onayına bağlıdır, bu da işçinin işini kaybetme endişesi ile birçok çalışma biçimine ve kötü muameleye razı gelme gibi sonuçlar yaratabiliyor. Halihazırda, TYP kapsamında çalışanların zaten sendikal ve toplu pazarlık hakları da bulunmuyor.
TYP her ne kadar kriz zamanları için tasarlanmış bir istihdam politikası olsa da son yıllarda gerçekleşen uygulamalardan da anlaşılacağı üzere gerçek işsizlik rakamlarını gizleyen genelleştirilmiş, süregiden ve artış gösteren bir istihdam biçime dönüşmüş gibi görünüyor. Program dâhilinde işe alınanlar için yalnızca kısa süreli bir geçim kaynağı olarak kalan, emeklilik imkanını olanaksızlaştıran TYP sunduğu güvencesiz iş biçimiyle emek sömürüsünün doğrudan kamu eliyle düzenlenmiş bir biçimini oluşturuyor.
Peki toplum yararına programlar gerçekte kimin yararına?
Bu kapsamda çalışanların çoğunluğunun kadınlar olduğunu göz önünde bulundurduğumuzda neredeyse devlet eliyle bir kadın istihdamı biçime doğru hızla evriliyor. Bunu diğer kentlerde de gözlemleyebileceğimiz gibi deprem bölgesinde durum daha çarpıcı olarak ortaya çıkıyor. 2023 yılında depremden etkilenen kentlerde gerçekleştirdiğimiz kadınların ücretli ve ücretsiz emeğine dair bir araştırma kapsamında görüştüğümüz kadınların büyük bir kısmı depremden sonra TYP ile okullar, konteyner kentler, valilik ve kaymakamlıklar, belediyeler, hastaneler gibi çeşitli kamu kurumlarında çeşitli hizmetleri sağlamak amacıyla çalışmaya başlamıştı. Birçok kadın, erkeklerin bu işlerde çalışmak istemediğini, çalışmaya başlayanların bile kısa sürede işi bıraktıklarını belirtiyor. Böylelikle, kamu eliyle sunulan bu en güvencesiz istihdam biçimlerinden bir tanesi de yine kadınların hanesine yazılıyor. Böyle bir yıkımın ardından kısa süreli de olsa gelir getirici bir işe ulaşmış olmak, hayatlarında ilk defa asgari ücrete erişmiş olmak her ne kadar kadınlar için ilk etapta memnun edici olsa da hemen hemen bütün kadınlar çalışma süresinin bitimine dair yoğun endişe taşıyorlar. Kısa süre sonra işten çıkarılacaklarının ve mevcut işçi havuzundan bir başkasının yerlerine alınabileceğinin ve bu çalışma biçiminin “taşeron çalıştırmanın da dibi” olduğunun, bu çalışma biçiminin kentlerde kadınlar için giderek yaygınlaşacağının da farkındalar. Ancak asgari ücretin dahi evin geçimine yetmediği ve depremin de ağırlaştırdığı koşullarda en azından günü kurtarmak için bu çalışma biçimine, tekrar işe alınabilmek için ise kurum müdürlerinin insafına, kötü çalışma koşullarına razı geliyorlar. Öte yandan, evin tek ücretli çalışanı olan bu kadınlar tüm bu ekonomik koşullarda hayatı devam ettirebilmek için ek olarak yevmiyeli işlerde de çalışmaya devam ediyorlar.
Deprem bölgesindeki durumu gösterirken şunu anlamak önemli. Bu denli büyük çaplı kriz ve felaketler emek süreçlerinin dönüştürülmesi, yeni emek rejimlerinin yaygınlaştırılması için devlet ve sermaye lehine deney alanları da oluşturuyor. Şu an en yoğun biçimde TYP’nin uygulandığı, kadınların istihdama kazandırıldığı izlenimi yaratarak aslında kadınlar için eğreti istihdam biçimlerinin hızla yaygınlaştırıldığı bu kentlerdeki durumun bütün kentlerde daha yaygın hale gelebileceğini ve bu biçimde çalıştırılan kadınların sayısının katlanarak artacağını öngörmemize hem kadınların gözlemleri hem de istatistikler olanak sağlıyor. Üstelik TYP ile ilgili düzenlemede sadece kamu kurumları yer almıyor, aynı zamanda bu program kapsamında hizmet sağlanacak yerler arasında özel sektör işyerleri mevcut. Henüz yaygınlaşmamış olsa da sermayenin de bu “kısa süreli işçi kiralama” programlarından faydalanabileceğini ve programın genişleyebileceğini gösteriyor.
Bütün bu süreç gün geçtikçe kadınların ücretli emek alanındaki faaliyetlerinin asgari ücrete sabitlendiği, geçicileştirildiği, güvencesizleştirildiği, örgütsüzleştirildiği ve kadınların emeklilikten mahrum bırakıldığı bir istihdam biçiminin kamu eliyle kolaylıkla yaygınlaştırılabileceğine işaret ediyor. Şu an için belki sadece on binleri bulan ve ancak istihdamın % 1’ine yaklaşan çalışan sayısıyla TYP sunduğu çalışma biçimini gizleme olanağına sahip. Ancak kadınlar açısından hem en güncel olan asgari ücrete ilişkin mücadelede hem de genel olarak ücretli emek alanındaki talep ve mücadelelerinde kadınların gündeminde yerini almalı.
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖