Köşe Yazıları Zübeyde Dizdar 13 Mart 2024
Kadının, tüm vardiyalarından alnının akıyla çıkacağından zerre kadar kuşkum yok. Toplumsal cinsiyete duyarlı, halkçı belediyecilik programını sahiplenerek aday olmuş o kadınların; o belediyeleri, o rantçıların başına yıkacağını biliyorum.
Kadın Vardiyası… Ne çok düşündük bu adı bulmak için, bulduktan sonra “güzel ad bulduk” deyip sevinemedik ilkin, azıcık zaman verdik kendimize “bu olsun”da karar kılmak için. Daha güzeli vardır mutlak ama karar verdikten sonra biz çok sevdik. Tam yapmak istediklerimizi iki kelimeyle özetliyordu işte. Kadının kurtuluşunun istihdam içinde tuttuğu yerle doğrudan ilişkisini hatırlatması; canı çıkana kadar çalıştıktan sonra “evim evim ‘güzel’ evim”in vardiyası; istihdam ordusu içinde olmayan ama evdeki sonsuz kısır döngünün hiç bitmeyen vardiyası; her alanda kadını üretken kılmak için ideolojik, teorik, siyasi, kültürel ve sanatsal katkıları bizzat kadınların kaleminden gerçekleştirmeye çalışmanın vardiyası…
Kadın Vardiyası’nı kadının sesini biraz daha gürleştirelim; dayanışma ve mücadele azmini yükseltelim; her alanda kadını görünmez kılan ataerkinin -onu her alandan def etmeye yemin etmiş devrimci, feminist kadınların bile bazen göremediği- bütün etkilerini bilince çıkaralım ve üstüne gidelim; soralım, yanıtlar üretelim; dertleşelim; mutluluklarımızı, başarılarımızı görünür kılıp birbirimizden güç alalım, “bizde bitmedi, gerçekten eşit ve özgür günleri alana kadar da bitmez” diyebilmek için çıkarmak istedik. İstedik ki kadına ait konuşulmadık bir şey bırakmayalım.
Kadına ait konuşulmadık şey dedim ama çok konuşulan bir şeyle başlayacağım. Önümüz yerel seçimler, ben de bu ilk yazıda biraz bu konuya değineyim istedim.
Siyaset; yapacağı, geliştireceği vaatleri, dili, üslubu, propaganda için kullandığı görseli, videosu vs.si itibariyle cinsiyetli bir alandır ve görünen, öne çıkan, kürsülerde bağıran, başkanlıklarda, koltuklarda kabaran, kravatlarda, sakallarda, takımlarda belirip hayatımıza uzanan var ya hani o “siyaset” erkek cinsine yakın olmuştur.
Biz kadınlar; siyasetin, mücadelenin hep içinde olmamıza, Fransız Devrimi’nde, Paris Komünü’nde, Şubat Devrimi’nde ve insanlığı ileriye taşıyan tüm hareketlerde her zaman ön saflarda yerimizi almamıza rağmen görünmeyen, sesi duyulmayan, sürekli “düzeltilmeye”, hizalanmaya çalışılanlar olduk.
Bu yerel seçimlerde de tablo böyle tabii. Geçenlerde çeşitli sitelerde 31 Mart’ta kadın aday oranları verildi. Tahmin edeceğiniz üzere de ilk iki sırayı Türkiye İşçi Partisi ve DEM Parti aldı. MHP, Hüda-Par ve Saadet Partisi başkanlıkta hiç kadın aday göstermemiş. Karşılarında baya 0 (yazıyla sıfır) yazıyor yani. AKP’de belediye başkanlığında %3.6, meclis adaylığında %2.2. CHP’nin %16.7, İyi Parti’nin %13.3. Yine erkek sesin oldukça gür çıktığı bir seçim dönemi geçiriyoruz görüldüğü üzere.
Erkek ağırlık bununla da kalmayacak elbet. İşte bu, oranları yüzde 90’lara, 100’e varan birtakım erkek adaylar, birtakım vaatlerle kadınlardan oy istiyorlar. Kadının adını ve haklarını –kadın diyemeyenler de var gerçi, “hanım kardeşlerimiz”, “bayanlar”, “bacılarımız” falan filan ama biz onların da kadınların oyuna talip olduklarını anlıyoruz- sadece bu dönem ağızlarına alacaklar. Ve adımız gibi biliyoruz ki tüm bu sözcükler seçim sabahı itibariyle havada donup kalacak, laf-ı güzaftan ibaret olacak. Talep ettiği koltuğu kaptığı anda unutuverecek kadınların haklarını, ihtiyaçlarını, şiddete uğradıklarını…
Burjuva partilerinin geçmiş yerel seçimlerde kadınlara dönük vaatlerine biz göz gezdirdim, hoş tahmin etmeyeceğiniz şeyler değil. Kreşleri ihtiyaca uygun şekilde çoğaltacağız, kadınlara istihdam alanları sağlayacağız, kadın sığınma merkezleri açacağız, meslek edindirme kurslarında kadınların meslek sahibi olmasını sağlayacağız … havada uçuşuyor. Sonra sayılara bakıyoruz. İstanbul’da bile İBB’ye ait sadece 65 kreş var. Öyle pek de ucuz değiller. İBB’nin internet sitesindeki duyuru da şöyle verilmiş:
“Atılan 8 temelle birlikte, İstanbul genelindeki İBB kreşlerinin toplam sayısı 65’e yükseldi.” Şaka gibi milyonlarca çocuğun yaşadığı şehirde 65 kreşe yeni ulaşılmış (Eylül 2023) ve sevinçle haberi yapılmış. Kadın sığınma evlerindeki durum çok daha vahim. Ben epeyi baktım ama yeni tarihli bir veri bulamadım. Umarım ben bulamamışımdır, sayı artmıştır 3 yılda. 2021 verilerine göre tüm Türkiye’de il, ilçe belediyelerine ait sadece 32 tane kadın sığınma evi var. Bakanlığa bağlı olanları da katınca 142. Her gün en az 2 kadının öldürüldüğü, yüzlercesinin şiddete uğradığı bir ülkede toplamda 142 kadın sığınma evi… Koşullarının nasıl olduğuna ise şimdi hiç girmeyeceğim.
Sayılarla kafanızı şişirmeyeyim istihdamda da geçen seçimden bu yana değişen bir şey olmamış.
Böyle bakınca yaşadığımız, yoksulluk, yoksunluk, ayrımcılık, şiddet bile bu erkek siyasetçilere yarıyor, bizim ezilmişliğimiz üzerinden oy topluyor, rant elde ediyorlar. E o zaman bizim de öfkemiz ister istemez kınından çıkıyor.
Tabii yerel yönetimleri rant alanları olarak gören burjuva siyasetinin adaylarına tüm bu söylediklerim. Göreve seçildikten kısa süre sonra yerlerine kayyım atandığı için kadınlara verdikleri sözleri tutup tutmadıklarını bile gözleyemediğimiz HDP/DEM Parti ve 31 Mart’ta ilk kez yerel seçimlere girecek olan TİP’i tenzih etmek gerek.
İçinizi pek kararttım, biliyorum. Azıcık aydınlatayım o vakit. Bu yerel seçimlerin bir güzelliği olacak sol/sosyalist partilerden toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı, halkçı belediyecilik yapmak üzere başkanlığa, meclis üyeliğine seçilmek için canhıraş çalışan ve seçilme ihtimali olan kadın adaylar/adaylar var. Bu kenti her mahallede kurulacak halk meclisleri ile beraber yöneteceğiz diyen, halkçı, eşitlikçi bütün bu projeleri, ranta kapadıkları kaynaklardan yapacaklarını söyleyen, yapacağımız şeylere mahalle meclislerinde o kentin halkıyla birlikte karar vereceğini söyleyen adaylar. Belediye meclislerine seçilirsek o mecliste halkın çıkarları için kavga edeceğiz diyenler var.
Dileğimiz de umudumuz da böyle kadın adayların/adayların seçilebilmesi. Kadının, tüm vardiyalarından alnının akıyla çıkacağından zerre kadar kuşkum yok. Toplumsal cinsiyete duyarlı, halkçı belediyecilik programını sahiplenerek aday olmuş o kadınların; o belediyeleri, o rantçıların başına yıkacağını biliyorum. Bir kısmını şahsen de tanıyorum çünkü.
Yazar Hakkında Bilgi
1974'te Gaziantep'te doğdu. 1997'de Marmara Üniversitesi, Atatürk Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünden mezun oldu. Sol Dergisi'nde, aynı zamanda editörlüğünü yaptığı Sol Kitap'ta, İleri Kitap'ta yazdı. Çok yazarlı Haluk Yurtsever'e saygı niteliğinde basılmış "Direngen Komüniste Yazılar" ve "Kim Demiş ki Ben Yapamam" adlı kitapların yazarları arasında yer aldı. Ebru Pektaş'ın Cinsellik Şiddet Emek - Toplumsal Cinsiyetin Anahtar Kavramları ve Ahmet Şık, Bahadır Özgür, Ertuğrul Mavioğlu, Hakkı Özdal ve Timur Soykan'ın yazdığı Duvar kitaplarının editörlüğünü yaptı. Mutluluğunun en önemli kaynağı olan Nehir'in annesidir.
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖