Background

Yaftalı Kadınların Tabutunu Kim Taşıyacak?

Şilan Geçgel

Tüm kadınları tarihin tozlu raflarından çekip alarak, emeğimizi ve varlığımızı görünür kılmak; bizim olan yeni bir tarih yazmak ise elbette ellerimizde. Çünkü biz: “Her şeyi kendimizden bekleriz.”

İBB Şehir Tiyatroları tarafından sahnelenen ve izlemek için uzun zamandır fırsat kolladığım Yaftalı Tabut oyununa nihayet kavuştum.

Bilgesu Erenus’un yazdığı, Yelda Baskın’ın yönettiği ve birbirinden şahane 7 kadın oyuncunun hayat verdiği Yaftalı Tabut, tam bir kadın oyunu. Oyun, kendini: “Adına tarihin dipnotlarında rastlayabildiğimiz, Türkiye’nin ilk kadın oyun yazarı, kuramcı, aktivist, sosyal ve siyasi yaşamın her alanında öncü Fatma Nudiye Yalçı’nın hikâyesi” diye tanıtsa da, bu oyun, aslında hepimizin. Tüm kadınların hikâyesi bana kalırsa.

95 dakika süren ve tek perdeden oluşan Yaftalı Tabut, bazen durağanlaşan, bazen yükselen; izleyeni hüzün denizinden çekip hoop dans pistine atan çok keyifli bir oyun. Sancılı ama sahici bir hayat.

7 kadın oyuncunun, 7 parçaya ayırdığı tabutla, sahnenin dört yanına dönerek başladıkları bu hikâyede, Fatma Nudiye Yalçı’nın yaşam öyküsü kronolojik bir biçimde işleniyor. Tabut başında dans etmenin soğuk duş etkisi geçince, oyunun taa en baştan çok güçlü bir ironi üzerine inşa edildiğini anlıyoruz. Tabutlar, tabutlarımız…


Nudiye Hanım’ın doğum yılı olan 1904’ten başlayan oyun, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e doğru usul usul akıyor. Dünyanın tabiri caizse kabuk değiştirdiği bu sancılı yıllar; işçi ayaklanmaları, kadın hareketinin yükselişi ve imparatorluklardan ulus devletlere geçişin tüm izleri Fatma Nudiye Yalçı’nın hayatında da izler bırakıyor. İçinde yaşadığı memleketin tüm tarihsel kopuşları ve kırılmaları; hayatı boyunca “yolu açmayı dert edinen” Nudiye Hanım için de kopuşlar ve kırılmalarla geçiyor.

Yaftalı Tabut, Nudiye Hanım’ın hayatına odaklansa da arka planında 1920’lerden 1960’lara Türkiye sosyalist hareketinin büyük yürüyüşü yer alıyor. Oyun boyunca Takriri Sükun Yasası, 1 Mayıs yasağı, “Donanma Davası” ve sonrasında sosyalistlerin yaşadığı ağır baskı koşulları işleniyor. Böylece oyun, yakın geçmişle yüzleşmek için bir girizgah görevi üstleniyor.

Yaftalı Tabut’ta; ailesi, öğrenciliği, üniversite yılları, ilk eşi Nizamettin Nazif, Nazım Hikmet ve elbette büyük aşkı Hikmet Kıvılcım’lı da eşlik ediyor Nudiye Hanım’a. Bir sahafta tanışıp, Felsefenin Sefaleti- Sefaletin Felsefesi tartışması yürüttüğü ilk eşi Nizamettin Nazif’in bir Marksist olması ve onunla yaptığı sohbetler, Nudiye Hanım’ın sosyalist kimliğinin daha da güçlenmesine yarıyor.
Hür iradesiyle evlendiği Nizamettin Nazif’le hür iradesiyle boşanması 1928’li yıllarda pek hoş karşılanmasa da, Nudiye Hanım geri adım atmıyor. Kendi döneminin ilerici ve inatçılarından olanları ise yolda, mücadele ederken tanıyor. Nazım Hikmet, Hikmet Kıvılcım’lı, Kemal Tahir, Nazif Tepedenli gibi dönemin önemli insanlarıyla yolu kesişiyor.

Nudiye Hanım, bir 1 Mayıs gözaltısında: “Ameleden adamları mevkii iktidara taşımak” suçuyla tanışıyor.

Hikmet Kıvılcımlı hapisteyken başladıkları mektup arkadaşlığı, ikisini de yıllar sürecek bir mücadele arkadaşlığına ve duygusal bir bağa kavuşturuyor. Kendi döneminin tüm sosyalist erkekleri kadar üretmiş, onlar kadar mücadele etmiş, onlar gibi geri adım atmamış Nudiye Hanım; onlarla aynı bilinirliğe sahip olmadığı gibi, mücadelesi ve varlığı da onlar kadar görünür kılınmamıştır. Oyunu izlerken, Kıvılcımlı’ya olan hayranlığından mıdır, toplumsal cinsiyet rollerinin etkisinde kalınmasından mıdır bilinmez; Nudiye Hanım bir adım gerisinde kalıyor Kıvılcımlı’nın.

Oyunun büyük ustalıkla her karaktere eşit mesafe alma tercihi gözle görünür olsa da; içimizi kemiren, her şeye cinsiyetli bakma iradesi aklımıza bambaşka soruları getiriyor.

Nudiye Hanım’ın varlıklı bir ailenin kızı olarak doğmasına rağmen Marksist bir kadın olarak hayatına devam etmesi, 65 yıllık ömrünü adadığı sosyalizm mücadelesinden hiç geri adım atmaması, bugün okuduğumuz birçok Marksist eseri Türkçeye çevirmiş olduğu neden bilinmiyor? Sanki tüm bunlar, Yaftalı Tabut’la gün yüzüne çıkıyor.

Oyunu birlikte izlediğim ve Türkiye kadın hareketi içerisinde aktif mücadele eden iki kadın arkadaşımla, oyun hakkında konuşurken: “Nudiye Hanım’la neden bugün tanıştık?” diye sorduk birbirimize. Bu kadar geç tanışmış olmanın mahcubiyeti bir yana, tüm dünyada olduğu gibi sosyalist harekette de tarihi yazan kalem erkeklerin ellerinde olabilir mi?

Çocukluğundan beri çok kitap okumasına burun kıvıranların: “Çok okuyan kadının güzel olduğu nerede görülmüş” siteminden, ses çıkardığı neredeyse her konuda alnına yazılan “kominizan eğilim”e…

Çok kitap okuyan kadın çirkindir, itiraz eden kadın komünisttir, kadın cadıdır, kadın şeytandır… Çocukluğundan genç kadınlığına ne zaman bir itirazını dile getirse yeni bir yafta sahibi olan Nudiye Hanım, biz kadınlara çok tanıdık değil mi?

Beşikten tabuta yaftalana yaftalana geçiyor, geçmekte biricik ömrümüz.
Oyun boyunca, Nudiye Hanım şahsında tüm bu yaftalar paramparça edilirken; önümüzdeki yaftaları parçalama ve kendi tabutumuzu kendimiz taşıma görevi sımsıcak duruyor yanı başımızda.

Tüm kadınları tarihin tozlu raflarından çekip alarak, emeğimizi ve varlığımızı görünür kılmak; bizim olan yeni bir tarih yazmak ise elbette ellerimizde.

Çünkü biz: “Her şeyi kendimizden bekleriz.

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation