Köşe Yazıları Ebru Pektaş 10 Mayıs 2024
Çalınan dikkatler, kaybolan bağlar, yorgun bedenler, telefon ekranında sürüklenen hayatlar, binbir filtreye boca edilmiş suratlar, duygu ve empati simülasyonları ve üstelik tüm bunlara basılmış erkek egemenliği filtresi… Burada aşktan çok; ölü, donuk, buzlu gözlerle üstümüze abanan bir “duygu vampirliği” varolabilir.
Biraz da aşktan bahsedelim mi sevgili okur?
Evet, gündemimiz yoğun, telaşımız çok ama ne zaman değildi ki? Yine de “Şimdi aşkın sırası mı” diyenleri duyar gibi oluyorum bunu yazarken. Üstelik bayram değil, seyran değil, “14 Şubat Sevgililer Günü” hiç değil. Öyle ya Sevgililer Günü olsa makul bir giriş yapabilirdik! Biliyorsunuz, erkek bireyinde “antikapitalist bilincin” yıl içinde en yüksek olduğu gün 14 Şubattır. Bu espiriden yürürdük mesela: “Evet ağğbiii bunlar hep tü-ke-tim, bunlar hep kapitalizm, hediye falan yok! (no drama!)”
Şakayı bırakıp yine de “Aşktan ne haber?” diyeceksek, haberler pek iyi değil.
Zira erkek üstünlükçü dünyamızda “aşkın” gündeminde bu kez yapay zeka var. Bu hafta yayınlanan Ümit Alan’ın yazısı bu konuda ilginç veriler sunuyor. Buna göre artık yapay zeka uygulamaları ile bir ilişkiyi daha ilk adımındaki gerginliğinden olası krizlerine ve muhtemel kavga konularına kadar her şeyiyle “yönetebilmeniz” mümkün olacak. Nitekim sosyal medyada borsa işlemlerini andıran “insan ilişkilerine” bakınca tuhaf değil.
Alan’ın aktardığına göre bir yapay zeka uygulaması şöyle: Flört uygulamalarındaki gibi profil doldurmak yerine bir chatbotla sohbet edip, onun sorularını yanıtlıyorsunuz. Size özel oluşan chatbot, uygun bir chatbotla eşleşip sizin adınıza ilk randevuya çıkıyor ve her şey yolunda giderse gerçek insanlar olarak yüzyüze görüşme seçeneği oluşuyor. Böylelikle “dijital flörtleşmenin” bile ilk temasları, gerginlikleri, mesafe tayinleri, “ayıp olur mu’lar”, “hızlı mı gidiyorum’lar” tümüyle bir robota teslim edilmiş oluyor.
Erkek müşterilere seslenen başka bir yapay zeka uygulaması (AngryGF) ise kız arkadaşla yaşanacak olası gerginliklerle ilgili taktik belirlenmesine, krizlerin yönetilmesine imkan sağlıyor(!)1
Demek ki flört uygulamalarında rastgele “takılan” insanların, Tinder kurtlarının, Okcupid çapkınlarının bile romantik kahramanlar olarak anılacağı bir yakın gelecekten bahsediyoruz! Gelecekte toplumumuzun, henüz tam olarak bir robota teslim edilmemiş duygularıyla dating uygulaması kullanan bu insanlara saygı ve hürmette kusur etmeyeceklerini umuyoruz!
Yapay zekanın, empati ve duyguyu simüle eden yeni yabancılaşma biçimlerine yol açacağı malum. Emeğine yabancılaşan bir işçi gibi, beden denilen fabrikadaki “duygu materyallerine” tümüyle yabancılaşacak bir insan aslında karşımızdaki. Risk almayacak, kaybetmeyecek, acı çekmeyecek, gururu incinmeyecek, kaygı duymayacak yeni bir insan bu!
Ne var ki, insanı dehşetengiz yabancılaşmalara sevk etmesi mümkün olan bu yeni dönemin aslında dipteki; o en katı haldeki egemenlik ilişkilerini, ataerkiyi, erkek üstünlükçülüğünü yeniden üretmek dışında bir anlamı olmadığını da görmek gerek.
Biraz açalım…
Geçen yüzyılda, cinsel özgürlüğün olanak ve sorunlarından bahsediyorduk. İstenmeyen gebelik, kürtaj olamama, uzun kanamalar, travmatik süreçler ve bu arada devletlere ve yasalara kafa tutma derken, “özgür olanın” cinsellikten ziyade hiçbir sorumluluğu almaya yanaşmayan erkekler olduğunu keşfetmiştik.
Özgürlük sandığımız şey yine o bayat ataerkinin yeniden üretilmesine hizmet etti.
Sonra, cinsel özgürlükteki sofistike edilmiş duygu kırıntılarını bile tuzla buz eden “takılma kültürü” ile boğuşmaya başladık. Kimilerine göre seks pozitif olmak gerekirdi. Bacaklarımızı açıp olabildiğince zevk almaya bakmak, ataerkiye kafa tutmanın (girl power) bir yolu olabilirdi. Kurban rolünü reddedip; toksik, kıskanç, eril dünyayı orgazm çığlıklarımızla boğabilirdik.
Ne var ki, hayatın planı tam olarak böyle işlemedi.
Duygusal bağ kurmayı eril tahakküm, söz ve sorumluluğu toksik maskülinite, özgür olmayı hazları çoğaltma olarak gördükçe; ilerleme sandığımız şeyin, esnek, güvencesiz, kâr maksimizasyonu temelli neoliberal sömürüyle “mükemmel bir kombin” yaptığını gördük.
Eşit olamadığımız bir dünyada, kafamıza göre rolleri reddederek “pozitif” olamayacağımızı, neoliberalizmin otoriter kapitalizmleri ve reisli rejimleri altında bir kez daha anladık. Güçleneceğimizi sanırken kürtaj olacak hastane bile bulamamak ya da HPV aşısı yapılmadığı için kanserle boğuşmak bu sahnede yerini aldı.
Özgürlük sandığımız şey yine o bayat ataerkinin yeniden üretilmesine hizmet etti.
Sonrasında takılma kültürünün bile daha da sulandırılmış versiyonları olarak “dijital flörtleşmenin” çeşitli biçimleri karşımıza çıktı. Örneğin 2022’de Tinder, Dating Trends raporunda yeni bir “meşru bir ilişki statüsü” olarak “situationship” adı verilen bir ilişki türünü kabul etti. Nedir bu, yine bir tasarruf paketi mi, yine cayır cayır bir antikapitalizm mi derken, öğrendik ki karşımızdaki son sürüm “erkek kollayıcı” takılma kültüründen başkası değil.
Yaşar Çabuklu Twitter (X) hesabında, bu yeni ilişki biçimini şöyle anlatıyor:
“(Situationship) heteroseksüel ilişkilerde, (S)(situation+relationship), kadın ile erkek arasındaki adı konmamış, tanımlanmamış bir ilişkilenme biçimidir; romantik veya cinsel olabilir, casual hook up’tan, tek gecelik ilişkilerden daha fazlasıdır ama ‘teknik olarak’ sevgililik ilişkisi (relationship) değildir; ‘gri alanda’ yer alır!”. Çabuklu’ya göre bu ilişki biçiminde ilerlemeci modernist ilişki aşamaları (başlangıç, gelişme, mutlu son; “relationship escalator”) “ihlal edilir” ve giderek genişleyen bir “arada olma durumu”, “in-betweenness” söz konusudur!
Geçici, uçucu, belirsiz, angajman içermeyen, “zahmeti” ve yorulmayı reddeden, duygusal bağları ya da sorumluluları “no drama” diyerek savuşturmaya çalışan, anı yaşmaya odaklı bu ilişkiler, yeni aşk piyasasının yükselen yatırımları haline gelir. 2 Burada “an odaklı olmak” temeldir ve her türlü sorumluluk alma “askıya alınır”.
Yarım yüzyıl önceki “cinsel devrimin” bu şımarık torunu bir kez daha özgürlük sandığımız şey olmuştur.
Yapay zekalı yeni döneme tekrar bakalım…
Zira yapay zekalı yeni aşk evreninde, “askıya alınan” şey, sorumluluk, söz verme, bağ kurma vb değildir; artık “askıya alınan” bizatihi insan olarak varlığımızdır.
Çalınan dikkatler, kaybolan bağlar, yorgun bedenler, telefon ekranında sürüklenen hayatlar, binbir filtreye boca edilmiş suratlar, duygu ve empati simülasyonları ve üstelik tüm bunlara basılmış erkek egemenliği filtresi… Burada aşktan çok; ölü, donuk, buzlu gözlerle üstümüze abanan bir “duygu vampirliği” varolabilir.
“Cinsel özgürlük” iddialarından yapay zekanın eril yabancılaştırmalarına aşkın serencamına baktığımızda, kimi arkadaşlarımın “çıkma teklifi geri gelsin” diyen serzenişine hak vermemek mümkün değil!
Yazar Hakkında Bilgi
Sosyalist feminist yazar. 2001 Hacettepe Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji mezunu. İleri Haber portalında toplumsal cinsiyet odaklı köşe yazarlığı yaptı.(2014-2023) Toplumsal Cinsiyetin Anahtar kavramları: Cinsellik, Şiddet, Emek adlı kitabı 2017 yılında İleri Kitaplığı Yayınevinden çıkmıştır. İleri Kitaplığı Yayınevi'nden çıkan ve makaleleriyle katkıda bulunduğu kitaplar şunlardır: Türkiye'nin Laiklik Kavgası, Sosyalizmin Yön Arayışı, Lenin Okuma Kılavuzu, Engels Okuma Kılavuzu, Marx Okuma Kılavuzu, Direngen Komüniste Yazılar. Kadın Kurtuluş Hareketi, Ütopyalar ve Devrimler adlı kitabı ise 2021 yılında Yordam Kitap'tan yayınlanmıştır.
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖