Background

Kesişimsel Feminizmin 60 Yılı: Selma James ile Söyleşi

Saba Esin

Anti-komünist cadı avından bağımsızlık hareketlerine, ev emeğinin ücretlendirilmesi ve seks işçileri için hak arayışlarına kadar, 91 yaşındaki Selma James tüm yaşamını mücadeleye adadı.

Selma James’le son kitabı üzerine sohbet etmek için Kuzey Londra’daki Crossroads Kadın Merkezi’ne vardığımda, İngiliz mahkemelerinin çocukları haksız yere öz annelerinden ayırmasına son vermek için çalışan Support Not Separation1 kampanyasının toplantısındaydı. Sayısız taban grubunun buluşma noktası olan bu merkez, James’in 1975’te kurduğu ve Londra’da, hatta muhtemelen tüm Birleşik Krallık’ta açılan ilk kadın merkezi olma özelliğini taşıyor. 

James’in aktivizmle dolu onlarca yıllık deneyimini yazdığı denemelerden oluşan antolojisi Our Time Is Now: Sex, Race, Class, and Caring for People and Planet (Şimdi Bizim Zamanımız: Cinsiyet, Irk, Sınıf ve İnsanları ve Gezegeni Korumak) adlı son kitabı hakkında konuşmak üzere buradayım. 91 yaşında olan James, hâlâ çeşitli alanlarda çalışmaya devam ediyor. Hayatı boyunca bir aktivist olmuş ve inandığı değerler uğruna savaşmaya karar verdiği o anı ise hiç hatırlayamıyor.

James, 1970’lerde, bugün uluslararası bir hareket haline gelen Wages for Housework-WFH (Ev İşleri İçin Ücret) oluşumunun kurucularından biri olarak öne çıktı. Hareketin temelinde yatan fikir şuydu: Bakım verenlerin topluma sunduğu temel katkıların (çocuk bakımı, hasta arkadaşların ve ailenin bakımı, hane içi tüm emek) maddi olarak telafi edilmesi, milyonlarca kadını (ve ücretsiz bakım emeği veren herkesi) yoksulluktan kurtaracaktı. Böylelikle, aile içi şiddet ve güç dinamiklerine dayalı diğer istismar biçimleri de azalacaktı.

Bu kavram ilk ortaya atıldığında, her kesimden olumlu tepki almadı; özellikle de kadınları yalnızca ev işlerine bağladığını düşünen feministler tarafından eleştirildi. WFH, 2022’de 50. yılını dolduracak ve oldukça büyüdü. Artık, başkalarına bakmak ve çevreyi korumak isteyen her cinsiyetten insan için bir bakım geliri kampanyası yürüten Global Women’s Strike2 (Küresel Kadın Grevi)’ı koordine ediyor.

Bugün bile WFH, bazı feministler arasında hâlâ tartışmalı bir konu. James’e bunu şaşırtıcı bulduğumu söylüyorum. “Ben de öyle,” diye yanıtlıyor. “Bunun bizi evde kurumsallaştıracağını söylediler. Ama biz zaten ücret almadan yaptığımız bakım işi yüzünden yoksulluk içinde kurumsallaşmış durumdayız. Kâr odaklı, kâr uğruna hayatı, insanları ve gezegeni yağmalayan bir toplumda bakım veren olmamız bekleniyor.”

Wages for Housework’ün bazı kesimlerce benimsenmemesinin bir diğer nedenini ise, “işin kapitalist anlamını ve ne için ücret aldığınızı tamamen dönüştürmesi” olarak açıklıyor James: “Bu aynı şekilde ölçülemez ve kâr getirmez; öyleyse bunu yapmanın amacı ne? Eğer [Birleşik Krallık Başbakanı] Boris Johnson’a sorarsanız, işletmelerin insanları kâr etmek için işe aldığını ve bu kârın toplumu geliştirmeye gittiğini söyleyecektir ki bu doğru değil… Önemli olan, kendimize ve birbirimize değer vermenin bizi sömürenlere değil, bize fayda sağlamasıdır.”

James, 1930’da Brooklyn’de, kendisinin de siyasi açıdan son derece önemli bir dönem olarak tanımladığı bir on yılda dünyaya geldi. “Çok ırklı bir mahallede yaşayan Yahudi bir aileydik ve orası artık öyle olmayan bir işçi sınıfı kasabasıydı. O zamanlar farkında olmasam da tanıdığım insanlardan gerçekten çok şey öğrendim. 1960’ları yaşamış insanların, 1930’larda ne kadar büyük bir uluslararası hareket olduğunu anladığını sanmıyorum,” diyor. “Sendikaları ve sosyal yardımları destekleyen Başkan Roosevelt vardı. İşçi sınıfından insanları destekliyordu ve her türlü hizmete erişimimiz vardı; klasik müziği ilk kez, gittiğim işçi sınıfı okulunda duydum,” diye anımsıyor. “Aynı zamanda Nazizm ve toplama kampları tehdidi altındaydık. Bunları biliyorduk; bunlar hayatımızın bağlamının bir parçasıydı.”

Gençliğinde James, Trinidadlı tarihçi C.L.R. James, Raya Dunayevskaya ve Grace Lee Boggs liderliğindeki Troçkizm’in Marksist hümanist bir kolu olan Johnson-Forest Tendency’ye katıldı. Ardından McCarthy’nin cadı avı dönemi başladı ve James de kara listeye alındı.

“Çok fazla casusları vardı,” diyor. “İnsanlar herhangi bir şekilde politik bir şey söylemekten çok korkuyorlardı. Bir noktada, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi’nin ‘Tüm insanlar eşit yaratılmıştır, Yaratıcıları tarafından bazı devredilemez haklarla donatılmışlardır, bunların arasında yaşam, özgürlük ve mutluluk arayışı vardır.’ gibi bölümlerini okuyorlardı ve ‘Bu konuda ne düşünüyorsunuz?’ diye soruyorlardı ve bunu komünistlik olarak adlandırıyorlardı. Gerçekten zor bir dönemdi.”

James o sırada bekâr bir anneydi ancak çalışamasa da çocuğunun babasından ve aktif olduğu kuruluşlardan destek görüyordu. C.L.R. James o zamanlar bir göçmen gözaltı merkezi olan Ellis Adası’na gönderilmişti. İkili görüşmeye devam etti ve sonunda birbirlerine âşık olup Londra’da evlendiler.

Çift 1958’de Trinidad’a taşındı ve Selma James, C.L.R. James’in editörlüğünü yaptığı bağımsızlık yanlısı Trinidad gazetesinin mektup editörü oldu. Okuyucu mektuplarını düzenlemek onun farkındalığını keskinleştirdi: “Ne dediklerini ve neden dediklerini anlamam ve bakış açılarının ortaya çıkmasına gerçekten yardımcı olmam gerekiyordu,” diyor.

Trinidad’da geçirdiği zaman çevre kampanyalarına da yön verdi. “Küçük çiftliklerinin sahibi olan çiftçiler iklim hakkında çok şey biliyor, toprak hakkında pek çok şey biliyor ve o toprağı korumaya ve geliştirmeye çalışıyorlardı. Doğal dünyaya, şehir insanlarının hiçbir zaman olmadığı şekilde 
bağlıydılar ki bu da benim referans çerçevemin çok önemli bir parçasıdır ve hepimizin referans çerçevesi olmalı.”

James 1960’larda Londra’ya döndüğünde feminizmin ikinci dalgası tüm hızıyla devam ediyordu ve o da kadın hareketinin bir parçası oldu. Marksizm üzerine yaptığı çalışmalar, kadın ve sermaye arasındaki ilişkiyi, yani kadın emeğinin, başka bir deyişle bakım ve ev işlerinin, iktidarı ayakta tutan bir meta olduğunu anlamasını sağladı. “İnsanlar bana bu fikri nereden edindiğimi sordu. Cinsiyet, ırk, yaş ve ulus arasındaki güç ilişkileri hiyerarşisinin sınıflı toplumun yapılanma biçiminin bir parçası olduğunu anlamama yol açtı.” James 1976’da Women Against Rape (Tecavüze Karşı Kadınlar)’in kurulmasına yardımcı oldu ve İngiltere’de evlilik içi tecavüzün yasadışı ilan edilmesi için başarılı bir kampanya yürüttü.

Bugün “kesişimsel feminizm” moda bir sözcük ve COVID-19 salgını sayesinde bakımın değeri gündemde. Ancak bundan önce James ve aktivist arkadaşları seks işçilerinin, lezbiyenlerin, beyaz olmayan kadınların, göçmenlerin, sığınmacıların, tecavüz mağdurlarının ve işçi sınıfından insanların hakları için etkili bir kampanya yürütüyorlardı ve tüm bunları aynı mücadelenin parçası olarak görüyorlardı.

Bunların hiçbiri ona radikal gelmedi. “Biz çok gerçekçiydik. Irkçılık karşıtıydık, çünkü ırkçılığı sermayeyi iktidarda tutan hiyerarşinin bir parçası olarak görüyorduk.”

James bir süre, uzun süredir feministlerden polisin vahşetine karşı seks işçilerini desteklemelerini isteyen English Collective of Prostitutes-ECP (İngiliz Fahişeler Kolektifi)’ün sözcülüğünü yaptı. Bu, erkekler ve kadınlar arasındaki cinsel ilişkilerde son derece rahatsız edici ekonomik hususların analiz edilmesi anlamına geliyordu. ECP 1982’de, polisin seks işçilerine yönelik muamelesini protesto etmek için King’s Cross’taki (o zamanlar Londra’nın “kırmızı ışık”3 bölgelerinden biri) Holy Cross Kilisesi’ni işgal etti. “Feministler kararsız kalmışlardı,” diye açıklıyor James. “Seks işçilerinin mücadelesiyle ilk kez karşı karşıya geliyorlardı. Çoğu, seks işçiliğine karşı olsalar ve bunun kadınları aşağıladığını düşünseler bile, onlara saldırmak için kendilerini toparlayamadılar. … Herkese açıktık ve birçok insan merak içindeydi. Kiliseye gelmek isteyenlerin önce Kadın Merkezi’ne gidip kim olduklarını söylemeleri gerekiyordu. Çok heyecan vericiydi. Zor bir işti; yerde yatıyorduk. Yorgunduk. Örneğin başkalarının çorba getirmesine muhtaçtık çünkü paramız çok azdı.”

Çok sayıda ziyaretçileri oldu ve medyanın ilgisini çektiler. İşçi Partili politikacı Tony Benn ve eşi Caroline onları dinlemeye geldi. Konuşmalarını dinledikten sonra ses kayıt cihazını çıkardı ve yetkililere taleplerini içeren mektuplar yazdırmaya başladı. Yerel yönetimin King’s Cross bölgesindeki yasadışı tutuklamaları izlemesi için birine ödeme yapması talebi kabul edildi. 12 gün süren protestoları başarıyla sonuçlanmıştı.

James, ECP’deki feministler ve seks işçileri ya da bugün Crossroads Kadın Merkezi’nde toplananlar gibi farklı insan gruplarının nasıl birlikte çalışabileceğini göstermek için 1977’den 2020’ye kadar yazdığı denemelerden oluşan Our Time Is Now’ı yayınlamak istedi. “Birbirinden özerk ama birlikte çalışan örgütler olarak büyük bir deneyim yarattığımızı hissettim. Kendi alanımıza odaklanmanın ama diğer hareketlerle de omuz omuza hareket edebilmenin bir yolunu bulduk,” diyor.

Our Time Is Now kitabının son bölümü, ırk, milliyet, gelir, yaş, cinsiyet, cinsellik ve engellilik gibi ayrımları ele alan çeşitli makaleler içeriyor. James şöyle yazıyor: “Kendi içimizde ve başkalarıyla birlikte çalışarak bu tür bölünmeler ne kadar çok ele alınırsa, bunlar tarafından o kadar az ayrışırız ve her kesimin gücü herkes için bir güç haline gelir.”

“Bu çok önemli,” diyor James, “özellikle de bizim gibi bu dünyanın sorunlarını çözmek için uluslararası bir harekete ihtiyacınız olduğunun farkındaysanız. Bir sorumluluğumuz vardı. Bunu nasıl yaptığımızı ortaya koymak istedik. Özellikle de oturup bu işi çözenlerin herhangi bir dahi olmadığını açıkça belirtmek istedim. Pratik insanlardık, bir hareketin inşasına yardım etmeye karar vermiştik. Bunu kolektif olarak gerçekleştirdik.”

Genç kuşak aktivistlere güveniyor, ancak içinde bulunduğumuz dönem konusunda endişeli. “Yakında bir tür patlama olacak. İnsanlar tamamen çileden çıkmış durumda ve her türlü sebepten ötürü çileden çıkmış durumdalar.” Kampanya yürüttüğü 70 yılı aşkın süre boyunca hiç yorulduğunu ya da tükendiğini hissedip hissetmediğini soruyorum. “Bazen yoruluyorum ama bu geçici bir şey. Asla tükenmedim. Her zaman bir şeyler kazanıyoruz çünkü kolay pes etmiyoruz ve uluslararası ağımızın herhangi bir parçası tarafından elde edilen her başarıyı kutluyoruz. Bu bize enerji ve kararlılık veriyor.” Donald Trump’ın başkan olduğu dönemde ve Birleşik Krallık’taki son siyasi gelişmeler ve olaylar karşısında cesareti kırılmış. “Ama yavaş yavaş, azar azar bu durumdan çıkıyorum çünkü benimle aynı şeyi yapmaya çalışan insanlarla birlikteyim ve her geçen gün sayımız artıyor.”

Bu yazı 13 Haziran 2022 tarihinde Yes! dergisinde yayınlanmıştır.

Yazar: Leila Hawkins

Erişim: https://www.yesmagazine.org/social-justice/2022/01/13/intersectional-feminism-interview-selma-james

Dipnotlar:

  1. https://supportnotseparation.blog/ ↩︎
  2. https://globalwomenstrike.net/ ↩︎
  3. Kırmızı ışık bölgesi, büyük şehirlerde fuhuş ve diğer seks ticareti türlerinin yoğunlaştığı bölgelere halk arasında verilen isimdir. (ç.n.) ↩︎
Düzelti: Telli Kayalar
Tasarım ve Sosyal Medya: Melike Çınar, Sabâ Esin, Sinem Yıldız
Seslendirme: Seda Bedestenci Yegâne

Kadın Vardiyası – 2023
Bize Ulaşın: [email protected]

Login to enjoy full advantages

Please login or subscribe to continue.

Go Premium!

Enjoy the full advantage of the premium access.

Takipten Çık:

Takipten Çık Vazgeç

Cancel subscription

Are you sure you want to cancel your subscription? You will lose your Premium access and stored playlists.

Go back Confirm cancellation