Background

Barikatı Aşan Kadınlar: 19 Mart’tan Bizim Haziranımıza

19 Mart’ta gençliğin yıktığı barikat ve açtığı yol ile milyonlar, başta Saraçhane olmak üzere kent meydanlarını hak, hukuk, adalet başta olmak üzere çeşitli siyasal ve toplumsal taleplerle doldurdular. Sokaklarda yankılanan seslerin ne kadar güçlü olduğunu ve verdiği endişeyi, kolluk kuvvetlerinin yükselen şiddetinden anladık. Özgürlük ve demokrasi isteyen milyonlar, karşısında polis şiddetini, siyasallaşmış yargının tutuklamalarını ve bir dizi başka hukuk dışı, anti-demokratik pratiği buldular. Ancak yıllardır kurumsallaşan baskı rejiminin hiçbir önlemi, başta gençler ve kadınlar olmak üzere, yurttaşların sokakta gösterdiği iradeyi engelleyemedi: Artık bir yol açılmıştı ve başka çare yok, yürünecekti…

Halk iradesinin gaspı karşısında farklı yaşlarda, farklı siyasi kimliklerde, farklı mesleklerde direnen kalabalıkların en önünde, kelimenin tam anlamıyla doğdukları günden beri Saray Rejimi’nin geleceksizliğine mahkûm edilen gençler yürüyordu. Kimisi ilk kez bir barikata yüklenmiş, kimisi ise yıllar boyu 8 Mart’lardan 25 Kasım’lara çok barikat eskitmişti… Talepler çeşitleniyordu belki ama sokaktaki öfke ve cesaret, herkesin ortak paydasıydı. Yine de o kalabalık içinde birileri vardı ki varlıkları ne tesadüftü ne de yeniydi: Barikatın önüne geçen, kolluk şiddetine karşı dimdik duran, gözaltı listelerinin başına yazılan; kadın mücadelesinin alanlarında yıllardır haykırdıkları “susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” şiarını şimdi bütün meydana, herkesin ortak sesi haline getiren genç kadınlardı.

Bu ülkede baskı ve zorbalığa karşı mücadele ne zaman yükselişe geçse, iktidarın cinsiyeti daha da belirginleşiyor. Mücadele, iktidarın üzerine örtülmüş o incecik tülü yırtıp atıyor, ataerkiyi faş ediyor ve barikatlar başta olmak üzere mücadele alanları erkek iktidar için kadınlara karşı ayrıca kurulmuş özel savaş alanlarına dönüşüyordu.

Kadınların neden hep en önde olduğuna dair sorular, soranın bilmediğini değil, görmek istemediğini gösteriyor çoğu zaman. Çünkü kadınlar için direniş, bir tercihten çok, her gün yeniden hayatta kalmanın mecburiyetine dönüşmüş durumda. Evde, sokakta, işyerinde, kampüslerde, okul yolunda… Her adımda, arkanı dönüp bakmak zorunda olduğun bir dünyada, barikat dediğin şey sadece kalkanlardan ibaret olmuyor. Kadınlar Saraçhane’den başlayıp tüm eylem alanlarında erkek devletin kalkanlarının karşısına geçtiğinde, aslında yıllardır sırtlarında taşıdıkları görünmez barikatı yere bırakıyor ve “buradayım” diyorlardı.  

19 Mart, devletin hak arayan yurttaşlara ve özellikle de kadınlara nasıl baktığını bir kez daha gösterdi. Coplar rastgele inmedi, küfürler rastgele savrulmadı. Gözaltına alınan kadınların saçlarından sürüklenmesi, bedenlerine dokunulması, taciz ve tehditlere maruz kalması, ataerkil iktidarın şiddetinin ne kadar cinsiyetçi ve ne kadar sistematik olduğunu kanıtladı. Bu şiddet yalnızca o günün değil, yıllardır adım adım inşa edilen ataerkil politikaların, yargı kararlarının, kaldırılan sözleşmelerin, yok sayılan hakların devamıydı.

İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarken söyledikleri “ailenin korunması”ydı ama biz biliyorduk ki korunmak istenen erkek egemen toplum yapısıydı. Nafaka hakkına saldırırken dillerine doladıkları adalet söylemi, kadınları ekonomik şiddetle terbiye etmekten başka bir şey değildi. 6284 sayılı kanunu tartışmaya açtıklarında, kadın cinayetlerini münferit sayan yargıçlar eliyle zaten fiilen uygulamıyorlardı. Erkek şiddeti her geçen gün daha pervasız hale gelirken, devlet adalet terazisini erkeklerin lehine eğmekle meşguldü. Meydanlardaki cop, sadece o günkü eylemin değil; işte tüm bu politikaların, kadınlara indirilen somut haliydi.

Ve biz orada, o cop inerken bir kez daha fark ettik ki; dayanışma refleksi ne kadar güçlü olursa olsun, bu kurumsallaşmış şiddetin karşısında örgütsüz kalmak demek, yalnız kalmak demekti. Her gözaltında aranan savunma talebi, her sosyal medya etiketinde büyüyen dayanışma, bize sadece dostlarımızın çok olduğunu değil, esas olarak bu mücadelenin örgütlü verilmesi gerektiğini söylüyordu. 

Kadınlar olarak yıllardır birbirimizin yarasını sarmaya alışkınız. Kapılarımız hep birbirimize açık oldu, telefonlarımız gecenin bir yarısı çaldığında sesimizin titremesine izin vermedik. Ama artık biliyoruz ki; erkek devletin bu sistematik şiddetine karşı, sadece birbirimizin yarasını sarmak yetmez. Yaralanmamak için örgütlenmek zorundayız. Çünkü bu şiddet, bizi yalnız yakalayabildiğinde güç kazanıyor. Ama yalnız kalmayacağız; kimseyi yalnız bırakmayacağız.

Şimdi takvimler Haziran ayını gösteriyor. Yalnızca emeğimiz için değil, yaşam hakkımızı savunmak için 1 Mayıs’ta sokaklarda, işyerlerinde, kampüslerde, siyasal ve toplumsal yaşamın her alanında eşit ve özgür bir ülke sloganını yükseltenler olarak, Mart’ın ve Mayıs’ın mücadelesini bizim Haziran’ımıza taşımak durumundayız. Meselemiz artık en sağlam, en örgütlü, en kalıcı şekilde yan yana durabilmek. Çünkü biliyoruz ki; direnişi büyütmenin ve kazanımları kalıcı hale getirmenin yegane yolu örgütlü mücadeleyi büyütmekten geçiyor. Gözaltılar, saldırılar, barikatlar, yasalar ve kararlar her seferinde üzerimize geldiğinde, sırtımızı dayayacağımız şey yalnızca verili anda birbirimize olan güvenimiz değil, süreklileşmiş örgütlü mücadelemiz olmalı.

Çünkü yine biliyoruz ki; kaderimizi başkalarının hükmüne bıraktığımız her an, o kaderi bizim adımıza yazanlar yine erkek egemenliğin kaleminden çıkacak. Bu yüzden yalnızca savunmak için değil, kendi hayatımızı kendi ellerimizle kurmak için örgütleniyoruz. Geceleri de sokakları da meydanları da terk etmiyoruz. Bu hayat bizim ve biz bu hayatın hiçbir alanından çekilmiyoruz.

Mart’tan Haziran’a bu yürüyüş, bizim için kent meydanlarında sona erecek bir yürüyüş değil. Attığımız her adım, ertesi gün kuracağımız kadın örgütlülüğünün de zemini olacak. Hedefimiz ve hikayemiz barikatın ardındadır. 

Düzelti: Ebru Pektaş 
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Melike Çınar

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation