Background

Shila Behjat: “Beşinci dalga feminizmin başındayız”

Shila Behjat’ın NDR Kultur’den Andrea Schwyzer ile yeni kitabı Kadınlar ve Devrim (Frauen und Revolution) üzerine röportajı.

Gazeteci Shila Behjat, “Şüphesiz demokrasiye saldırıların ve otokratik1 sistemlere geri dönüşün yaşandığı bir dönemde yaşıyoruz” diyor. Kadın haklarının bu derece baltalanması, bunun sonuçlarından biridir. Behjat, tüm bu baskılara ve engellemelere rağmen İran, Sudan, Belarus ve Polonya gibi pek çok yerde bu tür diktatörlere ve insanlık dışı rejimlere karşı kadınların mücadelelerini gözlemledi. Kadınların öncülük ettiği bu hareketler neredeyse eş zamanlı olarak gerçekleşiyordu ve bu hareketlerin hiçbiri şiddet içermiyordu. 

Kadınlar acımasız yöneticilere karşı duracak gücü ve cesareti nereden buluyor? İran kökenli Alman yazar Shila Behjat, Kadınlar ve Devrim (Frauen und Revolution) adlı kitabı için Belaruslu muhalefet lideri Svetlana Tikhanovskaya, İranlı Nobel Barış Ödülü sahibi Narges Mohammadi ve Sudanlı aktivist Alaa Salah gibi birçok kadın devrimciyle konuştu. 

Andrea Schwyzer ile yaptığı söyleşide Behjat, mevcut protestoları geçmiş yüzyıllardaki hareketlerden ayıran özellikleri, amaçlarının ne olduğunu ve bize adalet ve demokrasi konusunda ne gibi yeni perspektifler sağladıklarını anlatıyor.

Sayın Behjat, bizi diktatörlere, kadın düşmanı, insanlık dışı ve hepsinden önemlisi şiddet içeren rejimlere karşı direnişin ön cephesine götürüyorsunuz. Bu devrimler İran, Sudan, Belarus ve Polonya’da kadınların öncülük ettiği devrimler ve hepsi de neredeyse aynı anda gerçekleşti. Bu, kitabınızda çizdiğiniz pek çok şaşırtıcı paralellikten biri. Kadınların öncülük ettiği protestoların bu denli yoğunlaşmasını nasıl açıklıyorsunuz? Bunu ne zaman fark ettiniz?

Shila Behjat: Kitabımda bunu biraz açıklamaya çalışıyorum. Babamın İranlı olması ve dahası İran’da çok zulüm gören bir azınlığa ait bir yurttaş olması nedeniyle 2022 İran Devrimi’ni hayranlıkla izledim ve bu mücadeleyi hemen incelemeye başladım. İran’daki olaylar azınlıkların da ön plana çıktığı bir mücadele idi ve bu kadınların önderlik ettiği devrim ile olmuştu. Hem bir gazeteci olarak hem de aynı zamanda beni kişisel olarak etkileyen bir olguyla da ilgileniyordum. Fark ettiğim ilk benzerlik, İranlı ve Belaruslu kadınlar arasındaki paralellik oldu. Berlin’de İranlı ve Belaruslu kadınların birlikte düzenledikleri küçük bir eylem vardı. İşte o zaman pek çok benzerlik olduğunu fark ettim. Ondan sonra bakış açım daha da genişledi ve İran’dan Belarus’a, oradan da Sudan’a seyahat ettim. Bu kitabı yazdığım sırada Polonyalı kadınlar sokaklara döküldüler ve bu mücadele sonunda PiS hükümetini2 devirdiler. Bu dört hareket neredeyse eşzamanlıydı. Artık bu mücadeleler ile ilgili yeni bir şey duymuyor olsak da, bu mücadelelerin toplumda hala bir etkileri var ve bu mücadelelerin kadın kahramanları hala inanılmaz derecede aktifler. Bu beni gerçekten etkiledi ve büyüledi.

Kadın hareketlerine dair gözlemlerimde kadınların bir demokrasi mücadelesinin tamamına liderlik edebileceğinin kabul edilmesi gerektiğini düşündüm. Bu yeni bir olguydu. Bunu dünyanın şu an içinde bulunduğu durumla açıklamak istiyorum: Şu anda, kuşkusuz demokrasiye yönelik saldırıların yaşandığı ve aynı zamanda otokratik sistemlere geri dönüldüğü bir dönemden geçiyoruz. Bu gerilemelerin en önemli sonuçlarından biri, kadın haklarına yapılan saldırılardır. Bu saldırılar, son yüz yılda inanılmaz ilerlemeler kaydetmiş kadın hareketinin mirasını taşıyan kadınlara karşı yapılıyor. Bu gerçeklik kadınlara yönelik bu saldırılara sadece siyasetteki kadınlar, eğitilmiş kadınlar veya toplumda kadın mücadelesi konusunda öne çıkmış kadınların değil, haklarına yönelik bu saldırılarla karşılaşan bütün kadınların tepki gösterebileceğini ve harekete geçebileceğini gösteriyor. Toplumun eşit bir parçası olan kadınlara yapılan saldırılar, aslında başlı başına medeni haklara karşı saldırıdır.  Bence bu gerçeklik, erkeklerin de bu hareketlere katılmasının en önemli nedenidir: Erkekler de kadın haklarına yönelik saldırıların sadece kadınları etkilemediğini, bu saldırıların bir bütün olarak özgür olmayan bir toplumun belirleyicisi olduğunu anladılar.

Kadınlar geçmişte, örneğin Fransız Devrimi’nde ya da 8 Mart 1917’de kadın tekstil işçilerinin Rus Devrimi’ni başlattığı dönemde ön saflarda yer almışlardır. Bugün gözlemlediğiniz kadın mücadelesinin farkını nasıl açıklarsınız?

Behjat:  Son 200 yıldır eşit haklar talep eden kadın hareketlerinin her zaman var olduğunu kabul ederek başlayalım. Eşit haklar için mücadele edildiği sürece aynı zamanda demokrasi için de mücadele edilmiştir. Bu çok uzun bir süre boyunca paralel ilerledi. Kadınlar her zaman demokrasi hareketlerinin içinde yer aldılar ve çoğu zaman hareketlerin ve devrimlerin itici gücü oldular. Ancak sonunda – bu hareketler başarılı olsa bile – erkek merkezli iktidar biçimi, erkek merkezli temsiliyet anlayışı olduğu için lider (iktidar) olmaktan yine dışlandılar. Şimdi bu dört kadın hareketinin benim için temsil ettiği şey, kadınların demokrasi hareketlerine öncülük ediyor olmasıdır.

Bu kadınların sonuçta kadınlar tarafından yönetilen hükümetler, anaerkil bir toplum yaratmakla ilgilenmediklerini, aslında bunun devrimin yapılma şekli olduğunu söylemek çok önemlidir. Bazen, sadece kadınlar önderlik edebilir ve herkes katılabilir. Bu bir dönüm noktasıdır ve toplum olarak bizim için söylemek istediğim şey: Kadınlar bir devrim yaptığında veya demokrasi için ayağa kalktığında, bunun bir devrim ve demokrasi olduğu ve ille de salt kadınlara özgü bir şey olmadığı. 

Shila Behjat, 1982 doğumlu, Alman-İran kökenli bir gazeteci, yayıncı ve sunucudur. Hamburg ve Paris'te hukuk eğitimi aldı, Londra'da muhabirlik yaptı, Hindistan'da serbest gazeteci olarak yaşadı ve kadın portalı Aufeminin.com için AB'de cinsiyet eşitliği üzerine haberler yaptı. ARTE'de kültür editörü olarak belgesellerden ve yeni formatlardan sorumludur. Feminizm, kadın hakları ve eşitlik konularında yayın yapmaktadır. Çok tartışılan ilk kitabı Bir Feminist Olarak Oğullar Yetiştirmek (Söhne großziehen als Feministin) 2024'te yayımlandı.

Bu yazı 10 Mayıs 2025 tarihinde NDR Kultur’de yayınlanmıştır. 

Yazar: Andrea Schwyzer
Erişim: https://www.ndr.de/kultur/Shila-Behjat-Wir-stehen-am-Beginn-der-fuenften-Welle-des-Feminismus,behjat102.html 

  1. Otokratik: Bir devlet üzerinde mutlak gücün bir kişinin elinde toplanmış şekli olan ‘otokrasi ’ sözcüğünden türemiştir ve korku, kontrol ve baskı mekanizmasıyla gücü elinde toplayan anlamında kullanılır. (e.d.)  ↩︎
  2. PiS hükümeti: Polonya’da 8 yıl ülkeye hükmeden milliyetçi muhafazakâr Hukuk ve Adalet Partisi. (e.d.)
    ↩︎
Çeviri: Tülin Özşavluğ
Düzelti: Telli Kayalar
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Figen Algül, Filiz Kılıç

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation