Background

Hey! Bu Çocuklara Kim Bakacak? 

Geçen hafta 2024-2025 yılı kreş fiyatları açıklandı ve en düşük kreş fiyatı asgari ücrete yakın. Yirmi senedir, her vesileyle bizden en az üç çocuk isteniyor. Efendim, Türkiye’nin nüfusu giderek yaşlanıyormuş, eğer doğurma hızı bugünkü gibi kalırsa bilmem kaç sene sonra emeklilerimize maaş veremeyecek hale gelecekmişiz. Bak şu işe, emeklilerimize maaş verilememesi de gene biz kadınların en az üç çocuk doğurmamamızdan kaynaklanacak! Omzumuza bir yük daha… Ülkemizin ekonomisini batıracağız. Bütçeyi zenginlerin lehine planlayanlar, koro halinde bize, “En az üç, haa!” diyor utanmadan. 

Her bir çocuk, belirli bir yaşa –en iyimser tahminle üç yaşına– gelene kadar en çok kadının sorumluluğunda ve hayatının merkezi oluyor. Yine en iyimser durumda, o yaştan sonra kreşe veriliyor ve çok daha büyük yaşlara kadar kreş sonrası yine bizim sorumluluğumuzda olarak hayatımız bir süre böyle devam ediyor. Peki, kreşe verilemezse ve bakacak başka biri de yoksa (o bakacak biri de başka bir kadın bu arada) ne olacak? Ne olacak, kadın evinde oturup çocuğuna bakacak. 

Duvar’da 27 Mayıs tarihinde Kadir Cesur imzasıyla yayımlanan kreş fiyatları haberinde, Halime Demir yıllar içinde kreşe ödemiş olduğu ücreti, asgari ücret ile karşılaştırıyor ve “2022 yılında, ilk işe başladığımda asgari ücret 5 bin 500 TL’ydi. Ben o dönem kızımın kreşine aylık bin 750 TL ödüyordum. Asgari ücret 8 bin 500 TL olduğunda 4 bin TL ödemeye başladım. Şu anda asgari ücret 17 bin TL ve kreş benden aylık 15 bin TL istiyor. Bunun içinde diğer masraflar da yok. Onları da hesaba kattığımda asgari ücretin üstüne çıkıyor. Kızımı üç yıldır aynı kreşe gönderdiğim için bu fiyatın bana özel olduğunu söylediler. İlk kez kayıt yaptıranlardan çok daha fazla isteniyor. Böyle giderse işi bırakır, kendim bakarım,1 diyor.

Kritik cümle: “Böyle giderse işi bırakır, kendim bakarım.” Dışarıda başkalarına kölelik edip karşılığında üç kuruş alan kadın, buna değmediğini görünce işini bırakıp çocuğuna bakmayı tercih etmeye mecbur bırakılıyor. 

İşi bırakıp eve, çocuğa kapanan kadın kamusal, üretken alandan çekilip evin sınırlarıyla çevrelenmiş dünyaya giriyor. Oysa kadının kurtuluşunda dışarıdaki dünyada daha çok, daha çok yer alması çok önemli bir belirleyen. Kamusal alanda işlevli yer edinebilmiş, kendi ayakları üzerinde durabilen kadının saygınlığı da, kendine güveni de artar. Var olmak için bir erkeğe muhtaç olmaktan kurtulmak, özgürlüğünü kazanmada da kendi beceri ve yeteneklerinin farkına varıp onları geliştirmede de çok önemli. Başkasının kazandığına mecbur bir kadın şiddete, tacize, ezilmeye daha açık haldedir. Şiddet gördüğü aile ortamını kendini geçindirecek kadar para kazanmıyorsa nasıl terk edebilir? Tüketen, mutsuz bir evliliği nasıl sonlandırabilir?   

Şimdi tablonun öbür tarafına geçelim, utanmadan doğurma hızı düştüğü için ülke ekonomisinin batacağından söz edip bizden en az üç çocuk bekleyen ve devleti yöneten erkekler, hazırladıkları emekçi düşmanı bütçelerle evi geçindirmeyi geçtim, karnımızı doyurmaya bile yetmeyecek asgari ücreti belirliyor. Bu da yetmezmiş gibi ara zam vermeyeceklerini de açıklıyor. Bu da yetmezmiş gibi yeterli kreş açmayıp asgari ücretle geçinen bir ailenin maaşı kadar kreş fiyatlarıyla bizi baş başa bırakıyor. Çok çocuk yapmak dolaylı ya da doğrudan kadının eve mahkumiyetiyle sonuçlanmış oluyor. Asgari ücreti artırma mücadelesi biz kadınlar için her açıdan hayati önem kazanıyor. 

Son DİSK-AR Raporu’na2 göre Türkiye’de özel sektörde çalışan kadınların %75’e yakını asgari ücret ve yakınında maaş alıyor. Bu oranı oluşturan kadınların yarısından fazlası çocuk bakmak ve ev içi işleri yetiştirebilmek için esnek ve yarı zamanlı çalışmayı tercih etmek zorunda kalıyor. Esnek ve yarı zamanlı çalışma genel olarak emeklilik için gerekli 5000 iş gününü tamamlamaz. Yani özel sektörde çalışan kadınların en az yarısı emekli olamamaktadır. Kalan yarısı da asgari ücret ve bir miktar üzerine çalışmaktadır. Şimdi zurnanın zırt dediği yere geldik. Bin bir zorlukla bulunan işlerimizi, eğer hamile kaldığımızda işten atılmamışsak doğurduğumuz zaman zaten aldığımız maaşı kreşe vermek zorunda kalacağımız için kaybediyor ve işten çıkıp çocuğumuza bakmak zorunda kalıyoruz.  

Kadınların kreş talebini bir kadın talebi olarak dillendirmesini, çocuk bakımının ana sorumlusu kadınlardır bilincini pekiştirdiği gerekçesiyle eleştiriyor bazıları ama 13 buçuk milyon kadın, çocuk bakmak için iş bile arayamazken hem maddi hem de uzaklık açısından ulaşılabilir kreşler istemeyip ne yapacak kadınlar? Eve hapsolmaya devam mı edelim? Ataerkini yerin yedi kat dibine sokmak için bile evimizin çizdiği sınırlardan kurtulmak, dışarıdaki dünyaya karışmak zorundayız.

Bu nedenle ücretsiz, nitelikli kreş talebi de asgari ücreti insanca yaşanacak bir tutara çıkarma talebi de doğrudan kadının, eşitlik ve özgürlük mücadelesinin en önemli taleplerindendir. 

Kaynakça

 

  1. https://www.gazeteduvar.com.tr/kres-fiyatlari-asgari-ucreti-gecti-isi-birakir-kendim-bakarim-haber-1693857 ↩︎
  2. https://arastirma.disk.org.tr/?page_id=4498#:~:text=Kad%C4%B1n%20i%C5%9F%C3%A7ilerin%20y%C3%BCzde%2059%2C2,fazlas%C4%B1%20ve%20alt%C4%B1nda%20%C3%BCcretle%20%C3%A7al%C4%B1%C5%9F%C4%B1yor.
    ↩︎

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation