Background

Agrobay’da bu daha başlangıç!

 

Kadın olmak tarihler boyunca hep zordu. Her zaman çoklu sömürü altında var olduk. Gene de ne kadar dirayetliymişiz diyorum hem geriye hem bugüne bakınca. Doğarsın ananın, babanın yüzü düşer, büyürsün bin türlü ötelenme ve sınırlarla. Evlenirsin, çocuk yaparsın bin bir eziyetle geçer hayatın, evlenmezsin, çocuk yapmazsın toplumsal baskıya direnerek geçer hayatın. Gözünü kapadığın gün geldiğinde ufacık sevinçlerle tanımlanmıştır tüm mutluluğun.

Her alanda böyle de tarım alanında çok daha ağır her şey. Avcılık, toplayıcılıktan bu yana insanlığın karnını doyurmak için biz kadınların toprakla kurduğu bağlar en azından yetiştirmek ve toplamak açısından hiç değişmedi. İşleyip yetiştirdiğimiz türlü ürünle insanlığı doyurduğumuz o toprakların, olalım diye söylemiyorum ama, hiçbir zaman sahibi olamadık. Daha doğrusu olduk da pek olmuşuz gibi olmadı. Önce babalarımızın, sonra kocalarımızın topraklarında deyim yerindeyse karın tokluğuna çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Fakat bugün büyük bahçe, tarla ve seralarda yevmiye usulü çalışan kadın işçilerin maruz kaldığı sömürüyü görünce o halimizi de arar olduk.

Karadeniz’de, Ege’de, Çukurova’daki büyük çiftliklerde, bahçelerde, seralarda ezici çoğunluğu kadın, çok sayıda tarım işçisi çalışıyor. Kelimenin gerçek anlamıyla yarı aç yarı tok bir hayata yetecek sefalet ücretleri karşılığı, hiçbir ekonomik ve sosyal hakka ulaşamadan, insan taşımaya hiç de uygun olmayan araçlarla gidiyorlar üstelik bu sömürünün içine. Ya traktörlerle -ki kaç kez devrildi, kaç işçi katledildi bu şekilde- ya da her an yolda kalacak gibi görünen, klimasız, kalorifersiz Nuh Nebi’den kalma otobüslerle… Yazın sıcakta kavrulur; kışın soğuğun, çamurun içinde ser sefil olurlar.

Tarım işi ağırdır zaten ama bu haliyle, hele kadınsanız katlanılmaz olur. Bütün bir sömürü çarkının içinde evin işleri, çocukları, yaşlıları da seni bekler. Salladığın beşiğin başında uyur kalırsın. Terapi için toprakla uğraşın diyenler, bunu kastetmiyorlardır sanırım.

Yaşar Kemal, Necati Cumalı romanlarındaki içinizi buran yoksulluk, çaresizlik, eğitimsizlik, sefalet, şiddet ve isyan edene zulüm… Nasıl ağalar köyleriyle beraber köylülerin de sahibi gibi davranıyorduysa toprağın yeni patronları da bu tarım işçilerini öyle görüyor. Biçim değiştirmiş halde devam ediyor ağalık-marabalık düzeni. Sınıfının yeni paryaları kadınlar yani; tarımda, sanayide, hizmet sektöründe.

60’lı yaşlarda diyeceğim ama belki 50’li yaşlardaki –çabuk yaşlanır köy kadınları- Agrobay işçisi o kadının polisle kavga ederken söylediklerini duyduğumda, gözündeki haklı öfkeyi gördüğümde bunları düşündüm.

Süreci bilmeyenler için kısaca özetleyeyim Agrobay’da ne olmuştu, ne oluyor. Bergama-Dikili yolu üzerinde yüzde 90’ını kadınların oluşturduğu dönemine göre sayıları değişmekle beraber yaklaşık 500 işçi çalışan, büyük bir sera olan Agrobay da yukarıda sözünü ettiğim bu sömürgenlerden. Hem yurtiçi hem yurtdışı pazarına gönderilmek üzere daha çok domates üretiliyor ve 20 ile 60 yaş arasında yüzlerce kadın çalışıyor karın tokluğuna bile olmayan bir paraya. Koşullar deseniz berbat. Jeotermalle ısıtılan seralarda 60 dereceyi bulan sıcaklıkta, yetersiz koruma ekipmanlarıyla çalışıyorlar. Ekipman yetersiz olduğu için de tırnaklarını döken, ciğerlerini bitiren bu tarım ilaçlarının yan etkilerinden korunamıyorlar.

İşte bu Agrobay işçilerinden bazıları 2023 Şubat’ında “Garik yeter” diyor ve Tarım-Sen’de örgütlenmeye başlıyorlar. Sendikalaşma adımını, işten atılmalar izliyor ve hoşnutsuzluk giderek artıyor. Bu arada işten atılanların çoğu Kod-46 ile atılıyor. Yani yüz kızartıcı bir suç işlemişsiniz gibi. Sakıncalı damgasını yediğiniz bu madde ile sizi işten almakta bırakmayıp sonraki hayatınıza da büyük yük bırakıyorlar. Hiçbir hakkınızı alamadan, işsizlik parasından mahrum bırakılarak, bir daha iş bulmanızın önüne geçilerek, “Sen misin örgütlenen?” diyorlar kısaca. Hal böyle olunca ağustosta direniş patlıyor. Geçiyor kadınlar patronların karşısına ve “Hakkımızı istiyoruz, ölürüz de dönmeyiz yolumuzdan” diyorlar. Gerçekten de jandarma saldırılarına, patron tehditlerine bana mısın demediler. Hatta patronların kışkırtması ve göz korkutmasıyla kocalarından şiddet görenler de oldu. Gene de sürdürdü direnişlerini Agrobaylı kadınlar. Patronlar da işçilere haklarını vermemeyi… Birkaç ay önce geri gelmek üzere söktüler direniş çadırlarını.

Geçtiğimiz haftalarda direniş sönümlendi dediğimiz bir zamanda Agrobay işçisi kadınlar, haklarını almak için tekrar harekete geçtiler ve “Biz onurumuz için yürüyeceğiz, siz utancınızdan kaçamayacaksınız. Geliyoruz” diyerek Ankara’ya yürüdüler. İşçi sınıfının kolay kolay direnişe çıkmadığı, çıkılan direnişlerin genelinin kazanımla sonuçlanmadığı bu konjonktürde çok değerli bir yere oturuyor bu kadınların pes etmemesi. Üstelik de gitmelerine izin vermeyen kocalarıyla kavga ederek çıktılar yola. İyi ki de çıktılar. Hem ne pahasına olursa olsun onurlarına sahip çıkma iradesi gösterdikleri için hem kazanımla döndükleri için umudumuzu tazelediler. İşten atılan 37 kadın içerde kalan paralarını ve tazminatlarını alarak döndüler evlerine. İnsanlık koşullarının dışında çalıştırılan tüm tarım emekçilerine umut olacaklar, örnek olacaklar. Yüreklerine, ayaklarına sağlık. Pes etmemek, direnmek herkese yakışır ama en çok kadınlara yakışıyor bana kalırsa. Yılların ezilmişliğinin acısını o direnişten çıkarıyorlar sanki. Gözleri de sesleri de nasıl iddialı, amaca odaklanmış ve korkusuz görünüyor. Agrobay kadınları da tam böyle direnişçi kadınlar. Sonuna kadar insan, sonuna kadar doğal ve sonuna kadar öfkeli…  O halde bu daha başlangıç, mücadeleye tüm tarım işçisi kadınlar emeklerinin karşılığını alana kadar devam.

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation