Gündem Sena Yazıbağlı 25 Nisan 2024
Lezita Grevinden Kadın İzlenimleri
Hukukçular olarak Lezita işçilerinin grevinin 49. gününde ziyarete gittik. Sanki bir kitabın tam da ortasından bir gerçeklikle karşı karşıya kaldık. Alanda bizi karşılayan birkaç çocuk vardı. Elbette grevdeki kadın işçilerin çocuklarıydılar. İlk kez annelerinin artık çalışmadığı iş yerine gelmiş, pür neşeydiler.
Kadın işçilerin anlattıkları yalnızca işçi olmanın dışında kadın işçi olmanın da zorluklarına işaret ediyordu. Lezita’da vardiyalı sistemle çalıştıklarını, genelde mesaiye kaldıklarını, bunun için fazla mesai ücreti almadıklarını, eve gidince çocuklar, temizlik, yemek derken bazen hiç uyumadan işe gittiklerini aktardılar.
İlkay Abla çocuğunun üniversiteye gittiğini kendisi çalışmazsa çocuğunun okuyamayacağını anlatıyordu.
Fatma Abla eve gidip iş yapmazsa nasıl olacak diye bana soruyordu.
Ziynet 2 yaşında olan çocuğunu 8 yaşında olan çocuğuna emanet ederek evden çıkıyormuş çalışmak için.
Fatma Abla konuyu kulak arkası edip ben ömrümü verdim ne güneşi bildim, ne geceyi bildim, mevsimler ve ömrüm geçti bu vardiyalı sistemde ben zengin ettim bu patronu hakkımı bırakmayacağım diyor. Fotoğrafımızı çekiyorlar.
Şerife Abla fotoğrafımızı çeken işçiye talimat veriyor. Bu güzellerin arasında beni düzgün çek diyor. Hepimiz direniş alanının göbeğinde birbirimizin güzelliğini methedecekken Şerife Abla güzelliğim mi kaldı 17 sene buraya ömrümü verdim, ben bu fabrikaya güzelliğimi verdim 58 yaşıma geldim diyor. Bu sözler tarihten hiç de yabancı değil. Bazen devrime, bazen fabrikaya verilen güzellikler.
Emekliliğe dört gün kala greve çıkmak…
Şerife Abla emekliliğine 4 gün kala kendi ve dahası arkadaşlarının hakkı için greve çıkma kararı alıyor. Önüne dikilen ve hiçbir hak alamayacağını söyleyen patronlara aldırış etmiyor. “Çay paydosu 12 deydi biz 11 de önlüklerimizi çıkardık artık canımıza tak etti” diyor olağanca güzelliğiyle. Güzelliğin nahiflikle, çiçekle, kadınla, estetikle, incelikle tarif edilen ana akım tarifin dışında bir şey vardı burada.
Buradaki kadınların direnişi öyle güzeldi ki güzellik tam da bir bütünlüklü olarak bu olabilirdi diyordum. Çünkü haklılık öyle çıplak öyle gerçek ve öyle başka bi sufle verilmesine gerek olmaksızın karşımızda duruyordu ki kadın işçilerin direnişine ve kazanacaklarına herkesten önce onlara temas eden, izleyenler, dinleyenler ikna oluyordu.
Direniş alanının direngenliği buradan, bu güzellikten ve biz hepimiz bu güzelliğe çok şey borçluyuz!
Please login or subscribe to continue.
Üye değil misiniz? Üye olun. | Şifremi Unuttum
✖✖
Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.
✖